Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan malumu ilan ederek seçimlerin 14 Mayıs tarihinde yapılacağını açıkladı.
Bu tarih doğru bir seçim mi?
Ben iyi bir tercih olmayabileceğini düşünenlerdenim.
Nedenlerine geçmeden önce bu tarihin seçilme gerekçelerine bakalım.
Bir defa 14 Mayıs’ın Erdoğan’ın yeniden aday olabilmek ve meşruiyet tartışması yaşamamak için tercih seçildiği düşüncesi yanlış.
Erdoğan ve ekibinin böyle bir kaygısı yok.
İktidar, hazır asgari ücret, memur, emekli zamları yapılmışken bir de EYT maaşları Mart ayında ödenmeye başlanacakken bunları fırsata dönüştürmek istedi.
Bu etkinin süreli olacağını biliyoruz. Bu artışların zam ve enflasyon olarak dönüşü kaçınılmaz görünüyor. Bir an önce seçime gitmek hükümet açısından makul bir gerekçe. Yeni seçim kanunu için 8 Nisan’ı bekleme zorunluluğu olmasa daha da erken gidilirdi seçime.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da açıkça söylediği gibi bu tarihin özellikle seçilmesinin nedeni seçmenin bilinçaltı. Daha doğrusu sağ seçmendeki kültürel kodlar; Adnan Menderes sevgisi, onun yaşadığı mağduriyetlere duyulan öfke…
14 Mayıs’ın özellikle “milliyetçi-muhafazakar” seçmenin bilinçaltına kodladığı anlam şudur:
- 14 Mayıs, “beyaz ihtilal”dir. Yapılan ilk demokratik ve şeffaf seçimdir.
- Tek parti iktidarının sona erişidir. Anadolu’nun, çevrenin, itilmiş, kakılmışların iktidara yürüyüşüdür.
- Müslüman çoğunluğunun ibadetlerini daha özgürce yapabildiği, jandarma baskısının kaybolduğu “tek parti zulmu”nün bittiği yıllardır.
- Ezanın yeniden aslına döndürülüşü, din derslerinin okutulmaya başlandığı, imam-hatiplerin açıldığı dönemin adıdır.
- Aynı zamanda kalkınma hamlelerinin başladığı bir dönemdir…
Ve bu dönemin simgesi, mimarı da siyasi mücadelesinin sonunda darağacına gönderilerek siyasi katle uğrayan mazlum Başvekil Adnan Menderes’tir.
Kim ne derse desin halkın en az yüzde 70’inin zihninde yerleşik olan Menderes algısı budur.
Seçmenin çoğunluğu böyle düşünüyürsa 14 Mayıs tarihi neden yanlış tercih olarak görülüyor denebilir.
Buradaki püf nokta bazı çağrışımlar ve rollerde aranmalı.
Referans gösterilen 14 Mayıs 1950 seçimlerinde İnönü’nün CHP’si ile Menderes’in Demokrat Parti’si yarıştı. İnönü Cumhurbaşkanıydı. DP’nin başında Celal Bayar vardı. CHP, ‘din karşıtlığı’ algısını yıkmak için seçimden hemen önce “medrese eğitimli” Prof. Dr. Şemsettin Günaltay’ı Başbakanlık koltuğuna getirmişti. Ankara İlahiyatın, bazı türbelerin açılışı gibi bazı adımlar da atılmaya başlanmıştı o kısa dönemde.
Seçimler İnönü-Bayar/Menderes şeklinde geçti.
Adeta “devlet” ile “millet” arasında yapılan yarış gibi görüldü.
İktidarda devlet gücünü arkasına alan 27 yıllık CHP iktidarı vardı.
CHP, tek parti İnönü ise Milli Şefti.
Valiler, CHP’nin İl Başkanlarından atanıyordu. İktidardaki CHP, devlet partisi haline gelmişti. Türkiye’de parti devleti olarak yönetiliyordu. İşte bu şartlarda gidildi seçime. Demokrat Parti ise Yeter Söz Milletin diyerek millete yaslanıyor, demokrasi vaat ediyordu.
Sonuçta milli iradenin tercihi “Devlet Partisi” CHP yerine DP olmuştu.
53 yıl sonra yine bir 14 Mayıs günü ülke seçime gidiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki iktidar cephesi 14 Mayıs’ı seçmiş olmak ile geçmiş defterleri açıyor. Bunda bir tuhaflık yok mu?
- Bir defa Cumhur İttifakı iktidara gelme mücadelesi vermiyor. Karşısında tek parti yok, 21 yıldır iktidarda olan kendisi.
- 14 Mayıs 1950 seçiminde 27 yıllık iktidarını kaybeden CHP, 73 yıl sonra bu sefer iktidarı kazanma mücadelesi verecek.
- Dönemin “tek partisi” CHP’ye dönük ithamların neredeyse tamamı bugün AK Parti iktidarına yöneltiliyor. Kılıçdaroğlu bile AK Parti için “eski CHP” benzetmesi yapmıştı. Bugün “tek adam”, “tek parti”, “parti devleti” sözlerinin hedefinde AK Parti var.
- DP’nin “Yeter Söz Milletindir” sloganı ile vurgu yaptığı “Millet” sözcüğü de muhalefetin kurduğu ittifakın adı oldu. Cumhuriyeti kuran 1940’ların “devlet partisi” Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ismindeki “Cumhur” sözcüğü ise AK Parti-MHP ittifakının adı olmuş durumda.
- 14 Mayıs 1950’de 27 yıllık tek parti iktidarına son veren Demokrat Parti (DP), CHP ile birlikte Türkiye’nin en eski iki partisi ve halen yaşıyor. Kaderin garip cilvesidir ki DP, bugün, 21 yıllık AK Parti iktidarına karşı CHP ile birlikte mücadele veriyor.
- CHP ile birlikte 6’lı Masa’yı oluşturan diğer 5 partinin ideolojik kökeni Demokrat Parti’ye dayanıyor.
- Menderes iktidarına son veren 27 Mayıs darbesini Türkiye, Albay Alparslan Türkeş’in radyoda okuduğu bildiriyle duymuştu. MHP’nin efsane lideri olan Alparslan Türkeş’in partisi bugün Erdoğan ile birlikte hareket ediyor.
Yani, sevgili okurlar!
Aradan uzun zaman geçti. Roller değişti. Zamanın ruhu devrede. Partilerin konumları, tutumları aynı değil. Algılar da değişti.
Mesela, yarın seçim meydanlarında “tek parti”, “devlet partisi” ithamları hangi parti için söylenecek? “Yeter Söz Milletin” anlamına gelecek benzer bir sloganı kim söyleyecek?
İktidar partisi, yarım asır önce 14 Mayıs günü “tek parti iktidarına karşı” seçim zaferi kazanan Menderes’e gönderme yapıp seçimi aynı tarihe alarak doğru mu yaptı, yoksa ayağına kurşun mu sıktı?
Daha çok iktidar kanadının düşünmesi gereken bir soru.