Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı, YPG/PKK’yı bertaraf etmekten çok Suriye’nin kuzeyinde bir Arap Hilali oluşturma gayretinden öteye gidemedi.
Soçi Mutakatı, Rusya’nın Suriye sahnesindeki stratejisinin önünü açtı. YPG/PKK’yı kontrollerine almak için adımlar atıyorlar. Bu arada işin ABD cephesinde ilginç gelişmeler yaşanıyor. Önce Trump, “Petrolü garanti altına aldık” dediğinde ciddiye almadık; “Suriye’deki petrol işlerine yaramaz, öyle olsa idi oraya çoktan bir Amerikan şirketi gelirdi” diye düşündük.
Ama ABD içinde özellikle Kongre ve Dış İşleri Bakanlığı arasındaki tartışmaları izlerken yeni bilgiler öğrendik. Bir de aşağıdaki haritayı görünce bu olasılığı sorgulamaya karar verdik. Ama önce ABD’deki dış politika anlayışındaki değişim ve Kürtlere nasıl baktıkları ile işe başlayalım.
ABD’nin Kürtlere bakışı..
ABD’de Kürt hayranları; Kürtlerin hala devlet kuramamış, mazlum bir millet olduğu hikâyesi ile işe başlıyor. Orta Doğu’da yaşayan 30 milyon Kürt’ün yaklaşık yarısı Türkiye’de yaşıyormuş. CIA’ya göre Türkiye’de 14.5 milyon, İran’da 6 milyon, Irak’ta 5-6 milyon, Suriye’de ise 2 milyondan az Kürt yaşamaktadır.
1.2 milyon civarında Kürt’ün iç savaş esnasında Suriye’yi terk ettiği tahmin ediliyor. Dört ülkedeki Kürtler homojen değildir; Irak’rakiler Sorani, Türkiye’deki Kurmanji lehçesi konuşur ve tercüman olmadan anlaşamazlar. Hepsinin derdi kendisinin lider olduğu kendi devletini kurmak olduğundan aralarında anlaşamazlar. Büyük Kürdistan sadece eşkıya başı Apo’nun hayalidir ama bu sadece PKK’nın söylemi olarak kalmıştır.
Suriye’deki YPG/PKK’yı savunan Amerikalılar Suriye’nin kuzeyinde kurdukları Suriye Demokratik Güçleri’nin (SGD) tamamının YPG/PKK olmadığını iddia ediyorlar. PKK’dan türeyen YPG’nin monolitik bir yapı olmadığını, ilerici ve ılımlı olduğunu, PKK’nın Soğuk Savaş’tan kalma Marksizmini paylaşmadığını söylüyorlar. Üstelik 70 bin kişinin katili PKK, uzun zamandır sivillere saldırmıyormuş. Bu mantığa göre, El Kaide, Amerikan askerlerini öldürdüğü zaman terörist olmuyor. Bombalamaları yapan Özgürlük Şahinleri denen grup, aslında PKK’dan kopan bir grupmuş, onların Suriye’de bir kolu yokmuş.
Ne yazık ki Suriye, Irak, İran ve Türkiye’de yaşayan Kürtler, bu ülkelerin meşru rejimlerini hedef alan büyük devletlerin kuklası oldular ve İran senaryosu için de onları gene sahada kanları akıtılacak. Yeni bir vekil güç görevi onları bekliyor.
ABD ve YPG/PKK İlişkileri..
ABD Özel Kuvvetleri ve CIA, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yoğunluklu bölgede 2012 yılında çalışmaya başladı. 2014 yılında ise IŞİD ile mücadele görüntüsü altında bu yapılar açıktan faaliyet göstermeye yöneldi. ABD, Suriye topraklarında asker bulundurmak için IŞİD ile mücadele bahanesi ile YPG/PKK’yı vekil güç seçti ve İsrail ile birlikte yarı özerk bir Kürt bölgesi oluşturdu. SDG, ABD Özel Kuvvetleri tarafından eğitildi, donatıldı ve maaşları ödendi. Bu yapının içinde sözde IŞİD’in uyuyan hücrelerini yok etmek için özel anti-terör birimleri (Kürtçesi; Yekîneyên Antî Teror) kuruldu.
İsrail, 3.84 milyar dolar değer değerinde petrol satın alarak, Kürt bölgesini finanse etti. İşin ilginç yanı, 2015 yılında Irak’ın kuzeyinde Barzani’nin çaldığı petrol Türkiye üzerinden Ceyhan Limanı yolu ile denizden İsrail’e gidiyordu. ABD’nin YPG/PKK’ya sağladığı silah, araç ve diğer askeri teçhizat konusunda uzun bir liste var.
Barış Pınarı Harekâtı öncesi ABD Dış İşleri Bakanlığı ve PYD arasında görüşmelerle ilgili önemli bilgilere vakıf oluyoruz. Örneğin görüşmelerde ABD tarafının PYD’yi Türkiye’nin desteklediği gruplarla işbirliğine zorladığı, ABD’nin İslamcı savaşçı kartına yeniden sarılmak istediği anlaşılıyor. ABD, PYD’yi Suriyeli muhaliflerin kontrolündeki Suriye Görüşmeler Komisyonu ve muhaliflerin olduğu bölgelerde faaliyet gösteren sivil savunma örgütü Beyaz Helmetler ile temas kurmaya zorluyor. Jeffrey’in büyük ölçüde YPG/PKK’dan oluşan SDG yapısının Arap kısmı ile ile ilgili İran karşı bir güç oluşturmak için çeşitli planlar üzerinde çalıştığı ortaya çıkıyor. Nitekim Kürt kartını Rusya’nın elinde almak için Mazlum Kobani (Gerçek adı; Ferhat Abdi), Washington’a davet edildi.
James Jeffrey, Trump’ın IŞİD ile mücadeleden sorumlu büyükelçisi olarak, son gelişmeler üzerine eleştirilmeye başlanmıştı. Eleştirilerden en önemlisi öncesinde Türkiye’nin harekâtını küçümsemesi ve Suriyeli Kürtlere çekilmeleri konusunda yanlış mesaj verdiği üzerine idi. Washington’a giden PYD heyetinin başı ise kendilerine “IŞİD yenilgiye uğratılana ve Suriye’de siyasi çözüme ulaşana kadar ABD’nin Suriye’den çıkmayacağı” sözü verdildiğini söyledi. Hatta “Türkiye’nin harekâtının başlamasına bir gün kala bile hava sahasının Türklere kapalı olacağını sanıyorduk” dediler. Jeffrey ise Kongre Dış İlişkiler Komitesin’de yaptığı tanıklık görüşmesi esnasında Türkiye’nin harekâtı esnasında YPG/PKK’ya koruma söz vermediklerini söyledi. Jefrrey,
Türkiye’nin ABD askerlerini caydırıcı görmediklerini, zaten onların görevinin de Kürtleri korumak olmadığını açıkladı. PYD tarafı ise çekilmelerini Türkiye’nin harekât yapmaması şartı ile kabul etmiş olduklarını öne sürüyor.
'Deyrizor Planı’na nasıl gelindi?..
ABD’nin Suriye’deki gelişmeler konusunda hem Türkiye hem de Suriyeli Kürtler ile yaptığı görüşmelerin merkezinde eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey var.
Jeffrey, geçen Aralık ayında ABD-Türkiye Çalışma Grubu içinde iken de ABD’nin Kürtlerle ilişkisinin “taktiksel ve geçici” olduğunu söylemişti. Belki de en doğru cümleleri Bush dönemi danışmanlarından Michael Doran söyledi; “Rus ve İranlıların kullandığı vekil gücü ödünç aldık, stratejik olarak aptallık, herkes biliyor ki biz eninde sonunda oradan ayrılacağız ama Türkler hep orada kalacak.”
Ancak, ABD’deki savaş meraklısı danışman timleri Suriye’de kalmak istiyor. Ortada bir Deyrizor Planı var. Bu işi kotarmak için hem Güney Suriye’de özel bir üs olan ve PYD kontrolü dışındaki El-Tanf seçildi ve kuzeydeki Amerikan askerleri buraya çekiliyor. James Jeffrey, Kongre’de yaptığı tanıklık görüşmesinde; ABD’nin Suriye’den İran’ı çıkarma görevinin devam ettiğini, Trump yönetiminin PYD kontrolündeki alanda Suriyeli Kürtlerden ayrı bir İran karşıtı güç hazırlama planları yaptığını açıkladı.
ABD’nin ürettiği, yaşattığı ve kontrol ettiği IŞİD, askeri operasyonlarının da terörle mücadele görüntüsü için korkuluğu olmaya devam edecek. Savunma Bakanlığı’nın Suriye’nin güneyinde Irak ve Ürdün sınırlarına yakın bölgeleri işgal hazırlığı yaptığı konuşuluyor. Üstelik kuzeyden tüm Amerikan askerlerini çekilmediği Pentagon’un hava üssünde bazılarının kaldığı biliniyor. ABD uçakları, taarruz helikopterleri ve silahlı drone’ları Türkiye sınırı dâhil Suriye hava sahasında uçmaya, İsrail’e de hedef göstermeye devam ediyor. El-Tanf her ne kadar Ürdün’e yakın olsa da Deyrizor üzerinden Irak ve Rmelian askeri hava üssüne bağlantı kurulabilir. Ancak asıl destek bölgesi Türkiye’nin güvenli bölgedeki varlığı ile kurulabilir. Deyrizor tamamen bir Arap bölgesi, bu bölge yöneticileri Esat ve İranlılardan çok çektiğini iddia ederek ABD’ye sıcak mesajlar veriyor.