“Evrenin en anlaşılmaz özelliği, anlaşılabilir olmasıdır.”
Albert Eistein
Çoğumuz hayatın günlük akışı içinde bizim için önemli gördüğümüz bazı şeylere odaklanmış durumdayız. Örneğin bugünlerde kimisi üniversite seçme sınavı sonuçlarına kimisi futbol takımının yeni transferi ile ilgili haberlere dikkatini vermiş durumda. Biraz daha büyük resimden bakarsak, ‘Ülkede neler oluyor, nereye gidiyoruz?’ endişesi başlıyor. Yarınlarımızdan çocuklarımızın geleceği için korkuyoruz. Ama daha da büyük ölçekten bakarsak ‘Dünya nereye gidiyor?’ sorusu pek ilgimizi çekmiyor. Halbuki farkında değilsiniz ama insanlığın tarih yolculuğu içinde çok önemli bir dönüm noktasındayız.
Devlet, aile, kapitalizm, ticaret, toplum, üniversite gibi kurumların modası geçiyor. Şimdi süper-modernite zamanı yani tarih yeniden yazılacak. Peki, tarihi kim yazacak? Yeni insan yaşamının standartlarını kim belirleyecek? Yeni yaşam biçiminde ahlak, hukuk, çalışma, eğitim, sağlık, erkek-kadın, aşk, mutluluk ilişkilerinin yeri ne olacak? Halen prototipleri geliştirilmiş olan geleceğin dünyasının teknolojileri hayatımıza nasıl yön verecek? İşte bu makalede bunlara yer vereceğiz.
- İlk büyük kırılma 2040’da büyük savaşların sonunda olacak,
- Geçiş dönemini müteakip 2070 sonrasındaki yeni dünya düzeninde bugünkü insanın yerini, insan 2.0 alacak.
Elimizde 2150 sonrasını bekleyen güçlü senaryolar da var. Bütün bunları okumadan geleceğinize ve çocuklarınıza yatırım yapmayın.
2040’a kadar neler olacak?
Gelecek çalışmaları ilk defa 1960’ların başında ABD’deki Hudosn Institute, MIT gibi araştırma üniversiteleri ve RAND Corporation gibi askeri düşünce kuruluşlarının yaptığı tahmin ve öngörülere dayanmıştı. İkinci tarihsel aşama 1960’ların sonlarından 1980’li yıllara kadar küresel ticari çıkarlarla örtüşen gelecek kurgularını kapsamaktaydı. Gelecekle ilgili tasarım kurgusunun neo-liberalleşmesi ile küresel ölçekli kurumların hegemonyası da şiddetlenmiştir.
Günümüz tekno-kapitalist liberal ideolojisi, modern bilgi ve iktidar kodunu yeniden üretmekte, böylelikle devlet, aile, evlilik, okul gibi modern kurumların güvenirliği ve geçerliliğini sorgulamaktadır. Bu kurgular, diğer yandan sömürü ve kuvvet tekeli gibi tarihi güç mekanizmalarını da gözden geçirecektir.
Günümüzden 2040 yılına kadar dünyada olacak olanları ana başlıklar halinde şu şekilde sıralayabiliriz;
- Asya-Pasifik’e güç kayması,
- Zengin yoksul kutuplaşması, aşırı milliyetçilik ve etnik, dinsel çatışmalar,
- Demografik değişimler (göç ve nüfus artışı),
- Silahlanma ve yeni savaş teknolojileri,
- Yeni enerji kaynakları üzerine mücadele,
- Büyük savaşlar;
* İran Savaşı (2020),
* Kore Savaşı (2030),
* Üçüncü Dünya Savaşı (2035),
- Yeni uluslararası düzene geçiş (Siyasi, askeri, sosyal vb. yeni evrensel kurumlar),
- Daha önce görülmemiş yeni hastalıklar, küresel ısınma, çölleşme, çevre kirliliği,
- Büyük depremler; Kaliforniya ve İstanbul (2028),
- Şirket-sermaye akışı ile küresel ekonominin evrimi,
- Teknolojik gelişmelerin ilerlemesi (robot, yapay zekâ vb.).
2040-2070 arası geçiş dünyası...
Eğer insanoğlu başarabilirse yeni ve güçlü bir BM ile hegemon gücün yasak olduğu ‘küresel yönetişim’e geçecek, başaramazsa yeni dünya düzeni için alternatifler şunlar;
- Bugünkü düzenin küçük değişimlerle devamı ve kaos,
- Çok kutuplu ya da iki kutuplu dünya,
- Atlantik hakimiyeti,
- Dünya Devleti,
- Daha güçlü bir Birleşmiş Milletler
- Küresel yönetişim,
- Çok taraflılık,
- Dünya Konfederasyonu/Federalizmi,
- Dünya hükümeti /Tanrı Kenti,
- İngilizce konuşulan bir Hava Diktatörlüğü,
- Komplocu küresel seçkinler grubunun Yeni Dünya Düzeni,
Bugün üç yüzyıllık Batı hegemonyası bir sona yaklaşırken dünyanın yeniden yapılanması hala bir Batı öyküsü gibi duruyor. Batı öyküsü; Napolyon’un kurmak istediği düzene tepki olarak Viyana Kongresi sonrası Avrupa Uyumu, ona tepki olan Milliyetçilik ve Enternasyonalizm (Uluslararasıcılık) ile yol aldı. Karl Marx, emekçileri bir araya getiren bir dünya hayal etti. Liberaller ve iş dünyası serbest ticaret ve sanayinin yayılmasını istedi. Bilim insanları, teknik bilgiyi yayacak ve insanlığı bir araya getirecek yeni evrenseller diller hayal etti.
Uluslararası düzenin kurallarını, kapitalizme ve moderniteye alternatif bir sistemi kurgulayarak yeniden yazmalıyız. Bu yüzden, siyasi yetkilerin sınırlanması, zenginliğin daha eşit dağıtılması, devlet yetkileri ve gelirlerinin nasıl kullanılacağı ile ilgili yeni bir sosyal sözleşmeye, yeni bir devlet anlayışına ihtiyaç var. Böyle bir düzen için önce Batı haricindeki diğerlerinin yükselmesi ve sistemde adil bir pay sahibi olması bir başlangıç ve denge dönemi olabilir. Bu da ancak Batı dışındakilerin de her alanda ve daha fazla kurumlaşması ile vücut bulabilir.
Burada aklımıza şu soru gelebilir. Türkiye için gelişen küresel şartlar içinde en uygun geleceği kim yazacak? Çünkü bunu biz yazmazsak, başkalarının hikâyesine uyum sağlayacağız. Geçmişte tüm devrimsel değişimlerin düşünce alt yapıları bir profesör ve iki doktora öğrencisi ile başlamıştı. Futurist konularda gönüllü olarak çalışmak isteyen öğrencilerimiz ya da araştırmacılarımız bana şahsen başvurabilirler.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;