“Sadece yeterli insan kaynağı ve materyali olan ülkeler,
uluslararası topluma ve barışa doğrudan etki edebilir.”
Nicholas J. Spykman, The Geography of the Peace, (1944).
Şu aralar Türkiye, Doğu Akdeniz’de ekonomik değeri fazla olmayan enerji rezervleri için suni askeri gerilimlere odaklanmış olsa da Karadeniz ve Kafkasya’da yeni senaryolar saklı. Çünkü asıl büyük güç jeopolitik kesişmesi yani fay hattı orada. Karadeniz, hem Rus donanmasını hapsetmek için anahtar bir bölge hem de Çin’in yeni İpek Yolu’na çomak sokmak için yeni iyi bir oyun sahası var. Karadeniz’in çevresinde üç anahtar ülke var; Rusya, Türkiye ve Ukrayna. Geçen yıl Türkiye ve Ukrayna arasında önemli bir yakınlaşma oldu. İki ülke aslında büyük güçlerin kontrolünden çıkmış durumda ve bu yüzden onların coğrafyasına “No Man’s Land” yani büyük güçlerin paylaşımı dışında, “kimseye ait olmayan topraklar” deniyor. Bu boşluk, ABD ve Rusya arasında yeni bir güç dengesi arayışı başlatıyor.
Karadeniz’e bitişik olan Kafkasya, Rusların şantajı altında ve burada da kurtuluş ancak Türkiye ile mümkün olabilir. Ancak, uzun vadede Türkiye’nin süregelen ekonomik zayıflığı ve sınırlı kabiliyetleri Türkiye’nin dış heveslerini dizginleyecek. Çünkü Türkiye sadece bir “orta güç”. ABD’nin vermediği hava savunma sistemlerini, NATO üyesi olmamıza rağmen Ruslardan satın alıyoruz ama kullanamıyoruz. ABD yönetiminin önümüzdeki dönemde Türkiye’nin yakın coğrafyasına ilişkin yeni planları var. Rusya ise ülkemize karşı daha sert bir tutum içine girecek. Türkiye’nin sağlam bir müttefike ihtiyacı var. Şimdilerde ortaya gizli bir oyuncu çıktı. Bu makalede, Karadeniz ve Kafkasya’da mevcut durumu, Batı ve Rusya’nın bölgeye ilişkin politikalarını ve nihayet gizli aktörün oyun planını sorgulayacağız.
Karadeniz’deki dengeler ve Türkiye..
Türkiye, 70 yıldır NATO için güney kanadında Karadeniz su yolunu kontrol eden stratejik önemde bir müttefik idi. 2008 ve 2014 yılında Rusların Gürcistan ve Ukrayna’ya yaptığı askeri müdahalelere bulunan çare ekonomik yaptırımlar olmak üzere her türlü baskının yapılması idi. Ancak, geçen sürede Türkiye, Ruslara can simidi olmaya devam ediyor. Sadece Karadeniz’de ve Kafkasya’da değil, Suriye’de Rusların koyduğu sınırlar dâhilinde hareket ediyor. Libya’daki müdahalesi de Batının tepkisini alıyor. Rusların enerji ihraç planlarının ve silah satışlarının önemli bir parçası oldu. ABD’nin F-35’lerinden vazgeçmek pahasına Rusya’dan S-400 hava savunma füze sistemleri alması ise NATO ülkeleri için kabul edilebilecek bir durum değil.
Türkiye için Karadeniz’de Montrö Anlaşması’nın düzenlemelerini sürdürmesi hayati bir konu. Ancak, Montrö Antlaşması, aynı anda Karadeniz’de bulunabilecek kıyıdaş olmayan ülkelere ait yani NATO gemi sayısını oldukça etkiliyor. Kıyıdaş ve NATO ülkesi olan Türkiye’nin deniz gücü söz konusu olsa bile Rusların güç dengesi bakımından önemli üstünlüğü var. Özetle, Azak Denizi ve Karadeniz’de deniz güvenliği Rusların (olmayan) merhametine kalmış durumdadır. Ruslar, Ukrayna sivil ve askeri gemilerine saldırgan tutumlarını devam ettiriyor. Ve ortam sıcak bir çatışmaya her zaman müsait.
Türkiye, bugüne kadar bir ayı ile oynadığının farkında olarak Suriye ve Libya’da Rusya’ya karşı “yatıştırma” stratejisi izledi. İlişkiler ne zaman gerilse, ikili görüşmeler ile tırmanma azaltıldı. Bu stratejinin bir sonucu, Dağlık Karabağ’a Türkiye’nin doğrudan olmayan müdahalesinin Rusya tarafında dengeleri bozacak bir müdahaleyi getirmemiş olması. Moskova, muhtemelen Azerbaycan ve Ermenistan arasında bu sefer bir denge olmakta gönülsüz oldu. Ancak, Türkiye’nin ilave kuvvet getirme isteği veya doğrudan müdahalesine karşı kesin tavır koydu. Suriye ve Libya’da görüldüğü gibi ara sıra Ruslar kırmızı çizgileri aşıldığında askeri güce başvursalar da, iki ülke arasında sıcak bir askeri çatışma ortamı beklenmiyor.
Kafkasya’yı bekleyenler..
Kuzey Kafkasya’nın dağlık yapısı ve bölgede çok miktarda etnik grubun bulunması Rusya tarafından kolayca yutulmasını engelliyor. Dağıstan, Çeçenistan, İnguşetya, Kuzey Osetya, Kabardin-Balkarya, Karaçay-Çerkezya, Adige ve diğer bölgeler Ruslar için ayrı ayrı kontrol sağlanması gereken ama bağımsızlık özlemi çeken yerler. Çeçenistan ve Dağıstan’da önemli petrol rezervleri bulunuyor. Güney Kafkasya’da ise Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan var.
Vladimir Putin, 2008 yılındaki İkinci Çeçen Savaşı’nda sivillere silahlı helikopterlerden ateş açtırarak Yeltsin’in gözüne girmişti. Çeçenistan’ın başına geçirdiği kukla lider Ramazan Kadirov ile yerli halkı kontrol etmeye devam ediyorlar. Çeçenistan’da halkın susturulmasının karşılığı; Kadirov’a verilen rüşvetler ve bölgenin petrol kaynaklarının kontrolüdür.
Rusların Kuzey Kafkasya için 2000’lerde bulduğu strateji bağımsızlık hareketlerinin milliyetçi bir kapsamdan çıkarılıp, şeytanlaştırılması ve El Kaideci bir çerçeve içinde terörizm yaftalaması oldu. Bazı eski Çeçen savaşçılar bizzat Ruslar tarafından bu amaçla Suriye’ye gönderildi. IŞİD döneminde moda olan İslamcı militanlar ile Kuzey Kafkasya’da bir Kafkasya Emirliği yarattılar. Böylece Rusların bağımsız hareketleri ile acımasız ve orantısız mücadelesi uluslararası terörizmle mücadele kapsamında meşru hale getirildi. Artık halktan gelen baskı azalmış, Rusya ise sözde terör örgütlerine odaklanmıştı.
Kuzey Kafkasya, önümüzdeki yıllarda özellikle Çeçenistan ve komşu bölgelerdeki toprak anlaşmazlıkları üzerine yeni çatışmaların potansiyeline sahiptir. Üstelik bu çatışmaların Rusya’nın içlerine yayılması olasılığı da güçlüdür. Rusya bugüne kadar durumu kendine sadık liderler ile idare etti ancak genel nüfusun memnuniyetsizliğini idare etmek gittikçe güçleşiyor. Bu da Rusları daha çok baskı ve imtiyaz verme politikasına yöneltiyor.
Karadeniz’den Orta Asya’ya gizli oyuncu; İngiltere..
Önceki makalelerimizin birinde Almanya’nın bir koldan Balkanlar ve Ortadoğu’ya, diğer koldan Karadeniz ve Kafkasya üzerinden Orta Asya’ya yönelik bir stratejik projeksiyon geliştirdiğini anlatmış ve detaylarını vermeye başlamıştık. Almanya, Avrupa Birliği’ni lideri yani arkasında büyük bir ülkeler karavanı var ve bunu da taşımak zorunda. Brexit ile birlikte özgürlüğü seçen İngiltere için ise bütün yollar açık ve Almanya’nın yerini almak için oldukça temkinli bir yola giriyor. İngiltere ve Türkiye ilişkileri bu yönde gelişmeye başladı. İngiltere, Çin’in Bir Yol Projesi kapsamında yeni oluşumlar peşinde ve bunu gizemli bir şekilde kurgulamaya başladı. Ortaya “Anglo Türkistan” ve “Anglo Çin” imparatorlukları gibi komplo teorileri çıktı.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;
https://www.academia.edu/44876025/Karadeniz_ve_Kafkasyada_yeni_aray%C4%B1%C5%9Flar_