Tatbikatlar, askeri birliklerin yaptığı eğitimlerin ve alacağı muharebe görevlerinin sınandığı, bütün bir eğitim yılının hâsılasının alındığı zorlu bir dönemdir. Mehmetçikler, tatbikat süresince komutanları ile birlikte günlerce doğal arazi koşullarında çadırlarda kalır. Tatbikatın icra gününde birlikler, savaş planlarına uygun bir senaryo dâhilinde temsili düşmana karşı koordineli bir şekilde harekete geçer, silah atışları yapılır. Birlik gücünü, neyi iyi yapıp-yapmadığını görür. Soğukta titrenen geceler, arazide pişen ekmeğin ve yemeğin lezzeti, çamura saplanan tankların kurtarılması için verilen emekler, yaşanan diğer zorluklar, hedeflerin ele geçirilmesinin keyfi ile birlikte unutulur. Yaşanan tüm zorlukların ardından barış garnizonuna dönüp, sağ salim birliğinizi geri getirdiğinizde bakım süreci başlar. Eve gelip postal yerine ayakkabınızı giydiğinizde, kampet yerine yumuşacık yatağınıza kavuştuğunuzda aslında sivil hayatın ne kadar rahat olduğunu daha iyi anlarsınız. Ama Şemdinli’de gerçek çatışma koşullarında yaşadığım iki yıl tatbikat olmaktan çok daha fazlası idi.
Tatbikatlar devam ediyor. Ülkeler savaşlara hazırlanıyor. Genç bir üsteğmen iken tatbikat yaparken hedefimiz ülkemin savunulması ya da gerektiğinde ülke çıkarlarının korunması için birkaç adanın alınması idi. Bunlar milli kapsamlı tatbikatlardı. Tahsis edilmiş birliklerin katıldığı NATO tatbikatları da olurdu. Şimdi güvenlik ortamı çok değişti. Eski ittifakların pek önemi kalmadı. NATO gibi ittifaklar savunma amaçlı kurulmuştu yani bir ülkeye yapılan saldırı hepsine birden yapılmış sayılırdı (NATO Anlaşması Madde 5). Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile düşmanını kaybeden NATO, kendine (barışı koruma, istikrar operasyonları gibi) Madde 5 dışı yeni görevler kabul etti. 2014 yılındaki Ukrayna krizinden sonra Rusya’yı tekrar hedef listesine aldı. Buna son yıllarda potansiyel tehdit olarak Çin eklendi. NATO’nun savaş planlarının ve tatbikat planlarının arkasında ABD, onun da arkasında küresel bir savaş mekanizması var. Üstelik ABD’nin belirlediği düşman, hepimizin düşmanı olmak zorunda çünkü sistem ona göre kurulmuş. Bu makalede, küresel savaş mekanizmasının yeni jeopolitiğini ve NATO’nun devam eden tatbikatlarını gözden geçirirken, Rusya’nın konumunu da sorgulayacağız.
Küresel savaş mekanizmasının yeni jeopolitik planı..
Öncelikle küresel savaş mekanizması dediğimiz adres neresi onu kısaca özetleyelim. Daha önceki makalelerimizde de uzun uzun açıkladığımız gibi, başını ABD’deki Dış İlişkiler Konseyi (CFR) ve Wall Street’in çektiği, Avrupa’da da organik uzantıları olan karanlık bir çıkar ilişkileri ağından bahsediyoruz. 1945 yılında İngiltere’den ABD’ye taşınan bu ağın merkezi, o dönemden beri ABD atına binerek dünyanın her yerine seferler düzenliyor. Onlar ABD’nin çıkarlarını belirliyor ya da onların çıkarları ABD’nin de çıkarı oluyor. Yıllık 80 milyar dolarlık örtülü güvenlik bütçesi çeşitli ülkelerde rejim değişiklikleri için kullanılıyor. Türkiye’de olduğu gibi iktidara kim gelirse zenginlikleri her daim artan kesimler onların Üçüncü Dünya ülkelerindeki bayileridir. Son on yılda bu ağın Rockefeller ve Rotshchild kanadında yaşanan kırılma ABD yönetiminden olduğu gibi küresel savaşların seyrinde de bölünmelere yol açtı. Bu bölünme, ABD’nin Ortadoğu’daki savaşına olduğu gibi Rusya’ya karşı politikalarına da yansıdı. Türkiye, Rothschild’in payına düştüğünden ülkemizdeki darbelerin arkasında hep ABD istihbaratı ve savunması oldu yani Rockefeller grubu.
ABD’nin öncülük ettiği Kore, Vietnam, Afganistan, Irak, Suriye ve Libya’daki savaşlar başarısız oldu. 2007-2008’da Irak’taki çokuluslu kuvvetlerin komutanlığı yapan, 2010-2011 yıllarında ise Afganistan’da WHAM (‘Winning Hearts and Minds‘) yani kalpleri ve beyinleri kazanma stratejisi uygulayan, eski CIA direktörlerinden General David Petraus’a göre, ABD sonu gelmeyecek bir askeri problem yerine taraflarca kabul edilebilir bir siyasi çözüme ulaşmaktadır. İşin aslı, ABD tıpkı Kore, Vietnam ve Irak’ta olduğu gibi Afganistan’da da yenilmiştir ve bu ülkeden çıkışını karşı tarafla yaptığı anlaşma ile sözde siyasi çözüme bağlamaktadır. Taliban oradadır ve yakında tüm Afganistan’ı ele geçirecektir. Afganistan’ı El Kaide’yi yok etmeye giden ABD ve takipçisi NATO içindeki çokuluslu güçler başarısız oldu. ABD’nin Irak’taki asker sayısı 132 binden 3 bine, Afganistan’da ise 100 binden 4.500’e düşmüş durumda. Suriye’deki asker sayısı binden az. Şimdilerde Trump yönetimi, Afganistan ve Suriye’den çıkmak istiyor ama savaş mekanizmasının Suriye’de başka planları var.
2016 yılından beri, ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Suriye politikasını belirleyenler birkaç düzine (toplam 51) memur ve onların bulduğu tek seçenek “rejim değişikliği” olmaya devam ediyor. ABD’nin Suriye dış politikasının temelinde düşük yoğunluklu rejim değiştirme görevi ve bununla uyumlu olmayan saçma sapan işler bulunmaktadır. Esat’sız bir Suriye’de iç savaş biter mi, toprak bütünlüğü sağlanabilir mi, ülke yeninden imar edilebilir mi? Mümkün değil. Trump’ın Suriye’den Amerikan birlikleri çıkarma kararı yönetim içinde bir kırılma yaratmış ve Savunma Bakanı James Mattis’in istifasına yol açmıştı. Sonradan çıkan haberlere göre Mattis’in istifasına yol açan konu Beşar Esat’a suikast planına karşı çıkması olmuş çünkü Esat olmadan iç savaşın bitmeyeceği, ülkenin daha çok kaosa gireceğine inanıyordu. Aslında ABD’nin yaptığı askeri olarak Suriye’de kalmak için niteliği çok önemli olmasa da bir bahane bulmaktı. Bu önceleri IŞİD idi ama Mart 2019’da bu bahane bitmişti. ABD bu bahaneyi kullanmaya Sünni cihatçılar üzerinden devam ediyor ama inandırıcı değil. En favori bahane Rusya ve İran’a karşı koymak olmaya devam ediyor. Sonuçta ABD ve Türkiye’nin rejim değiştirme hedefi ülkeyi bölünmüş durumda ve iç savaşı sürekli kılarken pek çok negatif yan sonuçları ile istikrarsızlık devam ediyor. Aslında ABD’nin Suriye’de hiçbir çıkarı yok, ama ABD’yi yöneten perde güçler böyle istiyor.
Küresel jeopolitik kaymalar..
Şimdi ABD’nun başarısız Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) revize ediliyor. ABD’nin Afganistan, Irak ve Arap Baharı maceralarından geriye pek bir şey kalmadı. Siyonistlerin şantajı altındaki Trump yönetimi ile küresel istikrarsızlık makinesi yeni ittifaklar oluşturuyor. ABD’nin başkan adayı Joe Biden, dış politika hedef listesini “Uzak Dörtlü” şeklinde ifade etti. Aslında bu Avrupa’dan Ortadoğu’ya, oradan Hint-Pasifik bölgesine uzanan bir eksen. Dördüncü bölge ise Latin Amerika. İlginç olan bu savaş jeopolitiği daha önce yazdığımız Almanya’nın değişen stratejileri ile de uyuşuyor ama aralarında Balkanlar’da olduğu gibi rekabet de var. Yeni jeopolitikte neler planlıyor önce başlıkları ortaya koyalım;
- Yeni Ortadoğu,
- Kürt Projesi,
- İran Savaşı,
- Rusya’nın Çökertilmesi,
- Asya NATO’su.
Yeni Ortadoğu. Yeni Ortadoğu’da asıl hedef İran ya da Ortadoğu değil Çin’in Kuşak ve Yol Projesini karşılamak. Bu amaçla, Çin’in kurduğu tesis ve yolları çevrelemek. Özetle, Ortadoğu, ABD için Avrasya’nın organik bir alt bölgesi olarak görülüyor. Çin’i çevrelemek için İran ve Türkiye ile bir hesaplaşma düşünülüyor. İsrail ve Körfez ülkeleri arasında devam eden yakınlaşma Yeni Ortadoğu haritasına giden sürecin bir aşaması. Arap-İsrail yakınlaşması İran aleyhine bir siyasi ittifakın doğuşu anlamına geliyor.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;
https://www.academia.edu/44274959/Küresel_savaş_mekanizması_ve_NATO_tatbikatları_