Mafya, uyuşturucu ve fuhuş...

Prof. Dr. Sait Yılmaz

Lüks villalarda yaşıyorlar.. boğazdan gemilerin geçişini seyrederken adamlarına ölüm emirleri veriyor.. silahlı adamları her yerde..çok güçlü ve mert biri o.. dizideki güzel kızla karşılaşıyor, sadece ona değil pek çok fakire de yardım ediyor.. uyuşturucu dünyasının en tanınan ismi Pablo Escobar da öyleydi.. yüzlerce hakim ve polisi öldürtmüştü ama fakirlere olan cömertliği ile tanınıyordu çünkü devletin hakkından gelip, bir gün Kolombiya devlet başkanı olmayı hayal ediyordu..

Uzun zamandır ülkemizdeki sinema filmlerinde ve televizyon dizilerinde bir mafya özentisi devam ediyor; insanlar çalışmaya, hakkı ile kazanmaya değil, mafya olmaya özendiriliyor.. sanki bu ülkede başka türlü başarılı olamazsın, yoksulluğunu yenemezsin..

Fakir ve mazlumun babası mafya lideri bir gün son kez bu işi yapacak; yani mutlu son bu.. yükünü tuttuktan sonra sevgilisi ile mutlu yaşayacak, yasadışı kazandıkları ona ömür boyu yetecek de artacak.. öldürdükleri, hakkına el koyduklarından da hesap sorulmayacak.. o zaten haksız yere kazananların mallarına ve parasına el koymuştu..

Onları yaşatan ve başarılı kılan sır şu; devlet içinde birileri ile işbirliği yapmazsan ne mafya lideri olabilir, ne de uyuşturucu ve fuhuş işlerini idare edebilirsin.. işler böyle yürür, sen de birilerini beslemezsen anında işini bitirirler.. yerine başka biri hemen bulunur.. mafya lideri devlet içindeki ağabeylerine güvenir, onların payını asla ihmal etmez..

Mafya ile ilgili bilmediğiniz, filmlerde yer almayan bir şey var; mafya yani kolay yoldan yasadışı para kazanmak için organize suç çetesi kuranlar(inkar etseler de genellikle) uyuşturucu ve fuhuş ile iç içedir..bununla da kalmaz; kumar, para aklama, kaçakçılık vd. hepsi birbirinden beslenir.. Bu makalede, kirli işlere değineceğiz..

Türkiye’de mafya..

Ülkemizde 1960’lı yıllarda mafya tipi organize suçluluğun ana direği ‘kabadayılık’ idi. Kabadayının finans kaynağı sınırlı olduğu için her kabadayının bir kumarhanesi vardı. Bu arada kaçakçılar, yurt dışından getirip dağıttıkları malların paralarını piyasadan toplamakta güçlük çektiler. Kabadayılardan yardım ve destek aldılar. İşte bu suretle ‘kabadayı, kumarhaneci, kaçakçı’ (3K) dayanışması yeraltı dünyasını oluşturdu.

1970'lerde başlayan mafya, adalet ve siyaset ilişkileri 1980'lerde de örgütlenmeye başladı. Özal dönemindeki hayali ihracat, kara para aklama olayları mafyanın ekmeğine 'yağ' sürdü. 1980’li yılların ortalarında yeraltı dünyasının felsefesi değişti. Delikanlılık adına kabadayılık dönemi kapandı, iktisadi kabadayılık dönemi başladı. Bu suretle yeraltının “Üç K”sının yanına tahsilât, ihale, arazi konuları da girerek sonunda yeraltı, yerüstünün fotokopisi haline geldi. En nihayet politika da dâhil olunca yeraltı ile yer üstü dünyası birleşti.

Özellikle 1990’lı yıllarda eski ideolojik kökenli sabıkalıların devreye girmesiyle, geleneksel Türkiye’ye özgü babalık kurumunun sarsıldığı, bu nedenle Türkiye’deki suç örgütlerini çete olarak değerlendirmenin daha doğru olacağı belirtilmektedir. Mafya ile çete arasındaki en önemli fark yapılanma şekilleri ve faaliyet alanlarında yatmaktadır. Mafya daha çok silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ile uğraşırken, çeteler sistemdeki tıkanıklıktan doğan ranttan pay almak peşindedir.

Uyuşturucu ve fuhuş..

Türk Mafyasının yurt içindeki yıllık geliri 4 trilyon lira dolaylarındadır. Mafya sadece fuhuştan 2 trilyon lira kazanıyor yani diğer hepsine eşittir.

İstanbul, gerek demografik yapı gerekse coğrafi konum olarak, uyuşturucu madde pazarı ve uyuşturucu trafiği risk haritasında, dünya genelinde ilk sıralarda yer almaktadır. İstanbul'da son dört yılda ele geçen uyuşturucu yüzde 45, uyuşturucu hap ve sentetik uyuşturucu ise yüzde 1500 arttı.

İl Jandarma Komutanlığı kayıtlarına göre, bu sıralama 2019 yılında Silivri, Şile, Çekmeköy, Esenyurt ve Bağcılar olarak değişmiştir. Aynı kayıtlara göre, İstanbul’da uyuşturucu suçlarından mahkûm olanların sayısı 39 bin olup, bu rakam hırsızlık suçlarından bile fazladır. Silivri, Şile yanında son yıllarda Edremit Körfezi’nde görülen artışın uyuşturucu trafiğinde deniz yolunun kullanılması ile ilgili olduğu değerlendirilmektedir.

Türkiye’de 2002-2015 yılları arasında fuhuş yüzde 790, uyuşturucu bağımlılığı yüzde 678, çocukların cinsel istismarı yüzde 434, adam öldürme yüzde 261, boşanma oranları yüzde 37 arttı. Türkiye'de 55 ilde bulunan resmi genelevlerde çalışan kadın sayısı 3 bin, genelev harici vesikalı kadın sayısı 15 bin, gayrı resmi genelevlerde, randevu evlerinde, otellerde, sokaklarda çalıştırılan vesikasız seks kölesi kadınlarının sayısı ise 100 binden fazladır. Türkiye'deki seks kölelerinin 50 bini ise henüz çocuk yaştadır. Türkiye'de her 350 kadından biri fiilen ya da resmen fuhuş yapıyor.

Bir sektör haline gelen fuhuş parasından; patron, bar, pavyon, disko, gece kulüpleri, otelci, taksici, eğlence yeri sahibi gibi onbinlerce insan pay alıyor. Yani fuhuştan yüzbinlerce insan maddi anlamda kazanç sağlıyor. Maddi kazanç bu kadar büyük olunca devreye fuhuş mafyası giriyor. Fuhuş mafyası, küçük kız çocuklarını kaçırmaktan tutun da zorla fuhuş yaptırmaya kadar her yola başvuruyor. Nitekim Fuhuşla Mücadele Komisyonları ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından “Fuhşun kontrol altında tutulabilmesi” için hazırlanan rapora göre; Türkiye’de fuhuş yaşının her geçen gün düştüğü, fuhuş yaşının ortaokul seviyesine düştüğünü ortaya çıktı.

Sonuç..

Mafya, uyuşturucu, fuhuş, kara para aklama, kumar vb. suçlar birbirine içine geçmiş girift ilişkilere sahip ve bunlarla mücadelede sadece polisiye tedbirler yeterli değildir. Konunun ekonomik ve psikolojik boyutları çok disiplinli çalışmalar gerektirmektedir. Örneğin, Türkiye’de yüzde 13 resmi işsizlik rakamı, yanında gizli işsizlik var. Çalışıyor gözüken pek çok insan ise ya çok düşük ücret alıyor, ya da maaşını zamanında alamıyor. Bütün bunlar mafya, uyuşturucu ve fuhuş için gereken aktörleri bir araya topluyor. İşsizlik ve fuhuş birlikte yükseliyor.

Psikolojik boyutta ise medya olumsuz bir işlev edinmiş konumdadır. Televizyonlara ve sinemaya bu kadar ilginin olduğu ülkemizde artık ‘silahlara veda’ denmelidir. Mafya özentisi, aile dizilerine kadar girmiş durumdadır. Medyada yapılması gereken acil iki iş var;

- İnsan modelimiz değişmeli; çalışmadan, üretmeden, hazır yiyen bir toplum yerine çalışarak hak eden, üreten insan modelini “başarılı ve iyi vatandaş” örneği olarak geliştirmeliyiz. Mafya lideri yerine ‘başarılı iş adamı modeli’ konusu sinema ve televizyon dizilerinin ana teması olmalıdır.

- Silah görüntüleri de buzlansın; Televizyonlardakadınların belli yerleri, sigara ve içki kadehleri buzlu görüntü ile veriliyor ama silahlar buzlanmıyor. Silahlar onlardan çok daha sakıncalı olduğuna göre, neden silahların görüntülerine engel olmuyoruz?

Çalışarak üreten, eğlenmeyi hak eden, temiz toplum yaratırsak, yollardaki magandalardan kurtulmuş olacağız. Her şey gene gelip eğitime ve insan yetiştirme düzenine dayanıyor.

Makalenin geniş versiyonu için;