Ruslar Suriye’de yeni bir eksen kurma peşinde...

Prof. Dr. Sait Yılmaz

Aslında olacakları öngörmüş ve sık sık da uyarmıştık. Yapılan onca hatadan sonra 2019 yılı sonu itibarı ile Suriye’de genel bir barışa yaklaşmış ve hiç olmazsa bundan sonrası için umutlanmışken, belki de en kötü döneme girdik. Milletçe şehitlerimiz üzülür ve acılarımızı paylaşırken, nerede hata yapıldığını da sorgulamalıyız. Son 9 yıldır Suriye’de TSK’nın bu kadar emek ve kaybına, bu kadar masrafa rağmen elimiz boş ve hep cepten yedik. Ülke prestijimiz de aynı şekilde, yalnız bir ülkeyiz, bunun nedeni ise gene kendimiz, yanlış siyasi ve askeri hesaplar. Ancak, hala bir şeyler yapıp, en az hasarla Suriye’den çıkabiliriz. Şimdi olup bitenlerin bir muhasebesini yapmak, duygusal değil akıl yolu ile doğruları görmek ve ona göre hareket etmek zamanıdır.

Türkiye’nin Suriye’de siyasi ve askeri hesap hataları...

Öncelikle Türkiye’nin İdlib’te çatışmasını gerektirecek bir ulusal çıkarı yok. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki Afrin, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekâtı terörle mücadele bakımından önemli idi ve kamuoyumuz buna destek verdi. Türkiye’nin Suriye’deki çıkarları YPG/PKK’yı Türkiye sınırlarından uzak tutmak olmasına rağmen, Ankara Suriye’de bir rejim değişikliği sevdasından 2011’den beri vazgeçmedi. Askeri olarak ise bu çatışmayı bir başarıya dönüştürecek ne avantajlı bir konumu ne de askeri hedefi var. Hâlbuki Türkiye’nin bölücü terörle ilgili beklentilerinin masada çözülmesi mümkün ve Esad bunun garantisini verecek tek kişi. Türkiye’ye İdlib çatışmasının önemli sonuçları şunlar olabilir;

(a) İdlib sonrası Suriye’nin tüm kuzey bölgelerinden anlaşma olmadan çekilme.

(b) YPG/PKK kartının Ruslar tarafından devreye sokulması; yeni çatışma sahaları ve Kürt bölgeleri.

(c) Bir-iki milyon civarında yeni göçmen.

(d) Ruslarla ilişkilerin en kötü duruma dönüşmesi; ticaret, enerji, vize, silah, turizm vs.

(e) Libya ve Doğu Akdeniz bölgesindeki politikalarımıza olumsuz yansımaları.

(f) Batının kucağına itilmek.

Türkiye’nin en büyük stratejik hatası Batı ile ilişkilerini bu kadar itip, Rusya’ya bağımlı hale gelmesi oldu. Türkiye, Suriye’de başka ülkelerden militan savaşçılarla birlikte gereğinden fazla derin işlere girişti ve şimdi işin içinden çıkamıyor. Ruslar, ne pahasına olursa olsun Suriye’deki rejimin arkasında olacağını gösteriyor ve her desteği veriyor. Rusya için Suriye; ABD ve İran’a karşı Orta Doğu’da bir kale, Doğu Akdeniz’de yani sıcak denizlerde bulunmak için ana üs, petrol ve doğal gaz demek. İdlib bölgesinin ülkeye kazandırılması Esat güçlerinin ülkenin bütünlüğünü sağlamak için olmazsa olmazı ve Ruslar da bunun sonuna kadar peşinde olacaklar. Türkiye’nin burada kalmak için ne kadar ısrarlı olduğu askeri olarak test ediliyor. Rusya ile son bir ayda iki geniş toplantı yapıldı, görüşmeler bitmedi ama sonuç yok. Aslında olan şu; son bir aydır Ruslar her ikili görüşmeden sonra saldırıyor yani “dediklerimiz yapmazsanız” tehdidi.

Uluslararası kamuoyu ve Türkiye...

Uluslararası kamuoyu, Türkiye’nin siyasi hesaplarının olduğu kadar, askeri planlarının da yanlış hesaplamalara dayandığını söylüyor. NATO ve ABD ile ilişkilerimiz Türkiye’nin ne kadar yalnız olduğunun bir göstergesi. Türkiye’nin yanında Katar, Pakistan veya Azerbaycan’ı sayabiliriz ama bunun rakiplerine karşı mevcut durumda stratejik bir değeri yok. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diyerek kendimizi avutmak yerine, yaptığımız önemli dış politika hatalarından ders çıkarmalıyız. NATO’dan Türkiye lehine ciddi bir destek çıkması, Rusya karşısında askeri bir destek sağlaması için 28 üyenin de “evet” diyeceği bir karar lazım ama bu 1990’larda bile mümkün olmadı. ABD kendi kararı ile Patriot göndermişti. ABD’den hem Patriot istedik hem de İdlib’te birlikte devriye gezmeyi teklif ettik ama çıkarlarına uygun bulmadılar. ABD sadece istihbarat desteği (!) sağlayacakmış. Kimilerine göre Trump, Türkiye’yi ateşe atmak istiyor kimilerine göre ise Rusya’nın elinden kurtarmak. ABD için Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı sonraki gelişmeler için önemli hale geldi. Ruslarla başımızın belaya girmesi onlara zaman kazandıracak.

BM ise Rusya ve Çin Suriye’de yeni insani yardım rotalarını reddettiği için müdahil olmayacak. Ruslar, BM Güvenlik Konseyi’nin İdlib’te ateşkes çağrısını veto ettiler. Libya’da da silah ve mühimmat taşıyan bir Türk gemisi Hafter güçleri tarafından batırılmıştı. Orada da işler iyi gitmiyor. AB, Libya’da BM ambargosunu desteklemek üzere Mart ayında bir deniz gücü görevlendireceğini açıkladı. Türkiye ise AB’nin böyle bir hakkı olmadığını söylüyor.

Özetle bu sefer ABD gibi Avrupa ülkeleri de Türkiye için Rusya ile ilişkilerini germek istemiyor hatta son yıllarda ki ikircikli politikamızdan ötürü ders almamızı istiyorlar. Hem ABD hem de AB’den sözlü müttefik desteği dışında bir gerçek destek almamız mümkün değil. Rusya ile başımızın iyice derde girmesini, kayıtsız-şartsız Batıya dönmemizi bekliyorlar. Türkiye’nin göçmenlere Avrupa kapısını açması ise AB karşısında son kozumuzu da oynadığımız anlamına geliyor. Yalnız bir ülkeyiz.

Rusların yeni eksen arayışı..

Buraya kadar uluslararası ortamı anlatmışken ortada olan hesaplara da değinmek lazım. Batı’nın Türkiye karşısındaki tutumunun Doğu Akdeniz ve Libya ile ilgili gelişmeler ile de alakası var. Daha da önemlisi Türkiye’nin son yıllarda Orta Doğu’dan Afrika içlerine hatta Balkanlara kadar uyguladığı İhvan stratejisine dayalı siyasi ve askeri müdahaleleri sıkı bir takip altında. ABD ve İsrail ittifakına eklemlenen Suudi Arabistan ve BAE’nin yürüttüğü uluslararası ideolojik bir mücadelenin hedefiyiz. Suudiler; Türkiye aleyhine Suriye’de Esad rejimi ve YPG/PKK’ya yardım ediyor, Libya’da Rus Wagner’in parasını ödüyor ve Afrika’da üs açtığımız yerlerde rejim değiştiriyor. Özetle, hedefte Türkiye ve özelde Ankara’da ki iktidar var. Ankara ise askerlerimiz Ruslar tarafından vurulduğu halde hala Esad rejimini değiştirmeye yönelen ideolojik kapsamlı stratejisine inatla devam etmek istiyor.

Ruslar, Türkiye ile Suriye konusunda bir siyasi çözüm konusunda çıkmaza girdiklerini düşünerek, Suudi Arabistan ve BAE ile yeni bir eksen oluşturmak için arayışa geçti. Aslında bu eksen Türkiye karşıtı olacak ve Mısır da dahil olacak. Türkiye’yi Libya’ya savaşçı göndermekle suçlayan Rus Dış İşleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov, 26 Şubat 2020 tarihinde Moskova’daki Suudi büyükelçisi Raid bin Halid Krimli ile görüştü. Geçen ay ise Suriye’deki BAE diplomatik misyonu ile Şam valisi bir araya gelmişti. 12 Şubat tarihinde ise Rus Dış İstihbarat Servisi Direktörü Sergey Naryshkin, Dubai’de BAE istihbaratı ile görüşmelerde bulundu ve bölgesel sorunlar konusuna görüşlerinin birbirine yakın olduğunu açıkladılar. Yapılan görüşmelerde Rusya ve BAE’nin Suriye’ye yatırım yapma, Lazkiye ve Tartus limanlarını kullanması konularının da görüşüldüğü açıklandı. BAE’ni ayrıca Anayasa Hazırlama Komitesi’nde yer alan Türkiye’nin de arkasında olduğu Suriyeli muhalif gruplara Esat ile anlaşmaları konusunda baskı yapılacağı söyleniyor. Söz konusu komiteye Türkiye’nin şimdiye kadar engellediği bölücü Kürtlerin de alınması bekleniyor. Suudi Arabistan ise daha önce böyle bir tutum benimsemişti.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;