Suudi Arabistan, bazı kabileler bir araya getirilerek yaratılmış suni bir ülkedir. Ülkeyi yöneten ailenin içinde binlerce prens ve prenses bulunmakta ve ticaretle uğraşan geniş bir tabaka ise onlarla yakın ilişki içindedir. Rejimin reform karşıtı doğası, devletin resmi ideolojisi ve örgütlenme biçiminden kaynaklanmakta ve bu demokratik açılımların önünü tıkamaktadır. Suudi burjuvazisi sıkı bir devlet denetimi altındadır ve rahatça iş yapabilmek için hanedanla fazla iç içe geçmiştir. Suudi hükümeti dini bir meşruiyet aracı olarak kullanmaktadır. Mekke ve Medine gibi kutsal şehirleri kontrol altında tutması nedeni ile İslami görevlerini öne sürerek reformlara sırt çevirmekte, diğer yandan köktendinci Vahabi din adamları ile tarihsel ittifakını sürdürmektedir.
Suudi Arabistan, son yıllarda sadece Orta Doğu’da değil, Afrika, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya coğrafyasında da Türkiye ile rekabet içine girmiş bir ülkedir. Suudi Arabistan oldukça hassas bir konumdadır ve şimdilik durumu kontrol ediyor olsa da diğerlerinin başına gelen onun da başına gelmesi önemli bir olasılıktır. Çünkü diğerleri ile demografileri aynıdır. Kısaca, Suudi Arabistan sadece zaman satın almaktadır. Gelecek belirsizdir ve bu belirsizlik Orta Doğu’daki suni devletlerin kâğıttan kaleler gibi yıkılmadan önceki son dönemin sessizliğidir. Suudi Arabistan, bu büyük yırtılmanın öncüsü ve merkezi olacaktır. Ancak, ülkenin sonu oldukça yakın ve Suudi hanedanı sadece zamandan çalmaktadır. Bu makalede, Suudi Arabistan’ın iç dinamiklerine odaklanacağız.
Toplum yapısı (Kabileler)
Suudi Arabistan, çeşitli kabile mezhep, etnik ve bölgesel grupların oluşturduğu geniş bir ülkedir. Farklı kimliklere sahip bu gruplardan ortak bir milli aidiyet duygusu yaratmak zordur. Mezhep, etnik ve bölgesel gruplara toplumsal muhalefet bölümünde dönülecektir. Kabilelerin nüfus sayıları bilinmemekle birlikte (Tablo 1), birkaç yüzden milyonlara kadar değişiyor. 1950’lerde bütün göçebe halk, kabileler şeklinde yaşıyordu ve nüfusun %50’sini oluşturuyordu. Arapların genetik olarak Yemen’den gelen Kahtani Arapları oldukları iddia edilir. Ana kabileler; Anayzah, Bani Halid, Harb, Al Murrah, Mutayr, Kahtan, Şammar ve Utanya’dır. Bunlara ilave olarak 15 kadar daha küçük kabile vardır. Bu küçük kabilelere Hz. Muhammed’in geldiği eski Hicaz’daki Kureyş kabilesi de dâhildir. El Suud’un Rabeah’a bağlı Anizah kabilesinden geldiği kabul edilmektedir.
Tarihte var olmuş ancak katledilmiş pek çok Arap kabilesi de vardır. Kahtani ve Adnani’lerin alt kolları bulunmaktadır. Kabileler çeşitli ülkelere dağılmıştır. En büyük kabile konfederasyonu olan Anazeh’in kolları Suudi Arabistan’dan başka Ürdün, Irak ve Suriye’ye de uzanıyor. İkinci büyük kabile Utaybah’dır. Kuzeyde üye sayısı çok olan birkaç kabile vardır. Güneyde ise sayıca az pek çok kabile bulunmaktadır. Katar’ı yöneten Al Thani’nin orijin olarak Banu Tamim’in bir parçasıdır. Manasır kabilesi, daha çok Doğu Arabistan’da BAE ve Katar arasında yaşadığı kabul edilir. 1970’lerden itibaren büyük ölçüde şehirleşme ile tarım bölgelerindeki kabile yerleşimleri kaybolmaya başladı. Kabileler günümüzde kırsal kesimlerde, şehirlerde ya da yerleşim yerleri yakınlarında yaşıyorlar. Kabileler, babadan oğula geçen bireysel bir bağa sahiptir, en küçük birim ailedir. Normal olarak kendi tarımsal yerleşim yerleri ve hayvan sürüleri vardır.
Suudi Yönetimi
Suudi Arabistan’ın yönetim şekli “mutlak monarşi”dir. 1992 yılında kabul edilen kraliyet kanununa göre, kral şeriat ve Kuran’a uymalıdır. Kuran ve Sünnet, krallığın Anayasası olarak kabul edilmiştir. Hükümet büyük ölçüde Suudi ailesi üyeleri tarafından teşkil edilir. Suudi Arabistan, Vatikan ile birlikte dünyada yasama organı olmayan ender ülkelerden biridir. Suudi Sarayı’nın dışında siyasi kararlarda etkili olabilecek adresler (kendilerine danışılırsa) Ulema, kabile şeyhleri ve bazı tüccar ailelerdir. Yönetiminin tüm kilit noktalarında kraliyet ailesi vardır. 7 bin kadar prensin içinden Suud torunu olan 200 kadarı etki sahibidir. Tüm kilit bakanlıklar ve 13 valilik bu kişilere verilir.
Suudi yönetiminde asıl kavga kral öldükten sonra yerini kimin alacağına ilişkindir. Suudi Arabistan’ın yeni kralına ve yeni Veliaht Prens’e Sadakat Konseyi karar verebilir. Suudi hanedanlık sistemi içinde olmak için Suud Yedilisi’ne dâhil olmak gerekir. Kral Abdülaziz İbn Suud’un karısı Sudeyri’den doğan çocuklar Suud Yedilisi adı verilen fraksiyonu temsil etmektedir. Suudi Arabistan yönetimi kurulduğundan beri yolsuzluklara batmıştır. Devlet varlıkları ve kişisel servetler genellikle birbirine karışmıştır. Sistemli ve yaygın hale gelmiş yolsuzluk trendleri sistem tarafından korunur. İslami din liderleri ve İslam hukukçularından meydana gelen Ulema, Suudi hükümet kararlarına doğrudan etki edebilir. Ulema’ya tarihsel olarak ülkenin önde gelen dini ailesi ve Muhammed ibn Abdül Vahab’ın torunu kabul edilen El Eş Şeyh tarafından liderlik edilir. Bu aile, kraliyetin sahibi Suud ailesinden sonra ikinci prestijli ailedir.
Muhammed Bin Salman’ın yönetim anlayışı
Muhammed Bin Salman’ın (MBS) doğru dürüst bir eğitimi yok. Krallığın yönetimini alır almaz Muhammed Bin Salman, önceliği muhalifleri temizlemeye verdi ve bu yönde Arap kültürüne uyun yöntemler izlediğinden kısa sürede suç listesi çoğaldı. MBS, son bir yıldır krallığın diğer tüm aile kollarındaki hemen herkesi öldürttü.Salman’ın ülke içi ve dışında uyguladığı bazı politikaları özetle şöyledir;
- Yemen’deki kirli savaş (çocukların öldürülmesi, insani yardımları engelleyerek sivil ölümlere yol açması vb.).
- 2017’de Lübnan başbakanı Hariri’nin Suudi Arabistan’da ortadan kaybolması ve Fransa’nın devreye girmesi ile bırakılması.
- Almanya’nın Suudi dış politikasını maceracılık olarak nitelendirmesi üzerine Berlin ve Riyad’taki büyükelçiler çekildi.
- İnsan hakları aktivistlerinin hapse atılması; Kanada’nın itirazı üzerine Riyad’taki büyükelçisi ülkesine geri gönderildi.
- 5 Haziran 2017’de Körfez’de Katar’a yönelik krizin tezgâhlanması; Müslüman Kardeşleri desteklediği gerekçesi Katar’a yönelik abluka düzenlenmesi.
- Muhaliflere artan baskı; Kasım 2017’de Riyad’taki Ritz-Carlton otelinde toplanan başta Prensler olmak üzere siyasi muhaliflerin günlerce sorgulanması ve servetlerine el konması, işkence gören muhaliflerin 17’si hapiste öldü.
- Siyasi cinayetler; muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katli başta olmak üzere Suudi Konsoloslukları kullanılarak yurt dışında 100’den fazla siyasi cinayet işlenmesi ya da Suudi Arabistan’a kaçırılarak hapiste kesilmesi.
- Artan kafa kesmeler; dünyada hala kafa kesme cezası uygulayan beş ülkenin içinde bu yola en çok başvuran ülke Suudi Arabistan ve Uluslararası Af Örgütü’ne göre; sadece 2017’nin ilk 8 ayında 133 kafa kesme cezası uygulandı. MBS göreve geldiğinden beri ayda 16 kafa kesme uygulandığı dikkate alınırsa yılda 200 kadar kişinin kafasının kesildiği sonucuna varılır.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;