Yakın zaman önce tez danışmanlığı yaptığım bir Yüksek Lisans öğrencimi dinlerken pek çok şey çağrışım yaptı ve bu makaleyi yazmaya karar verdim. Hemşire öğrencim çalıştığı sağlık kurumlarında yaşadıkları kötü örneklerden çok etkilenmiş ve “toksik liderlik” konusuna çalışmıştı. Yıllardır ‘Liderlik’ dersleri de veren bir hoca ve emekli bir asker olarak, düşüncelerimi bu sefer bir sohbet havası içinde sizinle paylaşmak istiyorum.
İnsanlığın en eski devirlerinde aileleri saldırıdan korumak, avcılık yapmak için kabile liderleri dayanışma sağlıyordu. İnsanların hayatında karanlık ve ölüm, Güneş’in muhteşem gücü, mevsimlere ilgi, aile ve hatıra egemendi, geride kalan her şey teferruattı. Gözünü kan bürümüş liderler Tunç Çağı’nda (M.Ö. 3000-1200) ortaya çıkmaya başladı.
İnsanlar korkuları nedeni ile önce din adamlarına sarıldılar. Ancak, onlar savaşlarda işe yaramayınca asker-liderler ortaya çıktı. 19. Yüzyıla kadar Avrupa’daki kral ve prenslerin hemen hepsi askerdi. Son iki yüzyıl içinde yaşanan devrimler ve toplumsal değişimler sonucu artık devletleri siviller yönetmeye başladı.
Osmanlı bunu bir türlü kabullenmek istemedi. Birinci Dünya Savaşı’nda bile bakanların hepsi aynı zamanda ‘paşa’ idi. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk, üniformasını çıkararak ülkemizin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı oldu ve böylece sivil yönetim başladı.
Tarihte liderlik..
Tarihe bakacak olursak çok farklı lider tiplemeleri ile karşılaşıyoruz. İsimlerinin önünde imparator, kral, padişah, çar vb. sıfatlar var. Hepsi yaşadığı koşullar içinde değişik liderlik örnekleri verdiler. Hikâyelerini okuyunca bazen çok şaşırmamak mümkün değil.
Örneğin meşhur Roma Kralı Jul Sezar, M.Ö. 80 yılında henüz 18 yaşında iken Britanya kralı Nikomedes’in sevgilisi idi. Ona “Britanya kraliçesi” lakabı takılmıştı.
Hindistan’a tam 16 sefer yapan ve 80 ton altını talan eden meşhur ve acımasız Gazneli Mahmut (M.S. 971-1030), tarihte bilinen ilk Türk ‘gay’ liderdir.
Liderliğin ne olduğu, liderin nasıl bir kişilikte olması gerektiği ile ilgili çalışmalar ancak 20. Yüzyıl ile birlikte bilimsel çalışmalara konu olmaya başladı. Bu ilk çalışmalara göre lider kişiler “büyük adam” olanlar arasından tanımlanmaya çalışıldı. Ama bunlardan her duruma uygun ortak özellikler belirlenemedi. İlginç olan, pek çoğunun akıl hastası ya da bir tür akıl hastalığı olduğu anlaşıldı.
Cengiz Han (M.S. 1155-1227), daha çocuk yaşta iken küçük bir kabile lideri olan babası öldürülmüş, genç yaşta evlendiği karısı kaçırılmıştı. Kurduğu 145 bin kişilik ordu ile Asya’nın büyük bölümünü işgal etti. Katlettiği milyonlarca insan nedeni ile tarihin en acımasız liderlerinden biri oldu. En büyük zevki, yendiği düşman liderlerinin atına binmek ve hanımlarını öpmekti.
Tabii ki tüm liderlerin psikolojik sorunları olduğunu söylemiyoruz ama örneğin İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli liderleri olan Churchill, Roosevelt, Hitler, Mussolini ve Stalin’in her biri genç yaşlarda başlayan ağır depresif hatta manik olaylar yaşamışlardı. John F. Kennedy ve Martin Luther King de zihinsel bakımdan anormaldiler.
Büyük kriz liderleri genellikle zekidir, fiziksel sağlıkları bozuktur, ayrıcalıklı bir geçmişten gelirler, sorunlu bir ailede yetişmişlerdir. Churchill, kendi değildi, benliği sürekli değişiyor ve kendisini içki ile tedavi ediyordu. Bu kişilerde cinsel davranış sorunları, aşırı derecede harcama, dikkatsizlik sorunları görülür.
Onlar için şimdiki zaman yoktur; depresyondaki kişi geçmişte yaşar, manik kişilerde ise gelecek saplantısı vardır. Depresyondaki kişi kendi canına kıyar, manik kişi ise kendi hayatını mahveder. Sahip oldukları zaaf ve hastalıkları güçlerinin kaynağıdır. Bu tür sorunlara sahip olmayan liderler ‘idealist’ olur ama onlar da kriz döneminde iyi lider olamazlar.
Zehirli liderlik..
Neden bu konuyu seçtik? Çünkü bu konu, çağımızın kurumsal hastalıklarının başında geliyor. Bu yüzden, pek çok kurum ya da iş yerinde çalışanların motivasyonu bozulmuş durumda. Pek çoğu bozuk kişilikli liderler yüzünden işini terk etmek, emekli olmak ya da hayat çizgisini değiştirmek zorunda kalıyor. Bir şeyler yapmalıyız.
İşin ironik kısmı bu tür kişilerin kendilerini herkesten üstün ve bilgili sanmaları. Yani “Cassandra Kompleksi”nden bahsediyoruz. Bir kere o makama gelince her şeyi bildiğini ve otoritesini kimse ile paylaşmadığı gibi herkesi rakip olarak görenlerden. Bu kişiler danışmaya ve başkalarının fikirlerine tahammül edemezler.
Bazıları zaten her şeyi çok iyi bildiklerini düşünür bazıları ise diğerlerini rakip olarak görürler. Burada Zehirli (Toksik) duygu devreye girer. Zehirli liderin temel özellikleri ile ilgili aşağıdakiler üzerinde mutabık kalınmıştır;
(1) Çıkarcılık,
(2) Değer bilmezlik,
(3) Olumsuz ruhsal durum,
(4) Bencillik.
Andrew Schmidt ise toksik liderliğin; ‘kişisel yetersizlik’, ‘bencillik’, ‘yalnızca kendini düşünen’, ‘kendi çıkarlarını öne çıkaran’ gibi narsist özelliklerini sıralamıştır. Zehirli liderliğin hüküm sürdüğü örgütlerde çalışanların ruhsal ve dolaylı olarak da fizyolojik sağlıklarının olumsuz etkilenmesi nedeniyle sağlık harcamaları aşırı derecede artmaktadır.
Zehirli liderler sürekli ‘ben’ ifadesini kullanır, başarılı olunan durumları kendilerine, başarısız olunan durumları ise çalışanlara yönelten davranışlar sergilemektedir. Bu yönde şu tür davranışlar sergilerler;
- Kurumu kurallara göre değil kaos ortamında yönetmeye meyilli olmak,
- Çalışanların haklarını yok saymak,
- Olumlu eleştirileri bastırmak,
- Adalet algısını zayıflatmak,
- Totaliter bir yaklaşım göstermek,
- Başka liderleri yetiştirmekten uzak olmak,
- Birbirlerine karşı olan gruplar oluşmasına, gruplar arasındaki çatışmaların artmasına neden olmak,
- Beceriksizlik, kayırmacılık ve yolsuzluğu teşvik etmek.
Zehirli liderlik örneği olarak, ABD başkanı Donald Trump, yukarıdaki niteliklere büyük ölçüde uyuyor. Mutlaka siz de yakın çevrenizde bazı isimleri aklınızdan geçirdiniz.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;
https://www.academia.edu/44583389/Toksik_zehirli_liderlik_