Kendini bil”, bu bilgiye artık ulaşabiliriz.
Bu bilgi bilinç altında ama mesele onu kullanacak mıyız? Öyle umalım.
Sigmund Freud
Bu makaleyi okuyan biri olarak, muhtemelen orta yaşların sonundasınız. Anılarınız her an sizi kuşatıyor. Başka bir yaşam sürmek için pek çok şeyden vazgeçtiniz ama şimdi “acaba” diyorsunuz. Belki de pişmansınız ama zamanı geriye döndürmenin bir yolu da yok. Anılarınız, acılarınızın kaynağı oluyor. O gün yapmanız gerekip de yapmadığınız şeyler sizinle sık sık hesaplaşıyor. Ne kadar unutmaya çalışsanız da geceleri rüyalarınızda gelip gene sizi buluyorlar. Gündüzleri çok meşguliyet ve belki de içki ile uyuttuğunuz anılar hep sizinle birlikte. Yaşanamamış bir aşk, kaybedilmiş bir evlat ya da kesilmiş bir bacak. Her gün bu gerçekle berabersiniz. Normal hayatınızı sürdürüyor gibi gözükseniz de illüzyonlar içerisindesiniz. Öncesini bilmediğiniz çok uzun bir hayat yolculuğu içinde aslında çok kısa bir parkurda olduğunuzun farkında değilsiniz. Anılarınız zamana karışacak, tıpkı önceki yaşamlarınızda olduğu gibi.
Pek çoğunuz zaten bu dünyaya hiç gelmediniz, neyin ne olduğunun farkına varamadan zamanınız geçip gitti. Hayatınız bitti ama siz meseleyi hiç anlamadan otomat ömrünüzü tamamlamak üzeresiniz. Yaşamak ve ailenizi geçindirmek için çalışmak zorunda idiniz ama esasen hayatınız mutfak ile tuvalet arasında geçti. Pek düşünmediniz, sadece biraz eğlenmek istediniz ama düşünsel yetenekleriniz gelişmediği için hep canınız sıkıldı, hiçbir şey sizi tam olarak eğlendirmedi. Bizim sohbetimiz ise hayatına bir anlam vererek, düşünerek yaşayanlarla. Yaşamın içindeki sevgiler, acılar, heyecanlar, yaşanmışlıkları nereye taşıyacaklarını merak edenlerle. Düşünsenize insanlığın doğuşundan beri 106 milyar insan yaşadı ve öldü. Ruhbilimsel çalışmalara göre; çeşitli yaşam formları içinde 60 milyar ruh var ama bunların çoğu henüz bu dünyaya bedenlenmedi. Ama dünyada pek çok reenkarnasyon yaşandı.
Zamanın sonundayız. Arayışımız, Metafizik (görünmeyen dünya ve varlık ötesi), modern ruhbilim ve insan beyninin yapısı ile ilgili son bilimsel çalışmalardan yola çıkarak anılarımızın yerini ve zamanın sonsuzluğu içinde insanın konumunu tespit etmek. Böylece evrenin yaşam süreci içinde sizin ve yaşadıklarınızın gerçek konumunu sorgulayacak, kozmik sırlar için ipuçları arayacağız. Yaşadığınız hayatta sizlerden geriye ne kaldığının yani zamanın küllerinin doğru yerini işaretleyeceğiz. Bunları çözümlemeye önce yaşamın sırları ile başlayacak, genetik kod, insan beyninin saklı bölümleri, benlik ve zihin konuları ile birlikte devam edeceğiz. Bu makalede, sizinle zaman ve anılar üzerine mitik, melankolik ve gizemli bir yolculuk yapacağız. Biraz uzun olacak ama umarım, okuduğunuza değecek.
İnsan Bedeninin Farklı Boyutları
Modern bilim, insanın fiziksel bedeni ile ilgilidir. Ancak, insanın görünmeyen bedenleri de vardır. Bunları bilmeden insanı tanımak çok az bir yetidir. Ruh bilimi insanı tüm detayları ile inceler. Burada Metafizik’e girdiğimizi kabul edelim. Yaşayan bir insan aşağıdaki bedenlerden oluşur;
(1) Görünen beden (sthūladēha).
(2) Hayati enerji bedeni (prāṇa–dēha).
(3) Zihinsel (Akıl) beden (Hisler, Duygular ve Arzular) (prāṇa–dēha).
(4) Zekâ (kāraṇdēha).
(5) Görünmeyen ego (Nefs), Tanrı’dan ayrı olarak hissettiklerimiz (mahākāraṇdēha).
(6) Ruh veya her insandaki Tanrı kodu (ātmā).
Fiziksel beden, modern bilimin en iyi bildiği konudur. İskelet, kaslar, dokular, organlar, kan, 5 duyu organı vb.den oluşur.
Hayati enerji bedeni, fiziksel ve zihinsel bedene tüm işlevleri için sürekli enerji verir. Beş çeşidi vardır; nefes alma için enerji (Prāna), nefes-koku verme ve konuşma enerjisi (Udāna), miğde ve bağırsaklar için enerji (Samāna), vücudun bilinçli ve bilinçsiz hareketleri için enerji (Vyāna), üre ve dışkı boşaltım, fışkırtma, doğum vb. için gerekli enerji (Apāna). Ölüm ile birlikte hayati enerji evrene döner görünmeyen bedene yeni yolculuğunda yardım eder.
Zaman ve Eski Yaşamlar
Çoğumuzun bilmediği şey, pek çok hayat yaşadığımızdır. Yani defalarca doğduk (reenkarnasyon) ve her seferinde karakterimiz biraz daha şekillendi. Geçmiş hayatlarda nasıl yaşadığımıza, arzularımızı (nefs) nasıl yönlendirdiğimize göre kişiliğimiz de şekillendi.
Kişilik karakterimiz, geçmiş hayatımızdaki hareketlerimiz ve düşüncelerimizin süreli şekillendirdiği bilinçaltımızdaki izlenimlerle oluştu. Eğer bir insan mevcut hayatında öfkeli biri ise;
- Bu geçmiş hayatlarında şekillenmiş bir karakter özelliğidir.
- Öfkeli olmasının % 30 sebebi geçmiş 1000 hayatında çeşitli durumlarda nasıl tepki verdiği ile ilgili deneyimlerin sonucudur.
- Son yedi hayatı, % 61 oranında bilinçaltında öfkeli karakter özelliği oluşturur.
Sonuç olarak, kişinin günlük hayatında gösterdiği kızgınlığın %91’i geçmiş hayatlarının karakteri üzerindeki bıraktığı izlerden, %9’u olayların gelişimin kişi üzerindeki doğal etkisinden kaynaklanır.
Bilinçsiz Akıl
Bir insanın aklı üç bölümden meydana gelir;
(1) Bilinçli akıl; Farkında olduğumuz düşünce ve hislerimizdir. Bu aklımızın sadece %10’udur. Bilinçli kısım, bilinçaltı tarafından kontrol edilir.
(2) Bilinçaltı akıl; Şimdiki hayatımızdaki varış yerimiz için gerekli tüm izlenimleri kapsar. Bazen dış etkilere bağlı olarak ya da olmadan bilinçaltındaki düşünceler bilinçli akılla birleşir. Örneğin, bazen günlük hayatta tesadüfen veya ilgisiz bir düşünce aklınıza gelir.
(3) Bilinçsiz akıl; Tamamen farkında olmadığımız akıldır. Geçmiş yaşamlardaki tüm hesapların izlenimleri buradadır.
Uyuduğumuzda beynimizdeki bir şalter açılır ve böylece ikinci ve üçüncü bölgeden imajlar yukarıya çıkmaya başlar. Bunlardan bazıları yaşadıklarımıza aittir yani bilinçaltından gelir. Bazı imajları ise daha önce hiç görmemişizdir ya da bazen günlük hayatta bir şey başınıza geldiğinizde “Ben bunu daha önce rüyamda görmüştüm!” dersiniz. İşte bunlar üçüncü bölgeden, geçmiş hayatlar veya paralel yaşamlardan gelen imajlardır.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;