Zenginler fakirlere Tanrı’dan başka bir şey bırakmadılar.”
Friedrich Nietzche
Bize tehdit olarak sunulan COVİD-19’un aslında ekonominin ana parametreleri ile doğrudan bir ilgisi yok. Asıl tehlike göremedikleriniz, bilemediklerinizdir. Bu karmaşık bir karar verme sistemi içinde gelişiyor. Sözde insanlığı bu virüsten kurtarmak isteyen şirketler ve arkasındaki güçler hükümetleri de kullanarak kendi gündemlerini uyguluyor, kısa vadede daha çok zarar verebilmek için servetlerini katlarken, diğer taraftan tek dünya hükümetine doğru yol haritasında önemli bir kavşağı daha geçiyorlar. Aslında yapılmakta olan “ekonomik ve demografik soykırım”, sözde zengin ve filantropist (hayırsever) bu aç gözlü kişiler, kendi çıkarlarını tüm dünyanın üstünde tutacak daimi bir düzen kurmak için küresel ekonomiyi ve insanlığı yok ediyorlar. Bu makalede, son yıllarda özellikle COVİD-19 döneminde zenginliğin ve servetin nasıl el değiştirdiğinin izlerini sürecek, eski ve yeni zengin arasındaki farklara değinecek, son olarak Türkiye’nin yapması gerekenler üzerinde duracağız.
Pandemi döneminde zenginlik ve servet değişimi..
Pandemi döneminde milyarderler hükümetlerin cömert teşvik paralarını cebe indirmenin yanında COVİD-19 korku kampanyalarının faydalanarak bir yandan içeride türev ekonomi, diğer yandan finansal ve eşya pazarlarının manipülasyonu ile finansal kazançlarını katladılar. Dünyanın en zengini Warren Buffett, bu spekülatif vasıtaları “kitlesel imhanın finansal silahları” olarak adlandırıyor. 18 Mart 2020’de ABD’deki milyarderlerin serveti 2.947 milyar dolar iken bu rakam 8 Ekim 2020’de 3.8 trilyon dolara ulaştı. Yani 850 milyar dolarlık (%28) artış söz konusu. 18 Mart sonrasında borsada meydan gelen seri inişler, kaos içinde başka bir zenginlik aktarımını sağladı. UBS raporuna göre şu anda dünyadaki 2.189 küresel milyarderin serveti 10.2 trilyon dolar. Bu rakam, UBS ve Forbes’e göre 2019’da 1.5 trilyon dolar idi.
Yeni zenginlerin artması ya da zenginlerin daha zengin olması, ekonominin iyiye gitmesinden ya da kalkınmadan kaynaklanmıyor. Hatta tam tersi. Bu tür zenginlik şişmelerinin nedeni küresel ve ulusal ekonomik depresyondan kaynaklanıyor. Milyarderleşme süreci ekonomik ve sosyal kaosu besliyor. Bugüne gelirsek küresel korku kampanyası bu zenginleri besliyor çünkü dünya genelinde finansal pazarlar ve gerçek ekonominin istikrarsızlığı kolay avlar yaratıyor, zayıf olanı korumasız bırakıyor. Önüne geçilmeyen bu süreç gelir ve zenginliğin yeniden dağıtımına neden oluyor. Dünya nüfusunun büyük bölümleri aşırı yoksulluğa sürükleniyor. Ekonominin ana sektörlerindeki şirket iflasları yok pahasına el değiştirirken, manipülasyon pazarında da başka oyunlar oynanıyor. Tahvil, hisse, emtia, döviz pazarlarında bilgi yönlendirilerek vurgunlar yapılıyor.
21. Yüzyılda zenginlik; gelenekselciler & yenilikçiler..
2021 yılının zenginleri iki kategoriye ayrılıyor; gelenekselciler ve yenilikçiler. Yenilikçilerin özellikleri şu şekilde sıralanıyor; teknolojide aktif, ekonominin yeniden şekillenmesine katkıda bulunan. Bir de hala eski yöntemlerde direnen ve gittikçe yeni sistem içinde sorun olmaya başlayan gelenekselciler var. Yenilikçilere örnek olarak ekonomist ve fizikçi Elon Musk verilebilir. Musk’ın Tesla ve Space X şirketleri bir yandan elektrikli araba üretiyor, diğer yandan uzaya özel seyahat düzenliyor. Çin’de ise mühendis Frank Wang, DJI şirketi ile dünyanın ilk drone milyarderi oldu.
İş dünyasının yenilikçileri artan şekilde yeni teknolojileri kullanarak teknolojide üstünlüğün keskin uçlarına ulaşıyorlar. Bu teknolojiler şimdilik Eşyaların İnterneti, 3D üretimi, drone’lar ve yapay zekâ uygulamalarını kapsasa da yakın gelecekte kuantum hesaplama, nöral ara yüzler, (elektrikli arabalar vd. uygulamalar için) katı yakıtlı bataryalar ve yakıt hücreleri de küresel ekonomide dönüşüm yapmaya başlayacak. Bu yenilikleri yapanların çoğu zaten milyarder ve değişime yön veriyorlar. Gittikçe artan hızda değişime ayak uyduramayanlar ile aralarındaki fark açılmaya devam edecek.
Dünya genelinde yenilikçi milyarderler ile diğerleri arasındaki fark, son on yıla tarihi bir dönüm noktasına geldi. Milyarder sayısı iki katına çıkarken servetleri ise üç kat arttı. 2009 yılında milyarder sayısı 969 ve servetleri 2.8 trilyon iken Nisan 2020’de 2.058 milyarder ve servetleri 8 trilyon dolara ulaştı. Milyarderlerin çoğu Asya’nın en hızlısı olan Çin’den çıkıyor. Nisan 2020 itibarı ile 369 Çinli milyarderin serveti 1.2 trilyon dolara ulaştı. Servetleri 9 kez, ABD’ye kıyasla 2 kez büyüdü. Son on yılda yeni milyarderlerin çoğu teknoloji alanından geldi; 2009 yılında 68 iken 2020 yılında 234’e ulaştılar. Aynı dönemde sağlık zenginleri 48’den 167’e çıktı. Bu arada 153 kişi son on yılda milyarder unvanını kaybetti.
Türkiye’de zenginlik..
Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de teknoloji sınırlı insanların elinde kalıyor. Türkiye’de TSK da dâhil teknoloji kullanan şirket sayısı sadece 45. Mühendis sayımız yetersiz, yurt dışına gidenleri geri getiremiyoruz. Başka ülkelerin yazdığı ya da geliştirdiği programlar kullanarak teknoloji edinemeyiz.
Gelelim bu makalenin size asıl vermek istediği bilgiye. Teknolojide ilerlememiz için şu aşamalarda yetenekli ve çalışan insanlara ihtiyacımız var.
(1) Bilim insanları; temel bilimlerde (fizik, kimya, matematik, biyoloji vb.) yeni buluşlarla yeni ufuklar açmalı, teknolojik çalışmalara yeni alanlar sağlamalıdır. Örneğin bilim insanı elektriği bulur, teknoloji bunu ampul haline getirir.
(2) Akademisyenler, düşünen insanlar; bu alanda araştırmacı yeni bir ürün ihtiyacı, projeyi ortaya koyar. Yani problemi ortaya koyar. Örneğin bu bir askeri uzman ise diğer ülkelere üstünlük sağlayacak yeni bir radar teknolojisine ya da ateşleme sistemine olan ihtiyacı belirler ve olması gereken özelliklerini ortaya koyar.
(3) Mühendisler; problemi çözer ve prototip ürünü meydana getirirler. Matematikçiler problemin modellemesini yapar, elektronikçiler tasarımını geliştirir. Prototip gelişene kadar pek çok deneme, test ve revize yapılır, sonuçta gerçek bir ürün ortaya çıkar.
(4) Yatırımcılar; projede yer alan yukarıdaki üç adresin çalışması için uygun ortam ve mali desteği sağlayan, teşvik eden TÜBİTAK, SSM, Silahlı Kuvvetler gibi kurumlardır. Bunlara ürünü en başından beri talep eden şirketler veya kullanıcı adresler de katılmalıdır.
Türkiye için beş fazlı bir değerlendirme yapacak olursak;
1. Faz: Temel bilimlerde araştırma (çok az),
2. Faz; Bilimse gelişmeler ışığında teknoloji geliştirme (çok az),
3. Faz; Geliştirilen teknolojileri kullanarak pazar rekabet eden ürün geliştirmek,
4. Faz; Yenilikçi ürünlerin tasarımı (biraz),
5. Faz; Yerli sermaye ile girişimcileri dünya pazarlarına açılması (çok sınırlı).
Türkiye’de kim nasıl zengin oldu?
Türkiye’nin az bilinen ekonomik güvenlik sorunları..
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;
https://www.academia.edu/47876477/Zengin_olmanın_değişen_trendi_