2014 yılında Ukrayna’da başlayan Rus işgali ile Soğuk Savaş Sonrasının iyimserliği yerini tekrar jeopolitik büyük güç çekişmesine bıraktı. 2008 yılında Rusların Gürcistan’daki işgalleri ile çıkmaza giren ilişkiler, NATO’nun Rusya’yı düşman listesine alması ile yeni bir döneme girdi. NATO’da çarklar Rusya için yeniden dönmeye başlarken, 2021’de hedef listesine Çin de dâhil oldu. Ukrayna’daki savaş üçüncü yılına girerken, çatışmalar gittikçe içinden çıkılmaz bir girdaba dönüşüyor, siyasi belirsizlikler artıyor, ekonomiler aşınıyor ve küresel jeopolitik kapsamında yeni gruplanmalar ve yeni bir Demirperde doğuyor.
Tarihte daha önce görülmeyen anormal bir jeopolitik döneme giriyoruz çünkü artık tarihte yaşadıklarımız ve tecrübelerimiz bize yol göstermiyor. Bugünün jeopolitiğinin en büyük sorunu “belirsizlik”. Dünya düzeni çökerken yeni çağın getirdiği üstün teknolojiler, insan hayatı için barbarlık çağını yeniden başlatabilir. Yeni tip bitmeyen savaşlar, birbiri ardına pandemi dalgaları, dünya genelinde gittikçe daha kötüye giden ekonomik ve sosyal kaos, ulus-devletlerin başarısızlığı nihayetinde büyük ölçüde küresel nüfus kontrolüne dayanan yeni dünya düzenine giden yolda birer katalizör.
Realist düşünürler, 300 yıldan beri, coğrafya içinde zengin kaynaklara ulaşmaya ve temin etmeye, bu kapsamda insan hayatı ve gruplaşmalarına yönelmişlerdir. 18. Yüzyıl bilgilerin çok çabuk geliştiği ve mantıki bir şekilde tasnife tabi tutulduğu bir dönem olmuştur. Böylece coğrafyanın kendi kendini idrak ve organize etme özelliği daha iyi ortaya çıkmıştır. 19. Yüzyılda ise bilimsel gelişmelerin bütün alanlara yayılması ile ekonomik ve soysal kalkınmanın tüm dünyayı sarmaya başladığı bir devri temsil etmektedir. Modern coğrafya, bu şekilde doğdu ve dallarından bir tanesi olan ‘Jeopolitik’ ya da ‘Politik Coğrafya’ ortaya çıktı.
Jeopolitik teori; coğrafi koşullar, strateji ve ekonomiyi entelektüel bir üst çerçeve analiz ederek birleştirmektedir. Şimdi coğrafya ile politikayı bir araya getiren “jeopolitik” kavramına olduğu kadar, ulus-devletlerin çökmekte olduğu yeni dünyadaki güç mücadelelerine de yeniden bakma zamanı. Tarih boyunca insanlar ne zaman değerli bir şey bulsalar onun için savaştılar. Küresel güçler, 1500’lerde yeni dünyada buldukları altın ve gümüş için, 1800’lerin sonuna doğru da Afrika altını ve elması için yarıştılar. 20. Yüzyılın başından beri savaşlar doğal enerji kaynakları için yapılıyor. 21. Yüzyılın değerli maddesi ise “bilgi”.
Dünyayı bir satranç tahtası olarak görme ya da şurasını alırsak ülkemiz büyür veya dünyaya hâkim oluruz gibi varsayımların zamanı geçiyor. Ulus-devletin çağı biterken, bizler artık tek tek birey olarak koordinat haline geliyoruz. Gözetlenen, takip edilen ve gerektiğinde hedef olarak temsil edilen birer koordinat. Yeni jeopolitik artık dağların, denizlerin kontrolünü ve güç mücadele sahası olmaktan, uzay ve siber dünya üzerinden yapay zekâ, 5G/6G, otonom sistemler ile dünyada yeni bir düzen ve kontrol sistemine evriliyor. Devletlerin ve çıkarların olmadığı, klasik savaşların bittiği bu düzende insan kitlelerinin takibi ve yönetilmesi koordinat sistemini gerekli kılıyor.
Kısaca, artık belirli bir arazi ve kaynağı ele geçirmek için yapılan savaşların ve güç mücadelelerinin yerini kitlesel kontrol sağlamaya yönelik yapay zekâ, otonom (robot) sistemlerle birleştirilmiş kuvvet kombinasyonları alıyor. Coğrafyaya dayalı klasik jeopolitiğin geçmemize 20 yıl kaldı. Koordinat jeopolitiğinin ana parçalarını, bugün devasa teknolojik yeniliklerin izlendiği;
- Uzay,
- Siber uzay ve şimdi
- Metaverse gibi sistemler oluşturacak.
Sizi koordinatlarınızdan veya internet üzerinden beyninizdeki çipe bağlanarak sadece konumunuzu değil, düşüncelerinizi de tespit edecekler ve yönlendirecekler.
Biyoteknoloji alanındaki gelişmeler insan hayatı ile ilgili çok önemli gelişmeleri haber veriyor. 2025’de bilgisayarlar insan bedenine enjekte edilecek, beyin ile temas sağlanarak hiçbir şeyi unutmayacağız. 2030’larda radyasyonsuz telefonlar başın içine yerleştirilecek, sesli iletişim kalkacak. Bulut sistemi ile birlikte internet, sağlayıcılar, bilgi bankaları yani tüm bilgisayarlar ilave yazılım, hafıza ve işlem gücü ile birbirine bağlanmaktadır. Oluşan bu gezegen sinir sistemi dünya aklını entegre etmektedir. Haberleşme ve bilgisayarlardaki gelişmeler, insanlar arasındaki ortak düşünce ve duyguları geliştirerek, oluşturacağı yeni değerler ve normlar ile küresel bir akıl oluşturacak. Küresel akıl ile yeni dünya düzeninin size dayattığı hikâyenin öngördüğü sistem ve hayat tarzına rıza göstermeye ikna olacaksınız.
Savaşların tipini coğrafya belirlerdi ama artık salt konvansiyonel savaş yapacak bir savaş alanı da kalmadı. Konvansiyonel (tank, uçak, gemi üçlüsü) silahların yerini hızla yeni teknolojilerin sunduğu otonom sistemler (insansız deniz, kara ve hava araçları), süper (makine) askerler, hipersonik silahlar ve yeni tip füzeler alırken, muhtemel konvansiyonel silahların modası Üçüncü Dünya Savaşı ile birlikte bitecek. Savaşın ağırlık merkezi artık yeryüzünden uzaya ve siber-uzaya kayarken, savaş sonrası yeni dünya düzenini sürdürmek dijital paraların, internete bağlı çipli insanların, küresel elitin yönettiği yeni bir sosyal ve ekonomik düzeni yürütmek için kitle gözetleme, izleme ve kontrol sistemlerine ihtiyaç duyacak.
Esasen bu sistemler çoktan birçok ülkenin güvenlik sisteminin omurgasını oluşturmaya başladı bile. Bir zamanlar coğrafya uluslararası rekabet için tek alan iken, bugün ekonomik, askeri ve siyasi yarış artan şekilde dijital sanal alana (coğrafyadan metaverse) doğru genişliyor. Metaverse, sanal ve gerçek dünyaların birleştiği, kullanıcıların etkileşimde bulunabildiği ve dijital deneyimler yaşayabildiği geniş bir sanal evreni ifade eder. Bu makalede, önce jeopolitiğin geçirdiği aşamaları ve modern jeopolitiği ele aldıktan sonra yeni jeopolitiğin eskisini nasıl sildiğini ve klasik jeopolitiğin yerini alacak yeni bir kavram olarak “koordinat jeopolitiği”ni açıklayacağız.
Jeopolitik Dönüşüm
2023 yılına baktığımızda ABD ve Çin arasındaki gerilimin küresel ekonomide önemli çatırdamalara neden olduğunu görüyoruz. Ukrayna savaşı ise ülke sınırlarına taştı ve geleceği belirsizliğini koruyor. Hamas/İsrail savaşı ise şimdiden geride binlerce ölü bıraktı ve tüm Ortadoğu’ya yayılma riski artıyor. Afrika kıtasında Nijer ve Gabon’daki askeri darbelerden demokrasiler yara aldı. 2024 yılında küresel güç çekişmesinin, açık savaşların, demokratik gerilemenin ve iş imkânlarında aşırı dalgalanmaların devam edeceği değerlendiriliyor.
BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ülkeleri Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve BAE’yi de içine alarak büyümek istiyor. BRICS’in artan ekonomik etkisi küresel dengeleri değiştirebilir. Ocak 2024 itibarı ile, BRICS dünya nüfusunun %46.5’unu, küresel GDP’de üçüncü olarak 30.8 trilyon doları ve küresel petrol üretimin %45’ini temsil ediyor. BRICS, daha fazla ekonomik etki için ticaret bağlarını geliştirmek, Batı pazarlarına bağımlılığını azaltmak ve doların ortak para olarak kullanılmasını by pass etmek istiyor. İran gibi Batı yaptırımlarına uğrayan ülkeler için BRICS, can suyunu temsil ediyor. Siyasi ve ekonomik seçenekler yanında Batıya meydan okumak için bir çatıya girmek ama IMF gibi kurumlardan ise uzaklaşmak demek.
Ortadoğu’daki savaş gittikçe bir bölge savaşına doğru giderken, belirsizlik ve istikrarsızlıkların uzun zaman daha devam edeceği öngörülebilir. Bölgesel istikrarsızlıklar ülke ekonomilerini vururken, yeni göç dalgalarına yol açabilir. Savaş, Ortadoğu’ya yatırımları ve ticaret rotalarını da etkileyecektir.
Son yıllarda Çin ekonomisinde büyüme yavaşladı, genç işsiz sayısı arttı, emlak sektörü krizde, Doğrudan Dış Yatırım azaldı ve ihracat zayıflıyor. Çin ekonomisinde yapısal zayıflık ile birlikte düşük tüketici güveni ve harcaması, azalan dış talep izleniyor. Düşük iç tüketimin ham madde ve malzemeye talebi azaltması, Avustralya ve Brezilya gibi önemli ihracatçı ülkeleri etkileyecektir. Çin’e uzanan üretim ve tedarik zincirindeki kırılmalar çok uluslu şirketler üzerinde olumsuz etki yapabilir. Bu durum iş imkânları ve ücretleri de etkileyecektir. OECD’ye göre, Çin ekonomisinde artan riskler küresel büyümeyi de vuracaktır.
2022 yılında Japonya, Finlandiya ve Almanya, nüfusuna oranla en çok 65 yaş üzeri kişiye sahip ülkeleriydi. 2050 yılına kadar Hong Kong, Güney Kore ve Tayvan da yaşlanan ülkeler arasına girecek. 2050 yılına kadar 60 yaş üstü insan sayısı %12’den %22’ye artacak. Diğer taraftan yaşam süresi artacak ve bu durum başta sosyal güvenlik olmak üzere ekonomin bazı sektörlerini etki edecek. Devlet yardımları ve sağlık sigorta masrafları özellikle artan hastalıklar nedeni büyüyecek. Çalışanların emeklilere oranının azalması emekli sistemlerine büyük baskı yapacak. Yaşlanma aynı zamanda iş verimliliği ve işçi imkânlarını da etkilerken, bunların hepsinin ekonomik büyüme, ticaret, tasarruf ve yatırımlar üzerinde etkisi olacak. 2024 yılı bütün bu trendler için önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor.
Jeopolitik dönüşüm süreci çok dinamik ve sık sık bağımsız ve bu yüzden karmaşık bir süreci var. Sistemik riskler doğruyor ve bunların yönetimi geleneksel metotlardan çok daha fazlasını istiyor. Dört risk faktörü ya da trendinden bahsedebiliriz;
(1) Ekolojik olarak, “çevre” tehlike altında; iklim değişikliği sel veya fırtınalar gibi doğal felaketlere neden olurken, ısının artması deniz seviyesinin yükselmesine neden oluyor. Bu riskler materyal hasarı yanında enerji, hammadde tedarik rotalarını etkileyebilir
(2) Jeopolitik olarak “küreselleşme ötesi” dönemdeyiz; bir yandan ABD ve Çin kendi ekonomik bloklarını oluştururken, Ukrayna Savaşı dünyayı demokratlar ve otokratlar olarak ikiye bölerek sistemik soruna yol açtı. Bunlara COVİD-19’un mirası olan enerji ve tedarik zinciri kısıtlamaları da ilave edilmelidir.
(3) Teknolojik olarak “dijital dönüşüm” çağındayız; bilgi, yazılım ve IT alt yapısına aşırı bağımlı hale geliyoruz. Siber hedefler artarken, siber tehdit te gittikçe büyüyor.
(4) Sosyal dönüşüm “sosyal kargaşalık” üretiyor; zengin ve yoksul arasında artan fark, yaşa göre fırsat eşitsizliği, din ve ideoloji, cinsel eğilim ve kimlik gibi konular sosyal gerilimleri artırıyor. Gelecekte eşitlik ve adaleti sağlamak daha zor olabilir.
Gittikçe daha çok savaş olacak. Büyük güç çatışmalarının dışında radikal dini akımlar pek çok çatışmanın arkasında görülecek. Terörizm en az 200 yıl daha devam edecek. Ortadoğu’da genç nüfus terör döngüsüne girecek, her intikam süreci 100 yıl sürecek. Ancak, 200 yıl sonra yaşanacak bir Rönesans bize birlikte yaşamayı öğretecek.
Koordinat Jeopolitiğine Giriş
21. Yüzyıl teknolojilerinin sağladığı gelişmeler ve evrilmekte olduğumuz yeni dünya düzeni artık dünyayı bir satranç tahtası olarak görme, jeopolitiği salt coğrafi fırsatlar veya tehditler üzerinden okuma döneminin geçmekte olduğunu gösteriyor. Geçmiş kralları ya da bugünün devlet adamlarının coğrafi olarak şurasını alır, kaynaklarını ele geçirirsek ülkemiz büyür, refaha kavuşuruz gibi emperyal isteklerin veya dünyaya hâkim oluruz gibi hegemonik varsayımların zamanı geçiyor. Ulus-devletin çağı biterken, sınırların ortadan kalkacağı yeni dünya yüzeyi düz bir denize dönüşüyor ve bizler okyanustaki gemiler gibi artık tek tek birey olarak koordinat haline geliyoruz.
Dünya üzerinde gözetlenen, takip edilen ve gerektiğinde hedef olarak temsil edilen birer koordinat haline geliyor. II. Dünya Savaşı’nın sonundan beri Batılılar tarafından geliştirilen küresel gözetleme ve izleme sistemi daha çok uydular, bilgisayar alt yapısı ve siber vasıtalar ile gözetleme, izleme ve dinleme sistemine dayanıyordu. Şimdi küresel izleme yapay zekâ, eşyaların interneti (5G/6G), metaverse coğrafyanın üstüne çıkıyor, hepimiz dünya üzerinde birer nokta ya da hedef grubu haline geliyoruz. Koordinat jeopolitiğinin ana parçalarını, bugün devasa teknolojik yeniliklerin izlendiği;
- Uzay,
- Siber uzay ve şimdi
- Metaverse gibi sistemler oluşturacak.
Devletlerin ve çıkarların olmadığı, klasik savaşların bittiği bu düzende insan kitlelerinin takibi ve yönetilmesi koordinat sistemini gerekli kılıyor. Yeni jeopolitik artık dağların, denizlerin kontrolünü ve güç mücadele sahası olmaktan, uzay ve siber dünya üzerinden yapay zekâ, 5G/6G, otonom sistemler ile dünyada yeni bir düzen ve kontrol sistemine evriliyor. Artık belirli bir arazi ve kaynağı ele geçirmek için yapılan savaşların ve güç mücadelelerinin yerini kitlesel kontrol sağlamaya yönelik yapay zeka, otonom (robot) sistemlerle birleştirilmiş kuvvet kombinasyonları alıyor. Coğrafyaya dayalı klasik jeopolitiğin geçmemize 20 yıl kaldı.
Savaşın ağırlık merkezi artık yeryüzünden uzaya ve siber-uzaya kayarken, savaş sonrası yeni dünya düzenini sürdürmek dijital paraların, internete bağlı çipli insanların, küresel elitin yönettiği yeni bir sosyal ve ekonomik düzeni yürütmek için kitle gözetleme, izleme ve kontrol sistemlerine ihtiyaç duyacak. Esasen bu sistemler çoktan birçok ülkenin güvenlik sisteminin omurgasını oluşturmaya başladı bile. Covid bu geçişte tetikleme sağlarken, Dünya Ekonomik Forumu’nun karanlık gündemi, sınırların olmadığı, çipli insanların dijital kimlik ve bankacılıkla takip altına alındığı bir yeni dünya düzeni modeli ortaya koyuyor.
Metaverse
Makine öğrenmesi, öğrenme sürecinin endüstrileşmesi, özellikle sanayi alanında yeniliklerde ilk olma şansı yarattı ve yenileştirme hızlandı. Bu diğerlerinde geride kalma endişesi yarattı. Bilgiye dayalı ekonomiye geçişte bir yarış hatta savaş başladı. Teknolojik ve ekonomik şartlar jeopolitikte, makine öğrenmeli sermaye ile yeni bir ekonomik çağ başlatıyor.
Dijital teknolojiler, coğrafya ve demografi, askeri ve ekonomik güç arasındaki geleneksel bağları zayıflatıyor. Demografik ve coğrafi sınırlamalar ulusal gücü iki yolla olumsuz etki eder;
- Otomasyon, robotik ve AI (yapay zekâ) devletlerin zenginlik ve güçlü bir silahlı kuvvetler yaratmak için bağımlılığını azaltır.
- Bir zamanlar coğrafya uluslararası rekabet için tek alan iken, bugün ekonomik, askeri ve siyasi yarış artan şekilde dijital sanal alana (metaverse) doğru genişliyor.
Özetle jeopolitiğin ‘jeo’ yani ‘coğrafya’ alanı gittikçe ötesine dijital dönüşüm gücüne doğru kayıyor.
Bir zamanlar coğrafya uluslararası rekabet için tek alan iken, bugün ekonomik, askeri ve siyasi yarış artan şekilde dijital sanal alana (metaverse) doğru genişliyor. Metaverse, sanal ve gerçek dünyaların birleştiği, kullanıcıların etkileşimde bulunabildiği ve dijital deneyimler yaşayabildiği geniş bir sanal evreni ifade eder.
Antik Yunanca kökenli “meta” (öte) ile Batı dillerindeki “universe” (evren) sözcüğünün son kısmı alınarak oluşturulan metaverse terimi; internetin gelecekte metaverse adı verilen üç boyutlu sanal bir uzaya dönüşmesi olarak öngörüldü. 1982’de William Gibson’ın kısa hikâyesi Burning Chrome’da kullanılan “siber uzay” (cyberspace) kavramı ile “metaverse” arasında temel bir fark var.
Siber uzayda insan vücudu yok, burası sadece insan zihninin temsil edildiği bir mekân. ‘Metaverse’e ise insanlar vücutlarıyla birlikte, örneğin artırılmış gerçeklik biçiminde erişebiliyor. Siber uzay, metaverse uygulamaları ile birlikte daha farklı bir yaşam alanı haline dönüşmeye başlamıştır. Metaverse, sanal gerçeklik (VR), artırılmış gerçeklik (AR), 3D simülasyonlar, yapay zekâ ve blok zinciri gibi teknolojilerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar.
Metaverse evreninde insanlar çevrimiçi 3 boyutlu ortamlarda dijital kimliklerle dijital varlıklar kullanarak ticaret, eğlence, oyun, eğitim gibi faaliyetlere katılmakta ve etkileşimde bulunmaktadır. Mevcut haliyle eğitim, oyun ve eğlence, sanat, mimari, ticari vs. uygulamaların, alan ihtiyaçlarına yönelik kullanılmakta olduğu metaverse evreni, son dönemde teknoloji lideri kuruluşların odaklandığı ve daha fazla yatırım yaptığı bir alan haline gelmiştir. Bu yatırımlarla birlikte metaverse evrenine yönelik 3 boyutlu teknolojiler, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve yapay zekâ çalışmaları da artış göstermiştir. Bu konuda yaşanılan gelişmelerden yola çıkarak bu çalışma, metaverse evrenindeki çalışmaların önemi ve gerekliliğini vurgulamaktadır.
Yeni pazarlar için rekabet, coğrafyanın ötesine geçerek metaverse genişliyor ve bu alanda ulusal güç yarışı da yapılacak. Metaverse’de yeni vatandaşlar edinebilir, metaverse devletleri kurabilirsiniz. Dünyada veri, ses ve video aktardığımız bir tabakadan hariç, coğrafyaya bakmaksızın ülkelerin akıllı stratejilerle güç kullandıkları tamamen sanal ve genişleyen metaverse alanından bahsediyoruz. Bu alanı sosyal medya ve dini amaçlarla kullanma niyetleri de var. Daha önemlisi küresel elitin Yeni Dünya Düzeni, metaverse ile hayata geçebilir. Yaşamımıza pek çok hizmet sunan platform kadar, sanal dünyalar ve uzatılmış sanal tabakalar hâkim olacak.
Demografi sadece insan kaynağı değil, malların ve hizmetlerin satılacağı Pazar demek ve artık zenginliğin, nüfusun ve tüketimin oldukça dönüştüğü bir dönemdeyiz. Yeni bir merkantalizm çağı, dijital metaverse üzerinden yeni bir jeopolitik yaratıyor.
Gooogle, Facebook gibi şirketler yapay zekâ programları üzerinden metaverse alanlarını genişletiyor, dünya genelinde daha çok insana ulaşmak için yarışıyorlar. Facebook, Meta programı ile on yıl içinde bir milyar insana ulaştı, yüzlerce milyar dolarlık dijital ticaret ve milyonlarca insan için iş sağladı. Metaverse; coğrafya, demografi ve güç arasındaki tarihi bağları zayıflatıyor.
Henüz tam olarak hissedilmemiş olsa da yapay zekâ devrimi; ekonomi, ulusal güvenlik ve refah üzerine çok önemli etkiler yapacak. 21. Yüzyılda gücün dijital dönüşümü; yeni teknolojileri ticarileştirerek operasyonel uygulamaları, kullanma ve yönetimi ile ulusa güvenliğin ve refahın belirleyicisi olacak. Bu dönüşümün yansımalarını anlamak şu anda en acil ulusal görev olarak görülmelidir.
Gücün Dijital Dönüşümü
Gücün dijital dönüşümüne ayak uydurmamız yeni güç statüsünde yerimizi belirlemek kadar, krizleri nasıl çözeceğimizi, işleri nasıl yapacağımızı da belirleyecek. ABD, İngiltere, Japonya, Avustralya, Çin, Rusya ve diğer birçok devlet artan şekilde robotlaşma, yapay zekâlı kuvvet ve kabiliyetler oluşturarak, demografiye daha az bağımlı hale geliyorlar. Yapay zeka, otonomi ve otomasyon kullanma seviyesinin yükselmesi devletlerin üretim ve zorlama kapasitesindeki eski sınırları azaltarak, gücün tanımını yeniden yapıyor.
Gücün dijital dönüşümü henüz başlıyor. Jeopolitik, coğrafyanın ötesine geçiyor, demografinin ulusal güç üzerindeki kısıtlamaları azalıyor ve önümüzdeki on yıllarda uluslararası sistemin düzenlenmesinde yeni dijital gelişmelerin rolü olacak. Yapay zekâ, jeopolitik çekişmenin merkezi oldu. ABD ve Çin asimetrik kabiliyetleri ile bu çekişmede başa baş durumdalar.
ABD, 14.700 yapay zekâlı başlangıç çalışması ile teknolojik devrimin zirvesinde, onu 2.017 proje ile Çin izliyor. 2022 yılı sonu itibarı ile ABD, 54 yapay zekâ kuruluşuna sahip iken, Çin’de 19 adet var. Ancak, Çin yapay zekâ alanında 389.571 patent sahibi ve bu dünya toplamının %74.7’si demek. Çin’in sanal gerçeklik pazarındaki patı küresel toplamın %44’ü. Ayrıca Çin;
- Dünyada üretilmiş sanayi robotlarının %50’sine sahip ve 2021’de %44 gelişme sağlamış.
- Mayıs 2023 itibarı ile 2.73 milyon adet otonom makinelerin kullanımı için gerekli olan 5G üssü istasyonuna (dünya genelinin %60’ından fazlasına) sahip.
- Çin’in drone üreticisi şirketi DJI, küresel pazarın %70’ine sahip.
- 200 bin şirket ve 5.35 milyon geliştirmeci (çoğu Çin’de) Baidu’nun yapay zekâ platformu PaddlePaddle’ı kullanıyor.
Jeopolitik, “veriye dayalı ekonomi” ile bütünleşirken, yapay zekâya hâkim olmak için savaşın üç problem sahası ortaya çıkıyor.
- Uluslararası kurumlar henüz bu yarışta yoklar.
- Bilgiye dayalı ekonomiye göre dizayn edilen Dünya Ticaret Örgütü, henüz kısmen ve minimum olarak veriye dayalı ekonomi için güncellendi.
- OECD ya da G20 gibi yapılarda üretim, ticaret veya ekonomik anlaşmalarda verinin değeri henüz resmen tanınmadı.
Sosyal kurumlarımız, internet ve cep telefonlarımız sosyal medya, devlet izleme ve gözetlemesi, görüntülü (meme) mesajların dünyasının açtığı hassasiyetlere karşı koyacak kabiliyetlere sahip değil. Makine öğrenmesi ile eğitilen algoritmaların yarattığı veriye-dayalı paradigma, kullandığı tekniklerle büyük veri için toplama yaparken, toplumdaki kırılma hatlarını da kullanıyor. Bilgi uzayımızı şimdi hikâyeler ve görüntüler dolduruyor, bildiklerimiz bize gösterilen gerçekler ya da alternatif gerçekler. Hikâyelerin anlamlı olması veya ciddi bir gözden geçirme ihtiyacı dikkate alınmıyor, sadece sonsuz tekrar var. Bir internet atasözü haline gelen Brandoli’nin kanunu tekrarlanıyor; sahteliği çürütmek yaratmaktan çok daha zordur.
ABD’nin tek kutuplu ve kendi vesayetinde dünya düzeni, bu yeni jeopolitik ile gerçek güç dağılımını yansıtmıyor. Uluslararası sistemde güç anlayışı önemli ölçüde değişiyor. Geleneksel savaş araçları olan tankların, uçakların, savaş gemilerinin yerini artık yapay zekâ ve makine öğrenmesi ile çalışan yarı-otonom ve otonom sistemler almaya başladı.
Bugünün savaşları ve doğmakta olan teknolojiler jeopolitiği büyük ölçüde değiştiriyor. Dijital dönüşüm, makine yayılması ile kelimeleri, görüntüleri ve fikirlerin değerini değiştiriyor. Görmek artık inanmak değildir. Yeni jeopolitik büyük oyunda kalmak için, açık bilgi toplumları uydurulmuş bilgi ile dolu tehlikeli pasajlar da nasıl ilerleyeceğimiz konusunda tekniklerimiz olmalı. Gerçek ve sanal dünyayı yönetmeyi bilmeliyiz.
Dünya, ekonomik ve siyasi gücün yeniden dengelenmekte olduğu bir tarihsel dönüşüm içinde, ya daha açık ve özgür ya da değişime kapalı, kutuplaşmış bir düzene doğru gidiyoruz. Çin’in dünyanın en büyük ekonomisine sahip olduğu düşünülse de, sosyalist çalışma düzeni ve yüksek derecede devlet sahipliği ve kontrolüne olan bir ekonomik düzene sahip. 2050 yılına kadar, geleceğin ortaya çıkmaya aday güç merkezleri arasında Brezilya, Kolombiya, Mısır, Endonezya, İran, Kenya, Meksika, Nijerya, Filipinler, Türkiye ve Vietnam’ın adı geçiyor. Geleceğin savaşlarının etki bölgesi, su, kaynaklar ve tedarik zincirleri, daha az oranda toprak üzerine olacağı değerlendiriliyor. Geleceğe yön verecek trendler şu şekilde öngörülebilir;
- Geleceğin politikaları, sağ-sol çekişmesi yerine daha açık olmak veya değişme direnmek arasında bir çeşit dünya görüşü etrafında şekillenecek.
- Savaşlarda, özel sözleşmeci şirketler, özel askeri şirketler, halk güçleri, robotlar ve siber güçler geleneksel silahlı kuvvetleri daha az gerekli kılacak.
- Teknolojik, ekolojik, sosyal ve kültürel yumuşak güç muhtemelen ekonomik ve askeri sert güçten daha önemli olacak.
Çin son 30 yıldaki gelişimi ile 680 milyon insanını yoksulluktan kurtardı. Ancak, Çin’in yıllık GDP artışı yavaşlayacak ve 2040 yılına kadar %3 civarında bekleniyor. Hindistan, daha genç nüfusu ile daha hızlı gelişme yolunda. Çin ve Hindistan arasında artan gerilim Asya’daki dengeleri etkileyecek.
Daha fazla dijital yenilik, bilgisayar düşünmesi ve yetenekleri hemen her disiplin ve herkes tarafından kullanılmaya başlanıyor.
Geleceğin üç belirleyici trendi şu şekilde öngörülebilir;
(1) Bilgi teknolojileri ve özellikle veri kullanımı.
(2) Gelecek nesil kaynaklarına nüfuz ve onları kimin kontrol ettiği.
(3) Yeni gruplaşmalarla ortaya çıkan ve yukarıdaki iki trendi etkileyen jeopolitik.
Önümüzdeki 10 yılın savaşlarında robotlar, drone’lar ve siber savaş öne çıkarken, 2035’deki dünya savaşına geldiğimizde süper askerler, katil robotlar, tam otonom silah sistemleri, insanımsılar savaş alanını dolduracak; kuantum teknolojileri, yeni uzay kabiliyetleri, hipersonik silahlar savaşın oyun değiştirici kabiliyetleri olacaklar.
Savaşın ağırlık merkezi artık yeryüzünden uzaya ve siber-uzaya kayarken, metaverse ile sanal ve gerçek dünya arasında edilgen bir konumda kalacaksınız. Savaş sonrası yeni dünya düzenini sürdürmek dijital paraların, internete bağlı çipli insanların, küresel elitin yönettiği yeni bir sosyal ve ekonomik düzeni yürütmek için kitle gözetleme, izleme ve kontrol sistemlerine ihtiyaç duyacak. Özetle jeopolitiğin ‘jeo’ yani ‘coğrafya’ alanı gittikçe ötesine dijital dönüşüm gücüne doğru kayıyor. Bir zamanlar coğrafya uluslararası rekabet için tek alan iken, bugün ekonomik, askeri ve siyasi yarış artan şekilde dijital sanal alana (coğrafyadan metaverse) doğru genişliyor.
2050 yılının dünyasında ulus-devletler olmayacak, dünya küresel elit tarafından beş-altı yönetim bölgesine bölünecek, sizi yönetmek isteyenler doğrudan beyinlerinize hükmedecek, dijital hesaplarınız ve aşı pasaportunuz ile hayatınıza yön verilecek, en nihayetinde robot polisler gereğini yapacak. Yeni dünya dağların denizlerin değil, sanal dünyanın insan beyninde yarattığı bir düzen jeopolitiği ile geliyor. Dijital dönüşüm sanal alemden metaverse geçtiğinde sanal ve gerçek arasında bir ayırım yapmak çok zor olacak.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için; https://www.academia.edu/116824536/Koordinat_Jeopolitiği_ve_Metaverse_Jeopolitik_2050_