Yeni Havacılık, Füze Teknolojisi ve Geleceğin Hava Savunma Sistemleri

Prof. Dr. Sait Yılmaz

İçinde bulunduğumuz dönem askeri güçler bakımından eski yapıların çöktüğü, kimisi kalıcı kimisi geçici olan yeni yapıların ortaya çıkıp hayatta kalabilmek için yarıştığı bir dönemdir. Yeni teknolojiler; silahların menzilini artırmakta, reaksiyon süresini azaltmakta ve insan kapasitesini aşacak şekilde savaş alanının koşullarını değiştirmektedir. Silahlı kuvvetlerin vasıtaları arasında çok boyutlu eş zamanlılığa uyan; Cruise füzeleri, harekât alanı füzeleri, taarruz helikopterleri, uçak, roket ve insansız hava araçlarına olan ihtiyaç öne çıkmaktadır. Yüksek teknolojili bu silahlar, modern silahlı kuvvetlerin etkili ve sürekli ateş gücü sağlama yeteneği olarak görülmelidir. Teknolojik gelişmeler, gelecekteki sistemlerin üç boyutlu radarlara, nokta ve hava savunması yapabilecek güdümlü mermilere dayandırılacağını göstermektedir. Güdümlü mühimmat, son 50 yıldır ABD askeri gücünün kesin sonuç alma vasıtası oldu. Irak ve Afganistan’da “bir bomba bir ölüm” demekti. Ukrayna’daki savaşta bu güdümlü mühimmatı Rusya karşısında kullanılan Çok Namlulu Lançerlerle HIMARS, Excalibur 155 mm. topçu mühimmatı, Karadan Atılan Küçük Çaplı Bomba (GDLSB) ve JDAMS temsil ediyor.

Askeri sistemlerde bir devrim ve dönüşün dönemindeyiz. Özellikle insansız hava araçları (drone’lar) savaşı hem insansızlaştırdı hem de canavarlaştırdı. Ancak, drone’lar henüz otonom silah sistemlerinin en ilkel örneği. Katil robotlar, insan-makine ve insanımsıların savaş sahnesinde yerini almaları için çok fazla zaman kalmadı. İlk prototipleri deneniyor. Robotik sistemler ve yapay zekânın bileşiminden ortaya çıkacak insan-makine sistemleri geleceğin savaşlarının merkezindeki güç çarpanı olacak. Yüksek teknolojiye rağmen düşmanlarınızı yok etmek gittikçe güçleşmektedir. Topyekûn savaşlar için ise 20. Yüzyıla dönmek mümkün değildir. En mantıklı senaryo, büyük güç savaşı için sınırlı taktik nükleer silah ve füze savunma sistemlerinin öne çıkmasını dikte ediyor. Bu ise mevcut hava gücü konseptinin çöküşü demek. Stratejik, operatif ve taktik seviyede geleceğin muharebe ortamı, çok üstün nitelikte geliştirilmiş bir füze ve füzesavar savaşına sahne olacaktır. Stealth (görünmezlik) teknolojisinin uçaklardan sonra helikopter ve muharebe gemilerinde de kullanımının artması ile muharebe sahasının derinliği artacaktır.

Çevrenizde sizi vuracak çok silah var; füzeler, insanlı ve insansız uçak savaş gemisi ve kara birlikleri. Geleceğin savaşlarında ölüm ve hayatta kalmak arasındaki mesafe çok kısa olacak. Geleceğin savaşlarında silahlar bir kere ateşlenince kimin nereden ve nasıl vuracağı belli olmayacak, durum hızla tırmanma riski gösterecektir. Füze savaşları ve hassas güdümlü mühimmat kullanımı ile devam edecek ilk dönem farklı platformlar, sensörler ve mühimmat ile desteklenecektir. Taraflar, savaşın en başında sonuç alacak üstünlük peşinde olsa da, gidişatın olumsuz devam etmesi halinde taraflardan biri kademeli olarak kitle imha silahlarına başvurabilir. Günümüzün havacılık konsepti, saldırı değil daha çok savunma niteliğine dönüşüyor. Modern hava savunma ve füze savunma sistemlerinin kütlesel hava ve hassas güdümlü füze taarruzlarını engellemesi mümkün olmadığından yeni bir havacılık ve silah sistemi gerekiyor. Savunmacı zihniyet tekrar saldırgan olandan önce gelecek. Uydu-savar ve füze savunması alanındaki gelişmeler gene de durumu değiştirebilir.

Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Rus S-400 hava savunma sistemlerinin Sculp ve Strom Shadow cruise füzelerine karşı çok etkili olmadıkları görüldü. Özellikle, S-400’ün Sivastopol’daki Rus Karadeniz Donanma Karargâhını koruyamadığı tespit edildi. Bu aynı zamanda, S-400’lerin F-35’lere karşı da etkili bir hava savunması sağlayamayacağı anlamına geliyor. ABD tarafından Patriot hava savunma sistemlerin satılması reddedilince Türkiye, Rus S-400 sistemlerine yönelmişti. ABD ve ittifak ülkeleri, Türkiye’nin aldığı S-400’lerin NATO’nun birleşik savunmasında karşılıklı kullanılabilirliğe zarar vereceğini iddia etti. Türkiye uzun zamandır F-16’ları modernize edecek kitleri beklerken, Yunanistan’dan sonra Romanya ilk F-35’lerini aldı. Avrupa, Rusya ile savaşa hazırlanıyor. Ukrayna Savaşı’nın başlangıcından beri 14 NATO ülkesi savunma harcamalarını yılda 70 milyar dolar artırdı. 32 NATO ülkesinden 23’ü 2023 yılı için savunma harcamalarını %2’nin üzerine çıkarma hedefini sağladı. Öncelik dördüncü ve beşinci nesil uçaklarda ama altıncı nesil uçakların testleri başladı bile. Dünya 2035 çıkması beklenen Üçüncü Dünya Savaşı’na hazırlanırken, havacılık, hava savunma sistemleri ve füze teknolojilerindeki gelişmeler baş döndürüyor. Devrimsel gelişmeler savaş anlayışını tümden dönüştürüyor. Makalemizin konusu da bu iddiamızın altını doldurmak.

HAVACILIK GELİŞMELERİ

Zaman özellikle hava gücü için durdu çünkü bütün eski yöntemler değişiyor. Artık kendi hava sahanızda iyi eğitilmiş pilotlar ve yüksek kaliteli uçaklar ile hizmet veren hava kuvveti devri kapanıyor. Uçağınız da pilotunuz da iyi olsa da eski oyun bitti, yenisine hazırlanma zamanı. Bu dönüşümün anahtarı, yeni oyun aktörü içi ikinci uçak rolündeki insansız hava araçları, bunlara türsel olarak “otonom işbirliği uçağı” deniyor. Bir ikinci hava aracı, potansiyel olarak tehlikeli bir durumda birincil bir uçağa destek veya koruma sağlayan ikincil bir uçak, geleneksel olarak birincil aracın yan tarafında ve biraz arkasında formasyonda uçar. Bu yapay zekâlı hava araçları, yeni tür muharip pilotlar ile birlikte hava savaşlarında yeni bir bölüm açacaklar.

Artık kokpitten füze atan pilot devri kapanıyor. Çünkü yeni pilotlar, büyük miktarda insansız hava aracı kullanacak, hava-uzayın daha geniş bölgelerini görecek, daha kaliteli algılayacak, daha hızlı ve kesin şekilde görevini yapacak. İnsanlı olarak tasarlanan beşinci ve altıncı nesil savaş uçakları geride kalacak. İnsansız uçak sadece önüne değil, yukarı, aşağı, etrafına bakacak ve ne görüyorsa paylaşacak. Bir tehdit algılarsa diğerleri ile paylaşacak. Sensörleri eğitecek, izleyecek ve farklı açılardan değerlendirerek, teması teyit edecek. Geleceğin komutanları düşman pilotlarına göre pozisyon olmaya gerek duymayacak, insansız pilotlar her farka uyum sağlayacak ve düşmanı yok edecek.

21. Yüzyıl savaşları için en önemli teknoloji gelişmeleri ve yeniden yapılanma gayretleri özellikle Hava Kuvvetleri alanında yaşanıyor. Savaşlar artık kara ve denizlerden gökyüzüne kayarken, uzayın da bu savaşın bir parçası olması, hava savunma ve saldırı füze sistemlerinin artan kullanımı Hava Kuvvetlerini merkezi bir konuma getiriyor. Üstelik hava kuvvetleri stratejik bombardıman uçakları ve kıtalar arası füzeler (ICBM) ile birlikte nükleer üçlünün bir parçası.

Hava filolarında çoklu ortamın ihtiyaçlarına uygun olarak dikey kalkış aranacaktır.

Yönlendirme için GPS’in yükünü azaltacak yeni vasıtalar ve yöntemler geliştirilecek. Bu sistemler karıştırılamayacak ya da taklit edilemeyecek.

Sensörler, geleneksel sensörlerin aksine bir sensörden fazlası yani çok işlevli olacak. İhtiyaç duyulan ışık süzgeçleri, büyüklüğü, ağırlığı ve enerji ihtiyacı azalacak. Pahalı donanım modifikasyonları yerine yazılımları ile yeni tehditlere uygun olarak sürekli yenilenecek.

Bugünün teknoloji odaklı savaş alanında esnek, siber güvenlikli, açık ve entegre iletişim ağlarının muhafazası stratejik avantaj sağlamamıza yardımcı olacak. Tek bir asker denizdeki bir gemiye, havadaki bir uçağa ya da uzak bir bölgedeki özel kuvvetler elemanlarına veri aktarabilecek.

Uzay vasıtaları, ister karada ister denizde ya da havada hatta siber ortamda olsun savaşçıların savaş alanında ne olduğunu anlamasına yardımcı olacak.

En değerli muharebe verisi, muhtemelen en gelişmiş sensörler ve yazılım kullanan, en tehlikeli görevlerdeki, en modern uçaktan (F-35 ve B-21 bombardıman) gelecektir. Bu veri değerli değilse boşuna yatırım yapmışsınız demektir. Bu yüzden, hala F-35’ler için daha iyi teknoloji ihtiyacı var ve elektronik savaş hazırlığı bunun temelinde yatıyor.

Elektronik savaş kabiliyetlerini korumak için Growler platormu yıllardır yenilenmeye çalışılıyor. Dördüncü nesil vasıtalarını koruyabilen savaş uçaklarının beşinci nesile de hazır olması gerekiyor. Yüksek değerli platformları korumak için elektromagnetik ortamda gerekli kabiliyetlere sahip olması isteniyor. Platforma refakat edecek, karıştırmalarda koruyacak bu platformun mobil yani kendi enerjisini üretmesi hedefleniyor.

Dünya genelinde uzun-menzilli bombardıman uçakları, savaş uçakları ve diğer platformlara karşı yüksek-güçlü karıştırma kabiliyetleri keşfedilmeye çalışılıyor. Mühendislik problemleri çözülmüş olsa da bunun farklı görevlere adapte edilmesi gerekiyor. Harekât alanında tüm elektronik savaş problemlerini çözecek tek bir kabiliyet yok. Elektromagnetik ortamda üstünlüğü muhafaza etmek için siber ve elektronik saldırı kabiliyetleri olan katmanlı bir savunma sistemine ihtiyaç var.

Dikine kalkışlı (helikopter gibi) savaş uçaklarında manevra, hız, menzil ve yük (silah) kapasitesi ile ilgili yarış devam ediyor. Geleceğin savaşları için Altıncı-Nesil Savaş Uçağı, Geleceğin Dikey Kalkışlı Platformları ve KC-X yani geleceğin havada yakıt ikmali uçağı hazırlanıyor ama arkada sürprizler de var. Örneğin, Mozark ağ kabiliyet ile daha açık ve dijital mimari ile akıllı ağ girişleri yaratmak. Mozark dijital omurga ile hava aracı ve görev sistem donanımını birbirine ayırabilir ana ikisi arasında bilgi değişimini yönetebilirsiniz.

Rus Havacılık Kuvvetleri (VKS), uçak sayılarını korumakta zorluk çekiyor. Bunun nedeni, sadece savaş kayıpları değil, uzun yıllardır süregelen kötü bakım alışkanlıkları. Uzun görev sürelerine dayanamayan uçaklar büyük sayıda kaybına neden oldu. İlk 10 ayda 90 muharip uçak kaybettiler. Bunların içinde en modern Sukhoi uçakları da oldukça yüksek sayıda.

Rus hava savunma sistemi iki gün ara ile iki Su-35S savaş uçağını yanlışlıkla düşürdü. Tüm uçak ve helikopter kayıplarının %20’sinin kendileri tarafından düşürüldüğüne dair raporlar var.

RAND’ın yaptığı çalışmaya göre, Rus havacılığının durumu şu şekilde özetleniyor;

- VKS, hala Sovyet dönemi uçaklarından daha modern platformlara geçiş sürecinde; yeni uçak sayısı oldukça az, uçakların yarısı Sovyet döneminden yenileştirme.

- Modern Rus uçakları 3.500-4.500 saat uçuş ömrüne sahip, Sovyet dönemi platformları ise 2.000-.3.500 saat. MiG-31 gibi bazı modellerin ömrü iyileştirildi. Ancak çoğu, eski modelin 500-1000 saat ömrü kaldı.

- Ukrayna Savaşı’nın ilk günlerinde VKS uçakları günde 150-300 sorti yapıyordu. Barış zamanında ise bu miktara 60 günde ulaşıyordu. Bugün ise günde 100 sortiye düştü.

- En çok uçuş eski uçaklar tarafından yapılırken, en çok düşenler yeni uçaklar oldu. Eski uçakların ömrü oldukça azaldı ve toplam kayıp 187 uçağa ulaştı. Bir yılda muharebe, kaza ve diğer nedenlerle 30-60 uçak kaybetmesi bekleniyor.

- 2024 yılı yazında toplam uçaklarının %75’ini kaybetmiş olacak.

- Ruslar, uygulanan yaptırımlar nedeni ile yedek parça sıkıntısı içinde.

Bu dönemde, Ukrayna pilotlarının F-16 eğitimi ve hava savunma sistemlerinin daha yetenekli getirilmesi ile dengeler değişmek üzere. Elektronik karıştırmaya gelince, yeni aktif taramalı AESA radarları da Rusların PESA radarlarından daha iyi.

Rusları engellemek için pek çok radar mühendisi öldürüldü.

Hava Kuvvetleri için gelişmeler ise şu şekilde sıralanmaktadır;

(1) Mükemmel derecede gelişmiş muharebe yönetim sistemleri kurmak / Her ortamda müşterek komuta-kontrol,

(2) Yeni nesil hava hakimiyeti sistemlerin sistemini belirlemek,

(3) Harekat alanında hareket eden hedeflere angaje olmayı başarmak,

(4) Rakiplere üstünlük sağlayacak mükemmel ve esnek üs, idame ve haberleşme kabiliyetleri.

Hava Kuvvetleri bunlara ilave olarak;

(1) B-21 Uzun Menzil Vuruş Sistemlerini geliştirmek,

(2) Çin gibi bir rakiple savaş durumuna geçişte hazırlık seviyesini artırmak istiyor.

Hava Kuvvetlerinin yürüttüğü araştırma-geliştirme programları içinde bütçede tahsis alarak öne çıkanlar şunlar;

(1) Yeni Nesil Kızıl Ötesi (Nex-Gen OPIR)  füze ikaz/takip grubu; Jeosenkron yörüngede uydular, kutupsal yörünge ve geleceğin kara sistemi ile birlikte.

(2) Uzay Komutanlığının eski yüksek frekanslı sistemlerin yerine nükleer ortamda idame edilebilir kriptolu haberleşme sistemleri,

(3) Uzay-taktik haberleşme alanında karadaki birlikler için daha güçlü haberleşme ağı,

(4) Uzayda durum farkındalığı; Derin Uzay İleri Radar Kabiliyeti (DARC) ve NRO’nun düşman uzay araçlarını izleme uyduları (SILENTBARKER).

(5) Uzay Araştırma Ajansı’nın alçak dünya yörüngesi takip uydu grubu ve Uzay Sistemleri Komutanlığı’nın hipersonik füzeler için orta dünya yörüngesi uyduları.

Havacılık sektörüne yönelik global yayın organı FlightGlobal adına Counterpoint Market Intelligence tarafından yapılan derlemede 2023 faaliyetleri doğrultusunda sektörün en büyük 100 şirketine yer verildi. Havacılık alanın en büyük aktörleri Boeing ve Airbus listenin zirvesindeki yerlerini geri aldı. Boeing 77 milyar 794 milyon dolar satış rakamıyla listede ilk sıraya yerleşti. Boeing'i 70 milyar 829 milyon dolarla Airbus izledi.

Gelecekte, önceden tespit edilmesi mümkün olmayan, sesten beş kat daha hızlı hipersonik füzeler ile karşı taraf çaresiz bırakılmaya çalışılacak. Çatışmalar şehirlere kayacak, kaos ve korku her yere yayılacak. Savaşlar sivil halka daha çok zarar verecek. Vekilli ve sivil savaşlar yeni yüzler edinecek. BM rakamlarına göre; dünyada şehirlerde yaşayan nüfus 1950’de 746 milyon iken 2018’de 4.2 milyar insana ulaştı, 2050 yılında ise buna 2.5 milyar insan daha eklenmesi bekleniyor. Zayiatların artmasının bir nedeni uydu konumlandırması ile gittikçe daha isabetli darbeler vurulması.

FÜZELER

21. Yüzyıl savaşları için en önemli teknoloji gelişmeleri ve yeniden yapılanma gayretleri özellikle Hava Kuvvetleri alanında yaşanıyor. Savaşlar artık kara ve denizlerden gökyüzüne kayarken, uzayın da bu savaşın bir parçası olması, hava savunma ve saldırı füze sistemlerinin artan kullanımı Hava Kuvvetlerini merkezi bir konuma getiriyor. Üstelik hava kuvvetleri stratejik bombardıman uçakları ve kıtalar arası füzeler (ICBM) ile birlikte nükleer üçlünün bir parçası.

Gelecekte, önceden tespit edilmesi mümkün olmayan, sesten beş kat daha hızlı hipersonik füzeler ile karşı taraf çaresiz bırakılmaya çalışılacak. Çatışmalar şehirlere kayacak, kaos ve korku her yere yayılacak. Savaşlar sivil halka daha çok zarar verecek. Vekilli ve sivil savaşlar yeni yüzler edinecek. BM rakamlarına göre; dünyada şehirlerde yaşayan nüfus 1950’de 746 milyon iken 2018’de 4.2 milyar insana ulaştı, 2050 yılında ise buna 2.5 milyar insan daha eklenmesi bekleniyor. Zayiatların artmasının bir nedeni uydu konumlandırması ile gittikçe daha isabetli darbeler vurulması.

Füzeler kullanılma maksatlarına göre dizayn edilirler; yüzeyden yüzeye ve havadan yüzeye (balistik, seyir/cruise, gemi savar, tanksavar vb.), yüzeyden havaya (anti-balistik), havadan havaya ve uydu-savar silahlar.

Füzeler, genellikle menzillerine göre stratejik ve taktik füze sistemleri olarak kategorize edilir. Stratejik füzeler de seyir (cruise) ve balistik füzeler olarak ikiye ayrılır. Yukarıdan aşağıya bir uçuş rotasında giden balistik füzeler atma gücü olarak roket kullanırken, düz giden seyir füzelerinde jet motoru vardır. Menzillerine göre balistik füzeler; kısa menzilli (1000 km.den az), orta menzilli (1000-3000 km.), uzun menzilli (3.000-5.500 km.), kıtalararası (5.500 km.den uzun) olarak sınıflandırılır. Seyir füzesi, genellikle aynı hızda uçan ve büyük bir savaş başlığı taşıyan güdümlü bir füzedir.

Cruise ve balistik füzeler, II. Dünya Savaşı gelişmelerine paralel olarak üretildi. Savaştaki Almanya’nın cruise füzesi (V1) ve balistik füzesi (V2) ilk örneklerdir. Bu füzeler bazen rotalarından çıksa da hava savunması zayıf olan müttefik ülkelere büyük kayıplar verdirdiler. Böylece füzelerin başlıkları ve isabetli olmaları odak olmak üzere ülkeler arasında füze üretme yarışı başladı. Balistik füzeler kitlesel imhaya yol açabilecek (nükleer, kimyasal, biyolojik vb.) çeşitli savaş başlıkları ile hala çok önemli bir caydırıcılık unsuru oldu.

Balistik füze; nükleer, kimyasal, biyolojik başlık taşıyabilen uzun menzilli güdümlü veya güdümsüz füzedir. Bu füzeler tek bir nükleer başlık taşıyabilecekleri gibi, birden fazla başlık taşıyarak bu başlıkları farklı hedeflere yollayabilirler. Balistik füzeler isimlerini izlediği yoldan alırlar; yani fırlatıldıktan sonra balistik bir yörüngede hareket ettikleri için bu isimle anılmaktadırlar. Balistik füzeler, çok yüksek irtifalara kadar yükselip daha sonra yerçekiminin etkisiyle çok büyük süratlerle dalışa geçmelerinden dolayı genelde durdurulması en zor silahlardan biri olarak kabul edilir. Bunun yanında tespit edilmeleri de oldukça güçtür. 

Seyir füzesi ise kaldırıcı kuvvet olarak kanatçıklarının yardımıyla havanın dinamik yapısından, sürüklenmeyi dengelemek için de çekiş kuvvetlerinden bunun içinde jet motorundan faydalanan güdümlü bir füze sistemidir. Sıvı ya da katı yakıtlı roketi olan ve öngörülebilir bir balistik rota izleyen balistik füzelerin aksine, cruise füzeleri daha çok tatktik uçak veya intihar drone’u gibi kullanılıyor. Turbojet veya turbofan gibi hava yanmalı jet motoru ile cruise füzeleri, bir jet uçağı gibi oldukça yatay uçuş rotasında uçuyor ve yolunu değiştirerek hava savunmasından ve tespit edilmekten kaçabiliyor.

Seyir füzesi, genel olarak içerisinde klasik patlayıcı veya nükleer bomba bulunan savaş başlıklarını yüzlerce kilometre taşımak üzere tasarlanmıştır. Gelişmiş seyir füzeleri çok yüksek sesaltı (hipersonik) hızla ilerleyen, kendi kendine sevk edebilen, radara yakalanmamak için çok alçak irtifadan uçabilen araçlardır. Bu füzelerin temel amacı, yüksek askeri değere sahip stratejik noktaları, hava savuma sistemlerini, durağan veya hareketli kara ve deniz hedeflerini yüksek hassasiyetle vurmaktır.

Nükleer silahların taşıdığı risk kullanıldığı füze ve savunma sistemleri ile de yakından ilgilidir. Modern kılavuz sistemlerinin isabet derecesi ve stratejik balistik taşıyıcıların kısa uçuş süresi nedeni ile yere konuşlu kıtalararası balistik füzelerin (ICBMs) ikinci bir reaksiyon göstermesi çok zordur. Yüksek vuruş kabiliyetli bu füzeler genellikle ilk vuruş için kullanılır ve bu önleyici darbe taktiği stratejik istikrarın hep tehlikede olması demektir. Denizatlılardan atılan Trident-2 gibi sistemler de güçlü çoklu başlıklara (MIRV) sahip olduklarından karadaki ICBM’ler ile aynı tehlikeyi yaratırlar.

2011 yılında üretilmeye başlanan, ABD Deniz Kuvvetleri’nin SM-6 füzesi veya diğer adı ile RIM-174 Standart Uzatılmış Menzil Aktif Füzesi çok yönlü ve çok görevli bir silahtır. Savaş uçağı, insansız hava aracı, cruise füzesi hava savaşı tehditlerini bağımsız hedef tanımlaması olarak AIM-120C AMRAAM radarından alır. SM-6, deniz yüzey filoları ve F/A-18 için saldırı ve savunma kabiliyetleri sağlar. A2/AD sistemlerine karşı koymak için önemli rolleri var. Bazı müttefik ülkeler modern deniz savaşı için kendi sistemlerine adapte ettiler. SM-6, sabit veya döner kanatlı uçaklara, insansız hava araçlarına, kara saldırılarına ve anti-gemi cruise füzelerine karşı kullanılabilir. AIM-120C AMRAAM radar tarayıcısı hedefleri bağımsız olarak aradığından gemilerdeki radar yansımalarına ihtiyaç duyulmaz. SM-6 sadece ABD değil Avustralya, Japonya, Güney Kore ve İspanya tarafından kendi sistemlerine entegre edilmiştir. F/A-18 Süper Hornet savaş uçağı SM-6 kullanarak çok uzak mesafelerdeki balistik füze, cruise füzesi ve uçaklara angaje olabilir. Bu sistem zaten Çin ile Hint-Pasifik’teki geniş coğrafyada yapılacak savaş için kurgulanmıştır.

            Lockheed Martin ve DARPA tarafından geliştirilen Uzun Menzilli Anti-Gemi Füzesi (AGM-158C LRASM), on yıllardır kullanılan Harpoon’un yerini alıyor. Bu füze ile uzun menzilli isabetli vuruşlar hedefleniyor. ABD Deniz Kuvvetlerinin Pasifik’te kullanacağı F/18A-18 Süper Hornet ve Hava Kuvvetlerinin B-1B Lançeri (yakında B21 Raider ile değiştirilecek) yanında LRASM havadan gemiye anti-gemi silahı olacak.

Düşman gemilerini uzaktan vurmak için tasarlanan LRASM, ABD Deniz Kuvvetleri’nin Çin’in artan deniz gücüne cevabı iken şimdi görünmez uçak F-35C Lightning II’e entegre ediliyor. ABD Deniz Kuvvetleri F-35’in C versiyonunu kullanıyor. Deniz Kuvvetleri F35C’den 273, Deniz Piyade ise 67 tane ısmarladı.

Pentagon, 2024 yılı içinde 110 adet Güdümlü Füze Vuruş (PrSM) ünitesi tedarik edecek. PrSM, Kara Kuvvetleri’nin gelecek nesil Uzun Menzilli İsabetli Ateş (LRPF) kabiliyeti olacak. Bu sistem, 1980’lerden beri kullanan Taktik Füze Sistemi’nin (ATACMS) yerini alacak. PrSm, ATACMS gibi, kara araçları M270 Çoklu Roket Lançer Sistemi (MLRS) veya M142 Yüksek Mobil Topçu Roket Sistemi (HIMARS) ile kullanılacak. MLRS ve HIMARS, sırası ile 4 ve 2 adet güdümlü füze atabilir. ATACMS’nın menzili yaklaşık 300 km. iken PrSM ise 550 km. menzile sahip. Bu özellikleri ile başta Hint-Pasifik ve Orta Doğu olmak üzere pek çok askeri üs’te konuşlanması planlanıyor.

Son yıllarda Ortadoğu ve Ukrayna gibi bölgelerde kullanımları ile LRASM sayısı azaldı. Hatta AGM-158 JASSM ve AGM-158B JASSM-ER sayıları azalmaya başladı. Bu nedenle, Lockheed Martin’in üretim kapasitesi yıllık 500’den 1000’e çıkarıldı. Karmaşık bir teknolojiye sahip LRASM’ın bir tanesi 3 milyon dolara mal oluyor. Üretim hızının artırılması için bulunan çare yeni Barracuda cruise füze ailesi oldu. ABD’nin cruise füze ailesine 2024 yazında Anduril Industries’in yeni Barracuda cruise füzeleri katıldı. Barracuda’nın mevcut AGM-158’lere yüksek sayıda ve daha ekonomik bir seçenek olması bekleniyor. Barracuda, Çin ile yapılacak büyük ölçekli bir çatışmaya hızlı çözüm olarak düşünüldü. Barracuda’nın üretimi %50 daha az zaman alıyor ve çok daha az malzeme ile çok sayıda üretilebiliyor. Yeni füzenin Baraccuda M 100, 250 ve 500 olmak üzere üç varyantı var;

- İlk ve en küçük olan Barracuda 100, 70 inç uzunluğunda tek yönlü bir drone. Apaçi helikopterinden veya C-130 gibi sabir kanatlı bir uçaktan atılabilir. Roket itmeli Hellfire füzesinden 6 inç daha uzun ama iki kat büyük savaş başlığına sahip ve menzili 12 kat daha fazla.

- Daha büyük olan Barracuda M 250 ise 230 mil menzile sahip ve uçaktan (F-35, F-15, F-16 ve F/A-18) atılabilir. Patlayıcı özelliği 155 mm. obüsten üç kat, Hellfire füzeden iki kat daha fazla.

            - Barracuda M-500, gemi avlamak için 575 mil menzile sahip, 5G+ manevrası yapabilir, elektronik savaş veya izleme aparatı taşıyabilir. AGM-114 Hellfire füzesi 20 pound savaş başlığı taşırken Barracuda 500, 100 pound savaş başlığına sahip. Diğer bir füze olan AGM-88 HARM ise 150 pound davaş başlığı taşıyor. Barracuda’nın mühimmat gücünün artırılmasına çalışılıyor.

Pek çok yeteneği olan Barracuda M-500, düşman gemi haberleşme sistemlerine, radar dizilerine veya karada konuşlu konuta ve kontrol unsurlarına, zırh ve diğer hassas sistemlere angaje olabilir. Düşman derinliğinde elektronik savaş, ISR desteği, gerçek zamanlı hasar değerlendirmesi sağlayabilir.

ABD’nin JASSM silah ailesini takviye eden Barracuda sistemleri mühimmat sürüsü halinde, elektronik savaş başlığına savaş uçaklarında konuşlu EA-18G Growlers’e monte edilerek, Gelecek Mesi Karıştırma Podları, ADM-160 minyator Havadan Atılan Sahte sürüler, B-52 bombardıman uçakları, F-15E Strike Eagles ve görünmez F-35C’ler ve B-21 Raiders ile birlikte Çin sahillerinde kullanılmak üzere tasarlandı.

FÜZE İSABETLİLİĞİ

Bir balistik füzenin hedefine isabet sağlamasında üç yöntem söz konusudur;

(1) GPS (Küresel Konuşlandırma Sistemi)

(2) Ataletsel Seyrüsefer Sistemi (INS; Inertial Navigation System); hedef koordinatları yüklenir, füze komutası hedeften yansıyan lazer ışına (bim) odaklanır, daha çok sabit hedefler için kullanılır.

 (3) Füze başlığına arazinin çeşitli parametrelerinin yüklenip (gerçek arazi şartlarını karşılaştırarak, füzenin görüntülere göre hedefine gitmesi.

Uluslararası hava trafiği nedeni ile GPS belirli bir hava tehdidi döneminde kapatılamıyor. ABD kendi müttefiklerine karıştırmaları önlemek ve hassasiyeti artırmak maksatlarıyla; kodlu GPS P (Y) bilgisi sağlamaktadır. Bu imkân kullanıldığında hedef 1 metre (2 Boyut) ve 5 metre yükseklik doğrulukla vurulabilir. NATO’nun bölgedeki 156 radarı gerçek zamanlı izleme yapmakta ve kendisi de önleme (intercept) füzesi gönderebilmektedir. Devriye uçakları da önleme füzesi gönderebilir.

PY olmadan, GPS ve INS’nin birleştirildiğinde (muhtemelen İran böyle yapmaktadır) hedefler 150 m. doğrulukla vurulabilir.

Yapay zekâ kullanımı. (İsrail’in kullandığı düşünülüyor).

Cruise füzeleri üzerindeki ek motoru ile seyrüsefer sisteminden aldığı verileri kullanarak göre alçaktan uçar ve son terminal (hedefe alçalma) safhasında manevra yapar.

Stratejik füzeler cruise ve balistik tip olmak üzere ikiye ayrılır. Cruise füzeleri, subsonik hızda uçan jet motorlu füzelerdir. Balistik füzeler ise ilk başta roket ile atılan daha sonra hedefe balistik eğim ile uçan füzelerdir.

Taktik balistik füzelerde motor ayrılıp, patlayıcı yüklü başlık kalır. Füze hedefe doğru alçalırken (Terminal Safha) daha önce yüklenmiş bilgilerle hedefi vurur.

İran’ın füze saldırıları isabet sorunları nedeni ile konvansiyonel bir silah olmaktan öte “terör” silahı rolündedir. James Martin Center for Nonproliferation Studies merkezinde yapılan bir çalışma, İran füzelerinin %50’sinin atma esnasında başarıszı olduğunu ya da hedefe ulaşmadan vurulduğunu gösteriyor. Kudüs’ün güneydoğusuna 65 km. mesafedeki Nevatim Hava Üssü’ne yapılan İran füze saldırısı üsteki F-35 hangarlarını hedef aldı. James Martin analizicilerine göre hedefe ulaşan (%50) füzeler 1.2 km.lik bir daire içine yayıldı.

Günümüzün bazı füzeleri hem balistik gem de cruise füzesi özelliklerine sahip. Modern balistik füzeler, itme, orta yol ve/veya son iniş (terminal) safhasında manevra yapabilir. Bazı balistik füzeler uçuşun büyük bölümünde atmosferde kalır ve kontrolü aerodinamik yüzeylerle sağlanır. Uçuş manevrası ile kendini füze savunmasından koruyabilir ve/veya hedefi daha isabetli bir şekilde vurabilir. Geleneksel füze karşı tedbirleri arasında balonlar, yem, sahte füzeler ve karıştırıcılar kullanılır. Çoklu yeniden giriş araçlarıyla en azından birinin hedefe ulaşma olasılığı artırılır.

İsabet güdümlü hedefleme için uygun teknolojiler gerekir. İran halen bazı uydu ve İHA hedefleme kabiliyetine sahip. İran halen askeri GPS ile koordinatlara bağlı olarak füze saldırısı yapıyor. Bu koordinatları hedef bölgesindeki ajanları, telefon görüntüleri ve küçük drone’lar ile sağlıyor. İran, ataletsel seyrüsefer sistemi (INS) ile GPS gibi küresel uydu sistemini bir şekilde birleştirerek kullanıyor. İran cruise füzelerinin topoğrafik çizgileri tanımlayarak hedefe ulaştığı konusunda bir kanıt yok. Radara dayalı uçuş güdümü de kullanıyor olabilirler.

HAVA SAVUNMA SİSTEMİ NASIL ÇALIŞIR?

Hava savunma sistemleri basitçe şu şekilde çalışır; radar gibi sensörler gelen füzeyi tanımlar ve takibe başlar, bilgisayarlar kalan uçuş yolunu hesaplar, rotasını belirlenince Patriot gibi bir hava savunma sistemi önleyici füzesini atar ve önleyici füzeyi vurana kadar rotasında uçar. Asıl konu hedef füze ya da silahı havada yakalamaktır. Bu sistem, balistik füzelere karşı başarılı oldu. Önögürülebilir bir balistik uçuş rotası varsa, hipersonik hızda da uçabilirler. Ancak, cruise füzeleri uçak veya intihar drone’u gibi alçaktan uçtuğundan tespit edilmesi risk taşımaktadır. Bununla beraber, daha düşük hızda uçtuklarından cruise füzeleri de aynı aritmetik ile önlenmektedir.

Bir hava savunma sistemi her irtifa ve her çeşit hava tehdidine karşı koyabilmesi için çok katmanlı (alçak, orta, yüksek irtifa hava sistemleri) olmalıdır. Hava savunma sistemleri ve balistik füze savunma sistemleri birlikte kullanılmalıdır. İsrail’in çok katmanlı hava savunma sistemi dört katmadan oluşmaktadır; Çelik Kubbe (Iron Dome), Davut Sapanı (David’s Sling), Arrow-2, Arrow-3 füzeleri balistik füze savunmasında kullanılmaktadır. Füze savunma sistemi, tek tek hedefleri vurmanın ötesinde aynı anda atılan (sürü) füze, roket ve insansız hava araçlarına karşı belirli bir karşılama kapasitesine sahiptir. Örneğin İsrail, İran adına atılan füze mikrarı 200’ü geçtiğinde doyum noktasına ulaşmış, tüm yaklaşan hava hedeflerini vuramamaya başlamıştır. Bu yüzden, füze savunma sisteminin geliştirilmesi ve güncellenmesine çalışılmaktadır.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için; https://www.academia.edu/125506216/Yeni_Havacılık_Füze_Teknolojisi_ve_Geleceğin_Hava_Savunma_Sistemleri