Heydar Baba’ya Selam...

Tuğrul Keskin

Bu hafta sizlere, toprak bağlamında sınırlarımızın ötesi diyebileceğim, fakat kültürel bağlamda tam da kalbimizin yarısı olan bir şiirden ve bu şiir adına yapılan değişik ve değerli bir çalışmadan söz edeceğim.

İstanbul Kitap Fuar’ında sevgili dostum Doktor Mehmet Kum aracılığı ile tanıdığım kıymetli Tuğşad Ata Türkmen ve Doruk Medya Genel Müdürü Hüseyin Atam’ın  son derece değerli projesinden...

Projenin adı ”Şehriyar İçin Oku...” Azerbaycan, Nahcivan, İran, Irak ve Türkiye’den otuz üç sanat, siyaset, iş insanı ve akademisyen, yetmiş altı beşlikten oluşan bu uzun şiirin birinci bölümünün yirmi beşliğini okuyarak, Şehriyar’ın doğumunu selamladı… 
Şehriyar’a ilişkin kimi bilgileri aşağıda sunacağım ancak öncesinde acılara, özleme uzanan bu şiirlerden ve hissettiklerimden söz etmek isterim bir parça.

Çocukluğumdan bu yana kanayarak okuduğum / dinlediğim şiirler bunlar; “Heydar Baba’ya Selam…” İran Azerbaycan’ında bir dağı ve o dağdan adını alan bir köyün etrafındaki yaşayışı anlatan ve geçmişini konu edinen şiirler...

Öylesine insana özgü, öylesine yalın bir anlatım ki, şiir tarihinin, insanlığın tarihi kadar derin ve köklü olduğunun altını bir kez daha kalınca çiziyor ve bir kez daha duyumsatıyor; insanın ilk hali kadar eski olan şiir, bireyin yaşam karşısındaki duygu/duyarlık/hissedişinin en katıksız, en içten gelen bir anlatımıdır. 

Bu şiirleri okurken bir kez daha anlıyorsunuz ki şiir, Yeni Çağ’ın yok edici saldırıları karşısında dirençle, sezgisel bilgiyle, insanlık var olduğu sürece, derin nehirler gibi daha binlerce yıl akmayı sürdürecektir. 

İnsanlık kültürünün öz değerleri dediğimiz yüz yıllardır incelikle işlenip, sevgiyle biriktirilmiş; duygusal, düşünsel değerler, İran Azerbaycan’ındaki Heydar Baba Köyü’ndeki yaşayış biçimine, oradan da insanlığın evrensel değerlerine akıp, o değerler bütünü içinde kendisine genişçe bir yatak oluşturuyor... 

Çünkü özlem, sevgi, yurtsama, aşk, bu şiirlerde bir kez daha en sarsıcı biçimiyle çıkıyor insanlığın karşısına. Bir kez daha anlıyorsunuz ki kimliğiniz ne olursa olsun acılar, sevinç ve özlem, aşk ve muhabbet ortak ve vazgeçilmez duygulardır… Ve konumunuz ne olursa olsun dünya “hiçlik” üzerine kuruludur. Şöyle sesleniyor şiirin bir beşliğinde Şehriyar: 

“Heyder Baba, dünya yalan dünyadı / Süleyman’dan, Nuh’dan kalan dünyadı/ Oğul doğan, derde salan dünyadı/ Her kimseye her ne verib alıbdı/ Eflatun’dan bir kuru ad kalıbdı…”

Peki kimdir dünyamızdan giderken ardında kocaman bir divan ve iki bölüm yüz yirmi beş kıtadan (beşlikten) oluşan bu yerelden yükselen evrensel ses: Şehriyar? 1906 yılında Tebriz'de doğmuş. Asıl adı Muhammed Hüseyin Behcet-i Tebrizi'dir. Şehriyar mahlasını kullanan şairin anadili Türkçe olmakla birlikte; Farsça, Arapça ve Fransızca bilmektedir. 

Çocukluk yılları avukat olan babasının da yaşadığı Hoşgenab Kasabası’nın Heyderbaba köyünde geçer. Tahran'da lise eğitimi gören Şehriyar daha sonra tıp eğitimi almaya başlar. Tip eğitiminin son sınıfından ayrılan Şehriyar, Tahran ve Tebriz'de Ziraat Bankasında çalışarak geçimini sağlar. 1934 bir diğer riayete göre 1936 yılında babasını kaybeden Şehriyar derin bir ruhsal bunalıma girer. Bu ruh halinin etkisiyle çocukluk yıllarının geçtiği Heydar Baba köyüne gelir. O yıllarda Farsça şiirler yazan Şehriyar, çevresinin telkini ve annesinin “Farsça yazdığı şiirleri anlamadığı” yönündeki sitemi, Şehriyar'ı Türkçe şiirler yazmaya yöneltir. 

Çevresi ve Annesinin bu itirazını dikkate alan Şehriyar, ‘Heyder Baba’ya selam şiiri’ni anadilinde yani Türkçe yazar. Heyder Baba köyü’nde bulunan Heyder Baba Dağı’na seslenen şair 76 kıtalık (beşlik) bu şiirinde Türkçe’yi son derece güzel ve anlaşılır bir biçimde kullanır. 
1953 yılında tamamladığı Heydar Baba’ya Selam şiirini 1954’de bastırır. Bu şiir Sovyet dönemindeki Türk soylu Cumhuriyetlerde ve Türkiye’de derin karşılık bulur. Heydar Baba'ya selam şiiri 1964 yılında Ahmet ATEŞ tarafından Türkçe’de yayınlanır.

Doktor Yusuf GEDİKLİ'de, Şehriyar'ın bütün şiirlerini bir kitapta toplar. Şair, dört yaşında okuma yazma öğrenmiş, 7 yaşında ilk dörtlüğünü yazmıştır.
1964 yılında ‘Heydar Baba’ya Selam şiiri’nin 49 beşlikten oluşan 2. Bölümünü yazar. 18 Eylül 1988’de dünyamızdan ayrılan Şehriyar, bu tarihten itibaren İran'da her 18 Eylül’ün Milli Şiir Günü olarak anılmasını sağlar. Şehriyar, Hafız ve Fuzuli’den çok etkilenir. 

Çağdaş şiirimizin önemli ustaları; Mehmet Akif, Yahya Kemal ve Tevfik Fikret’i beğenir. Hatta Türkiye’ye “hayali ziyaret”lerinden birinde şöyle seslenir bu etkili bulduğu şairlere: 

“Gelmişem nazlı hilal ülkesine/ Fikret'in ince hayal ülkesine/ Akif'in marşı yaşardıp gözlerimi/ Bahıram Yahya Kemal ülkesine...”

Bu yazıyı bitirirken, bu ünlü şiirin sizler için seçtiğim kimi beşliklerini buraya aktarmak isterim.

“Heyder Baba, ıldırımlar şakanda, 
Seller, sular şakkıldayıb akanda
Kızlar ona saf bağlayıb bakanda, 
Selam olsun şevkatize, elize, 
Menim de bir adım gelsin dilize

Heyder Baba, kehliklerin uçanda, 
Gol dibinden dovşan kalkıb, kaçanda, 
Bahçaların çiçeklenib açanda, 
Bizden de bir mümkün olsa, yâd ele, 
Açılmayan ürekleri şâd ele. 

Bayram yeli çardakları yıkanda, 
Novruz gülü, kar çiçeği çıkanda, 
Ağ bulutlar köyneklerin sıkanda, 
Bizden de bir yâd eyleyen sağ olsun, 
Derdlerimiz koy dikkelsin dağ olsun. 

Heyder Baba, gün dalıvı dağlasın, 
Üzün gülsün, bulakların ağlasın, 
Uşaklarun bir deste gül bağlasın, 
Yel gelende ver getirsin bu yana, 
Belke menim yatmış bahtım oyana. 

Heyder Baba, senin üzün ağ olsun, 
Dört bir yanın bulak olsun, bağ olsun, 
Bizden sora senin başın sağ olsun, 
Dünya kazov-kader, ölüm-itimdi, 
Dünya boyu oğulsuzdu, yetimdi. 

Heyder Baba, yolum senden keç oldu, 
Ömrüm keçdi, gelenmedim geç oldu, 
Heç bilmedim gözellerin neç oldu, 
Bilmezidim döngeler var, dönüm var, 
İtginlik var, ayrılık var, ölüm var. 

Heyder Baba, igit emek itirmez, 
Ömür geçer efsus bere bitirmez, 
Nâmerd olan ömrü başa yetirmez, 
Biz de vallah unutmarık sizleri, 
Görenmesek helâl edin bizleri

Heyder Baba, senin könlün şad olsun, 
Dünya varken ağzın dolu dad olsun, 
Senden keçen yakın olsun, yad olsun, 
Deyne menim şâir oğlum Şehriyâr, 
Bir ömürdür gam üstüne gam çalar...”