Yeniden sokaklarda olacağız

Tuğrul Keskin

Artık ne söylense biraz boş, size de öyle gelmiyor mu? Küresel kapitalizmin ekosistemimize bunca saldırısına karşın, evinden çıkmayan yüzmilyonlarca insan, artık istese de evinden çıkamıyor çünkü zerrenin de zerresi bir virüs gezegenimizi teslim aldı!

Köşe yazarları covit-19’u yazınca okumak gelmiyor içimden ama başka konulara dokunan yazarları da neredeyse kınayacağım; anlayacağınız, tuhaf bir haldeyim!

Okuduğumuz pek çok “virüs” bilgisi de abartılı aslında. Ama tek bir var gerçek; sosyal devletten vazgeçmiş bütün ülkelerin sağlık sisteminin ne kadar kırılgan olduğu!

Kuşkusuz ki insanlık bu saldırıyla da baş edecek ve yeniden evlerimizden çıkıp neşe içinde sokaklarda olacağız. Fakat bunun da karşılığı türler, ekosistemler ve insan arasındaki karmaşık bağlantıları okuyabilen bilim insanlarını ve bilimi daha çok dikkate almakta yatıyor.

Öyleyse bu hafta köşemi bir bilim insanına terk edeyim. 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan; yaşlı sağlığı ve covit’19 konusundaki çalışmalarıyla dikkat çeken Doç. Dr. Hatice Şimşek Keskin’e. Yeni bir makalesinde şunları kaydediyor:

“Ülkemizde yeni koronavirüs salgınının önlenebilmesi için enfeksiyon zincirini kırmak gereklidir. Enfeksiyon zincirini kırmak için kaynağa yani hasta kişiye, bulaş yoluna, sağlam kişiye yönelik önlemler alınmalıdır. Kaynağa yönelik olarak yönelik birinci önlem çok test yaparak hasta olanları belirlemek ve onları sağlam kişilerden ayırmaktır. İkinci önlem ise hasta olma olasılığı olanları karantina altına almaktır. Bulaş yoluna yönelik olarak el hijyeni (su ve sabunla ellerin en az 20 saniye yıkanması, su ve sabuna ulaşılamayan yerlerde 70 derecelik kolonya ya da alkol bazlı el dezenfektanlarının kullanılması); ellerin el, ağız, gözle temasının önlenmesi; sosyal mesafenin korunması (kişiler arası 2 metrelik mesafe), öksürme- hapşırma sırasında tek kullanımlık mendilin kullanılması ya da dirseğin iç kısmına öksürülmesi, kapalı ortamların sık sık havalandırılması gereklidir.

Sağlam kişiye yönelik önlemler sağlam kişileri/hasta olmayan kişileri korumaya yöneliktir. Bu süreçte sağlam kişilerin bağışıklık sisteminin güçlü olması önemlidir ve bunun için sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve fiziksel aktivite gereklidir. Yaşlılarımızın evde kalması sağlam kişiye yönelik alınması gereken önlemlerden biridir. Yaşlılarımızın evde kalmaları onların sağlığını korumak için çok önemlidir. Yaşlılarımızın kronik hastalıklarının olması ve bağışıklık sistemlerinin görece daha zayıf olması nedeniyle risk grubudur. Daha genç olup kronik hastalığı olanlar da aynı riski taşımaktadır. Bu nedenle 21 Mart’ta açıklanan yasak yaşlılarımızın yanı sıra kaç yaşında olursa olsun kronik hastalığı olanları da kapsamaktadır.

Yaşlılarımız bu hastalığa neden olan virüsün kaynağı ya da bulaştırıcısı değillerdir ve yaşlılarımızın evde kalmasıyla toplumumuz bu hastalıktan korunmuş olmaz. Eğer bu hastalığın üstesinden gelmek istiyorsak bu çemberi daha da genişletmeliyiz. Başka bir ifade ile zorunlu olarak dışarıda bulunması gerekmeyen herkes evde olmalıdır.

Bu süreçte yaşlılarımıza yani büyüklerimize yönelik yaş ayrımcılığının olağan zamanlarda bile varken şimdi daha da arttığı gözlenmektedir. (Yaş ayrımcılığı ırk ve cinsiyet ayrımcılığı gibi eyleme dönüşebilen ideoloji türüdür. İnsanların yalnızca yaşlarından dolayı farklı tavır, önyargı, hareket, eylem ve kurumsal düzenlemelere maruz kalmalarıdır.)

Herhangi bir nedenle dışarıya çıkmış olan yaşlılarımıza “yaşın kaç?” “senin ne işin var dışarıda?” deyip sorgulamak, otobüslere almamak, zor durumlarının videolarını çekip yayınlamak, alaycı ifadeler ya da yaşlıların yük olduğuna ilişkin paylaşımlarda bulunmak gibi davranış biçimleri yaş ayrımcılığı örnekleridir.

Elbette yaşlılarımızın evde olmasını gerektiren yasal bir zorunluluk var. Ancak diğer taraftan da bilelim ki Türkiye’de yaşayan yaklaşık 7.5 milyon 65 yaş ve üzeri bireyin yaklaşık 900,000’i çalışmakta 1 milyon 250 bini de yalnız yaşamakta. Bu sayı içinde her ikisi de 65 yaş ve üzerinde olup yalnızca ikisi yaşayan yaşlılarımız bulunmamaktadır. Bu nedenle sokağa çıkmak zorunda kalan yaşlılarımızı anlamaya çalışmak, nasıl yardımcı olabileceğimizi sormak, yol göstermek, destek olmak ve neden evlerinde olmaları gerektiğine ilişkin bilgi vermek önemlidir.

Diğer taraftan evde olan yaşlılarımızın yapabileceklerine ya da onlar için yapabileceklerimize de bir göz atarsak;

Yaşlılarımızın evde kalmasını sağlayarak yeni koronavirüsten korunduğu düşünülmemelidir. Onlarla birlikte yaşayan ve dışarıda olan ya da olması gerekenlerin hasta olabileceği ve riski eve getirebilecekleri bilinmelidir. Böyle bir durumda ayakkabılar dışarıda bırakılıp, kıyafetler bir odada çıkarılıp, eller iyice yıkanmadan yaşlılarımızla bir araya gelinmemelidir. Ayrıca evde de sosyal mesafe korunmalıdır. Dışarıdan da ziyaretçi kabul edilmemelidir.

Yaşlılarımız evlerinde fiziksel olarak aktif olmalılardır. Bahçesi olanlar sosyal mesafelerini koruyarak bahçede, olmayanlar evlerinde günde birkaç kez 5-10 dakikalık yürüyüşler yapabilirler. Belki televizyonlarda “hareket vakti” hatırlatması yapılarak gerçekten bu alanda uzman kişiler tarafından yaşlılarımıza yönelik evde güvenli egzersiz yöntemleri gösterilebilir.

Bu süreçte sağlıklı beslenme koşullarının sürdürülmesi önemlidir. Yaşlılarımız her zamanki sağlıklı/ dengeli beslenme kurallarını uygulamalı, öğünlerine dikkat etmelilerdir. Normalde kendi hekimlerinin önerisi ne ise onu uygulamaları, normalde almadıkları ilaç ya da benzeri takviyeleri salt birileri öneriyor diye almamaları gereklidir.

Burada sosyal desteğin varlığı yani bir gereksinimi olduğunda yaşlımızın ulaşabileceği birinin olması çok önemlidir. Bu desteği yaşlılarımızın yakınları, komşuları sosyal mesafeye dikkat ederek sağlayabilir. Sosyal desteği olmayanlarla gıdaya erişimde parasal zorluk yaşayanlar için hem alışverişlerinin yapılması hem de gıda temininde yerel yönetimler destek olabilir. Şu anda buna ilişkin destekler olduğunu biliyoruz. Bu destekler yaygınlaştırılmalı ve yaşlılarımızın yakınları, komşuları tarafından ve televizyonlar vb aracılığıyla destek veren kurumların telefonları yaşlılarımıza iletilmelidir.

Yaşlılarımızın her zaman olduğu gibi bu süreçte de ilaçlarını düzenli kullanmaları çok önemlidir. İlaçları biterse bir yakınları ya da tanıdıkları aracılığıyla raporlu ilaçlarını reçetesiz olarak eczanelerden (1 aylık olarak) temin edebilirler. Ayrıca rapor süresi mart ayında bitenlerin rapor sürelerinin haziran ayına kadar uzatıldığı da bilinmelidir.

Herhangi bir sağlık sorunu yaşayanlar sağlık kurumuna gelmeye çalışmamalı, aile hekimine/ takip eden hekimine ulaşmalı ya da acil durumlarda 112’yi aramalıdır.

Dışarıya çıkmak zorunda kalan yaşlılar ya da kronik hastalığı olanlar 155, 156 no’lu telefonları arayarak destek alabilirler.

Evdeki günlük işlerin ve aktivitelerin sürdürülmesi, bu dönemin evde, hoşlanılan ama yapmaya fırsat bulunamayan aktiviteler için fırsat olarak görülmesi rahatlatıcı olabilir. Bu sürecin geçeceğini biliyoruz ve bu süreçte televizyonlardan ya da sosyal medyadan sürekli yeni korona virüse ilişkin haberleri takip etmekten uzak durulmalı, güvenilir olmayan kaynakların haberleri dikkate alınmamalıdır. Yaşlılarımızla her gün telefonla mümkünse görüntülü olarak haberleşilmelidir. Haberleşmeler sırasında onlara sürekli uyarılarda bulunmak yerine nasıl olduklarını, kendilerini nasıl hissettiklerini, onların bizim için çok değerli olduğu dile getirilmelidir. Bu sırada yaşadığımız zor durumu kullanan pek çok dolandırıcı ya da dolandırıcılık yöntemi ile karşılaşılmaktadır. Bu konuda da dikkatli olunmalıdır.

Son olarak şunu söylemek isterim ki bu dünyada yaşayan her birey biriciktir. Toplumumuzdaki hiçbir birey vazgeçilebilir değildir.

Kaybettiğimiz bir kişi hangi yaşta olursa olsun başta ailesi sonra toplumumuz için bir değerdir ve değerlidir. Yaşlılarımız birikimleriyle, anılarıyla her birimizin, toplumumuzun hafızasıdır, geçmişimizdir, geleceğimizdir.

Hepimiz yeni koronavirüse ilişkin belirtilen kurallara uyalım ve birbirimize destek olalım.”