Cumhurbaşkanı Erdoğanın Washingtonda bol miktarda boş zamanı var.
Her zaman uçağına aldığı gazetecilerle birlikte mutlaka Basın Müzesini (Newseum) görmeli.
Dünyanın ilk haber müzesiyle ilgili kısaca bilgi vereyim.
Amerikan Kongre binası ile Beyaz Saray arasında bulunuyor.
Halka ve siyasetçilere basın ve ifade özgürlüğünün önemini hatırlatmayı amaçlıyor.
Duvarda dev harflerle Amerikan Anayasasının ilk maddesinde yer alan din, İfade, basın ve protesto özgürlüklerinin güvence altına alındığı yazıyor.
Newseumda büyük bir dünya basın özgürlüğü haritası yer alıyor.
Türkiyede basının ne kadar özgür olduğunu görebilirler.
Haber müzesinde 1837den bu yana görev sırasında hayatını kaybeden ya da faili meçhul cinayete kurban giden gazeteciler anısına bir de anıt var.
Türk gazetecilerin adları da yer alıyor.
Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Metin Göktepe sadece bir kaçı..
Gazeteciler anıtı basın özgürlüğünün pahalı bir bedeli olabileceğini de hatırlatıyor.
Washingtona gelen devlet ya da hükümet başkanları en etkili mesajlarını ABD medya aracılığıyla verir.
Siyasetçilere, finans çevrelerine, kamuoyuna yani en etkili kesimlere medya aracılığıyla ulaşır.
Medyanın ilgisi en az yönetim kadar hatta daha da önemlidir. Çünkü medya yönetimi de etkiler.
Washington Post, New York Times gibi gazeteler Kongre üyelerinin sabah kahvelerini içerken baktığı olmazsa olmazıdır.
Finans çevreleri güne Wall Street Journal gazetesiyle başlar.
Gazetelerin ünlü köşe yazarları bir süredir benzetme yerindeyse Erdoğanı bombalıyor.
Son zamanlarda hiç bir dünya lideri Erdoğan kadar basının hedefinde olmadı.
Erdoğan adı yorum sayfalarından eksik olmuyor.
Bir zamanlar Erdoğanı yere göğe sığdıramayan yazarlar sert biçimde eleştiriyor.
Erdoğanın programında basınla ilgili bir şey görünmüyor.
Amerikan Medyası geçmiş yıllarda olduğu gibi mutlaka mülakat yapmak istemiştir.
Hiç bir Amerikalı gazetecinin eline soru tutuşturamazsın.
O nedenle Türk tarafının cevabı olumsuz olmuştur.
30 yıldan fazla süredir ABDde gazetecilik yapıyorum.
ABDye yapılan ziyaretleri gözlemledim.
Yıllarca Beyaz saray ve Dışişlerinde basın brifinglerini izledim.
Bazı liderler insana gurur veriyor, bazıları da yüzünü kızartıyor.
İsmet İnönünün Başkan Johnsona yazdığı tarihi mektup siyaset tarihimizin gururu olmuştur.
Bülent Ecevitin Birleşmiş Milletlerde yaptığı konuşmayı hatırlıyorum.
ABD Başkanı Carter ve Dünya liderleri ayakta alkışlamıştı.
NATOnun 50nci yıldönümünde Başkan Clintonın Süleyman Demirele birlikte yürürken gösterdiği saygı Amerikan basınına haber oldu.
Kaç gündür Amerikan basınında gurur kırıcı haberler çıkıyor.
Başkan Obamanın randevu vermediği yazılıyor.
Gazeteler, Obamaya görüşme diyor.
Mektuplar yayınlanıyor.
Beyaz Saray basın brifinglerinde başka konu yokmuş gibi bu tartışılıyor.
Obama olmadı Biden verelim komiklikleri yapılıyor.
Bu ne Ya