Bu hafta Tokyo haftası... Bir taraftan geleneklerini sürdürürken diğer taraftan günceli yakalayabilmiş,teknolojinin nimetlerinden yararlanırken, geçmişin egzotik izlerini de katmanlarında barındırabilen bir ülkenin başkentidirTokyo… Tokyo’da nereye gidilir? En iyi suşicisi nerededir? Tokyo’nun ünlü tapınakları nereleridir? Bu konularda yazılmış pek çok tursitik yazı bulabilirsiniz. Ben sizlere Tokyo’nun gençlerinden, trendy alışveriş merkezlerinden ve caddelerinden, gençlerin yemeye doyamadığı yemeklerinden, eskimeyen modalarından ve insanlarından bahsedeceğim. Şehre adım atar atmaz japon halkının nezaketi ve güleryüzü ile samimiyet kuruyor Tokyo ziyaretçileriyle . Ülkenin para birimi için değişim yaptığımız noktada armağan edilen küçük origamileri alınca , uzun süren yolculuğun yorgunluğumu unutup, şehir merkezine doğru bir tebessümle uğurlanıyorum.
Shibuya Şehrin en önemli alışveriş noktalarından biri olan Shibuya’dan başlıyoruz gezmeye. Bu bölgede Forever 21, H&M, Zara, Bershka gibi Türkiye’den veya Avrupa şehirlerinden alışık olduğumuz pek çok mağaza caddelerde konumlanmış durumda. Bunun dışında AVM’ler var, bunların en önemlisi Shibuya 109. Gençler arasında çok popüler olan bu çok katlı AVM Shibuya’nın merkezinde bayan ve erkek için iki ayrı binada hizmet veriyor. Buradaki mağazalarda hem dünya modasını yansıtan hem de ülkenin eskimeyen moda detaylarını taşıyan parçalar bulmak mümkün. Bayanlar için olan binada aşağıya doğru inen iki kat ayakkabıya ayrılmış. AVM o kadar büyük ki, alt katlara inmeden bir gününüzü rahatça geçirebilirsiniz ve aşağıdaki ayakkabıları görmeye ayıracak zamanınız kalmayabilir.Eğer ayakkabı sizin için daha önemliyse gezmeye aşağıdan başlayabilirsiniz.
Bu AVM’deki mağazalar daha çok genç kesime ve casual giyinen orta yaşa hitap ediyor. Hem moda kıyafetleri, hem rocker hem punkçı ürünler satan mağazaları bir arada bulabileceğiniz bir yer burası. Hatta uzaktan baktığınızda şekerciye benzeyen ve içerisindeki kıyafetleri denediğinizde kendinizi bir masaldan çıkmış gibi hissedebileceğiniz şahsına münhasır pespembe mağazalar var. Bu mağazalardaki satış görevlisi kızlar, pembenin tonlarında kat kat etekler ve bluzlar giyiyor, bembeyaz pudraladıkları yüzlerine pembe allık ve rujlar kullanarak masalsı bir atmosfer yaratıyorlar.
Japonlar için modası eskimeyen ponponlu, kurdelalı kısa çoraplardan satan mağazaları, iç çamaşırı mağazalarını ve japonlar için çok önemli olan tırnak süslemeleri yaptırabileceğiniz bir salonu da bu AVM içerisinde bulabilrisiniz. Eğer yeterince zamanınız varsa bir günüzü mutlaka buraya ayırmalısınız.
Yorulduğunuzda bir kahve molası için en üste kattaki cafelerden birini tercih edebilirsiniz. Yemek konusunda iletişim çok kolay değil, pek çok yerde İngilizce bilen personel yok, ancak neredeyse tüm yemeklerin gerçek gibi görünen plastik maketlerini restoran girişlerinde sergiledikleri için oradan seçim yapmanız kolay olacaktır. Bu maketler o kadar başarılı ki, ilk anda gerçek sanılabiliyor. Japonya’da restoran girişlerinde tüm menüyü maketlerle sergilemek çok moda, bu sipariş vermemizi oldukça kolaylaştırdı.
Buraya kadar gelmişken bu bölgedeki cadde mağazalarını, nasılsa Türkiye’de var diye gezmemezlik etmeyin derim, bu mağazaların çoğu bölge için özel koleksiyonlar hazırlıyor. Çok sevdiğiniz bir markadan,arkadaşlarınızın hiç birisinde olmayan muhteşem bir parça bulma ihtimaliniz çok yüksek! Yerel markaların çoğunda ürünler S ve M olarak iki beden olarak satılıyor,buna ne yazık ki ayakkabılar da dahil. Bazı modellerde ise tek beden… Diğer taraftan ölçülerin tam bir standardı yok, bir mağazada denediğiniz olmazken diğerindeki olabiliyor.
“Niko and...” bir japon markası, konsept bir mağaza. Kendi markasının dışında birkaç markaya daha yer vermiş bünyesinde. Açılmış kocaman kapılarının önündeki taze çiçeklerle dolu bir masa ile karşılıyor mağaza bizi, sola döndüğümüzde gördüğümüz uzun masalar keyifle kahvemizi içememiz için çok ferah bir şekilde tasarlanmış. Girişte bizi karşılayan çiçekli masanın arkasından geniş bir merdiven üst kata çıkıyor. Merdivenin hemen sağında japonların ünlü robotu Pepper sorularımızı cevaplamak için bizi bekliyor. Malesef bizim robot ingilizce bilmediği için anlaşamıyoruz. Bu robot buralarda çok ünlü... Mağazadaki tüm ürünlerin özenle seçilmiş, giydiğinizde kendinizi özel hissettiyor. Mağazayı o kadar çok sevdim ki Niko’yla tanışmak istedim. Kasiyer kız gülümseyerek Niko’nun sandığım gibi bir kişi olmadığını açıkladı.. Niko, smile yani gülümsemek demekmiş;yani mağazanın adı;nın Türkçe karşılığıyaklaşık olarak şuna denk geliyor; gülümse ve... Bir isim bir mağazaya bu kadar yakışabilir diye düşündüm, daha çok sevdim ve tekrar ziyaret listeme ekleyerek ayrıldım.
Harajukudaki Tokyu Plaza’ya ulaştığınızda sizi bekleyen üç önemli bölge var; birincisi;Tokyo plazayı içerisinde alan ada;Harajuku caddesine kadar uzanıyor. İkincisi Shibuya tarafında bulunan ada;Jinguame’ye doğru uzanıyor ve Tokyo plazayı sırtımıza aldığımızda tam karışımızda kalan Meiiji tapınağına doğru giden ada. Tokyo plazanın bir tarafındaki caddede Louis Vuitton, Burbery gibi mağazalar sıralanırken, diğer tarafındaki caddede ise Sibuyadaki cadde mağazalarının biraz daha büyük metrekareleri sıralanıyor.
Bir ve ikinci adaların arka sokaklarına girdiğimizde küçük tasarım mağazaları, butikler ve vintage butiklerle karşılaşıyoruz. Bu bölgedeki mağazaların dekorasyonlarının her birinin ayrı bir güzel olduğunu söyleyebilirim. Yaratıcılıklarına saygı duymamak mümkün değil.
Tokyo plaza içerisinde yerel markalar ve bazı japon tasarımcı markaları var. Özellikle son katının yarısını kaplayacak büyüklükte kırtasiye benzeri hediyelik eşyaların satıldığı bir alan var. Küçük şirin paketlerde kutulanmış japon çayları, chopstick adı verilen yemek yemede kullanılan uzun çubukları, ahşap ve porselen hediyelikleri burada bulabilirsiniz. Eğer çok etnik birşeyler aramıyorsanız, dönerken arkadaşlarıma ne hediye almalıyım sorunuzun cevabını bu katta bulabilirsiniz. Ayrıca AVM içerisinde kişiye özel kimono diken bir butik de bulunuyor.
Tokyo plazanın karşısında Meiji tapınağına doğru uzanan caddede daha çok restoranlar var. Çok ucuz ve çişitli ürünlerin satıldığı mağazaları görebilmek için Harajuku caddesi karşısında kalan ara sokaklardan ilerlemek gerekiyor. Tursitik alışveriş yapmak isterseniz bu bölgenin sonundaki Meiji tapınağına yakın bölgeye doğru ilerlemelisiniz. Rotamızı başka bir bölge olan Shinjukuya çeviriyoruz. Burayı özel yapan önemli tasarımcı markalarının da olduğu Isakhan. Burada ünlü tasarımcıların son koleksiyonlarını bulabilir, sezon sonunda açılan özel alanda ise bu kaliteli ürünlere çok uygun fiyatlara sahip olabilirsiniz. Ayrıca AVM’nin en alt katında ülkeye özgü pek çok lezzeti bulabileceğiniz çeşitli standların yer aldığı bir gıda satış alanı bulunuyor. Burada yemek yemek mümkün değil, alıp dışarıda yemeniz gerekiyor, ancak her şey taze ve oldukça lezzetli.
Giyim alışverişimizi burada sonlandırıp, mutfak alışverişi için Kappabashi’ye gidiyoruz. Ünlü japon bıçakları ve evde kendi yapacağınız Ramenleri japon usulü sergileyebileceğiniz porselen ve toprak kapları bulabileceğimiz adres; Kappabashi kitchen market. Bu bölgedeki dükkanların çoğu Pazar günleri kapalı olduğundan, seçeneklerinizi arttırmak için haftanın diğer günlerini tercih etmelisiniz. Burada ünlü şef Wicky Priyan’ın da bıçaklarını aldığı mağazayı burada bulabilrisiniz. Bıçak ustası işine çok hakim; siz konunuza hakim olun, bıçakta ne istediğinizi bilin yeter, size en uygun seçenekleri hızlıca sunuyor usta ve bir müşteri ile işini bitirmeden diğerine geçmiyor.
Aynı bölgede pek çok porselenci ile karşılacaşacaksınız. Eğer ince ve japon el işi porselenler satın almak isterseniz bir fincan ve tabağının fiyatı 80-150 dolar arasında.Takım olarak almak isterseniz 600 doları gözden çıkarmalısınız. Ülkeye özgü ramenlerin sunulduğu kapların tanesini yaklaşık 10 dolardan başlayan fiyatlar ile yine bu bölgede bulabilrisiniz. Kichiro usta buradaki mağazalrdan birini işletiyor. Kendisinden birkaç hatıra alıyoruz, işini aşkla yapan insanların yapabileceği gibi ürünlerini öyle güzel paketliyor ki, eve gelene kadar sapasağlam geliyor. Yeterli zamanınız varsa buradan bir önceki durakta inip Pandaların bulunduğu parkta keyifli zaman geçirebilirsiniz.
Japonlar ne için sıra bekliyor? Tokyo’da sırada beklemek çok olağan. Hatta o kadar olağan ki, kaldırımlara iki tarafı ahşaplarla kapatılmış sırada bekleme alanları yapılmış. Sevdikleri her şey için sıraya girip sabırla bekleyebiliyor japonlar. Bunu yaparken de birbirlerine çok saygılılar. Eğer gelip önlerine geçerseniz hiç beklemediğiniz tepkiyle karşılaşabilirsiniz. Bir köşeyi döndüğünüzde sevdiği video oyununun yeni versiyonu için sırada gördüğünüz 100 kişi sizi şaşırtmasın,kalabalığın devamı yolu kapatmamak için ilerideki kaldırımda hazırlanmış bekleme alanında sırasını bekliyor. Öndeki sıra azaldıkça bir görevli yeni bir grubu buraya getiriyor.
Buz gibi havada sokakta elinde kocaman dondurma yiyen kızlarla karşılaşıyorum. Hem canım istiyor hem korkuyorum hasta olmaktan. Biraz ileride yeni bir kuyrukla karşılaşıyorum. Dondurma sandığım şeyin krep olduğunu anlıyorum. Tam olarak bildiğimiz gibi değil, daha ince bir krepten yapılan ve kocaman bir karton külahın içinde servis edilen bu kreplerin satıldığı dükkanlar genelde şeker pembesi ve önünde her zaman sıra var. Bu krepler gençler arasında çok popüler, hemen hemen her gençkız bunlardan alabilmek için sıraya giriyor.
Önünde gençlerin sıra oluşturduğu diğer moda yiyeceklerden biri de ekmek arası ıstakoz. Amrekialı Luke’s Lobster markasından almaksa oldukça havalı. İki metre uzunluğundaki dükkanın önünde yaklaşık yirmi metrelik bekleme alanı yapılmış.
Ellerindeki kocaman ekmeği iştahla ısıran gençkızlar dönüp birkaç kez bakmanıza, dayanamayıp “ne yiyip de bu kadar güzel olabiliyorlar” fikrine kapılıp sıraya girmenize sebep olabilir. Kabuklu böcek sevmiyorsanız , biraz ileride çok güzel ramenciler var.
Diğer bir süpriz kuyruk biraz ileride bekliyor beni; Gong Cha.bir çeşit çay kuyruğu. Türkiyedeki bazı kahvecilerde görmeye alışkın olduğumuz sırayı burada çay sırasında görmek beni biraz şaşırtıyor. Sorduğumda bir çin çayı olduğunu öğreniyorum. Çayı alanlar içerken tabelanın önünde ellerinde bardakları ile fotoğraf çekilip sosyal medyada paylaşıyor. Anlayacağınız bu çayı içmek de çok havalı! Ben de alıp deniyorum bir tane. Denemeye değer. Biraz da Tokyo’nun sokak modasından bahsedelim. Sokaklar cıvıl cıvıl, Tokyoluların çok cesur olduklarını söyleyebilrim. Geceleri dört-beş derecelerde olan ve bazen eksilere düşen , ara ara serin esen okyanus havasına rağmen kalın ve kürklü ceketlerinin altına kısacık jean şortlarını giyip gece gezmelerine çıkıyorlar. Gençkızlar için çorapsız kısa etekler, elbiseler ve şortlar çok moda. Üşümüyorlar, üşüyorlarsa da hiç belli etmiyorlar. Kışa ve soğuğa aldırmadan yırtık jeanler, ve bembeyaz pantolonları ile Tokyo sokaklarında dolaşıyor gençler.
Açık ayakkabılarına kontrast renkte kısa ponponlu ya da kurdelalı çoraplar giymek, sokak modasının vazgeçilmezi. Tırnaklara yapılan taşlı süslemeler gelenksel olmasına rağmen popülerliğini hala koruyor. Herkesin tarzına göre değişen, daha abartılı ya da sade olabilen bu tırnak süslemeleri japonların eskimeyen modası. Eskimeyen bir diğer modası ise, önünde kocaman fiyonklar yaparak bağlanan gömlekler,elbiseler, kabanlar, kolyeler... Kısacası önünde kocaman fiyonk olan herşey japonların her zaman modası. Japon erkeklerinin de kızlarından eksik bir yanı yok. Oldukça cesur bir giyim tarzına sahip olduklarını söyleyebilrizm. Crop pantolonları, kürklü ceketleri, beyaz jeanleri, paramparça pantolonları giymek japon erkekleri için korkutucu değil, aksine popüler. Kolunda çantasını salına salına taşıyan maskülen erkekleri görünce, sevgilisinin çantasını kısa bir süre elinde tutarken rahatsızlığı her halinden belli olan erkeklerimizi düşünüp gülümsemeden edemedim.
Yazımı bitirmeden önce faydası olacağını düşündüğüm bir kaç gözlemimi paylaşmak istiyorum. *Japonlar size bir şey verilirken iki elleri ile tutarak veriyorlar, sizden de bu şekilde almanızı bekliyorlar, bu karşınızdakine saygınızı gösteriyormuş.
*Tokyo’da musluk suyu içiliyor,su isterseniz bardakta buzlu olarak getiriyorlar, şişede su çok az yer dışında satılmıyor. * Bir restorana girdiğinizde sıcak ıslak havlu getiriyorlar. Elimizi bununla silebilir, yemek sırasında gerekirse kullanabiliyoruz.
* Prizleri ingiliz tipi olduğundan kendi adaptörümüzü çevirici olmadan kullanamıyrouz. *Teknoloji çok ilerlemiş olmasına rağmen pek çok cafede wi-fi yok.
*Acele etmeyi sevmiyorlar, sakin olun, yavaş yavaş anlatın,işaret dilini seviyorlar. Her hayır dediklerinde kolları ile çarpı işareti yapıyorlar. *Sakura festivali Mart ayı sonlarındaymış, o dönemde giderseniz efsanevi bahar dallarını da görme fırsatınız olur.
*“Arigato” teşekkür etmek anlamına geliyor, sık sık kullanıyorlar, siz de kullanın mutlu oluyorlar. Japonyanın en güzel modasına gelince, herkese güleryüzlü davranmak,gülümsemek ve unuttuğunda tekrar gülümsemek. Siz metro biletinizi kaybettikten sonra bulup geri götürdüğünüzde, paranızı size iade ettiğine sizden fazla sevinen birhalk japonlar. Onları sevmeden dönmek mümkün değil. Bu nezaket, moda ve yemek cennetine tekrar gelmek üzere kendime söz vererek ayrılırken, geldiğimde origami hediye ettikleri noktada, bir çanta hediye ederek uğurladılar beni. Umarım gidip bu keyifli şehri siz de deneyimlersiniz. Haftaya önceki haftalarda söz verdiğim konu geliyor; en moda zayıflama yöntemleri... Meraklısına: “Okayiyamaşikakombamba”diye bir sözcük bütünü yok ama kombamba iyi akşamlar demek.