Editörlerimizin seçkisinde edebiyattan tarihe, inceleme-araştırma kitaplarından politik eserlere ve hatıra kitaplarına kadar pek çok türde okunmaya değer kitaplar ve yayınevlerinin okurlarla buluşturdukları yeni eserler yer alıyor.
YENİ ÇIKANLAR
Ilya Kaminsky SAĞIR CUMHURİYET Harfa Yayınları “Sağırlar sessizliğe inanmaz. Sessizlik, işitenlerin icadıdır.” Sağır Cumhuriyet, şiirlerle kurulmuş bir tiyatro oyunu gibi okuduğumuz bir mesel. Rus asıllı Amerikalı şair Ilya Kaminsky, üzerinde on beş yıl çalıştığı bu benzersiz kitapta işgal altındaki bir ülkede yaşananların hikâyesini anlatırken şiddet ve baskı karşısındaki sessizliğimiz, sessizliğin türleri, sessiz bırakılmakla sessiz kalmaya karar vermek arasındaki fark üzerine düşünüyor. Kuşatılmış bir kasaba (Vasenka), kasaba meydanında askerlerin vurup öldürdüğü sağır bir çocuk (Petya) ve çocuğu öldüren silah patladığı anda sağırlaşan kasaba halkı. Çocuğun ölümünün ardından kasabaya çöken sessizlikte, sağır halk işaret diliyle bir direniş örgütlemeye başlıyor. Bir taraftan da ilk çocuklarını bekleyen Alfonso-Sonya çiftiyle kasabadaki kukla tiyatrosunun sahibesi Galya Ana’nın hikâyelerini takip ediyoruz. Askerler sağırlığı “salgın hastalık” ilan ediyor, Galya’nın kuklacılarıysa gündüzleri Vasenkalılara işaret dilini öğretip geceleri usulca askerleri öldürüyor. Ama Sağır Cumhuriyet sadece bir ağıt değil, aynı zamanda ümide, direnmeye, yaşama sevincine yazılmış coşkulu bir methiye. Tek bir şiir geleneğinden beslenmediği gibi tek bir duygudan da beslenmeyen Kaminsky, acıyla, şiddetle ve baskıyla beklenmedik, heyecan verici başa çıkma yolları hayal ediyor. 112 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/sagir-cumhuriyet/
Max Weber SOSYOLOJİ DİSİPLİNİN DOĞUŞU Çeviren: Olcay Ersarıoğlu Gece Kitaplığı Sosyoloji yönteminin sadece bu metodolojik varsayımlarda olduğu ve başka hiçbir şekilde ‘yorumlayıcı’ ve “rasyonalist”, methodlarda görülmediğidir. Bu yöntemi sosyoloji ile ilgili herhangi bir Rasyonalist-Akılcı önyargıyı ifade ediyor olarak görmek elbette oldukça yanlıştır. Bu durum sadece metodolojik bir araçtır ve bu nedenle, yaşamın gerçekte rasyonel mülahazalar tarafından yönetildiğine dair herhangi bir inancı ifade ediyormuş gibi ele alınmamalıdır. Fiili davranışın, amaçlarla ilgili mantıklı rasyonel müzakereye tabi olup olmadığı sorusuna gelince, söyleyecek hiçbir şeyi yoktur. Yanlış yerlerde rasyonalist-akılcı yorumların önerilme riskinin her zaman olduğu kuşkusuz inkar edilemez. Tüm deneyimler de maalesef bunu doğrulamaktadır. 102 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/sosyoloji-disiplinin-dogusu/
Behrooz Ghamari TAHRAN 1979 Ekber’i Hatırlamak Çeviren: Kıvanç Dündar 31 Aralık 1984 günü, sabah saat 7.30’da öldüm. Mecazi değil, gerçekten de varoluş anlamında söylüyorum. İşte tam o anda bir kâğıt parçasının, yani tahliye emrinin, altına gönülsüzce atılan bir imza ile bambaşka bir dünyaya doğru adım attım. Gözbağımın altından bulanık bulanık gördüğüm satırlar, tıbbi sebeplerle şartlı tahliye edildiğimi ve gardiyanın çok açık bir şekilde anlattığı üzere, bedenimin kimlik tespiti için hapishaneye geri getirildiğini söylüyordu. O gün, sabahın o erken vaktinde öldüğümün farkına varmam birkaç yılımı aldı. Bu durumun, sağ kalmanın verdiği suçluluk duygusu ya da hayatın sıradan bayağılığının ağırlığı ile hiçbir alakası yoktu. Kişiliğimi, benliğimi ardımda bırakmıştım; onu nasıl geri alacağımı da bilmiyordum. Ekber’i Hatırlamak, 1979 İran Devrimi’nin ardından yaşanan çalkantılı dönemde, Tahran’daki korkunç Ev Hapishanesi’nde, koğuşlarında idam edilmeyi bekleyen bir grup insanın öykülerini anlatıyor. Çoğu daha sonra infaz edilen siyasi mahkûmların arasındaki ilişkileri, hatıralarını ve iç dünyalarını aktarıyor. Açık yürekli yaklaşımını mizahla harmanlayan Ekber’in gözünden hatıraların birbirine eklenerek anlatıldığı hikâyeler, okura siyasi mücadelenin, yaşanan olayların aktarılmasının ötesinde kaybedenler tarafından yazılan alternatif bir tarih de sunuyor. Ekber’i Hatırlamak, kahramanlık methiyeleri düzmüyor, sadece çekilen acılar ve ödenen bedelleri de anlatmıyor; ölümün kaçınılmaz olduğu bir dünyada hayatın nasıl yaşandığını çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Dokunaklı bir mizahla işlenen, yoldaşlık ve hatıralar üzerine çok etkileyici bir kitap... 304 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/tahran-1979/
Patti Smith MAYMUN YILI Çeviren: Seda Ersavcı Domingo Yayınları National Book Award sahibi Çoluk Çocuk ve M Treni’nin yazarından, düşler ile gerçekleri unutulmaz bir yılın panoramasında iç içe geçiren, insanın içine işleyen bir kitap. Patti Smith, San Francisco’nun efsanevi konser salonu Fillmore’daki yeni yıl konserlerinin ardından, kendini Santa Cruz sahilinde aylaklık yaparken bulur. Tek başına dolaşacağı bir yılın eşiğindedir. Bir sebep ya da süreyle kısıtlanmadan, kendi harikalar diyarına götürür bizi. Bir plandan çok polaroid kamerası ve tabelalar vardır burada. Şubat ayında, gerçeküstü bir ay yılının başlamasıyla, beklenmedik değişiklikler olacak, ortalık karışacak ve keder kaçınılmaz hale gelecektir. Bir yabancının dediği gibi, “Her şey mümkün. Ne de olsa bu yıl Maymun Yılı.” Sürekli keşfeden, düşünen, yazan, müzmin meraklı Smith için maymun yılı, yaşamın girdabındaki değişimlerle –verilen kayıplar, ilerleyen yaş ve Amerika’nın dramatik siyasi iklimi– bir dönüm noktası olacaktır. Smith’in kendine has polaroidleriyle süslenen, sürükleyici, zarif ve çoğu zaman da nüktedan bir kitap Maymun Yılı; içinde yaşadığımız çalkantılı günler için adeta bir mihenk taşı. “Hayaller, sevgi ve kırık dökük gerçeklerin tamiri üzerine senfonik bir keşif.” Maria Popova, Brain Pickings “Sihirli.” Guardian “Muhteşem.” New York Times 240 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/maymun-yili/
Julio Cortazar EDEBİYAT DERSLERİ Berkeley-1980 Çeviren: Süleyman Doğru Everest Yayınları Julio Cortázar’ın Edebiyat Dersleri, Borges’in, Calvino’nun, Nabokov’un meşhur edebiyat dersleriyle birlikte anılmayı kesinlikle hak eden; yazarı, yazma eylemini, Latin Amerika edebiyatını, dünya edebiyatını anlamak açısından paha biçilmez bir belge. Sekiz dersten oluşan Edebiyat Dersleri’nde, fantastik öyküdeki zaman ve kader unsurlarından gerçekçi öykünün sınırlarına, edebiyattaki müzikalite, mizah, oyun ve erotizm gibi başlıklardan Seksek’in yazımına kadar birçok ayrıntı, ipucu ve dilin tuzaklarından kaçma yöntemleri ilk ağızdan aktarılıyor. 1980 sonbaharında, Kaliforniya Üniversitesi’nde verdiği derslerin bu on üç saatlik dökümünü okurken şunu düşünebilirsiniz: Dünyanın en az bilgiçlik taslayan hocası… Julio Cortázar olabilir mi? 336 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/edebiyat-dersleri-5/
Kolektif GELECEĞE DOKUNAN ANNELER Çocuklukta Duygusal İhmal Fark Etme, Tanıma, Önleme Epsilon Yayınevi “Projemiz Hayat Derneği” tarafından yürütülen “Geleceğe Dokunan Anneler Projesi”, “duygusal ihmal” konusuna anneler eliyle dikkat çekilmesi ve gelecek nesillerin güçlendirilmesini hedefliyor. Amaç duygusal ihmalin gelecekte yol açabileceği olumsuz davranış kalıplarını egellemek. Çünkü sağlıklı bir aile ve toplum yapısı oluşturmak, mutlu geçirilmiş bir çocukluk dönemiyle mümkün olabilir.
- Duygusal ihmal ve istismar nedir? • Çocuğunuzun duygusal olarak istismara uğradığını nasıl fark edersiniz? • “Yemedim yedirdim, içmedim içirdim...” demek yeterli mi? “ • “Mükemmel anne-baba” olmak zorunda mısınız? • Doğru kuralları nasıl koyarsınız? • Ölüm, ayrılık, boşanma gibi kaygı oluşturacak durumlarla nasıl başa çıkarsınız? • Bir bebeği duygusal olarak ihmal etmek mümkün mü?
“Mükemmel” olmak isteyen anne-babalara her şeye farklı bir açıdanm bakmalarını öğütleyen bu kitapta, çocukla doğum anından itibaren başlayan iletişim sürecini adım adım takip edecek, vaka analizleriyle ebeveynlerin nerede hata yaptığına şahit olacaksınız. “Geleceğe Dokunan Anneler Projesi”nin gayretiyle bir kitap hâline gelen tüm bu bilgi ve araştırmalar, çocukların “duygusal ihmal”den uzak büyüyüp sağlıklı bireyler hâline gelebilmesi için hazırlanmıştır. Başucunuzdaki yerini bulmasını dileriz. Bir türkü vardı, babaannem söylerdi; “Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı,İçinde salınan yâr olmayınca...” Aileleri tarafından en iyi şekilde bakılmış, hatta herkesten daha özenle büyütülmüş de olsalar duygusal olarak yalnız bırakılmış, bir insanın en büyük ihtiyacı olan duygu alışverişinden, karşılıklı sohbetlerden mahrum kalmış, ailelerinin dinlemediği, vakit geçirmediği, oyun oynamadığı, varlığı görülüp fark edilmeyen, korkularını, sevinçlerini, hayallerini anlatmasına izin verilmeyen, yani aileleriyle duygusal paylaşımda bulunmayan çocuklara, türküdeki yâr bir türlü gelmez. - Dr. Gülseren Budayıcıoğlu 184 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/gelecege-dokunan-anneler/
Gustava Flaubert BOUVARD VE PECUCHET Çeviren: Fatih Yücel Everest Yayınları Bouvard ve Pécuchet, 1838 senesinin sıcak bir yaz günü, Paris’te, Saint-Martin Kanalı’nın kenarında aynı banka otururlar. Şapkalarının içine isimlerini yazmışlardır, ikisi de memur ve kırk yedi yaşındadır, biri dul diğeriyse hiç evlenmemiştir, bütün gün yazıyla, kopya etmeyle meşgul olmaktadırlar. İşlerinden bıkmışlardır; maddi imkânsızlıklar ve zaman darlığı sebebiyle istediklerini yapamamaktan yakınmaktadırlar. Benzerlikleriyle beraber farklı yönleri ve eksiklikleriyle birbirlerine yaklaşırlar, yakın arkadaş olurlar. Bouvard’ın amcası zannettiği babasının ölümü üzerine yüklü bir mirasa konarlar ve asıl maceraları burada başlar. Bir çiftlik satın alır ve yeni hayatlarına başlarlar. Bouvard ve Pécuchet tam manasıyla Aydınlanma Devri insanlarıdır; gelişime ve ilerlemeye inanırlar, teknik onlar için çok önemlidir, kitaplardan her şeyi öğrenebilirler ve yazarlar onlara her zaman doğru yolu gösterir. Roman, Flaubert’in ölümü dolayısıyla yarım kalır. Flaubert Bouvard ve Pécuchet’yle aynı anda, romana paralel olarak bir Makbul Fikirler Lugatı hazırlamıştır. Flaubert’in Aydınlanma sonrası devrin ve devrimler çağının bir eleştirisi niteliğindeki eseri, çok sayıda tartışmaya konu olmuştur. Bunların başında Bouvard ve Pécuchet’nin budala yahut zeki oldukları sorusu gelir. Roman ve romanla beraber lugatı okuyanların zihninde bu soru belirebilir ve okuyucu için eserin kıymeti bu sorunun cevabını arayışta yatabilir. Türkçeye daha önce bir kez, Tahsin Yücel tarafından Bilirbilmezler adıyla çevrilen eser, ilk kez Lugat ile birlikte yayınlanmaktadır. 440 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/bouvard-ve-pecuchet/
Onat Kutlar GÜNLÜKLER Kırmızı Kedi Yayınevi "…Bu garip serüvene kesin bir nokta koymak için her şeyi kendim anlatmak isterdim. Ama gereği yok. Her korkumuza, her kırılışımıza, her sürçmemize bir eser adayacak değiliz. Çocukça bir şey olur bu." 50 Kuşağı’nın özgün imzalarından Onat Kutlar’ın (1936-1995), kısa süreli bir Avrupa seyahatinden geriye kalan günlükler: “Kül”. 1962 yılının Şubat-Temmuz ayları arasında Paris, Valencia, Barcelona, Frankfurt ve son olarak Cenova’da tuttuğu bu küçük defter, içerdikleri itibariyle Kutlar’a dair birçok şeyi gözler önüne seriyor. O yıllarda Türkçeye çevrilmemiş birbirinden önemli edebiyat eserlerinden mimariye, sanat tarihinden boğa güreşine… henüz 26 yaşında genç bir yazarın şaşırtıcı seviyede donanımına şahit olacağınız satırlarda, ilk kitabıyla ödül almış bir yazarın kendi yazdıklarına ve genel anlamda edebiyata ilişkin birçok açıdan “devrimci” tespit ve eleştirilerine de rastlayacaksınız. Günlükleri tutarken yazmaya başlayıp daha sonra devamını getirmediği romanından hareketle “Kül” adını verdiğimiz günlüklerin her cümlesi Kutlar’ın yaşamı ve yazınına ilişkin yeni anahtarlar sunuyor. 112 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/kul-8/
Ömür İklim Demir KUM TEFRİKALARI Yapı Kredi Yayınları Kum Tefrikaları, kuytunun, saplanıp kalmanın, kendine gömülmenin, uzaklara düşmenin, öteki bile olamamanın, boşluğun, hevesin, meşgalenin, Doktor Mithat’ın, Murat Hoca’nın, Yurdanur Hala’nın, Şevket Kemal Bey’in, ölülerin, kelimelerin, telgraf tıkırtısının, tozun, rüzgârın, bulutların, bütün o yılların ve de üstümüzden esip geçen diğer şeylerin hikâyesi… Rüzgâr hiç durmadan esiyor sayfaların arasında, her şey bir görünüp bir kayboluyor ya da bir kaybolup bir görünüyor. Yutuyor kenarları, köşeleri, arabaları, evleri kum; yutuyor günleri, takvimleri, atları, uçakları ve de hepsinden mürekkep hayalleri… Bozkıra bakan izbe balkonlar, Boğaz’a açılıyor bir vakit; ölümler umuda, umutlar çaresizliğe benziyor yavaş yavaş. Her kavram değişip dönüşürken, Türkiye’nin son yüz yılında dolanıyor Ömür İklim Demir, kat kat açılan bir romanla çıkıyor karşımıza. “Panjurların gölgesi yüzümde parlayıp söndüğünde, bıyığımla oynuyordum; ardından boğuk bir gök gürültüsü geldi. Sigaramın külünü silktim. Beş saniye önce kor gibi yanan kül, yüz yıllık diğer külün içinde kaybolup gitti. Geçmiş tarafından yutulmak böyle bir şey olmalıydı.” Bir iyi dilek, bir ilk roman… Kum Tefrikaları. 432 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/kum-tefrikalari/
Stephen Crane SOKAK KIZI MAGGİE BİR NEW YORK HİKAYESİ Çeviren: Nilgün Miler İş Bankası Kültür Yayınları New York’un soygunlara, cinayetlere, fuhuşa sahne olan, göçmenlerle yoksulların yaşadığı kesimlerinin hiç de yabancısı olmayan Stephen Crane, 1893’te Johnston Smith müstear ismiyle yayımladığı Sokak Kızı Maggie’de kendi gözlemlerinden faydalanır. İrlandalı göçmen bir ailenin üç çocuğundan biri olan, alkolik ebeveyn şiddetinin ve zorlu sokak şartlarının gölgesinde savunmasız kalan Maggie, kötü geçen çocukluğunun ardından daha iyi bir hayat düşüyle etrafına imrenerek bakan ve sevilmek isteyen bir genç kadına dönüşür. Büyük şehrin kenarda köşede kalmış insanlarının gündelik hayatını ve alışkanlıklarını anlatan Crane, bize dönemin New York’undan bir kesit sunar. Yazar 21 yaşındayken ilk kitabı Sokak Kızı Maggie’yi yayımladığında, fazlasıyla gerçekçi ve izlenimci olan eser okurların tepkisini çekmişti. Bugünse Crane’in gitgide büyüyen bir şehirde sadece insanların yaşadığı çevrenin değil, insan doğasının da değiştiğini ortaya koyan eserlerinin ilk örneği olarak kabul ediliyor ve pek çok akademik çalışmaya konu oluyor. 112 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/sokak-kizi-maggie-bir-new-york-hikayesi/
Mustafa C. Sadakoğlu REKLAM İKNA VE İDEOLOJİ Kriter Yayınları Reklam endüstrisinin genel ekonomi içinde büyüyen hacmi ve reklamların tüketici tercihleri üzerinde artan etkisi büyük oranda geçtiğimiz yüzyıl gerçekleşen iktisadi ilerleme ya da kitlesel üretim süreçlerinde kaydedilen bir dizi sıçramayla açıklanabilir. Ancak kültürel birer seyirlik olarak reklamlar, gösterime girdikleri döneme özgü iktisadi koşulların yanı sıra toplumsal ve siyasal kodların anlamlandırılmasında çok önemli işlevlere sahiptir. Modern dünyada reklamlar, bilim ve sanat arasında konumlandığı benzersiz yerden, sahip olduğu yaratıcılık ve bilgi birikiminden beslenerek üretmekte olduğu içerikleri büyük bir iştahla gündelik hayata dahil etmektedir. Bu nedenle kitap, reklamların ikna ve ideoloji olgularıyla karşılıklı ilişkisini tarihsel bütünlük içinde ele almakta ve reklam olgusunu iktisadi olduğu kadar politik ve kültürel yönelimleri göz ardı etmeden tartışmaktadır. 152 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/reklam-ikna-ve-ideoloji/
Aleksey Nikolayeviç Tolstoy AELİTA Çeviren: Mazlum Beyhan İş Bankası Kültür Yayınları Aleksey N. Tolstoy’un 1923 yılında yazılmış ve pek çok dünya diline çevrilmiş yapıtı Aelita, çağın fizik, astronomi ve tarih görüşlerini sentezleyen bir serüven. Bir Sovyet mucidi ile eski bir Kızılordu neferi, Mars’ta yeni bir uygarlık savaşının içinde buluyorlar kendilerini. Sosyal eşitliği kurma iddiasındaki bir ülkeden gelip ilahi bir ilgi ve korkuyla karşılanıyorlar. “Göklerin Oğullarını” ilahi tahtlarından indiren ilk etken, çökmekte olan eşitsiz Marslı uygarlığının güzel prensesi Aelita’nın aşkı oluyor, ikincisi ise isyan. Yayımlandığından bu yana pek çok kez sinemaya uyarlanmış Aelita, zamanın göreliliği, roket fiziği, Sovyet sistemi gibi temalardan yararlanan yazarın “Batı’nın Çöküşü” teorileriyle tartışması olarak da değerlendirilir. 240 s. İstanbul 2020
https://tele1kitap.com/urun/aelita/