Yeni Çıkanlar | 30 Mart 2020

ABC Kitap editörleri, bu hafta da sizler için “Yeni Çıkanlar/Editörün Seçtikleri/Haftanın Kitabı” listelerini oluşturdular. Editörlerimizin...

ABC Kitap editörleri, bu hafta da sizler için “Yeni Çıkanlar/Editörün Seçtikleri/Haftanın Kitabı” listelerini oluşturdular. Editörlerimizin seçkisinde edebiyattan tarihe, inceleme-araştırma kitaplarından politik eserlere ve hatıra kitaplarına kadar pek çok türde okunmaya değer kitaplar ve yayınevlerinin okurlarla buluşturdukları yeni eserler yer alıyor.

YENİ ÇIKANLAR

John Freely

KOPERNİK

Göklerin Devrimcisi

Çeviren: Arda Barişta

Alfa Yayınları

1500 ilkbaharında, Rönesansın doruk noktasında, Papa VI. Alexander Borgia’nın emrindeki bir papalık sekreteri, “Cümle âlem Roma’da” diye yazdı. O sırada kimsenin haberi olmasa da, bir gün dünyayı değiştirecek olan Nikola Kopernik adlı genç bilgin de oradaydı. Kendi döneminin, hatta tüm dönemlerin en büyük dilbilimcisi, avukatı, doktoru, diplomatı, politikacısı, matematikçisi, bilim insanı, astronomu, sanatçısı, din adamı Kopernik belki de modern çağın en önemli bilimsel keşfini dünyaya sundu: Yeryüzü ve gezegenler güneşin çevresinde dönmekte, Yeryüzü de kendi ekseni etrafında dönerek bir turu 24 saatte tamamlamaktadır. Onun Güneş merkezli kuramı ve bunun arkasından gelen keşifleri, çoğu zaman Kopernik Çağı olarak adlandırılan modern astronomi çağını müjdeledi ve evrene bakışımızı sonsuza dek değiştirdi. Eskiçağın büyük bilginlerinin kuramları ile ortaçağ İslam dünyası biliminin kaynaşmasından doğan bu dâhiyane görüş, destansı De revolutionibus orbium celestium’la ölümsüzleşti. Freely, Kopernik’in kuramları ile heyecan verici hayatını ustaca iç içe aktarıyor.

“İslam astronomisinin güneş-merkezliliğin ortaya çıkışındaki rolünü vurgulayan değerli bir kitap.”

–Peter Barker, Times Higher Education

“John Freely, Kopernik hakkındaki son güncel bilgileri derleyen harika bir çalışma ortaya koymuş.”

–Society for the History of Astronomy

324 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Atilla Akar

MAFYA

Profil Yayıncılık

Mafyayı daha ziyade filmlerden tanıdık bugüne dek.  Bilhassa “The Godfather” (Baba) filminden bu yana herkesin kafasında bir mafya imajı oluştu. Corleone ailesinin hikâyesinden mafyayı öğreniverdik. “Sana reddedemeyeceğin bir teklifte bulunacağım!” sözünü âdeta ezberledik.

İyi ama gerçekte kimdi bu mafya? Bir avuç “kötü adam”ın bir araya gelmesiyle oluşmuş bir çete miydi? Hangi tarihsel-sosyal dinamiklerin sonucuydu? Toplum sanıldığının aksine mafyadan sadece “korku” mu duyuyordu yoksa mafyaya bir tür “saygı” mı besliyordu? Mafya devletin doğurduğu “boşluk”ları mı dolduruyordu? Bir “güç şebekesi” olan mafya bu gücü nereden alıyordu?

Dahası mafya ile devlet hangi noktalarda çatıştı, hangi noktalarda uzlaştı? Mafya ile istihbarat servislerinin flörtü ne zaman ve nasıl başladı? Devlet istese mafyayı yok edemez mi yoksa başka bir durum mu var? Yeraltı ekonomisi böyle giderse “normal ekonomi”yi geçecek mi? Mafya aslında bir tür “kriminal girişimci” türü mü? Mafya hangi “ihtiyaçlar”a cevap veriyor?

Dünyada çeşitli ülkelerin mafyaları arasında davranış farkları neler? En azgın mafya hangi ülkede? Türk mafyasını Batılı mafyadan ayıran ne? Mafyanın “gelecek trendleri” neler? Gelecekte bizi nasıl bir mafya bekliyor? İşte elinizdeki kitapta bu konuyu derinlemesine araştıran Atilla Akar kapsamlı analizlerle onlarca soruya cevap getiriyor. Böylelikle “mafya” somut bir gerçekliğe kavuşuyor...

408 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Susan Sontag

BÖYLE YAŞIYORUZ ARTIK

Çeviren: Cem Akaş

Can Yayınları

AIDS’in toplumu kasıp kavurmaya başladığı yıllarda, New York’lu bir adam bu amansız hastalığın belirtilerini göstermeye başlar. Manhattan’ın eğitimli seçkin tabakasına ait geniş arkadaş çevresi, kullandığı ilaçlardan tuttuğu günlüğe kadar hastalık sürecini konuşurken, bir yandan kendi ölümlerini düşünür. Hastalık, asla yalnızca hastaya ait değildir. Sontag’ın bir dostunun hastalığa yakalanmasını öğrendiği gün bir oturuşta kaleme aldığı öykü ile AIDS ve Metaforları’ndan bir bölümü birlikte sunuyoruz.

52 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Hüseyin Nazlıkul

NÖRALTERAPİ

Başka Bir Tedavi Mümkün

Destek Yayınları

Gerçek nöralterapiyle şifa herkesin hakkıdır...

Nöralterapinin doğrularını ve doğru uygulamalarını anlatan ilk ve tek kitap...

Bu kitapta nöralterapinin ne olduğu ile yetinmeyeceğiz; hastalığın ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, hastalığın oluşmasında nelerin rol oynadığını, ortaya çıkan semptomların neler olduğunu ve nasıl anlaşıldıklarını, nöralterapinin şikâyetleri sadece bastırmadığını ve gerçek manada tedavinin mümkün olduğunu göreceksiniz. Çünkü vücudumuz olağanüstü kompleks sistemlerin birbiri üstünde iyi biçimde organize olması ve belirli kurallar ve döngüler halinde çalışması ile var olmuştur; dolaşım sistemi, metabolizma, sindirim sistemi, hormonal düzenleme, ısı düzenlemesi ve bağışıklık sistemi gibi...

Nöralterapi yaklaşımında bedene organların tek tek toplamından oluşan bir organizma olarak bakılmaz. Çünkü bütünlük ve regülasyon yaklaşımında organların tek tek sorunsuz çalışmalarının yanı sıra birbiriyle olan ilişkileri, bedenin enerjisi, kişinin psikolojik ve toplumsal durumu da önemlidir. Bu yüzden bu yaklaşımın temelinde ana ekseni oluşturan bağ dokusunun ve vücudun bütün fonksiyonlarını düzenleyen otonom sinir sisteminin işlevselliği bütünlük içinde değerlendirilip tanı konur ve tedavi gerçekleşir.

112 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Patrick Dixon

HEMEN HER ŞEYİN GELECEĞİ

Çeviren: Mehmet Murat Kemaloğlu

İş Bankası Kültür Yayınları

“Radikal düşünün ve geleceğin bir adım önünde olmak için bu kitabı okuyun!”

Sinclair Beecham, Pret A Manger kurucu ortağı

Wall Street Journal’ın “küresel değişim gurusu” olarak tanıttığı Patrick Dixon, Hemen Her Şeyin Geleceği ’nde 2030’da dünyamızın nasıl görüneceğine dair öngörülerini anlatıyor, hayatımızı yeniden şekillendirecek trendleri sıralıyor

Dünya, siz toplantı yapana kadar çoktan değişmiş oluyor.

Yeterince atik misiniz?

Demografik değişimler piyasaları yeniden şekillendiriyor.

Müşterileriniz nerede olacak?

Markalar ve aileler hiç olmadığı kadar önemli.

Müşterilerinizi neler motive ediyor?

Dünya hiç olmadığı kadar birbirine bağlı.

Küresel düşünüyor musunuz?

Aktivizm ve fanatizm siyaseti dönüştürüyor.

Yeterince dayanıklı mısınız?

Dünyamızı değerlerimiz şekillendiriyor.

Bu değişimin etkin bir parçası olacak mısınız?

İşletmelerin ayakta kalması ve gelişmesi için müşterilerin ve piyasaların, siyasetin ve demografinin, teknolojinin ve becerilerin, fırsatların ve tercihlerin çok farklı olacağı bir gelecekle yüzleşmesi gerekiyor. Hemen Her Şeyin Geleceği yarınlara hazırlık için esas alınacak öngörüler sunuyor. “Kesinlikle çok parlak bir kitap. Gelecekteki değişimin ufkuna dair hızlı, uzun menzilli değerlendirmelerle dolu.”

Nigel Nicholson, Kurumsal Davranış Profesörü,

London Business School

416 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Fikret Başkaya

GENÇLERLE BAŞ BAŞA İKLİM KRİZİ VE EKOLOJİK YIKIM

Yoram Kitap

İklim değişikliğinin belirtileri neler? Küresel ısınmayı durduramazsak dünyamızı nasıl bir gelecek bekliyor? Fosil yakıtlar neden sera etkisi yaratıyor? Alternatif enerji kaynakları söylendiği kadar masum mu? Nükleer enerji çözüm olabilir mi? Kyoto Protokolü neden işe yaramıyor? İklim krizi ekosistemi nasıl etkiliyor? Doğal kaynaklarımız tükeniyor mu? Akarsuları, toprağı, havayı kirletmeyen “temiz” bir sanayi mümkün mü? Elektrikle çalışan arabalar sahiden çevre dostu mu? Monokültür nedir ve neden zararlı? GDO’lu ürünler açlık sorununa çare mi? Arıların ölümü neyin habercisi? Biyoçeşitliliğin azalmasından endişe etmeli miyiz?

Ve en önemli soru: İklim krizi ve ekolojik yıkımdan kim sorumlu?

Fikret Başkaya bu kısa fakat yoğun kitapta, iklim ve ekolojiye dair en temel ve can alıcı soruları kendine özgü üslubuyla yanıtlıyor. İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım hem gençlere hem de genel bilgi sahibi olmak isteyen meraklı okurlara hitap edecek şekilde, akıcı bir söyleşi havasında kaleme alındı. Başkaya, genel çerçeveyi çizerken bu alana özgü teknik terimleri ve olguları sade bir dille açıklamakla yetinmeyip sorunun asıl failini de net olarak çözümlüyor: kapitalizm.

“Doğanın bir yılda ürettiği kaynağı biz yaklaşık altı ayda tüketiyoruz. Bu da, bugünkü üretim ve tüketim düzeyini sürdürebilmek için 2-3 gezegene daha ihtiyaç var demek. Yıkım veya çöküş olarak ifade edilebilen yeni durum, doğanın kendini yenileme ritmi ile kapitalizmin kendini yeniden üretme ritmi arasındaki uyumsuzluğun sonucu. Bu da bir metabolik sürdürülemezlik demek.”

160 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Robert Louis Stevenson

OLALLA

Çeviren: Celal Üster

İş Bankası Kültür Yayınları

Stevenson’ın İspanya’nın ücra bir köşesinde, dağlarda geçen bu tüyler ürpertici öyküsü çürümekte olan aristokrasi ve trajik aşk temalarının yanı sıra vampirlik anıştırmalarıyla dikkat çeker. İlk kez 1885 Noel’inde The Court and Society Review’da bir hayalet öyküsü olarak yayımlanan Olalla, tıpkı Dr. Jekyll ile Bay Hyde gibi Stevenson’ın düşlerinden çıkmıştır. Yazar düşünde gördüklerini geleneksel bir anlatıya dönüştürürken çektiği zorlukları bir yazısında bizzat anlatır.

Yarımada Savaşı (1808-1814) sırasında İspanyol ordusuyla birlikte savaşırken yaralanan genç bir İskoç subayı hastanede tedavi gördükten sonra hava değişimi için yoksul düşmüş soylu bir ailenin evine pansiyoner olarak yerleştirilir. Orada kendini akla hayale sığmayacak olayların içinde bulacaktır.

Olalla, gotik edebiyatın kimi özelliklerini barındırır: Stevenson’ın yaman fırtınaların tozu dumana kattığı kıraç ve dağlık arazilerdeki viran bir konakta geçen öyküde yarattığı kasvetli atmosfer, soyunun günahlarının kefaretini ödemek için dünyadan elini eteğini çeken olağanüstü güzellikte bir genç kız, lanetlenmiş bir soy, sadizm… Yazıldığı tarihten beri görmezden gelinen bu muazzam öykü, Modern Klasikler Dizisi’nde yerini alıyor.

64 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Suzette Mayr

TAKIM YILDIZI

Çeviren: Sevda Deniz Karali

Ayrıntı Yayınları

“...Dolabın, türü tehlikede olan bir ağaçtan yapıldığını söylemişti sana ve sen ona şu saçmalığı kesmesini söylemiştin. Saçmalık, ona söylediğin son kelime miydi? Bekleyemedin, halatı kendin kesip indirdin onu bir mutfak bıçağıyla. Bıçak öyle kör, oğlun öyle ölüydü ki inanamamıştın, kocan onun göğsüne bastırıyor, sonra telefonun tuşlarına basıyordu, sen onun ölü dudaklarına nefesini veriyordun ve tek istediğin nefesini çeke çeke onu içine geri almak, etrafını derinle sarmak, yeniden, en baştan başlamak, bu sonsuza kadar sürecekmiş gibi duran sondan kurtulmaktı. Ve işte şimdi burada oğlun. Eğimli parka gömülmüş, sessiz; bisiklete binen biri var; iki anne, bisiklet tekerlekli son teknoloji bebek arabalarının arkasında yürüyor, içlerinde bebekler uyuyor, –senin bebeğin nerede?– annelerin bacakları ince ve yünlü kumaşla sarılı. Siktiğimin ezik hormon torbaları gelmiş mezarların arasında yürüyor, keşke, keşke bu çirkin dünyayı komple sikip atabilsen...”

Bir pazartesi sabahı on yedi yaşındaki Patrick Furey’nin intihar haberi okuduğu okulun yalandan, yargılamalardan, sırlardan ve aşağılamalardan örülü duvarları arasında kulaktan kulağa yayılır ve dokunduğu herkesi bir iç hesaplaşmaya sürükler. Ta ki tek boynuzlu atlar gökten bir lütuf gibi inene kadar...

304 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Tanju Cılızoğlu

12 MART’IN BALYOZ’U

Tarihçi Kitabevi

“Beni Pazartesi günü aldılar. Yazıhanenin asansörüne biniyordum. Bir el hafifçe omuzuma dokundu. İkimiz de irkilmedik. Asansörün kapısının bir kanadını açmıştım. “Şubeye kadar gideceğiz” dedi ve gözüyle, başıyla kapıya yürümemi isteyen bir işaret yaptı. Elimde çantam vardı. İçinde o seninle nereye saklayacağımızı bilemediğimiz hikâye. Hani evde oturup sekiz-on nüsha çoğaltarak oraya buraya dağıttığımız hikâye. Biliyorum, sen bu hikâyeden vazgeçmemi hiç istememiştin. “Kitaba girmesin” diyen avukatımıza da bir güzel kızmıştın, biliyorum. “Tavrımızı aykırı olana göre değil, aykırı olmayana göre uygulayacağız” demiştin de ben üstüne üstüne gitmekten yana da, hikâyeyi tümden yırtıp atmaktan yana da olamamıştım. Neyse, işte çantada o hikâye vardı.”

“Bana kalırsa, dışarıyı düşünmemeli bir tutuklu. Dışarıyı da unutmamalı hiç. Sen bunu sağlıyorsun mektuplarınla. Artık mektupların yakalanmasından da korkmuyorum. Bize adamlıklarını günde beş on kez tabancalarını okşayarak anlatmaya çalışanlar, bu mektupları okuduklarında sanırım ya da hiç sanmam ki anlasınlar çürümüş yalnızlıklarını ve hiç sanmam ki bunların birisinin insanlaşabileceğini. Yine de kapıp koyuverme…”

240 s.

İstanbul 2020

KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.