Türkiye için dün tarihî bir gündü.
28 Şubat anlamlı. En anlamlısı dündü. Altı muhalif parti bir araya geldi, "demokrasiye dönüş" için mutabakat metnini açıkladı. Metinde neler olacağı az çok biliniyordu. Ayrıntıları okuyunca, hiçbir meselenin geçiştirilmediğini görüyorsunuz.
Altı partinin bir araya gelmesi ayrı değer.
Üç parti iktidarla aynı kaynaktan. Diğer bir partinin esas kadrosu iktidarı destekleyen partiden ayrışma. Oy çokluğuyla ilk sıradaki en eskisi. Bu partinin içinde de birkaç damar var. Onun için partide koalisyondan ve birbirine tahammülden bahsedebiliriz. Sağın en ucundan solun en ucuna isimler yer alıyor. Parti, 1960'ların sonlarına doğru, kurucusu Mustafa Kemal'in hiç arzu etmeyeceği sol yelpazeye kaydı. 1970'lerde Türkiye küçük ölçekli iç savaşında, ne yazık ki, "devrim" adına taraf bile oldu. Şimdi ise "sol" telaffuz edilmiyor ve bizzat genel başkanı "Bu defter kapanmıştır." diyor. Daha ötesi 28 Şubat Örtülü Darbesi sırasında olup bitenlerde kendi kusurları varsa helâllik istiyor.
Her renk, her ideoloji bu altı partinin içinde. Şimdiye kadar böyle renkler, böyle ideolojileri bir arada gördünüz mü?
Daha önce yuvarlak masa etrafında toplandılar 5,5 saat konuştular. Dostane bir buluşma. İktidardakiler, ellerinde ne imkân varsa kullandılar ve alabildiğine yüklendiler. Bu kadar üzerlerine gitmeleri halkı uyandırdı dilebiliriz. Demek ki, kendilerine engel görüyorlar.
Kafayı yuvarlak masaya taktılar. Bir "yandaş" "Ben Osmanlıcıyım." dedikten sonra "Karlofça Antlaşması'nın imzalandığı 1699 yılından bugüne, hiçbir Osmanlı'nın yuvarlak masaya mezkûr nedenle olumlu baktığına ihtimal vermediğim gibi, ben de ona mensubiyetim, millî değerlerim ve karartılan tarihim nedeniyle hiç olumlu bakmadım." diye yazabiliyor.
Kendisi kıymet verdiğim bir kalemdir. Şaşkınlığına ne diyeceğimi bilemiyorum.
Sonunda eski Başbakan Tansu Çiller'i konuşturdular. 28 Şubat Örtülü Darbesi sırasında Başbakan Necmettin Erbakan'ın yardımcısıydı. O, 28 Şubat'ın üzerine gitmekten ziyade, altı partinin parlamenter sisteme dönüş mutabakatını koalisyonların zararları üzerinden açıklamayı tercih etti. Hanımefendi buyuruyor:
"Benim en büyük endişem parlamenter sistemde koalisyonlara geri dönmek. Bunu sadece yaşadığım için söylemiyorum, rakamlar da bu endişemi destekliyor. Koalisyonlar genelde bir önceki darbelerin ürünü oluyor. (...) Parlamenter sistem darbelerden sonra adeta koalisyonlar sistemi haline geliyor. Parlamenter sistemde koalisyonların olmadığı dönemlerde ortalama büyüme yüzde 6,1 gibi bir devamlılık arz ediyor. Ama darbelerden sonra koalisyonlar süresince yüzde 3,1'e düşüyor. Ama bunun içerisinde başarılı bir veya iki çok partili koalisyon var, birisi Sayın Demirel'in başbakanlığında, diğeri bizim Sayın Erbakan'la kurduğumuz Refahyol, onları da çıkarırsanız eğer parlamenter sistemlerdeki çok partili koalisyonlarda ortalama büyüme yüzde 2,6, yani darbelerin bile altında. İşte dönülmek istenen parlamenter sistem bu... Darbelerin bile altında bir performans." (Yeni Şafak, 28 Şubat 2022)
Maksat anlaşılmıyor mu? Altı partiyi koalisyon ortağı görüyor. Biz koalisyon kurmuştuk. Başarılı olduk. Darbeyle engellediler. Siz başarılı olamazsınız, diyor.
28 Şubat'tan sonra kaç defa bir gazeteciye konuştu, kaç defa ekrana çıktı? Çeşitli vesilelerle arada bir görünüyor ama konuşmuyordu.
Sahi Saray'ın elinde Tansu Çiller'i istedikleri gibi konuşturacak ne gibi kozlar var?
Çok merak ediyorum.