Yıldıray Oğur: İmamoğlu da kimseyi kırmadan dökmeden seçimin kazanılabileceğini görüyor

İmamoğlu’nun seçimlerdeki en büyük rakibi AK Parti adayı olacak. Ama bir rakibi daha var. Partisi ve siyasi heyecan ve gerilim seven medyası.

1804 senesinde Paris’teki Notre-Dame Katedrali’nde meydana gelen taç gitme töreninde 15 yıl önce Fransız Devrimi’yle bitirilmiş imparatorluğu geri getiren Napolyon Bonaparte’ın geleneklere göre Papa’nın önünde başını eğmesi ve tacı Papa’nın başına takması gerekiyordu. Papa yerine oturdu, Napolyon’un eğilmesini bekledi fakat Napolyon eşi Josephine’i “İmparatoriçe” ilân etmeden önce tacı aldı, başına taktı ve kendi kendini imparator ilan etti. Böylece hükümranlığının dünyevi ya da uhrevi başka bir kaynağı olmadığını herkese göstermiş oldu.

Dün Haliç Kongre Merkezi’ndeki Ekrem İmamoğlu’nun adaylık lansmanında en merak edilen de adaylığın nasıl ve kim tarafınca ilan edileceğiydi. Yani adayımız “Abdullah Gül kardeşim” ya da “Gel bakalım Muharrem bey” anının nasıl yaşanacağıydı. Öyle bir an yaşanmadı. CHP İl Başkanı, Özgür Özel’i, Özgür Özel de İmamoğlu’nu konuşmalarının sonunda bir sonraki konuşma için sahneye davet etti. Neyse ki CHP, “O geliyor, bayrakları göreyim” tarzı cazgır anonsçuluğu bırakmış görünüyor. Darısı diğer partilerin başına. Ekstra bir takdim ya da genel başkanın bir görev tevcih anı ya da İmamoğlu’nun genel başkana kendisini seçtiği için fazladan bir hürmeti olmadı. Oybirliğiyle kendisini aday olarak gösteren PM’ye teşekkür etti.

İmamoğlu’nun adaylığı zaten CHP PM’de onaylandığı ve resmi olarak açıklandığı için ortada bir sürpriz yoktu. Özgür Özel’in sahnenin yanındaki posteri sayılmazsa tüm salon İmamoğlu resimleri, sloganlarıyla donatılmıştı. Özel olarak İmamoğlu için yapılmış “Ben derim Ekrem, sen de İmamoğlu” şarkısı çaldı. Ev sahibinin CHP Genel Merkezi ya da CHP İstanbul İl Başkanlığı değil, İmamoğlu olduğu açıktı.

Özel ve İmamoğlu’nun arasının açık olduğu, aralarında başka il ve ilçelerdeki adaylarla ilgili sürtüşmelerin yaşandığıyla ilgili iktidar medyasındaki haberler gibi bir “siyasi fitne” için değil, iki kuvvetli siyasi aktörün aralarında hiyerarşiyle ilgili bir durum tespiti için bu tarz şeyleri yazdım. Çünkü, iki denk güç odağı arasındaki muhtemel sürtüşmelerden daha dikkat çekici gizli bir çekişme vardı aralarında. Çekişmeden çok çekiştirme demek daha doğru. Bu çekiştirme halini konuşmalarında verdikleri mesajlardan çıkarmak mümkün.

Özgür Özel’in konuşmasının neredeyse yarısı Gezi ve Yargıtay kararı üzerineydi. Konuşmasında en çok alkışı alan kızım ise Suudi Arabistan’la süper kupa krizi üzerine söyledikleriydi. Sonra İmamoğlu’nu sahneye davet etti Özgür Özel. O anda garip bir şey oldu. Sahnede kürsünün arkasında Amerikan tarzı tribünlerde İstanbul Gönüllüleri oturmaktaydı. Yani Özel konuşurken salondaki video walllerde arkasında bazı gönüllüler de görünüyordu. Ama İmamoğlu sahneye çıkarken bir anda oturanların bir kısmı yer değiştirdiler hızlıca. Sonra İmamoğlu konuşmaya başlayınca arkadaki kadraja girenlerin de değiştiğini gördük. Özgür Özel’in tam arkasında birkaç erkek görünürken, İmamoğlu’nun arkasında iki kadın göründü, en net görüneni başörtülüydü. Bunun rastlantı olmadığı açıktı.

Seçim kampanyasını Eyüp Sultan’da sabah namazıyla açan İmamoğlu önceki gün de Arnavutköy’deki bir Kürt taziye evinde Kuran’dan kısa süreler okumuştu. Konuşmasında Suudi Arabistan meselesinden yalnız Erdoğan’ın organizasyondaki sorumluluğunu hatırlatarak değindi. Hilafet, Atatürk, yumruk konularına hiç girmedi. Hatta Can Atalay kararı, Gezi gibi mevzularda da konuşmadı. Sadece “Özgür Özel’in zaten Gezi’yi hatırlattığını” bir cümle söyledi ve kendisine Binali Yıldırım’a 800 bin fark attıran 2019’daki seçim iptali skandalıyla ilgili bir video izletti ve konuştu.

İmamoğlu, o seçimin nasıl kazandığını unutmamış gözüküyor. Bu seçimin nasıl kazanılacağını da biliyor.
İttifaklardan, içeriye doğru çekilen yeni CHP’nin, Özgür Özel’in Suudi Arabistan krizi ve hilafet geliyor paranoyasıyla, yumruğu Bursa Nutku’na bağlamaya kadar varan ideolojik sertleşmesinin belki İzmir’de, Muğla’da, Tekirdağ’da seçim kazandırması mümkün fakat İstanbul kutuplaşmayla kazanılabilecek bir kent değil. Tam tersine çok çeşitli, renkli, çokkültürlü bir şehirde kutuplaşma işe yaramıyor.

İmamoğlu 2019’da neredeyse sıfır CHP’lilikle kazanmıştı, Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs’ta Erdoğan’ı 4 puan geçerken de ittifak diliyle bunu başardı. 2019’da AK Parti de Sisi mi diyeceksiniz Binali mi diyerek, hatta Öcalan’dan mektup getirip, Yeni Zelanda’daki terör saldırısını Türkiye seçimlerine bağlayarak seçimi kaybetmişti. AK Parti en azından İstanbul’da bu dersi çıkarmış gözüküyor. İmamoğlu da kimseyi kırmadan dökmeden seçimin kazanılabileceğini görüyor. Ama partisi ve daha fazla sol, daha fazla laiklik diyen CHP buna izin verecek mi?

İmamoğlu’nun seçimlerdeki en büyük rakibi AK Parti adayı olacak. Ama bir rakibi daha var. Partisi ve siyasi heyecan ve gerilim seven medyası…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Medya Haberleri

Haram servetin, haram paranın, evveli çok tatlı ama sonu çok acıdır
Mahkemeden Barış Terkoğlu’na özel ceza
Erdoğan 28 Şubat davası mahkumu yaşlı generallerin serbest kalmalarını sağladı, sevindim ama
AK Parti’nin ‘önce Hukuk’ demeden değişmesi hayal
Fehmi Koru: Cezalar bana Almanya’da milyonların ölümünden sorumlulara yapılan muameleyi hatırlattı