Ahmet Mümtaz Taylan bu Çarşamba Empati'de yakın arkadaşı; oyuncu, yönetmen, senarist ve şair Yılmaz Erdoğan'ı konuk etti. Yaşanmış hikayelerle empati kuran Yılmaz Erdoğan'ın kendi yaşamına dair Ahmet Mümtaz Taylan ile sohbetinden dikkat çeken başlıklar şöyle:
“İSTANBUL’U İLK GELDİĞİMDE SEVMEMİŞTİM”
İstanbul'u ilk geldiğimde sevmemiştim. Ankara'ya mı dönsem diye düşünmüştüm. Sonra arkadaşlar dur oğlum birine aşık olursun falan beraber gelişir dediler, nitekim öyle oldu.
“YIKANMAYA 10 GÜNDE BİR HAMAMA GİDİYORDUM”
Yılmaz Erdoğan Empati'de İstanbul'a ilk geldiği zamanı anlattı:
İstanbul'da Kocamustafapaşa'da 3-4 arkadaşız, zor bir evde kalıyoruz. Zor bir ev diye geçiyorum orayı, banyosu olmayan zorlukta bir ev. 10 günde bir hamama gidiyoruz, adam bana 'madenci misin sen, madende mi çalışıyorsun' dedi keseleyen arkadaş. Sonra burada DSİ ile futbol idmanlarına çıkmaya başladım, Üçüncü lige çıkmışlardı o zaman. Okul Ayazağa'da, ev Kocamustafapaşa'da, kulüp Çamlıca'da, tiyatro bir de Beyoğlu'nda başladı. Tiyatroyu görünce, ben bunun peşindeyim dedim.
"RODİN'LE ARAMIZDA REKABET VAR!"
Yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan'ın "Çocuk sahibi olmak insanı değiştiriyor mu? 2 tane evladın var aslanlar gibi, ne diyorsun kız babalığı oğlan babalığı farklı şeyler di mi bunlar?" sorusuna ise şöyle cevap verdi:
Farklı. Çocuğun bana yaklaşımı farklı. Senin mahalle arkadaşınla olan rekabetine benzer, babaya bir şeyi ispat ederken mümkün olan her şeyde babadan iyi yapma isteği var oğlanın. Rodin'le aramızda böyle rekabetçi bir ilişki var. Berfin öyle değil, Berfin babacıdır sever, yarışmaz babayla. Berfin'e de futbol öğrettim, çok güzel futbol oynar. Berfin şef, gastronomi ile uğraşıyor. Kız babalığı da erkek babalığı da çok tatlı.