Yılmaz Özdil’den çok konuşulacak 'panik' yazısı

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Türkiye'de görülen ilk koronavirüs vakasının yarattığı paniği eleştirdi. Özdil, "Suriye sınırında harp var. Yunan sınırında siper

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Türkiye'de görülen ilk koronavirüs vakasının yarattığı paniği eleştirdi. Özdil, "Suriye sınırında harp var. Yunan sınırında siper kazılıyor. İran sınırı kapalı… Kimse istifini bozmadı. Virüs geldi… Sanki sürprizmiş gibi, panik çıktı" dedi.

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil bugünkü köşe yazısında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıkladığı ilk koronavirüs vakasının halkta yarattığı paniği ele aldı.

"Bu saldım çayıra memleketinde senelerdir anormal şekilde yaşaya yaşaya, normal insan doğasından öylesine uzaklaştık ki... Tehlike, doğamız haline gelirken, doğa, tehlikemiz haline geldi" diyen Özdil'in yazısının ilgili bölümü şöyle:

"Çılgın bir ülke burası…

Tabanca sesi duyduğu zaman, aman serseri kurşuna denk gelmemeyim diye saklanacağına, nereden ateş edildiğini, kime ateş edildiğini seyretmek için pencereye koşan tek millet, bizim millet.

Geçenlerde düğünde halay çekerken damadı suratından vurup öldürdüler, sevinirken ateş açan hıyarto damadın kardeşi çıktı.

Yanlışlıkla gelini vuran da var, davulcuyu vuran da… Davetlilerden birini gömmek zaten nikah şekeri dağıtmak kadar geleneksel.

Herhangi bir yerde bombanın patlamasıyla, esnafın camı çerçeveyi takıp, tekrar satışa başlaması en fazla üç saniye alıyor. Enkazı şöyle süpürüp, ayaklarıyla kenara iteleyip, hiç yaşanmamış gibi aynen devam ediyorlar.

Taksim civarındaki dönercilerin, büfecilerin gaz maskesi var, tomalar püskürtmeye başladığında takıyorlar, bir defasında benimle röportaj yapmaya gelen Japon belgeselciye göstermiştim, Japon iki saat kendine gelemedi, tezgahının altında gaz maskesi olan simitçi var.

Maazallah bir yerde terör saldırısı olsun, zahmet edip muhabir göndermene gerek yok, komşular cep telefonuyla çekip gönderiyor, gerçi adamını bulursan örgütler de görüntüleri servis ediyor ama, genellikle uzaktan çekilmiş oluyor, vatandaş kadar olayın içine dalamıyorlar. Silahlı çatışma filan olduğunda, en önce çevik kuvvet geliyor ki, ahaliyi dağıtsın, yoksa ahalinin izdihamı nedeniyle olay yeri inceleme ekipleri olay yerine giremiyor. İstanbul'un göbeğinde askeri servis otobüsünü havaya uçurmuşlardı, trafik bile durmadı.

Cinayet işleniyor, maktul'un ailesi fotoğraf albümünü kapıp, en yakın televizyona koşuyor, akşam ana haberde ailece canlı yayına çıkıyor, ana haber bülteni yönettiğim dönemlerde, ekrana çıkarılması karşılığında maktul'ün düğün videosunu getiren kayınpeder gördüm ben… Kızı katledilince, aslında grafiker olmasına rağmen, müziğe merakı var diye, asrın liderimiz tarafından devlet sanatçısı ilan edilip, devlet klasik Türk müziği korosuna alınıp, ramazan konserinde sahnede şarkı söyletilen baba var. Eski eşini bıçaklayarak, yeni eşini baltayla öldüren herif, evlendirme programına çıkartıldı, “bu kadar güleryüzlü katil gördünüz mü hiç” diye alkışlatıldı bu ülkede.

Türkiye'de her gün 18 kişi, trafik kazasında ölüyor.

Türkiye'de her gün 850 kişi, trafik kazasında yaralanıyor.

Normalde eşşeğe bile binmesi sakıncalı olan tiplere ehliyet verildiği için, Türkiye'de sırf geçen sene 1 milyon 229 bin trafik kazası oldu.

Suriye sınırında harp var.

Yunan sınırında siper kazılıyor.

İran sınırı kapalı…

Kimse istifini bozmadı.

Virüs geldi…

Sanki sürprizmiş gibi, panik çıktı!

Bu saldım çayıra memleketinde senelerdir anormal şekilde yaşaya yaşaya, normal insan doğasından öylesine uzaklaştık ki…

Tehlike, doğamız haline gelirken, doğa, tehlikemiz haline geldi.

Çelik yelek giyip, kask takın desek, kimse yadırgamaz…

Elinizi yıkayıp, kolonya sıkın deyince, herkese tuhaf geldi!"

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.