Yobazlık ve alçaklık arasındaki mesafe!

Dün ABC Gazetesi’nde Türkiye’nin nasıl felakete sürüklendiği gösteren bir haber yayınlandı. Haberin kaynağı açık ve ciddi, iddia ise fazlasıyla çarpıcıydı. Kısaca özetleyelim; MHP Sakarya Milletvekili Zihni Açba, Adapazarı'nda...

Dün ABC Gazetesi’nde Türkiye’nin nasıl felakete sürüklendiği gösteren bir haber yayınlandı. Haberin kaynağı açık ve ciddi, iddia ise fazlasıyla çarpıcıydı. 

Kısaca özetleyelim; MHP Sakarya Milletvekili Zihni Açba, Adapazarı'nda MHP İl Başkanı Levent Bülbül ile birlikte bir basın toplantısı düzenliyor ve 15 temmuz darbe gecesine ilişkin çarpıcı açıklamalar yapıyor. Buna göre, 15 Temmuz darbe gecesi Adapazarı il merkezinde bulunan subay ve astsubay lojmanlarının önünde insanın tüylerini diken diken yapan bir olay yaşanıyor.

Darbe girişimin olduğu 15 Temmuz gecesi, kalkışmanın bastırıldığının ortaya çıktığı, subay ve astsubayların teslim olduğunun anlaşıldığı saatlerde dinci bir grup il merkezindeki askeri lojmanların önünde toplanmaya başlıyor. Edindiğimiz bilgiye göre; Adapazarı Çark Caddesi'ndeki subay ve astsubay lojmanları önünde toplanan kalabalık sürekli tekbir getiriyor. 

Sonrasını MHP Adapazarı Milletvekili Açba şöyle anlatıyor:

"O akşam bir grup insan askeri lojmanların önüne gidip 'Bunların karıları bize helaldir, verin onları bizlere' diye evlerin kapısına dayanıyorlar. Bu evlerdeki kadınlar ve çocuklar korkudan ne yapacaklarını bilmiyor. Bunlar da kimler biliyor musunuz? Albay, general evleri değil, subay ve astsubay tayfasından bahsediyorum, onların evleri. Kalabalık 'Bunların karıları bize helaldir, verin onları' diye kapıları tırmalıyorlar. Bu kalabalık oraya yönlendirilmiş sivil insanlar."

Anlatılan tam olarak böyle. Bu dehşet verici olayı anlatan kişi aynı ilin, yine muhafazakar-milliyetçi eğilimli bir milletvekili. Bunları kamuoyu duysun diye herkese açık bir basın toplantısında söylüyor. Milletvekili Zihni Açba, 20 subayın ailesiyle görüştüğünü de ifade ederek, "Dinlediğim şeyler inanılmazdı, ağlayan sızlayan çocuklar oldu. Çocuklarını okullara kaydettiremeyen insanlar var. Bir takım şeyleri yaparken çok dikkatli olmak lazım. O insanların gözyaşlarını, ızdıraplarını gördüm'' diyor.

Olay kısaca böyle. Kamuoyunun ilk kez duyduğu bu olay, Türkiye’nin nasıl bir felakete doğru sürüklendiğini, toplumun bir kesiminin Ortaçağ değerleri ve ilkelliğiyle nasıl saldırganlaştırıldığını ortaya koyuyor. Dinci gericiliğin, kasaba yobazlığının nasıl karanlık bir ahlaksızlığa ve alçaklığa dönüşebileceğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin her an kanlı bir boğazlaşmaya, yıkıcı bir iç savaşa sürüklenebileceğini gösteriyor. 

Peki, bu konuda, yani kendi ordusunun subaylarının, askerlerinin malına ırzına saldıran bu gerici güruh hakkında her hangi bir işlem yapılmış mı? Hayır! Diyelim ki, darbe gecesinin kargaşası ve belirsizliğinde bir şey yapılamadı. Peki, olayın yaşandığı ilin milletvekilinin basın toplantısından sonra bir soruşturma açılmış, kamera kayıtları izlenerek zanlıların bulunması için harekete geçilmiş mi? Yine hayır!

KÖPRÜDE ASKER ÖLDÜRENLERE DE İŞLEM YAPILMADI

Sadece Adapazarı’nda değil, Türkiye’nin hiçbir yerinde benzer suçlar soruşturulmadı. Boğaziçi Köprüsünde teslim olan ve aldığı talim-terbiye gereği sadece emirleri yerine getiren askerlerden birini tekbir getirerek linç edenler hakkında da her hangi bir işlem yapılmadı. Açıkça bir cinayet işlendiği halde, bu konuda hiçbir işlem yapılmaması ancak bir aşiret devletinde, bir Ortaçağ rejiminde söz konusu olabilir. Ama bizde oldu.  Kamera kayıtlarından askerin boğazını kimlerin kestiği kolaylıkla tespit edilebilecekken bu yapılmadı. Bırakın işlem yapmayı, bu suçu işleyenler “gazi'' ilan edilerek kahraman sayıldı. 

Oysa, tekbir getirerek kendi askerinin boğazını kesenler, Adapazarı’nda “karıları, kızları bize helaldir'' diye kendi ordusunun subaylarının kapılarına dayananlar, aralarında generallerin de bulunduğu teslim olan ya da yakalanan subayları döven ve işkence yapanlar –ki fotoğraflarını açıkça gördük- yargı önüne çıkarılmadığı sürece, darbecilerle gerçek bir hesaplaşma yapılamaz, adalet yerine getirilmiş olmaz. 

İşte, siyasal islamcı AKP iktidarının 14 yıl içinde toplumu getirdiği nokta burasıdır.

Şu notu düşmeden bitirmeyelim;

Darbe gecesi Erdoğan'ın çağrısıyla sokaklara çıkanların sayısı sanıldığı ve iddia edildiği kadar fazla değildi. Hatta sayı son derece düşüktü. Camilerden sabaha kadar okunan ezan ve getirilen selalara karşın, sokaklara çıkanların sayısı birkaç binden ibaretti. Gazetelere yansıyan fotoğraflarda, tankların üzerine çıkan, sokkalkları rdolduran kitle görüntüleri, darbenin çözüldüğü ve bastırıldığının anlaşıldığı saatlerden sonrasına aitti. Yani, gece 02.00'den sonra anlamlı denilebilecek sayıda insan sokağa çıktı. Adapazarı'nda subay ve astsubay lojmanlarının kapısına, "Onların karıları kızları bize helal" diye dayananlar da, darbenin bastırıldığı ve askerlerin teslim olduğu saatlerden sonra "kahramanlık" yapan yobaz bir güruhtu. 

Sonuç olarak; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, darbe girişiminden hemen birkaç gün sonra, askerleri linç eden kişilerle ilgili olarak yaptığı uyarı ve bu suçları işleyenlerin adalet önüne çıkarılması yönündeki çağrısı çok önemlidir. Adalet ve toplumsal barış için bu çağrının gereği yapılmalıdır.

Keskin Kalem

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri

Altınay Savunma Teknolojileri, F-16'lar İçin Çoklu Bomba Salan Sistemi Geliştiriyor
Şiddet İddialarına Savunma: TikTok Fenomeni 'Karagül'den Şok Açıklama
Kızılcık Şerbeti'nde Olay! Doğa ve Giray öpüştü!
Bakan Özhaseki: Sene Sonuna Kadar 200 Bin Konut Teslim Edilecek
Ensar Vakfı, İsrail'le ticareti inkar etmeye çalışırken doğruladı