Yunanistan’ın sağcı Yeni Demokrasi (ND) hükümeti, büyük çaplı protestolara rağmen Perşembe akşamı otoriter Eğitim Yasa Tasarısı’nı kabul etti.
Onaylanan tasarı ile üniversitelerin gözetimi için özel bir kampüs polis gücü kuruluyor. Üniversite polis gücü, kampüsleri “koruma” yetkisine sahip olacak ve yetkililerin “sorun çıkaranlar” olarak gördükleri kişileri gözaltına alabilecek. Üniversite polisi, devriye gezdikleri eğitim kurumlarına değil, Helen Polis Gücü’ne karşı sorumlu olacak. Yasa ile öğrencileri okuldan uzaklaştırabilecek veya atabilecek bir ‘disiplin kurulu’ da oluşturuldu.
Tasarı, 1982 yılında yürürlüğe konan ve polisin üniversite kampüslerine girmesini yasaklayan yasayı ortadan kaldırıyor. Bu yasaya göre, polisin kampüs alanına girişine ancak üniversite yöneticilerinin onayı ile izin veriliyordu. Avrupa’nın başka hiçbir yerinde bulunmayan yasa, öğrencilerin gözaltına alınmaya veya devlet zulmüne karşı korunmasını garanti ediyordu.
Yasa ayrıca öğrencilerin diploma almadan önce eğitim kayıt sürelerini de sınırlıyor. Geçen yıl Yunanistan’daki devlet üniversitelerine 77 binden fazla öğrenci kabul edilmiş ve lisans öğrenimi için harç ücreti alınmamıştı. Bu durumda birçok öğrenci eğitimi bırakmak zorunda kalacak.
Hükümet, 300 sandalyeli parlamentodaki oylamayı 166 milletvekilinin lehte ve 132 aleyhte çoğunluğuyla kazandı. Yasa, faşist Altın Şafak’ın yasaklanmasının ardından öne çıkan aşırı sağcı Helen Çözümü partisinin 10 milletvekilinin desteğiyle geçti.
Ana muhalefet partisi Syriza (Radikal Sol Koalisyon), Yunanistan Komünist Partisi (KKE), Değişim Hareketi (KINAL) ve MeRA25 (Avrupa Gerçekçi İtaatsizlik Cephesi) aleyhte oy kullandı.
1982 Yasası, 17 Kasım 1973’te Atina’daki Politeknik Üniversitesi’nde çıkan ayaklanma sırasında, aralarında beş yaşındaki bir çocuğun da bulunduğu, en az 23 öğrenci ve sivilin ABD destekli askeri cunta tarafından vahşice öldürülmesine tepki olarak yürürlüğe konmuştu. Öğrenciler, 1967 yılında iktidara gelen Yorgo Papadopulos liderliğindeki askeri cuntanın devrilmesi yönünde çağrıda bulunuyorlardı. Protestoların üçüncü gününde öğrenciler “Ekmek, Eğitim, Özgürlük” sloganıyla boykot başlattılar. Cuntanın emriyle tanklar ve askerler üniversitenin kapılarını kırarak bir katliam gerçekleştirdi ve protesto ezildi.
On binlerce öğrenci ve eğitim emekçisi haftalardır ülke çapında Eğitim Yasa Tasarısı’nı protesto ediyordu. Protestoyu cuntaya karşı mücadele ile ilişkilendirerek, “Ekmek, Eğitim, Özgürlük” sloganları atılıyordu. Protestolar, başkent Atina’da, ülkenin ikinci büyük kenti Selanik’te ve diğer kasabalarla kentlerde binlerce kişi tarafından düzenlenen gösterilerle son bir hafta içinde doruğa ulaştı.
Öğrencilerin ve eğitim kadrosunun talepleri arasında, tasarının geri çekilmesi, üniversitede polis olmaması, fakültelerin bahar döneminde yeniden açılmaması, eğitimde hiçbir süre sınırı olmaması, öğrencilerin üniversiteden uzaklaştırılmaması, disiplin yasasının geri çekilmesi, devlet üniversitelerine yüksek erişim kısıtlamaları olmaması, özel üniversite derecelerinin devlet üniversiteleriyle eşitlenmemesi, herkes için ücretsiz eğitim sağlanması ve devletin Öğrenci Dernekleri’nden elini çekmesi var.
Protestolar yoğun polis şiddeti ile karşılaştı. Çarşamba günü aralarında motosikletli MAT ekibinin de bulunduğu Atina ve Selanik polisi, öğrencilere biber gazı ve coplarla saldırdı. Haberler ve fotoğraflar, polisin göstericilere yerdeyken bile saldırdığını gösteriyor. Propylaea yakınlarındaki bir öğrenci yürüyüşü sona ererken, polis saldırılarına devam etti ve protestocuları ciddi şekilde yaraladı. Eğitim haber sitesi alfavita.gr’ye konuşan eski Atina Politeknik Dekanı Nikos Markatos, şunları söylüyordu: “Polisin motosikletlerini protestoculara doğru sürdüğünü gördük. Bir çocuğun kafasına yangın söndürücü ile vuruyorlardı. Oğlum Kızıl Haç Hastanesi’nde, omzu kırılmış ve üç hafta boyunca bir destek bağı takacak. Polis şiddeti sonrasında toplam dört çocuk Kızıl Haç Hastanesi’ne kaldırıldı.”
Press Project’in haberine göre, Markatos “ayrıca tüyler ürpertici bir suçlamada bulundu” ve “bir polis memurunun şu anda ameliyathanede olan bir öğrencinin çenesini kırdığını ve dişlerini döktüğünü” belirtti.
Çevik kuvvet polisi, gazeteci Yiannis Liakos’u yere savurdu: “Diğer gazeteciler de polis saldırısına uğrarken, aynı zamanda polis memurları yerde yatan insanlara karşı bile şiddet uygulanan sahneleri kaydetmelerini önlemek için foto muhabirlerin gözaltına alınanların fotoğraflarını çekmelerini engellemeye çalışıyorlardı.”
Atina’da polis Çarşamba günü 52 kişiyi gözaltına aldı. Bunlardan 24’üne Perşembe sabahı mahkemede suçlama getirildi. Onlarca öğrenci, gözaltındakilere destek vermek amacıyla mahkemelerin önünde bir dayanışma mitingi düzenledi. Sosyal medyaya yüklenen videoların bir seçkisi Press Project web sitesinden görülebilir.
Polis saldırısı sırasında, Bir MeRA25 milletvekili ve Meclis Başkan Yardımcısı Sofia Sakorafa, Attica Emniyet Müdürlüğü dışında saldırıya uğradı. Sakorafa, MeRA25 milletvekilleri ve yüzlerce kişi içeride tutulanların toplu şekilde gözaltına alınmasını protesto eden bir heyetin parçasıydı.
Yasayı sunan ND’li Başbakan Kiryakos Miçotakis, üniversiteleri suç ve şiddet yuvası olarak tasvir ederek öğrencilere iftira attı. “Dünyanın hiçbir yerinde tahrip edilen tarihi binaların, yağmalanan ekipmanların görüntülerini görmüyoruz” diyen Miçotakis, kampüste öğretim üyelerinin dövüldüğünü, kadınların tecavüze uğradığını ve uyuşturucu kaçakçılığının yapıldığını iddia etti.
Syriza, iktidardayken, kendisinden önceki ND ve sosyal demokrat hükümetlerden daha sert kemer sıkma programları uyguladı. Bunun için devlet şiddetine başvuran Syriza, savaş bölgelerinden kaçan çaresiz göçmenleri ve sığınmacıları uzak tutmak için Yunanistan’ın AB’nin sınır gücü olarak kurulmasında etkili oldu.
Parlamentoda konuşan Syriza lideri Aleksis Çipras, Eğitim Yasa Tasarısı’na karşı oy kullansa da Miçotakis’in üniversitelerin suç yuvaları olduğu iddialarına destek verdi. Çipras, devletin, kampüslere aman vermemek için yeterli baskı gücüne sahip olduğunu savundu, öyleyse neden daha fazlasına ihtiyaçları vardı ki? “Hükümet, üniversitelerin gerçekten de suçluluk ve kanunsuzluğun merkezleri olduğuna inanıyorsa, tek yapması gereken, onları kanunsuzluktan kurtarmak için gerektiği kadar polis memuru göndermektir.”
Çipras, “[Polis] sorunu neden çözemedi? Ve bu neden üniversitelerde polis birimlerinin oluşturulmasıyla çözülecek?” diye soruyordu.
Kemer sıkma uygulaması nedeniyle seçimlerde silinen sosyal demokrat PASOK’un kalıntılarını içeren Değişim Hareketi’nin lideri Fofi Gennimata ise, üniversitelerin özel şirketler tarafından korunması yönünde çağrıda bulundu.
Polisin kampüslere geri dönmesine izin veren önlemler, 2019’da iktidara gelen ND hükümeti tarafından atılan bir dizi diktatörlük adımının bir parçasıdır.
Pandemiyi bahane olarak kullanan Helen Emniyet Müdürü Michalis Karamalakis, geçen yıl 15 Kasım ile 18 Kasım arasında 5 bin polis ve zırhlı araçtan oluşan devasa bir polis operasyonu düzenledi ve dört veya daha fazla kişinin halka açık tüm toplantılarını yasakladı. Bu tarih aralığı, öğrenci protestolarının cunta tarafından ezilmesinin birçok kişi tarafından anıldığı dönemdir.
Geçen ay hükümet, gazetecilerin gösteriler sırasında “belirli bir noktada” durmakla sınırlı kalacağını öngören sert bir yasa tasarısı çıkardı. Önleme tüm gazeteci dernekleri karşı çıkıyor.
Geçen Temmuz ayında ND, Değişim Hareketi ve Helen Çözümü’nün desteğiyle, protesto hakkını kısıtlayan sert bir yasa daha kabul edilmişti. Protesto düzenleyenlerin artık planlanan herhangi bir genel toplantı için “ilgili yerel polis veya liman idaresine” önceden bildirimde bulunmaları gerekiyor. Polise veya yetkililere, kamu güvenliği gerekçesiyle veya “belirli bir bölgenin sosyoekonomik yaşamını bozacak ciddi bir tehdit varsa” kısıtlamalar getirme ve hatta protestolara izin vermeme yetkisi verildi.
Yunanistan, 2008’den itibaren Avrupa Birliği, Uluslararası Para Fonu ve dünyanın finans kurumlarının emriyle, Avrupa genelinde sert tasarruf tedbirlerinin uygulanması için örnek olarak kullanıldı. Egemen sınıf, işçi sınıfının yaşam standartlarına yoğunlaşan saldırılarını diktatörlük yoluyla dayatmaya çalışırken, Yunanistan yine ön plana çıkıyor.
Yeni Demokrasi hükümeti, grev çağrısında bulunan örgütlerin bunu elektronik oylamaya sunması şartı da dahil olmak üzere grev karşıtı tedbirleri meclisten geçirdi. Bu, Çalışma Bakanı Yiannis Vroutsis’in geçen Ekim ayında “esnek sekiz saatlik iş gününe” dayanan yeni bir çalışma yasa tasarısını açıklaması sonrasında gerçekleştirilmişti. Bu da işverenlere fazla mesai yapmadan çalışma gününü sekiz saatten 10 saate çıkarma yetkisi vermeyi amaçlıyor.
Robert Stevens
12 Şubat 2021
Kaynak: Dünya Sosyalist Web Sitesi