Faciadan kurtulan iki kişi, Yunan Sahil Güvenliği’nden yetkililerin, gemideki dokuz Mısırlıyı kaçakçı olarak teşhis etmeleri için onlara baskı yaptığını iddia ediyor.
Kapasitesinin çok üzerinde insan bulunan teknenin batışı öncesi çekilen bir görüntü de Yunan makamlarının resmi açıklamasıyla çelişiyor.
Yunan Sahil Güvenliği, tekneyle görsel temas kurulduğunda, denizde ‘sabit bir rotada’ olduğunu açıklamıştı.
Ancak görüntü teknenin sıkıntı yaşadığını ortaya koyuyor.
BBC'nin doğrulama servisi BBC Verify, bu görüntünün, sahil güvenliğin teknenin kurtarılmaya ihtiyacı olmadığını iddia ettiği sırada ve bizzat sahil güvenlik tarafından çekildiğini doğruladı.
Arka plandaki daha büyük geminin, göçmen botuna erzak vermesi istenen petrol tankeri Faithful Warrior olduğunu da doğruladık.
Yunan sahil güvenlik görevlileri teknenin İtalya’ya doğru ilerlediğini ve kurtarılmaya ihtiyacı olmadığını açıklamıştı.
BBC, bölgedeki diğer teknelerin aynı saatlerdeki hareketinden yaptığı analizle teknenin batmadan önce en az yedi saat boyunca hareket etmediğini tespit etmişti.
Ancak şimdi, hayatta kalanların mahkemedeki ifadeleri ile sahil güvenlik tarafından alınan ifadeleri arasında ciddi farklılıklar olduğunu gösteren belgelere de ulaştık.
İfadelerin değiştirildiği iddiası
14 Haziran'daki faciadan sonra dokuz Mısırlı insan kaçakçılığı ile ilişkili suçlamalarla gözaltına alındı.
Ancak felaketten sağ kurtulan iki kişi, yaşanan trajediden Yunan Sahil Güvenliği’nin sorumlu olabileceğini söyleyen göçmenlerin Yunan makamları tarafından korkutularak susturulduğunu iddia ediyor.
Facia sonrasındaki bir ayda, sahil güvenliğin balıkçı teknesini halatla çekerek batmasına neden olduğuna dair iddialar ortaya atılmıştı.
Kimliklerini korumak için Ahmed ve Musab adını verdiğimiz iki kişi ile Atina’da görüştük.
Olay sırasında teknede olan bu iki kişi, teknenin sahil güvenlik yüzünden alabora olduğunu iddia ediyor.
Musab anlatıyor:
"Soldan bir ip bağladılar. Herkes dengelemek için teknenin sağ tarafına geçti. Yunan gemisi hızlı hareket etti ve tekne takla attı. Onu (alabora olan tekneyi) epeyce sürüklemeye devam ettiler."
Bu iki kişi, sahil güvenlik tarafından kurtarılmadan önce suda iki saat geçirdiklerini de anlattı.
Geçen süreyi tam olarak nasıl bildiğini sorduğumuzda Musab, saatinin hala çalıştığını söyledi.
Ahmed ve Musab, Kalamata'da karaya çıktıklarında, felaketin nasıl yaşandığını konuşmaya başlayanlara, Yunan yetkililerin, "susmaları" talimatını verdiğini öne sürüyor.
Ahmed görüşmede yaşananları anlatıyor:
"İnsanlar buna (faciaya) Yunan sahil güvenliğinin neden olduğunu söylediğinde, sorgudaki yetkili, tercümandan görüşülen kişiye konuşmayı kesmesini söylemesini istedi"
Ahmed, kurtarılanlara ‘ölmedikleri için şükretmeleri’ gerektiğinin söylendiğini de aktarıyor.
"Ölümden kurtuldun! Olay hakkında konuşmayı bırak! Bu konuda daha fazla soru sorma!" diye kendilerine bağırıldığını da öne sürüyor.
BBC’ye kimliklerini gizleme şartı ile konuşan bu iki erkek, kendilerinin de Mısırlılar gibi suçlanacaklarından korktukları için sustuklarını savunuyor.
Ahmed ve Musab, suçlanan 9 Mısırlının teşhis sürecinde baskı olduğunu öne sürüyor.
Ahmed, “Sistem adil olsaydı, bu davada anlatacaklarımız olurdu” diyor.
İki erkek, tekneye binebilmek için 4 bin 500 dolar ödediklerini anlatıyor. Ahmed'ın küçük erkek kardeşi de gemideydi. O hala kayıp.
Hayatta kalanların bize verdiği bu ifadelerin yanı sıra, mahkemeye sunulan delillerin toplanma şekli hakkında da soru işaretleri uyandıran belgeler elde ettik.
Tekneden kurtulan beş kişinin mahkemeye sunulan ilk ifadelerinde, sahil güvenliğin göçmen teknesini halatla çekmeye çalıştığına ilişkin ifadeler yer almadı. Ancak aynı beş kişinin tamamı yargıç karşısında faciaya halatla çekme girişiminin neden olduğunu anlattılar.
Sahil güvenliğin sunduğu ilk ifadelerden biri şu şekilde:
"Bir sahil güvenlik gemisi yardıma geldi ve aniden gemi alabora oldu. Kendimizi suda bulduk. Sonra bizi şişme botla kurtardılar."
Ancak aynı tanık daha sonra hakime olanları şöyle anlattı:
"Yunan gemisi bizim geminin önüne halat bağladı ve bizi yavaş yavaş çekmeye başladı ama halat koptu. İkinci halatı bağladıklarında önce çekiliyormuşuz gibi hissettik ama sonra gemimiz alabora oldu. Yunan gemisi hızlandı ve biz İngilizce bağırmaya başladık: Dur!"
BBC Verify ekibi bu ifadeyi veren kişiye ulaşamadı ve bu yüzden ifadelerini neden değiştirdiklerini soramadı.
Mısırlılar nasıl teşhis edildi?
Yunan sahil güvenliği başlangıçta halat kullanıldığını yalanladı. Ancak daha sonra bu açıklamadan geri adım atarak halat kullanıldığını kabul etti. Bunun amacının da yalnızca gemiye binip durumu değerlendirmek olduğu savunuldu. Halat bağlama olayıyla, balıkçı gemisinin alabora olmasında da en az iki saat olduğu iddia edildi.
Faciada seksen iki kişinin cesedine ulaşıldı. Birleşmiş Milletler 500 kadar kişinin daha hayatını kaybettiğini tahmin ediyor.
Yunan makamları, suçlanan Mısırlı erkeklerin bir kaçakçılık çetesinin parçası olduğunu ve teknedeki diğer kişiler tarafından da teşhis edildiklerini söylüyor.
Bu 9 kişi suçlu bulunmaları halinde ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilirler.
Bu kişilerin gemideki davranışlarına ilişkin farklı ifadeler var. Bazıları şüphelilerin, gemidekilere kötü davrandığını iddia ederken, bazı diğer tanıklıklar da onların yardım etmeye çalıştığını söylüyor.
Ancak Ahmed ve Musab, hayatta kalanlara dokuz Mısırlıyı suçlama talimatı verildiğini iddia ediyor. Bu talimatın sahil güvenlik yetkililerince verildiğini de söylüyorlar.
Musab, Mısırlı şüpheliler için, "Hapse atıldılar ve suçlarını örtbas etmek isteyen Yunan makamları tarafından haksız yere suçlandılar" diyor.
Facia, Yunanistan Yüksek Ceza Mahkemesi’nden bir savcı yardımcısı tarafından soruşturuluyor. Ancak Birleşmiş Milletler’in de yaptığı bağımsız bir soruşturma çağrısı şimdiye kadar göz ardı edildi. Avrupa Komisyonu, Yunanistan makamlarının soruşturmasına güvendiğini açıkladı.
Ancak Ahmed ve Musab, Yunan sahil güvenliği merkezli endişelerinde yalnız değiller.
Bir tercümanın anlattıkları
Faciayı takip eden saatlerde dokuz Mısırlı erkeğin tutuklanması, Yunan makamlarının etkili soruşturmasına örnek olarak sunuldu.
Ancak Farzin Khavand için bu alarm zilleri anlamına geliyordu. O tarihin tekerrür etmesinden korkuyordu.
Farzin Khavand, geçen yıl, Türkiye'den Yunanistan’a geçmek isterken tekneleri bozulan 32 göçmenin kurtarıldığı olayda tercüman olarak görev yaptı. Bu olayda, Yunan sahil güvenliğinin 'iki masum' İranlıyı, insan kaçakçılığı ile suçladığına tanık olduğunu iddia ediyor.
Khavand, aynı teknedeki Afganların kendisine, İranlıların da para ödeyerek tekneye bindiğini söylediğini aktarıyor.
Khavand, "Onlar [İranlı erkekler] büyük travma yaşadılar” diyor ve kendisine anlatılanı aktarıyor:
“Türkiye'den denize açılmadan önce hiç okyanus görmediklerini bana tekrar tekrar anlatılar. ‘Tekne kullanmakla ilgili hiç bilgimiz yok. Yüzmeyi bile bilmiyoruz’ dediler.”
Khavand, iki İranlı sanıktan birinin, uzun bir hapis cezasıyla karşı karşıya olan Sayeed adında bir adam olduğunu ve tekneden küçük oğluyla birlikte kurtarıldığını söyledi:
“Ona, ‘Neden altı yaşındaki bir çocuğu tekneye bindirdin?’ diye sordum. ‘Kaçakçılar bize sadece iki saatlik bir yolculuk olduğunu söyledi’ yanıtını verdi”
Khavand, İranlıların anlattıklarını aynen kendisine söylendiği gibi sahil güvenliğe aktardı.
Ancak teknedeki Afganların ifadesinin tutanaklarda değiştiğini söylüyor. Yunan makamlarının baskısından sonra ifadelerini değiştirdiklerinden korkuyor Suçlanan İranlılar da ona böyle olduğunu anlattı.
Teknedeki Afgan yolcular, suçlanan İranlılara, sahil güvenlik tarafından ‘Taliban’a geri gönderilme’ baskısı ile isimlerini vermeleri için ikna edildiklerini söylemişti.
Bu dava sonunda düşürüldü.
Khavand, artık Yunan sahil güvenliğine yardım etmek istemediğini söylüyor. Sayeed ve oğlu serbest bırakıldığında el konulan 1500 euro paralarının da iade edilmediğini söylüyor.
Tüm bu suçlamalar BBC tarafından Yunan makamlarına yöneltildi, ancak herhangi bir yanıt alamadık. Yunanistan'ın sahil güvenlikten sorumlu denizcilik bakanı ile görüşme talebimiz de reddedildi.
Yunanistan daha önce de suçlamıştı
Kalamata kentinde avukat olan Chrysanthi Kaouni, benzer şekilde suçlanan kişiler aleyhine açılan ve kendisini rahatsız eden başka ceza davalarına şahit olduğunu söylüyor.
BBC’ye bu tür 10'dan böyle dava ile karşılaştığını anlattı:
“Tercümeler, kanıtların toplanma şekli ve sanıkların bu kanıtlara itiraz etme olanakları ile ilgili endişelerim vardı”
"Bu üç noktadan dolayı, uluslararası hukuk standartlarında güvenceler olduğunu düşünmüyorum ve adaletin yerine geldiğine inanmıyorum."
Yakın zaman önce yapılan bir çalışma, Yunanistan'da insan kaçakçılığı yapmakla suçlanan göçmenler için ortalama bir davanın sadece 37 dakika sürdüğünü ve verilen ortalama hapis cezasının 46 yıl olduğunu ortaya koydu.
Avrupa Parlamentosu'ndaki Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı grubu tarafından yaptırılan araştırma, Şubat 2020 ile Mart 2023 arasında Yunanistan'ın sekiz farklı bölgesinde kaçakçılık suçundan yargılanan 95 kişinin dahil olduğu 81 davayı inceledi.
Bu araştırmaya göre, birçok davada, yalnızca bir polis ya da bir sahil güvenlik görevlisinin aldığı ifadeye dayanarak hüküm verildi. Vakaların dörtte üçünden fazlasında, çapraz sorgu için kanıtlarının mahkemeye sunulmadığı iddia ediliyor.
Ahmed, kendisinin ve kurtulanlar diğer kişilerin, gemi enkazının ve onunla birlikte batan insanların oradan çıkarılmasını istediğini söylüyor. Ancak kendilerine bunun çok zor olduğu, suyun çok derin olduğunun söylendiğini aktarıyor.
Bun cevabı, Haziran ayında Titanik’e turistik dalış yaparken batan Titan denizaltısında beş kişiyi aramak için harcanan büyük miktarda para ve kaynakla karşılaştırıyor.
“Biz yüzlerce kişiydik" diyor. "Baran sadece bir gemi değil. Arkadaşlarımız ve ailemizdi”