Soner Yalçın''la Erdoğan aynı gemideymiş

Sözcü gazetesinin deneyimli yazarlarından Soner Yalçın, rahip Brunson krizinin ardından yaşanan ABD-Türkiye gerilimi ve kurda yaşanan dalgalanmalara ilişkin kaleme aldığı yazıda, üstü kapalı olarak ''Erdoğan'a destek çağrısı''nda bulundu. 

Yalçın, Brunson'ın ev hapsi kararından sonra ABD'nin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e yönelik başlayan daha sonra ticaret kotasıyla devam eden bir dizi yaptırımın ardından geçtiğimiz pazar gecesi yaşanan TL'deki değer kaybına ilişkin ''Erdoğan ile AKP bu ağır tahribatın altından kalkabilir mi? Sanmıyorum; gerçekle bağlarını çoktan kopardılar çünkü'' diyor ve sonunda ekliyor: Ama…

Yalçın'ın baklası bundan sonra ortaya çıkıyor. 'Vatan, siyaset üstüdür' başlığıyla yayımlanan yazıda, ABD'nin Türkiye'ye yönelik operasyonunun karşısında tek ses olunması gerektiğini belirtiyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından açık açık ''Darbe girişiminin arkasında ABD var'' diyen hükümetin Temmuz'un ardından geçen bir ayda ABD'yle Suriye'ye yeni operasyonlara girişmesi, her türlü kavgaya rağmen F-35 alımlarında geri adım atmaması, hatta Trump'ın geçtiğimiz gün verdiği ''F-35 satışını durdurma'' kararına rağmen Türk pilotların ABD'de F-35 eğitimi almaya devam etmesi, ''Yerli ve milli'' etiketiyle yutturulan ATAK helikopterlerini motorunun ABD menşeili Rolls Royce üretimi olması gibi birçok konu ortadayken Yalçın'ın efendi-uşak kavgasında halkı özellikle de okuyucu kitlesi düşünüldüğünde AKP muhaliflerini taraf olmaya çağırması düşündürücü... 

''Siyaset, vatan üstüdür'' mottosuna karşında, ''Siyaset vatanın ta kendisidir''' diyebilmek, Yalçın yazısında örnek olarak gösterdiği ''Mustafa Kemal, 'Vahdettin kötü'- 'Damat Ferit kötü' diyerek günlerini geçirmedi. Meselesi kişiler olmadı; ülkeyi bir an önce sokulduğu bataklıktan kurtarmaya çalıştı'' ifadelerine, ''Vahdettin'le Mustafa Kemal Atatürk'ün siyaset anlayışı farklı, bu nedenle de vatan anlayışı da farklıdır'' diyebilmek, Türkiyeli muhaliflerin göstermesi gereken yurtsever ve antiemperyalist çıkışın temel noktasıdır. Milyarlarca doların sermayedarların elinde olduğu hatta AKP'nin en büyük destekçisi MHP'nin ''döviz hesabını bozdurma kararı''nı görmemek; aksine halkın elindeki üç kuruş birikim için ''(Arkadaşlarım önceleri alay ediyordu; şimdi kızıyor. Çünkü ben, ne dün- ne de bugün Türk Lirası'ndan ve Atatürk'ün kurduğu bankadan vazgeçmedim; vazgeçmeyeceğim'' eleştirisinde bulunmak tek kelimeyle akıl tutulmasıdır. 

Yalçın'ın ''Ne derseniz deyin; vatan, siyaset üstüdür. Bu ülkenin insanları, devletin zorlu dönemlerinde bileziklerini bağışlamış yurtsever bir halktır'' cümlesine itiraz yok, fakat 'bir ama' da bizden gelir: Anadolu'nun, Osmanlı tarafından sürekli itilen çilekeş halkı, Sakarya Savaşı'ndan önce yürürlüğe giren Tekalif-i Milliye emirleriyle varını yoğunu orduya vermekten imtina etmedi. Fakat bunu yaparken sadece Yalçın'ın vurguladığı gibi ''siyaset, vatan üstüdür'' diyerek değil, kurucu Meclis'in iradesiyle kendi iradesi aynı noktada buluştuğu için, egemenliği istediği için bunu yaptı. Bugün AKP'yle Erdoğan'la hiçbir şekilde ortaklaşamayan devasa kitlenin Erdoğan'ın şovenist söylemleriyle hareket etmesini beklemek, maalesef ki krizin faturasını emekçilerin sırtına yüklemekten başka bir anlam ifade etmiyor. 

Yalçın yazısında, ''Açık yazayım:

Ne Erdoğan, ne de AKP umurumda.

Bu ikilinin bu ağır sorunu ortadan kaldıracağına dair ümidim de yok. Ama konu artık siyasetin dışına çıktı; var olma/vatan mücadelesi veriyoruz.' demiş.

Son olarak Yalçın'la ortaklaşılabilecek nokta, ''Ne Erdoğan, ne de AKP umrumuzda değil'', bahsedilen ''Var olma'' mücadelesiyse, ülkenin yeniden kuruluş ayarlarına; laik, halkçı, kamucu düzenine geri dönmesi ve AKP'nin yeni rejiminin yıkılması için verilebilir. 

Yalçın'ın yazısını okuma için tıklayın...