Burak Cop
Burak Cop - Hürriyet bayramına doğru

Hürriyet bayramına doğru

Çekirge önce 7 Haziranda sıçradı. Üç yıl önceki seçimde mecliste azınlığa düştüler. MHP devreye sokuldu. Bahçeli HDP ile yan yana görünmemek gerekçesiyle üç muhalefet partisinin birlikte hareket etmesinin önüne set çekti, öbür muhalefet partileri şöyle dursun AKP ile bile koalisyon kurmadı, meclis başkanlığını göz göre göre AKPye teslim etti.

İçyüzü belki bir gün ortaya çıkacak kirli pazarlıkların, gizli uzlaşmaların neticesinde memleket bir yandan da kanlı bir çatışma ortamına sürüklendi. Bombalı katliamlar, şehit cenazeleri, hendek muharebeleri halkı şoke etti. Ya iktidar ya kaos şantajına boyun eğen bir grup seçmen MHP ile HDPnin vekil sayılarını 1 Kasımda 80den sırayla 40a ve 59a indirirken AKPyi yeniden iktidara taşıdı. Kaçınılmaz düşüş başarılı bir şekilde ertelenmişti.

Çekirgenin ikinci sıçrayışı 16 Nisan 2017 referandumunda oldu. Bir yıl önceki başarısız darbe girişimi sonucu iktidar hem kendine yeni bir hikâye yaratarak güç toplamış, hem de AKP-MHP ortaklığı fiiliyattan resmiyete evrilmişti. Tüm koşulların kendi lehlerine olduğuna inandıkları bir sırada memleketi referanduma götürdüler.

Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Onca havuca, onca sopaya rağmen, devlet olanakları pervasızca kullanıldığı halde metropoller ve gençler Artık TAMAM diyordu. YSK devreye girdi, Türkiye seçim güvenliğinde bir gecede 71 yıl geriye, 1946ya götürüldü.

***

Çekirge üçüncü kez sıçrayabilecek mi? Bu defa zor. AKP, tabanını tutmakta hiç bu kadar zorlanmamıştı. Defansif bir kampanya sürdürme ihtiyacı hissediyorlar. Boludan İstanbula dönerken otobanda devasa billboardlardaki slogan dikkatimizi çekiyor: Yaparsa yine AK Parti yapar. Alt metinde bir kendini savunma çabası var. Bizden yıldınız, güveninizi kaybediyoruz ama unutmayın, icraatı yapsak yapsak gene biz yaparız der gibiler.

Aracımız İstanbula varıyor. Zincirlikuyuda devasa bir afiş: 1994-2018. Kağıt biletten İstanbulkarta. Ya ne olacaktı? 1994te internet de yoktu ona bakarsanız. AKPnin seçim propagandasının son derece zorlama oluşu bir yana, insanları geçmişle korkutmanın, gözünü AKPye açmış 18-30 yaş arası seçmene bir şey ifade etmesi mümkün mü?

Ekim 1991 seçimlerinden önce Türkiyenin ilk özel televizyon kanalı Star 1de ANAPın reklamları yayınlanıyordu. Demirelin DYPsi iktidara yürürken 12 Eylül öncesinin diğer liderleri Ecevit, Erbakan ve Türkeş de meclise dönmeye hazırlanıyordu. ANAPın seçmeni geçmişle korkutmaya çalışan reklamında 12 Eylül öncesindeki anarşiyi, yokluğu hatırlatan görüntüler eşliğinde o günleri unutmayın deniyordu.

ANAP o seçimde iktidardan düştü. Bir partinin seçmeni geçmişle korkutmaya çalışması, sakın onlara oy vermeyin yoksa geriye gidersiniz demeye başlaması, düşüşün emaresidir. Bunu seçmen de hisseder. Partinin seçmen kitlesinin çeperinde başlayan çözülme bir süre sonra hızlanarak çekirdeğe doğru ilerlemeye başlar, beri yanda iç çelişkiler ve güç mücadeleleri de şiddetlenir.

***

İktidarın sahada kaybedip masada kazandığı referandum sürecinde Hayır cephesinde sivrilen bir lider yoktu. Hayır kampanyası özverili bir halk hareketi olarak örgütlendi, devletin tüm olanaklarının seferber edilmesine karşı imece usulüyle yürütüldü. Ardından Adalet Yürüyüşü ile Kemal Kılıçdaroğlu, Hayır bileşenlerinin liderliğini üstlendi, farklı kesimleri çevresinde topladı ve Türkiye demokrasi tarihine adını yazdırdı.

Şimdi manzara referandum öncesinden farklı. İnce, Demirtaş, Akşener ve Karamollaoğlu iddialı liderler olarak sahnede. Bu süreçte İnce özellikle ön plana çıkmış durumda. Anketlerde oy oranının yüzde 30u geçtiğine dair haberler geliyor, ki bu doğruysa, bugüne kadar CHPye oy vermemiş en az yüzde 5lik bir kesimin desteğini almış demektir. Bu insanların bir kısmının eski AKP seçmeni olduğu muhakkaktır.

İnisiyatifi büyük oranda ele almış olan İnce, cevap veren değil cevap verilen pozisyonunda. Kendisinin memleketin zencisi, Erdoğanın ise Beyaz Türk olduğunu söyleyince ertesi gün Erdoğan ona yanıt vermek zorunda kalıyor. İnce Erdoğanın elinden silahlarını alıyor, akabinde de ona karşı kullanmayı başarıyor.

***

24 Haziranın demokrasi mücadelesinde bir final değil, yalnızca eşik olduğunu akıldan çıkarmadan şu manzarayı tespit etmek gerekiyor. Aralarındaki ciddi farklılıklara rağmen muhalefet partileri, istibdat düzeninden çıkıp hürriyete ulaşma konusunda konsensüs içindeler.

İstibdada karşı anayasal bir düzen isteyen farklı muhalefet grupları Aralık 1907deki İkinci Jöntürk Kongresinde nihayet bir araya gelmiş ve ortak bir program benimsemişlerdi. Sekiz ay sonra, 23 Temmuzda İkinci Meşrutiyet devrimi patlak verdi. 1935e kadar her sene 23 Temmuz günü Hürriyet Bayramı olarak kutlandı.

7 Haziran ve 16 Nisan dönemeçlerinde ıskalanan demokratikleşme/normalleşme fırsatı 24 Haziran sonrasında hayata geçerse, memleket çifte bayramın arefesinde demektir. Fakat bunun için yeni demokratik parlamenter rejimin, yani gerçek Yeni Türkiyenin kurumlarının katılımcı ve müzakereci bir anlayışla şekillendirilmesi gerekiyor. Diğer bir deyişle, Osmanlı meşrutî muhalefetinin 1908 sonrasında düştüğü hatayı tekrarlamamak gerekiyor.

Muhalefettekilerin birbirlerine düşüp amansız bir (iç) mücadeleye girişmek yerine gerçek Yeni Türkiyeyi kurma yolunda mevcut konsensüsü sürdürmesi için en büyük sorumluluğun CHPde ve onun bu süreçteki görünen yüzü Muharrem İncede olduğunu söylemeye gerek yoktur herhalde.

Toplam 1140 defa okunmuştur.

Burak Cop diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.