Ah şu dünyanın öfkelileri
Hessel sesleniyor: “Öfkelenin!”
Sistem karşıtı eylemlerin isim babası 94 yaşındaki diplomat Stéphane Hessel, Türkçe’ye de çevrilen 32 sayfalık “Indignez-Vous” (Öfkelenin) adlı kitabında, “Tüm adaletsizliklere barışçı yollarla isyan edin” diyordu. Tüm yaşamı direnişle geçmiş bir isim, Hessel… Önce Nazilere karşı Fransız direnişçilere katılmış, toplama kamplarından zor kurtulmuş… 1939’da Fransız vatandaşlığı alıp diplomat olduktan sonra 1948’de BM’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi yazarlarından… Yaşamı boyunca Cezayir, Vietnam ve Filistin’i savunmuş.
Hessel, kitabında, gelir dağılımındaki adaletsizlik, göçmen karşıtı politikalar ve basına yönelik baskılar nedeniyle Fransızların, Nazi işgali dönemindeki kadar öfkelenilmesi gerektiğini savunuyor. Sadece Fransa’da 2 milyon okuyucu bulan kitabın ana fikri ve ismi, İspanya’ya da uğrayınca “Los Indignados” (Öfkeliler) diye anılan hareketi doğurdu.
İtalya’da ise, ücretsiz ve sansürsüz bilgi akışı, şeffaf siyaset, özgür medya, sağlık ve eğitimin tamamen devletçe üstlenildiği, sürdürülebilir toplu taşıma, yenilenebilir enerji yatırımlarını öngören programı ile sivri dilli bir hiciv ustası Beppe Grillo’nun önderliğindeki “Movimento 5 Stelle- 5 Yıldızlı Hareket”i doğurdu. Kendisi seçimlerde aday olmadı. Ama önderliğindeki hareket %25 oyla ülkenin en çok oy alan 2-3 partisinden biri oldu.
Bakın Hessel “İndignez-Vous-Öfkelenin” adlı kitabında neler diyor:
Hitler-Stalin bitti yeni tiran oligarşi…
“Şu anda neredeyse yüzyıldır şahit olduğum en tehlikeli oligarşide yaşıyoruz. Hitler ya da Stalin benzeri bir tiranlık yok artık. Öyle olsa tirandan kurtulunca problemler çözülürdü. Bugünkü tiranlık,birkaç kişinin belirlediği ekonomi ve finans dünyasının oligarşisidir. ‘Washington Uzlaşması’ diye adlandırılan, Milton Freedman doktrini geçerli, yani “güçlü ve zengin insanlar, güç ve zenginliklerini sürdürebilmek için, devletin mümkün olduğu kadar küçültülmesini ”, istediler ve sağladılar. “İşte son 10 yıldır içinden bir türlü çıkamadığımız krizin temel nedeni…”
Vatandaşlar hükümetlere yasal yollarla baskı yapmalı…
“Maalesef yurttaşlar olarak meseleyi bir gecede çözemeyiz. Hükümetler aracılığıyla müdahale edebiliriz. Vatandaşlar daha cesur yöntemlerle, tek amacı daha çok kar, rant olan güçlere karşı, yasalar yoluyla önlem alınması için, hükümetlerine baskı yapmalılar ve barışçıl yollarla isyan etmeliler.”
Devletler durursa her şey kötüleşecek…
“Dünyada sözünü ettiğim gelişme son 10 yıldır tamamen bloke oldu. 21. yüzyıl, insanlığın demokratik olarak gerilediği bir yüzyıldır. Irak, Suriye ve Afganistan savaşı, bu gerilemenin sonucudur...
Mesela başka bir IMF kurulmalı, daha farklı amaçlı, dayanışma amacı güden bir IMF. Sert özelleştirmeler yerine, kamusal ekonominin istikrarı sağlanmalı. Devletler insanların temel ihtiyaçlarını garanti altına alacak müdahalelerde bulunmalı.”
Kapitalizmin en yüksek aşaması, finans kapital egemenliğinde bütün çeşme başları tutulmuşken bu nasıl olacak, gelişen yaygınlaşan protestolar yeterli olabilecek mi? O ayrı bir tartışma konusu…
Wallerstein: Bu eylemler 68’in devamı…
Diğer bir önemli düşünür Amerikalı sosyolog ve teorisyen Immanuel Wallerstein da sitesinde yayınladığı “Wall Street’i İşgal Et” Hareketi’nin Fantastik Başarısı” başlıklı makalesinde, “Bu hareket 1968’de yaşanan isyandan beri ABD’deki en önemli siyasi vakadır. Doğrudan 1968’in soyundan gelmekte ve onun devamı niteliği taşımaktadır” yorumunu yaptı. ABD’deki ekonomik dengesizliğinüstüne dünyada Öfkeliler gibi hareketlerin gelmesiyle ülkede sosyal patlamanın yaşandığını belirten Wallerstein, hareketin yaygınlık ve saygınlığa ulaştığını, ancak sönme veya aşırı genişleme gibi bir risk de taşıdığını belirtti. Düşünür, hareketin kısa veya uzun vadeli değişimler sağlayabileceğini belirttikten sonra “Hiçbir şey başaramasa bile tıpkı 1968 gibi bir miras bırakacaktır. Bu yüzden şimdiden büyük bir fark yaratmıştır” diyor.
Artık, küresel köyde işin bu tarafları da var... Kitlelerin demokratik talepleri, başkaldırıları var... Ve de artık bunca adaletsizliğe özellikle uçurumlaşan gelir dağılımı adaletsizliği, yaşam biçimine müdahaleler, yargının bağımlılığına karşı Türkiye’nin de ağır ve yoğun baskılar altında kalan öfkelileri var...
Ağaçlara bakıp, ormanı unutarak "Taksim-Gezi Parkı Öfke Şölenini" değerlendirmek ne mümkün... Aslında bu şölen, sokaktaki insanı, etik ve insani değerleri, adaleti hiçe sayarak dünyaya kendi çıkarlarına göre zorbalıkla yön ve şekil vermekte olan küresel oligark ve işbirlikçilerine karşı esen rüzgarların Türkiye versiyonu... Öyle korktular ki, bu ılık, barışçı öfke rüzgârlarını iğrenç gazlarla, vahşi cinayetlerle kirlettiler… Kir üzerlerine yapıştı kaldı… Yakışır…
Bunu idrak edemeyip meşrebine göre koşar adımlarla tek adam yönetimine gidenlere de, bunu sezemeyip öncülük edemeyenlere de koskocaman bir yuh olsun…
İtalya’da ise, ücretsiz ve sansürsüz bilgi akışı, şeffaf siyaset, özgür medya, sağlık ve eğitimin tamamen devletçe üstlenildiği, sürdürülebilir toplu taşıma, yenilenebilir enerji yatırımlarını öngören programı ile sivri dilli bir hiciv ustası Beppe Grillo’nun önderliğindeki “Movimento 5 Stelle- 5 Yıldızlı Hareket”i doğurdu. Kendisi seçimlerde aday olmadı. Ama önderliğindeki hareket %25 oyla ülkenin en çok oy alan 2-3 partisinden biri oldu.
Ve Fransa’da “Sarı Yelekliler”… Yüzbinlerce kişi, 17 Kasım 2018’den itibaren akaryakıt fiyatlarında ek vergiler nedeniyle meydana gelen zamları protesto maksadıyla son yılların en büyük toplumsal eylemlerinden birisini düzenliyor. Eylemler Belçika, Hollanda ve nihayet İngiltere’ye de sıçrıyor…
Her ne kadar akaryakıt fiyatlarındaki artış temel sebep olarak anlaşılsa da Fransızların düzenlediği bu kitlesel eylemin nedenleri altında birikmiş toplumsal sorunların çözülememesinin yer aldığı anlaşılıyor.
Her araçta bulunması zorunlu olan sarı renkli güvenlik yeleklerini giyerek bir araya gelen Fransız kitlesinin yapısı incelendiğinde; genellikle Paris banliyölerinde yaşayan, 40-45 yaş aralığında, orta sınıfa mensup, oldukça geniş bir siyasi yelpazeden kişilerin mevcut olduğu sonucuna ulaşılabiliyor.
Zaman zaman vandalizme dönüşse de, Sarı Yelekliler’in Fransız tabanında büyük destek buluyor. BVA şirketinin düzenlediği ve belli başlı tüm büyük medya kuruluşlarına yansıyan ankete göre, görüşülenlerin yüzde 72’si Sarı Yelekliler’in taleplerini onaylıyor. Eylemlerin kısa sürede sona ermesini arzulayanlar yüzde 40, mümkün olduğunca devam etmesini isteyenler ise yüzde 60’tı. France Info televizyonu ve Figaro gazetesi için düzenlenen ve 28 Kasım’da yayınlanan anketin sonuçlarına göre, halkın yüzde 84’ü Sarı Yelekliler’in taleplerini haklı buluyor.
Sarı Yeleklilere katılımcı sayıları incelendiğinde Fransa’daki kitlesel hareketin büyüklüğü daha da iyi anlaşılıyor.
- 17 Kasım: 282.000 eylemci
- 24 Kasım:166.000 eylemci
- 1 Aralık: 136.000 eylemci
- 8 Aralık: 125.000 eylemci
Sarı Yelekliler Protestolarının Nedenleri
Mayıs 2017’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda %60’lık bir oy oranı ile Cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron, Nisan 2016’da “Yürüyüş” isimli hareketi kurmuş, bu yapıyı tabana inen bir hareket olarak lanse etmiş, seçim kampanyası süresince;
- Çalışanların maaşlarındaki sağlık ve işsizlik fonu kesintilerini kaldırmayı,
- Haftalık 35 saatlik çalışma düzenini değiştirmeyi,
- Mesleklere göre farklı yaşta emeklilik düzeni getirmeyi,
- 18 yaşına gelen her gence kültürel içeriklere erişim sağlaması için bir kerelik 500 avroluk çek vermeyi vaat etmişti.
Seçilmesinin ardından Macron’un icraatları arasında yer alan, Fransa’nın varlıklı kesimlerini kapsayan servet vergisinin kaldırılması ve temelde çalışanların işten çıkarılmalarını kolaylaştıran iş yasasının Fransız toplumunda büyük tepki topladığı belirtiliyor. Ayrıca maaşlardan vergi kesintisinin yaklaşık %37’ye yaklaşması, işten çıkarmaların kolaylaştırılması, kira yardımlarında kesinti yapılması gibi düzenlemeler de toplumda infiale neden olmuş gibi görünüyor. Nitekim seçimlerden bir buçuk yıl sonra yapılan anketlere göre; Fransızların yüzde 49’unun Macron’un seçim kampanyasındaki vaatleriyle hükümetteki faaliyetlerinin örtüşmediğine, Fransızların yüzde 60’ının Macron’un performansını başarısız bulduğuna, halkın sadece yüzde 19’unun Macron’u başarılı bulduğuna işaret ediyor.
Sarı Yelekliler ise, taleplerini 42 başlık altında topluyor. Bunlardan en önemlileri;
- Asgari ücretin yükselmesi,
- Gelir vergisinin zenginden daha fazla alınması,
- Evsizliğe son verilmesi,
- Küçük esnafın AVM’lerin etkisinden korunması,
- Akaryakıt zammına son verilmesi,
- Kira artışlarına sınırlama getirilmesi,
- Özelleştirilen gaz ve elektrik idarelerinin tekrar kamusallaştırılması,
- Emeklilik yaşının 60 olması, yaşlıların ve emeklilerin refahının yükseltilmesi.
Günümüzde Toplumsal Olayların Karakteri.
Teknolojinin hızı, hemen hemen her bir bireyin internete erişimi imkânı bulması, yeni medya olarak da adlandırılan sosyal medyaya erişim kolaylığı, bu mecranın kontrol edilebilmesindeki güçlükler kitle hareketlerinin eskisinden daha kolay örgütlenmesini ve bu hareketlerin etkisinin eskiye nazaran daha fazla olmasını sağlıyor..
Örgütlenme, kamuoyu oluşturma, iç haberleşme, enformasyon, sempatizan bulma, hareketlilik yaratma, baskı grupları oluşturma, etki sağlama gibi amaçlar için sosyal medya yeni toplumsal hareketlerin en güçlü silahları olarak kabul ediliyor.
Fransızların %67’si Facebook platformunu kullanıyor. 22 milyon Fransız her gün Facebook’a giriş yapıyor. Fransa’daki gösteriler kendilerine “öfkeli grup” adını veren bir grup tarafından örgütleniyor. Örneğin; Yelekli Adam takma isimli Coutard’ın akaryakıt vergi artırımını protesto için sarı yelek giyilmesine çağrısını içeren videosu 5,4 milyon kez izlenmiş.
Sosyal medya sayesinde toplumsal eylemlerin çok hızlı bir biçimde önce Fransa geneline, ardından da Belçika ve Hollanda’ya yayıldığı görülüyor. Açık kaynaklarda yer alan bilgilere göre Kanadalılarda benzer bir protesto gösterisi için kamuoyu oluşturmaya başlamışlar. İtalya ve Yunanistan için de benzer gösterilerin başlayabileceği ifade ediliyor.
Sonuç yerine…
Sarı Yelekliler Hareketi için şu anda vardığı nokta açısından bir değerlendirme yapılırsa; hareketin uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardığını, göstericilerin en azından bir takım taleplerinin şimdilik yerine getirildiğini, Fransız hükümetinin toplumla diyaloga geçmesini sağladığı, taleplerinin takipçisi olarak Macron üzerinde ciddi bir baskı grubu olmak niteliğini sürdüreceği izleniyor…
Gelir dağılımındaki adalet bütün dünyada öylesine çöktü ki... Sistemin kaçınılmaz ihtiyacı olan kitlesel tüketim de imkânsızlaşıyor... Tarihin her döneminde olduğu Fransa'dan başlayarak yayılan tepkilerle 68'den yarım asır sonra kitleler bütün dünyada mevcut siyasi yapıları da aşan istem ve arayışlara yöneliyorlar ve de yönelecekler gibi görünüyor…
Tabii, işgücünün dünyanın güney ve doğusundan, kuzey ve batısına, sermayenin ise tamamen ters yönde göç etmesiyle, Emmanuel, Samir Amin gibi yazarların zengin dünya emekçilerinin refahının, yoksul ülkeler emekçilerinin sırtından sağlandığını vurgulayan “Eşitsiz Bölüşüm”, “Eşitsiz Mübadele” tezleriyle yoksul ülke emekçilerine önerdikleri “Az gelişmiş ülkelerin emekçileri birleşiniz” önermesi bu göçlerle hayatın doğal akışı içerisinde yanıtını bulmuş oldu. Kısaca artık, zengin ülkeler emekçilerinin yoksul ülkeler emekçilerinin sırtından sağladıkları refahın alanının da giderek daraldığı izleniyor…
Varılan bu dönemeçte dileyelim, birileri menba suyuna kanalizasyon pisliği bulaştırmasın. Bu olasılığa karşı yeterli dikkat ve özen gösterilsin...
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.