Direnme hakkımız kutlu olsun
Eski çağlardan beri insan için en temel haklardan biri direnme hakkı… Direnme… Baskıya karşı direnme… Eşitsizliklere karşı direnme… Savaşa karşı direnme.. Anayasa- Toplumsal Sözleşme ihlallerine yani Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga edenlere karşı direnme… İnsanlık suçu olan teröre ve iktidarda olsalar dahi teröre yardım ve yataklık eden ve ettirenlere… Hülasa zulme karşı direnme…
Baskıya ya da zulme karşı direnme, her tür mahlûkatın doğasında mevcut tepkisel bir davranış biçimi… Çok köşeye sıkıştırıldığında, kedinin üstünüze sıçraması gibi bir şey…
İnsan denilen akıllı mahlukat da yerleşikleşmesiyle birlikte bu tür tepkiler göstermiş… Örneğin; Spartaküs M.Ö.73de kendisi gibi kölelerden oluşan ordusu ile Romayı yenerek, direnişinin eşitlikçi ve özgürlükçü karakteriyle tarihte yerini almıştı.
ORTAÇAĞDA DİRENME HAKKI
Platon ve Çiçero ile ilk çağlardan orta çağa uzanan doğal hukuk anlayışı, doğuştan kazanılan haklar varsayımına dayanır. Bu anlayışa göre, devlet ancak bu hakları tanır ve güvenlik içinde kullanılmasını sağlar. Aksi takdirde, tarih direnme hakkının kullanılmasının örnekleri ile doludur.
Orta Çağda İngilterede de Kıta Avrupasında da direnme hakkı gündemde idi. Bu dönemde konuyu sistematik şekilde ele alan Aquinolu Thomasa göre, halk, iktidarı zorbalıkla ele geçiren ya da meşru olmakla birlikte sonradan zulüm yoluna sapan hükümdara karşı ayaklanmak hakkına sahipti. Direnme hakkının pozitif hukuktaki ilk izleri, Magna Carta Libertatumda (Büyük Özgürlük Beratı, 1215-md.52) bir biçimde görülmüştü; bağlılığın güvencesini oluşturan hükme göre, Kral Johnun berata uymaması halinde 25 barondan oluşan kurul, krala savaş açabilecekti.
MODERN VE YAKIN ÇAĞDA DİRENME HAKKI
XVIII. yüzyılda direnme hakkı, Amerikan Bağımsızlık Bildirisinde yönetenler, bireylerin yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişmek gibi doğal, devredilmez haklarını sağlamak içindir; halk bu amaçtan sapan yönetimi değiştirmek ve devirmek hakkına sahiptir. biçiminde yer almış; böylece pozitif hukuk metinlerine açıkça girmeye başlamıştı. Direnme hakkı, en geniş ifadesini Fransız Devrimi metinlerinde buldu: Her siyasal kuruluşun amacı insanın zamanaşımına uğramayan doğal haklarının korunmasıdır. Bu doğal haklar, özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnme hakkıdır (md. 2).
18. yüzyılda çağdaş direnme hakkının baş savunucusu olan Locke, halkın direnme hakkını, toplumsal sözleşmenin(anayasaların) tabii ve mantıki sonucu olarak görür.
19. yüzyılda önemini iyice yitiren doğal hukuk anlayışının yerini alan pozitivist hukuk anlayışının yol açtığı direnme hakkının hukuki mi yoksa siyasi bir hak olduğu tartışmasının vardığı konsensus: Hakkın her iki halde de meşru olduğu…
Baskıya karşı direnme hakkı, 1791, 1793 ve 1795 Fransız Anayasalarının başlangıç bölümlerinde yer aldı. Daha sonra da devrimden etkilenen XIX. ve XX. yüzyıl Avrupa anayasalarında klasik bir hak ve özgürlüğe dönüştü.
BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin başlangıç kısmında; İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır denilerek insan haklarının hukuksal normlarla korunmaması, halkın direnme hakkı kullanmasının haklı nedeni kabul edildi.
İslam hukukuna göre ise…
İslam kamu hukukuna göre, devlete itaatin mutlak olmayıp şartlara bağlı olması temel bir ilkedir. Kamu otoritesinin sınırları Dünyevi ve Uhrevi diye ikiye ayrılır. Dünyevi sınırlar; yöneticilerin ehliyetli olması, devletin istişare ile yönetilmesi, devlet başkanı da olsa hakları ihlal eden kişinin tazminat ödemek zorunluluğu, kamu otoritesinin adaletli olması…, Aksi takdirde nasıl direnileceğini Hz. Ebubekir Onun hukukuna itaat ettiğimde bana itaat edin; isyan ettiğimde bana itaat borcunuz yoktur şeklinde tanımlamış. Düşünce ve direnme hakkının önderi olan Ebu Hanife ise direnme için üç şart koşmuş: Zalim devlet başkanını ikame edecek adil bir adayın bulunması; başarı şansı ve kamu yararı…
Ya anayasalarımızda…
Direnme hakkı, siyasal sistemimize,1808de merkezle ayan temsilcileri arasında imzalanan Sened-i İttifakla girdi. Buna göre, padişah adına sadrazam buyruğunun yasaya aykırılığı halinde ayanın oybirliği ile direnme hakkı doğmakta idi.
Direnme hakkı Atatürkün Gençliği Hitabesi ve Bursa Nutkunda da çok net biçimde yer aldı.
Öte yandan Amerikan proletaryasının 1886 yılında 8 saatlik iş günü ve insanca yaşam hedef alan isyan ateşi acımasız baskı ve zulmüyle karşılanınca, daha iyi bir dünya ve insanca yaşam için ayağa kalkan emekçilerin sesi ve yankıları tüm dünyaya ve zamanlara, durgun suya atılan bir taş etkisi gibi dalga dalga yayıldı…Tüm emekçilerin bayramı ve dayanışma günü olarak evrenselleşti…
1 mayıs emekçi bayramı ülkemizde resmi bayram olarak 1923 yılında tanımlanmış ve resmileştirilmiştir... Emeğin değerini bilenleri unutmamak, onların bizlere emanet ettiği çatılara sahip çıkmak gerekir…
Bu hak,ilk kez 1961 Anayasa hukukumuza girdi. Bu anayasanın başlangıç bölümünde yer alan: Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan; anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak, 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk milleti… ibaresiyle direnme hakkı ilk kez çağdaş anlamda anayasalarımızda yerini almış oldu.
1982 Anayasası ise başlangıç bölümü ile "...Kendini demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi ederek" bu hakka değinmiş oldu.
Daha ilginci Anayasa Mahkememiz, Sosyalist Parti programındaki Parti, haksızlık ve baskılara karşı emekçilere birey olarak ve birlikte direnme hakkı tanır, direnenler korunur biçimindeki tümceyi Anayasaya aykırı görmedi ve kapatma nedeni saymadı…
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.