Başka sorum yok
Türkiyenin sosyalist solu (yani bizler, hepimiz), cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılacak bir aday çıkaramadı. Hatta bu konuda ciddi bir girişimde dahi bulunulamadı.
Oysa sosyalistler, farklı sosyalist örgütler, toplumun geniş kesimleri tarafından tanınan, kişisel ve politik geçmişi saygın bir işçi liderini veya sosyalist bir politik kişiliği veya bir aydını toplu halde aday gösterebilirlerdi. Böyle bir isim çok rahatlıkla 100.000 başvuru toplar ve aday olurdu. CHP içinden pek çok solcu, cumhuriyetçi, aydınlanmacı insan da bu aday için koşa koşa başvuruda bulunurdu.
Hatta iddiam, ortaklaşma sağlanamamış dahi olsa, tek başına Haziran, ÖDP veya TKPnin böyle bir adayla bu rakama ulaşabileceğidir.
Sosyalist bir aday çıksaydı, şimdi herkes, devrimci gençler, boş tartışmalar yapmak yerine harıl harıl çalışıyor olurdu ve gönül rahatlığıyla oy verecekleri, oy isteyebilecekleri sosyalist bir adayı elbirliğiyle toplumun önüne çıkarmanın onurunu yaşarlardı. Ayrıca önümüzdeki iki aylık yoğun bir çalışmanın hazırlığı ve mutluluğu içinde olunurdu.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda ilk kez seçmenler baraj vb. kaygısı olmadan gönüllerindeki adaya oy verecekler. Sosyalist aday ilk turda bence yüzde 2-3 civarında bir oy toplayabilirdi. Böylece sosyalist politikaları topluma iletme olanağının yanı sıra, özellikle ikinci tura yönelik, politik arenada dikkate alınacak bir ağırlık da yaratılabilirdi.
Dahası böyle bir girişim, seçimin ikinci tura kalmasının da garantisi olurdu.
En önemlisi, Türkiyenin içine girmesi olası çatışmalı sürece müdahale etme gücü bulunan, omuz omuza vermiş, kararlı bir manivelaya da sahip olurduk.
Herkes kafasını önüne koyup düşünsün: Böyle bir durum mu daha olumlu olurdu, yoksa şu an içinde bulunduğumuz durum mu?
Yapılamadı, yapmak için ciddi bir girişimde dahi bulunulamadı. Neden? Gerçeği saklamamak gerek: Ya başarısızlık riskinden korkuldu ve cesaret gösterilemedi ya da HDPden gelebilecek Oyları bölmeyin, Demirtaşta birleşin tepkilerinden çekinildi. CHPye yönelik küçük hesaplar da etkili olmuş olabilir.
Şimdi kimimiz Muharrem İnceye, kimimiz Selahattin Demirtaşa oy verecek. Çeşitli kaygılar içinde, ayakları geri geri giderek… Destek açıklamaları başladı bile.
Kimimiz ise cumhurbaşkanlığı seçimini boykot edecek ve açıkça söyleyelim: Erdoğanın ekmeğine yağ sürecek. Çünkü boykot önerenler bizi daha üst boyutta somut bir mücadeleye (örneğin meydanları işgal etmeye vb.) çağır(a)mıyorlar.
Sosyalist kadrolar da ülke çalkalanırken, iki ay boyunca güncel/somut politikanın dışında kalacaklar ve gereksiz tartışmalara boğulacaklar.
Bu tablo Türkiyenin mevcut sosyalist solunun apolitikliğini, duyarsızlığını, toplumdan kopukluğunu ve aczini gösteriyor. Siyaset arenasında bağımsız politik çizgi izlemekten vazgeçtiğini veya mecalinin (veya niyetinin) bulunmadığını gösteriyor.
Aslında belki de iyi oluyor. Mevcudun çürümüşlüğü iyice ortaya çıkacak ki, yeni filizlenebilsin…
Herkes, özellikle herhangi bir sosyalist örgütün yöneticiliğini yapanlar bu tablo üzerinde düşünmeliler. Ve küçük hesaplar yapmadan, suçu başkalarının üstüne atmadan, açık yüreklilikle kendilerini sorgulamalılar. Neden genç devrimciler, sosyalizme duyarlı kitleler böyle bir tabloya mahkûm edildi? Neden?
Başka sorum yok.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.