Ender Helvacıoğlu
Ender Helvacıoğlu - Emek gerek, bilimde de politikada da…

Emek gerek, bilimde de politikada da…

Doğa aşkına, bırakın artık şu Aziz Sancarın, Celal Şengörün, Ali Nesinin peşini. Bu arkadaşları yerli yerlerine oturtun, sonra da rahat bırakın.

Aziz Sancar, tıp lisans eğitimi aldıktan sonra ABDde moleküler biyoloji dalında doktorasını vermiş, DNA onarımı, hücre dizilimi ve kanser tedavisi üzerinde çalışmalar yapmış, hücrelerin hasar gören DNAları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde Nobel Kimya Ödülüne layık görülmüş değerli bir bilimci.

1971 yılında, 25 yaşında Amerikaya gitmiş, hayatı laboratuarda geçmiş bir uzman. Kendi alanına ilişkin dahi felsefi bir yaklaşımı bulunmadığı, Evrim kuramına isteyen inanır isteyen inanmaz demesinden belli. Yani konunun bir inanç meselesi olmadığından bile habersiz. Belli ki bu konulara hiç kafa yormamış bir dar alan uzmanı. Bir entelektüel değil.

Aziz Sancar yıllarını verdiği çalışma alanında son derece birikimli ve değerli; ama o alan dışında tıntın! Ne anlar politikadan, Türkiyenin eğitim sorunundan, Kürt sorunundan? Bu konulardaki kavrayışı çalışın gençler veya ben de Türküm, Müslümanım düzeyinde.

Emin olun, bizim mahallenin berberi politikadan Aziz Sancardan on kat fazla anlar. En azından akşama kadar televizyon seyrediyor, Erdoğan ne demiş, Kılıçdaroğlu nerede konaklamış, hepsini biliyor. Şimdi bizim berbere gidip hücrelerin hasar gören DNAları nasıl onardığını soruyor muyuz? Aziz Sancara da eğitim sorununu, Kürt sorununu falan sormayın. Sormayın ki, bu değerli uzmanı bir medya maymununa çevirmeyin!

***

Anlı şanlı profesörümüz Celal Şengör… Türkiyenin dünya çapında ünlü jeologu ve doğa tarihçisi. Alanında almadığı ödül yok; sürüyle bilim kurumunun şeref üyesi… Yazdığı makaleler ve kitaplardan, verdiği konferanslardan -Aziz Sancardan farklı olarak- geniş ve derin bir bilim kültürü olduğunu da biliyoruz.

Ama iş politikaya geldiğinde ne kadar dangıl dungul olduğunu görüyorsunuz. Hayatı üniversite koridorlarında, doğa gezilerinde, Boğazdaki yalısında kitaplar içinde geçmiş aileden zengin bir kişi. Bu yaşına dek herhangi bir partiye üye olmamış, bir köy veya mahalle çalışması yapmamış, sıradan insanlarla haşır neşir olmamış bir aristokrat. Ne anlar politikadan, halktan?

Bir bilim insanının deney uğruna bok yemesiyle Kürt köylülerine zorla bok yedirilmesi arasındaki farkı anlayamayacak kadar… (hadi yazmayayım). Siyasete yaklaşımı devletimize zeval gelmesin düzeyinde. Deniz Gezmişe eşkıya diyen bir köy ağası… Hayatında topa vurmamış bir amcanın Barcelona için taktik geliştirmesi misali, iki cümlede Marxın kuramlarını çürütüveren bir boş ego sahibi…

Celal Şengöre bilimi sorun, jeolojiyi sorun, evrimi sorun, kıtaların kayması ve levha tektoniği kuramını sorun, size tatlı tatlı anlatsın, engin bilgisinden faydalanın. Ama bilmediği (ve ne yazık ki bilmediğini de bilmediği) yerlerden sormayın. Sormayın ki, bu değerli bilim insanını bir nefret objesine dönüştürmeyin.

***

Ve sevgili Ali Nesinimiz… Türkiyenin önde gelen matematikçisi… Sadece bir bilimci değil, ülkenin belki de bir numaralı popüler bilim yazarı. Güzeller güzeli Matematik Köyünü kurmuş, çok satan bir matematik dergisi (dikkat: çok satan bir matematik dergisi) yaratmış, yani sadece laf üretmemiş iş de yapmış bir bilim neferi.

Ama politikaya girdiğinde, o nüktedanlığından, derinliğinden, kıvraklığından eser kalıyor mu? Böyle bir formasyonu ve birikimi yok ki… Hadi yedi sene önce yedin bir halt, yetmez ama evet dedin; herkesin unutturmak için kırk takla attığı şeyi hâlâ niye savunursun? Politikaya en benzemeyen şey belki de bir matematik teoremidir.

Ali Nesine matematik sorun, matematikten neden korkulmaması gerektiğini sorun; zihninizi açsın, size bambaşka bir dünya sunsun. Ama politikaya bulaştırmayın (o da hemen bulaşmasın), oraya buraya imza attırmayın (o da hemen atmasın). Bulaştırmayın ki, bu matematik ustasını bir şaşkına çevirmeyin.

***

Dünyada da farklı değil. En büyüklerden örnek verelim.

Galileo Galilei. Teleskopunu göğe çevirip ulaştığı sonuçları orada burada dillendiren Galileiyi yakınları uyarıyor: Aman beyim, daha 30 sene önce Brunoyu bu yüzden Roma meydanında yaktılar. Ama Brunonun teleskopu yoktu ki, gelsin papazlar baksın, onlar da görsün diye yanıt verecek kadar politikadan anlıyor bizim saf Galilei.

Kendisini Engizisyon karşısında bulunca anlıyor hanyayı konyayı ama iş işten geçiyor. Bütün söyleyip yazdıklarını inkâr edip, Engizisyon hakimleri huzurunda kendisini lanetleyip zor bela kurtarıyor paçayı. Dünya yine de dönüyor diyen insanlıktır; insanlık kurtarıyor Galileiyi.

6-7 ay önce Bilim ve Gelecekte başta Max Planck olmak üzere çoğu Alman fizikçinin Nazizmin yükselişi karşısındaki umarsızlıklarını ve şaşkınlıklarını kapak yapmıştık. Kuantum kuramının öncüsü Planck, yüce devletimiz Hitlerin aşırılıklarını nasıl olsa törpüler diyecek kadar anlıyormuş politikadan.

Oğlu Hitlere suikast girişiminden tutuklandığında ve faşistler önüne Nazizme bağlılık duyurusunu imzala, oğlun idamdan kurtulsun diye bir metin dayattıklarında anlıyor durumu Planck. Yıl 1944, dünya yanmış yıkılmış… İmzalamıyor ve oğlu idam ediliyor! Bu sayede Büyük Plancktır hâlâ.

***

Aman yanlış anlaşılmasın. Bilim insanı politikaya bulaşmasın, işine baksın demiyoruz. Tam tersine, bilim ile politika, bilimci ile halk arasında köprü rolü görme iddiasındaki bir bilim dergisi çıkarıyoruz. Keşke tüm bilim insanları, sanatçılar, sporcular vb. de politikaya katılsalar ve uzman oldukları alanlarda kazandıkları birikimleriyle politikayı da zenginleştirseler.

Demek istediğimiz, herhangi bir alandaki ustalığın otomatikman başka bir alanda da ustalık getirmeyeceğidir. Emekçileri ve devrimcileri aydın budalalığı konusunda uyarmaktır. Aydınları da öğretmen olmadan önce öğrenci olmaya bir davettir.

Her şeyin başı emek. Aziz Sancar gibi bir genetikçi, Celal Şengör gibi bir jeolog, Ali Nesin gibi bir matematikçi olmak kolay mı? İyi ve sağlam bir politikacı olmak için de aynı emeği vermek gerekir.

Tayyip gibi İbn Haldun uzmanlarını bizim saflara yakıştıramıyoruz.

Bizim örneğimiz, Fransız Komünist Partisi üyesi, Alman işgaline karşı Fransa Direniş Komitesinin Başkanı, işgal şartlarında laboratuarının alt katında direnişçiler için bomba imal eden Nobel Ödüllü fizikçi Frederich Juliot Curiedir. Marie Curienin damadı Frederich Juliot Curie…

Bizim örneğimiz, üyesi bulunduğu komünist partinin Sovyetlere ilişkin politikasıyla ters düştüğünü gören Amerikalı gazetecilerin, ağzından Sovyet aleyhtarı bir söz kapmak için peşinde koştuklarında onlara bir Sovyet tankının resmini gösterip bizimkiler size on basar! deyip ağızlarının payını veren Pablo Picassodur.

Bilim ile politikayı sermaye de bir araya getirmeye çalışır, emek de… Bilim insanı da safını seçer: Ya sermayenin ve iktidarın şarlatanı olur ya da emeğin emekçisi.

Emekçi olmak için emek vermek gerekir. İmaj toplumunun maymunu olmamaya direnmelidir bilim insanı… Emek vererek…

Toplam 614 defa okunmuştur.

Ender Helvacıoğlu diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.