Halk ve ötesi
Halkın çok anlaşılır bir talebi var: 16 yıldır devam eden bu iktidarın artık son bulması. Giderek genişleyen kesimler bu talep etrafında birleşiyor.
Anımsanacağı gibi Haziran Ayaklanmasının temel talebi de buydu: “Hükümet istifa”. Referandum’daki “Hayır” da bu talebin o konjonktürdeki sloganıydı. Artık bu iki büyük toplumsal harekete katılmayanlar arasında dahi -çok çeşitli nedenlerle- bu talebe meyledenler bulunuyor. Yani talebin kitle tabanı gün geçtikçe genişliyor.
Bu talep sonuna kadar haklı ve meşrudur.
Peki, yeterli midir? Elbette değildir. En başta, gitmesi istenenin yerine neyin konulacağına ilişkin bir berraklık ve fikir birliği yoktur. Halk, “önce şunlardan bir kurtulalım” demektedir, “ötesine sonra bakarız”…
Politik öncü elbette “ötesini” de düşünecek. “Politik” olmanın ve “öncü” olmanın gereğidir bu. Fakat bu “ötesini düşünme” görevi, geniş kitlelerin söz konusu haklı ve meşru talebinin göz ardı edilmesine, küçümsenmesine yol açmamalı.
Çünkü politik öncüye ötesini düşündürten güç, halkın bu yakıcı talep etrafında birleşmesidir. Biriken bu güç olmasa, öncü de ister istemez ötesini düşünemeyecek, korumacı ve engelleyici politikalarla yetinmek zorunda kalacaktı. Öncünün geleceğe uzanabilmesini sağlayan, kitlelerin yarattığı bu potansiyeldir.
Kaldı ki, “ötesini” bir düşünce olmaktan çıkarıp “yaratıma” dönüştürecek maddi güç de bu birikimdir, yoğunlaşan bu taleptir. Öncü bu talebe dayanarak, sahip çıkarak ötesine geçebilir ancak. Halkın öncüsü olmanın gerek şartı öncelikle halkla muhabbet kurmaktır, onu anlamaktır. Ancak bunu yapabilen, halkın öncüsü de olabilir.
***
Halkın bu talebini soğurmak, manipüle etmek, radikalleşmesini engellemek, kendi amaçları doğrultusunda kullanmak isteyen güç odakları yok mudur? Elbette vardır.
Fakat bu tür güç odaklarının varlığı, kitlelerin talebinin haklılığına ve meşruluğuna gölge düşürmez. Olsa olsa geleceği yaratım mücadelesinde politik öncünün dikkate alması gereken noktaları işaret eder. Politik mücadele (genel anlamıyla sınıf mücadelesi) de budur zaten: Mevcut potansiyeli hangi özne, nereye, nasıl yönlendirecek?
Doğru özne zayıf diye, henüz hazır değil diye mevcut potansiyelin harekete geçmesine karşı durmanın, burun kıvırmanın hiçbir anlamı yoktur. Böylesi bir tutum, henüz hazırlanmamış öznenin kitlelerin bile gerisinde kalmasına ve mücadele dışına düşmesine yol açar ancak.
Pratik, teoriyi beklemez.
***
Halk, bu iktidardan önünde sonunda kurtulacak. Bunu istemekte de son derece haklı ve meşru.
Ne yönde kurtulacak? Kim bastırırsa o yönde. Biz bastırırsak, bizim gösterdiğimiz yönde. Yeterli ölçüde bastıramazsak, bunun sorumlusu kurtulmak isteyen kitleler değil biz olacağız.
Kısacası halk yapabileceğini yaptı/yapıyor. Ötesi bize kalmış.
24 Haziran’da, bilemedin 8 Temmuz’da bu iktidardan kurtulma yolunda güçlü bir adım atalım. 25 Haziran’a (9 Temmuz’a) hazırlanalım. Çünkü belli ki 24 Haziran’dan sonrası çok daha çetrefilli.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.