Kadere isyan!
Aydınlanmanın ne olduğunu tek bir cümlede özetlemeye çalışsak, kadere başkaldırıdır diyebiliriz.
Dinsel ve bilimsel düşünce biçimleri arasındaki farkı tek bir cümlede özetlemeye çalışsak, kadere inanıp inanmamak diyebiliriz.
Dahası, dinsel gericilik ile kapitalist sistem (burjuva ideolojisi) arasındaki kesişim/buluşma noktası nedir diye sorulursa, tek bir sözcüğü vurgulayarak yeterli yanıt verilebilir: Kader!
Yani bu kadar belirleyici bir ayrım noktasını ifade eder kader inancı. Şimdi bunları biraz açalım.
***
Bilimsel Devrim ve Aydınlanmanın çıkış noktası şudur: Doğadaki süreçler, herhangi bir doğaüstü ve fizikötesi gücün tasarrufları sonucunda oluşmamıştır, doğa yasalarına tabidir. İnsanoğlu aklıyla bu yasaları kavrayabilir ve edindiği bu bilgiyi kullanarak geleceği tasarlayabilir, değiştirebilir.
Kısacası Aydınlanma, insanın kendi kaderini kendi ellerine alma mücadelesindeki en önemli kilometre taşlarından biridir.
Bilimsel düşünceye göre: neden, sonuçtan önce gelir. Kader inancı ise, bir olay olup bittikten sonra, doğan sonucun başından belli ve kaçınılmaz olduğunu söylemektir. Yani sonucu, nedenin önüne koymaktır; daha doğrusu herhangi bir somut/doğal neden tartışmasına gerek olmadığını söylemektir.
Dinsel düşünceye göre her şeyin nedeni baştan bellidir: Kader. Dolayısıyla nedenler üzerine tartışmanın bir anlamı yoktur. Dahası bu, kaderin (yazgının) yazıcısı olan doğaüstü güce, Allaha şirk koşmak demektir ki, en büyük günahtır.
Bu, her türlü bilim dışılığın, sahte ve sözde bilimin, daha doğrusu şarlatanlığın ve sorumluluktan sıyırmanın çıkış noktasıdır.
Yani siz, örneğin Adanadaki kız yurdunda çıkan yangının, Soma madeninde gerçekleşen facianın nedenlerini araştırmaya, olası ihmalleri ortaya çıkarmaya, sorumlulardan hesap sormaya yeltenirseniz, kadere karşı koymaya, Allaha şirk koşmaya kalkışıyorsunuz, yani en büyük günahı işliyorsunuz demektir dinsel düşünceye göre.
Tevekkül göstermeli, yani kadere boyun eğip katlanmalısınız! Olsa olsa, Allaha dua edip yalvarmalısınız; elinizden başka bir şey gelmez.
Görüldüğü gibi dinci, suçu Allaha havale edip sıyırmanın peşindedir aslında. Kapitalistin de sömürünün devamı için arayıp bulamayacağı (daha doğrusu iktidara geldikten sonra arayıp bulduğu, devraldığı) bir ideolojik hegemonya unsurudur bu. Din ile sermaye düzeninin buluştuğu, zurnanın zırt dediği nokta burasıdır. Kadere kulluk, sömürücüye kulluk ile buluşur.
***
Bilim ise kadere isyanla başlar. Gökcisimlerinin kaderine isyan etmiştir Kopernik ve Kepler. Hareketin kaderine isyan etmiştir Galilei ve Newton. Canlılığın kaderine isyan etmiştir Darwin. Ve toplumların kaderine isyan etmiştir Marx.
Bilim, maddenin, evrenin, doğanın, canlıların, toplumların ve insanların kader kurbanı olmadıklarını gösterme çabasıdır.
***
Lafı parlatmaya ve uzatmaya gerek yok. Gerçekler çırılçıplak… Gerçekler alev alev…
Adanadaki kız yurdunda cayır cayır yanmamak için kilitli kapıları zorlayan, kendilerini üçüncü kattan atan çocuklar, bunları yaparak kadere başkaldırmışlardır. Küçücük bedenleri buna yetebilmiştir ancak.
Gidin ateşler içindeki yavrulara anlatın bakalım kaderi, fıtratı, eceli, tevekkülü… Kayış suratlı utanmaz herifler!
Güzel halkım, yoksul halkım, ekmek kadar, su kadar dahi demeyeceğim, yavrularının canını kurtarmak için bile, aydınlanmaya, laikliğe, bilimsel düşünceye muhtaçsın; sömürü düzenine başkaldırmaya mecbursun!
Çocuklarının cehennemini, gericilerin ve sömürücülerin cehennemine dönüştürmeye mecbursun. Bu dünyada… Altını çizerek tekrarlıyorum: bu dünyada. Başka dünya yok! Görüyorsun, cehennem de bu dünyada, cennet de ellerimizde.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.