Prof. Dr. İ. Melih Baş
Prof. Dr. İ. Melih Baş - Güle Güle (mi) KULELİ ?

Güle Güle (mi) KULELİ ?

OHALin üçüncü ve 91 sayfalık Yasa Gücünde Kararnamesi (KHK) ile askersel eğitim dizgesi değiştirildi. Bu arada Kuleli Askerî Lisesi de kapatılmış oldu. Hürriyet Gazetesinin 1.8.2016 tarihli nüshasının ilk sayfasında manşetin altında Kulelinin gece ışıklandırılmış resmini ve üstündeki VE KULELİ TARİH OLDU ibaresini görünce o resimdeki aydınlatma için kullanılan tüm elektrik vücuduma verilmiş gibi duyumsadım kendimi, Kuleli 127. dönem mezunu olarak.

kulel.jpg

Elbette ki, ülkemizde her okulun ekonomipolitik bir anlam geometrisi vardır. Sanırım köy enstitüleri olgusunu anımsatmak demek istediğimi anlatmak için uygun bir örnek olacaktır.

Bu bağlamda Kuleli Askerî Lisesi de bir meslek lisesi olarak, bir askerî meslek lisesiydi. Belki diğer tüm meslek liseleri gibi meslekî (askerî) uygulama yoğunluğu açısından tartışılabilecek yanları vardı, bu ayrıca tartışılabilir.

Kuleli Askeri Lisesinin tarihçesine bakıldığında 21.9.1845te Mekteb-i Fünun-ı İdadiye olarak bugün İTÜnün kullandığı Maçka Kışlasında kurulduğunu ve adının 1925te Kuleli Askeri Lisesi olarak değiştiğini, OHAL kapsamında 31.7.2016 tarihinde de kapatıldığını görüyoruz. Meraklısı ayrıntılı tarihçeye wikipedia.orgtaki Kuleli Askerî Lisesi adlı maddeden bakabilir ama çeşitli tarihlerde basılmış kitaplar da var, örnekse, 1985, 1994 ve 2007 baskılı Kuleli Askeri Lisesi Tarihi kitapları. Andığımız kitaplardan 2007 yılı baskısına şu adreslere tıklarsanız ulaşabilirsiniz:

http://docplayer.biz.tr/923289-Dunden-bugune-kuleli-askeri-lisesi.html

http://www.kkk.tsk.tr/Okullar/kuleli/MyBtWebPages/hakkinda/genelbilgi/dundenbugune.pdf

Okulun Millî Eğitim Bakanlığı sistem değişikliklerine ayak uydurduğu da çok açık bir gerçektir. Önce fen kolu program sistemi (ki 1973 mezunları olarak biz öyle bir eğitim görmüştük!), sonra hazırlık sınıflı kolej sistemi, sonra 4 yıllık sistem, sonra 2008de 5 yılllık sistem, sonra tekrar 4 yıllık süreli sistem vb.

Kuleli Askerî Lisesinin sivil liseye dönüştürülmesi girişimi 1924-1925 yılı başında bir yıl denenmiş, ancak öğrencilerin askerlik mesleğine uyum sağlamalarının ancak küçük yaşlarda gerçekleşebildiği görüldüğünden tekrar eski düzene dönülmüştür. Kuleli Marşının yazılması ve bestelenmesi de bu sıralarda yani 1927-1928 öğretim yılında gerçekleştirilmiş, 10. sınıf öğrencisi Kemal Yalçınalpin açılan yarışmada birinci olan güftesi ve okulun müzik öğretmeni Hamit Ergüvençin bestesi ile. Senin adın bu ülkede tanınmış / Cumhuriyet kitabına yazılmış dizelerini de içeren bu marşı dinlemek için bkz.

http://www.kkk.tsk.tr/Okullar/kuleli/MyBtWebPages/hakkinda/Kuleli_marsi.html

Kuleli Askerî Lisesinin binasının satılacağına dair haberler de ortalığı 2012den beri doldurmuştu,her ne denli bu konuda Millî Savunma Bakanlığının yalanlayıcı açıklamaları olduysa da. Biz de o tarihlerde Ulusal Kanalda Geçim ve Tutum adlı izlencemizde farklı devrelerden Kuleli mezunları olarak bu konuyu işlemiştik, meraklısı youtubeda bu izlencenin tüm bant kaydına ulaşabilir. 2014 yılında bir okulun bir oteller zincirine satıldığı ve kontrat yapıldığı bile dolaşıyordu. TURSABın önerdiği Demokrasi müzesi de bir fanteziden ve ülke güvenliği açısından askersel eğitimin ve Kulelinin rolünü anlamamak bir yana kültür turizminin dejenere bir proje düşüncesinden ibarettir. Mimar Korhan Gümüşün önerisi de pek ilginç yani: Özgürlük mekanı! Millî Savunma Bakanı Fikri Işık mezunları için değerini biliyoruz, değerlendireceğiz demiş, umarız! Korkarız, Kuleliye bu kış erken gelecek, aşağıdaki gibi.

bina.jpg

Sonuç itibariyle hem Kuleli mezunu ve mecburi hizmet sonrası istifa etmiş yüzbaşı, hem de eğitimin ekonomi politiği konusunda kafa yoran ve çalışan bir işletme profesörü olarak şunları söylemek isterim:

1. Genelde askerî liselerin özelde de Kulelinin kapatılması düşüncesi daha önce denenmiş ve yanlış olduğu anlaşılınca bir öğretim yılı sonra geriye dönülmüş yanlış bir düşünce ve karardır. Kuleliinin askerî eğitim sistemi içindeki yeri ve rolü yukarıda andığımız yayınlarda mevcut olup, bunların görmezden gelinmesi anlaşılması güç bir davranıştır. Kulelinin kapatılması, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı herhangi bir okulun kapatılması olmayıp, 171  yıllık bir geleneğin yanlış bir biçimde sonlandırılarak yeniden biçimlendirme anlamına gelmektedir.

2. 15 Temmuz sözde askersel özde Amerikancı-gerici blok kalkışmasının çok talî ve cılız bir unsuru olarak Kulelinin kimi yöneticileri ve yıllardır kurumsallaştırılmaya çalışılan kimi tarikat-cemaat denetimli üç-beş öğrencisinin pek amatörce eylemcikleri 171 yıllık sürede kurumun oluşmuş kurum kimliğinin ve varlığının bir anda silinmesine olanak sağlaması, eğer kasıtlı değilse ki - kuşkularımız vardır -, aklın safdışı bırakılmasıdır. Kuleli, askerî meslek lisesi olarak, tekrar Kemalist subay adayları yetiştirme işlevine kavuşturulmalıdır.

3. Kuleli Askerî Lisesinde kurumsallaştırılmaya çalışılan tarikatçi-cemaatçi yapılanmanın sadece özneleri değil kasdı veya ihmali bulunan sıralı tüm okul ve daha üst yöneticileri de (Kuvvet Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı vb.) hukuken sorumlu olup, haklarında idari ve adli davalar açılmalıdır.

4. Kuleli mezunlarının kimilerinde oluşan Kuleli Vakfı kurulsun, bina da Kuleli Lisesi olarak yaşasın ve faaliyetini sürdürsün düşüncesi, Kuleli Askerî Lisesi gerçeğini, tarihsel rolünü ve askerî eğitimin içeriğini bizce yanlış anlamaktan kaynaklanan çok yanlış bir düşüncedir. Bu konuda sosyal medyada ne yazık ki, bu doğrultuda da bilgiler alıyoruz.

Kısaca ifade etmek gerekirse iki şeyi vurgulamış olalım:

KULELİ kapatılmamalı, yanlış karardan geri dönülmelidir!

KULELİ binasını başka amaçla örnekse, bir otel zincirine ya da SUUDİ kralına destek fonları karşılığı satmak, bir ulusun ortak belleği ve tarihsel kültür birikimi açısından geriye dönülmesi ve onarımı olanaksız yanlış ve rantçı bir karar olacaktır. 

Bütün bu feryatlarımıza karşın, seni geçici olarak yitirirsek de sevgili Kuleli, sana diyeceğimiz uyarlanmış bir Onur Akın şarkısıdır:

Salkım salkım tan yelleri estiğinde....Uzaktan seni düşünür düşünürüm...Kuleli...Bekle bizi Kuleli...!

Hayatta olsalar, muhtemelen 1933 Kuleli mezunu Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1935 Kuleli mezunu Aziz Nesin veya 1967 Kuleli mezunu Behçet Safa Aysan daha şiirsel bir yazı bitişi kaleme alırlardı. 

BİR DE EK:

 Mustafa Kemal Atatürk ve Askerî Lise

Mustafa Kemal Atatürk Selanik Askerî Rüştiyesini başarılı bir şekilde tamamladıktan sonra buradaki öğretmenleri Yüzbaşı Nakiyüddin Bey, Yüzbaşı Mustafa Bey, Yüzbaşı Nail Bey ve Kurmay Binbaşı Hasan Bey Mustafa Kemale Kuleli Askerî Lisesi değil Manastır Askerî Lisesi sınavlarına hazırlanmasını tavsiye etmişlerdir. Mustafa Kemal bu tavsiyeye uyarak Manastır Askerî Lisesi sınavlarını kazanmış ve oldukça başarılı bir şekilde mezun olduktan sonra Harp Okuluna katılmıştır.

Kuleli Askerî Lisesi öğrencisi olması gerçekleşmeyen Mustafa Kemal Atatürkün Kuleli ile yollarının kesişmesi oldukça manidar bir tarihte 29 Ekim 1938 tarihinde gerçekleşmiştir. Cumhuriyet bayramının on beşinci yıldönümünde Mustafa Kemalin hastalığı giderek ağırlaşmış ve Ankaraya gidememiş Dolmabahçe Sarayında doktorları istirahat etmesini istemişlerdir.

An­kara Hipodromundaki törenler öncesinde Celâl Bayar, Atanın orduya mesajını okurken, O, Dolmabahçe sarayında yatağında Salih Bozoka du­rup durup, Ah Ankara... ah Ankaraya gidemedik... diye yakınmıştır. Tam bu esnada Dolmabahçe Sarayında istirahat eden Mustafa Kemal, cumhuriyet bayramı törenleri için yapılan havai fişek gösterisinin gürültüsüyle uyanmıştır. Yaverleri ise ilgililere telefon edip, havai fişek gösterisinin durdurulmasını istemişlerdir. O sırada hiç beklenmedik bir şey olmuş ve 29 Ekim törenlerinden dönen Kuleli Askerî Lisesi öğrencilerini taşıyan vapur, Dolmabahçe Sarayının önünden geçmiştir. Kuleli öğrencileri vapurdan, Atamızı görmek istiyoruz diye bağırmışlar ve ardından da İstiklal Marşını ve 10uncu Yıl Marşını söylemeye başlamışlardır. "Çıktık açık alınla, 10 yılda her savaştan" dizeleri Dolmabahçenin hü­zünlü duvarlarında çınlamıştır. Kılıç Ali, hemen pencereye koşmuş bundan sonra ise olanları şu şekilde anlatmıştır: Atatürkün müteessir olmaması için durmayıp, yollarına devam etmeleri­ni elimle işaret ediyordum. Vapurdakiler, elimi sallayarak ilerlemeleri için işaret verişimi, Atatürkün mukabelesi zannetmiş olacaklar ki Varol!.. Yaşa!.. sesleri göklere çıkıyor, gençlerin bu coşkun tezahüratı etrafı çınlatıyordu. Geri çekildim. Kapının önündeki paravanın arkasından Atatürke baktım. Yata­ğında doğrulmuş, oturuyordu. Talebenin yaptığı bu tezahürattan müteessir olmuş, gözleri dolmuştu.

Atatürk, gözyaşlarını daha fazla tutamadı. Yanındakiler, son düşmanı ölümle savaşan bu kudretli adamın ilk kez o gün ağladığını görmüşlerdi. Kuleli öğrencilerinin yaşadıkları bu olay onların atasına olan saygı ve sevgisinin önemli bir göstergesi olmuştur.

                 

Toplam 1122 defa okunmuştur.

Prof. Dr. İ. Melih Baş diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.