Nahit Duru
Nahit Duru - Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu bir de Turgut Özakmandan dinleyin

Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu bir de Turgut Özakmandan dinleyin

Varlığımızın nedeni, vazgeçilmezimiz Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 93üncü yıldönümünü kutluyoruz. İçimiz buruk, çevremizde adı konulmamış bir savaş, ülkemizde terör tehdidi ile.

Bize Kurtuluş Savaşı mücadelemizi Şu Çılgın Türklerle, tarihimizin dönüm noktalarından Çanakkale savaşını "Diriliş - Çanakkale 1915le, Atatürkün en büyük iki eserinden biri olan Cumhuriyetin kuruluşunu Cumhuriyet - Türk Mucizesi" ile bizlere aktaran merhum Turgut Özakman hocamı anmadan bugün birilerinin hedefi haline gelmiş, getirilmiş Cumhuriyet anlatılmaz, anlaşılmaz. 

Hocam, Türkiyede diktatörlüğün olmayacağını, halifelik, Osmanlıcılık rüyası görenlerin hayal kırıklığı yaşayacağını sürekli vurgulardı...

Turgut hocamızla 2012 yılının 29 Ekiminde yayınladığımız bir söyleşi yapmıştım. Özakmanın kapsamlı son söyleşisi olmuştu, Cumhuriyetten, sanata, günlük siyaseti de kapsayan... 

2013 yılının 29 ekimi için de sözleşmiştik, ama 28 Eylülde yitirmiştik hocamızı...

Hocamla, kaç söyleşi yaptığımı anımsamıyorum. KanalEde başlayan sonra  KanalBde süren yaklaşık 15 yıllık uzunca bir dönemde...

Hem kitaplarını, hem Cumhuriyetin kuruluşunu ve kazanımlarını, Çanakkale Savaşını, Kurtuluş Savaşını, hem güncel konuları ele alıp söyleşirdik. Süre yetmez, uzatır, bir iki hafta sonra yeniden bir program yapardık. 

Hatta, Can Dündarın "Mustafa" filmini de ayrı ayrı izleyip program konusu yapmıştık. Can Dündar, programa bağlanıp eleştirilerimizi ağır bulduğunu söylemiş, hocam gerekli yanıtı vermişti. Sonra, Canla da filmi izlemiş, ancak söylemediği şeyler söylenmiş gibi yayınlanmıştı.

Hocamla 2012de yaptığımız söyleşiye dönelim...

Özakmanın söyleşimizde Cumhuriyetin kuruluşu işe ilgili neler demiş bakalım:

"...Atatürkün, anayasada yapılacak değişiklikle ilgili hazırlığının evveliyatı vardı. O zamanki Adalet Bakanı Seyit Beyle birlikte çalışılarak 28 Ekimden 4 ay önce tadil tasarısı hazırlanmıştı. 28 Ekim akşamı arkadaşları ile birlikte, onlar daha farkında değiller yani ne olacağını bilmiyorlar, Cumhuriyeti ilan edeceğiz diyor. Sonra İsmet Paşa kalıyor, tadil teklifi üzerinde biraz daha duruyorlar. 

Bunların içerisinde devletin dini İslamdır yok. O sonradan Anayasa Komisyonu tarafından eklenmiş bir maddedir. Bazı siyasiler, Atatürk İslam Devleti kurmuştur diyorlar, Atatürkün teklifinde İslam devleti kurma fikri yoktur. Anayasa Komisyonunda iki de din adamı vardı muhtemelen onlardan birinin teklifi olabilir.

Cumhuriyet 29 Ekim günü sabahleyin CHP grubunda konuşuluyor mutabık kalınıyor. Öğleden sonra Büyük Millet Meclisi toplantı halinde. Maddeler tek tek oya konuyor. En sonunda tasarının tümü oya konuyor. O zamanki anılarda Başkanın sesi titriyor deniliyor. Heyecanlanmasın mı? Rejimi oylatacak… İttifakla kabul ediliyor...
Sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine geçiliyor, 158 üyenin oy birliğiyle Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı seçiliyor. Saat 20.45te kürsüye geliyor, kısa bir konuşma yapıyor. Cumhuriyetin muvaffak olacağını söylüyor."


Cumhuriyetin erken ilan edilip edilmediği yolundaki sorumuza Özakman hocam şu yanıtı vermişti:

"Saltanat kaldırıldığı zaman Türkiyede olaylar çıkacağını zannedenler vardı. Hiçbir şey olmadı... Padişahlık kalkarsa harekete geçeceği zannedilenler bayram yaptı. Halifelik kaldırıldığı zaman da ayaklanma bekleyenler vardı. Ne yurtdışında ki Müslümanlardan ne Türkiyeden gık bile çıkmadı. 
Çünkü hem padişahlığın, hem halifeliğin hiçbir faydası olmadığını biz Milli Mücadele sırasında gördük. "

Turgut Özakman, Cumhuriyetin kurulmasına karşı olanlarla ilgili olarak da şöyle konuşmuştu:

"Bunlar iki bölüm. Bir Cumhuriyetçiler var, Atatürk ve çevresi. Bir de meşrutiyetçiler var. Yani padişahlık, hilafet kalsın ama çok partili döneme geçilsin. Bizde padişah kutsaldır... 600 yıl tahtta oturmuş, şimdi İngiliz Kraliçesi ya da Norveç Kralı gibi sembol olarak kalacak, hiçbir şeye karışmayacak, halk da onun bir sembol olduğunu bilecek ve normal demokratik hayat yürüyecek. 

Bunu o tarihte düşünmek bile imkansızdı. Onun için Atatürk ve Cumhuriyetçiler her türlü hanedandan, mütegallibeden, oligarşiden uzak bir yönetim istediler. Saf Cumhuriyetçi oldular. Karşısındakiler Atatürkle çok tartıştılar, çok çekiştiler, çok dedikodu yaptılar. Ama hiçbiri bir gün Atatürkü Meclis başkanlığından almayı, yerine de falanın gelmesini önermediler. 

1inci Meclis, emri vaki olmuş, oldu bitti ile kapatılmış yerine 2nci Meclise geçilmiş. Böyle söyleyen ve yazanlar var. Bunlar meclis zaptını okusalar böyle demezler. 

Bizim magazin tarihçileri bunlar. Öyle değil tam tersine, o zamanki muhalefet de meclisin yenilenmesini kutsal karar diye değerlendirmiştir. Çünkü bu meclis zafere kadar kalmak üzere kurulmuş bir meclisti. 

1 Kasımda saltanat gitti, Mondros mütarekesinin yerine Mudanya mütarekesi geldi. Arasında dağlar kadar -bile kadar demek küçük olur- dünyalar kadar fark var. Biz hiç olmazsa 200 yıldır savaşmadan bir metrekare toprak alamamıştık. Trakyayı savaşmadan geri aldık... Bir takım hakları koruyabilmek için, Sevri okumadan bugün ne kazandığımız anlamak kabil değildi. Sevr dehşet verici bir olaydır...

Şimdi keşke her evde bugünkü harita ile Sevr haritası yan yana konsa. Çocuklarımız, Atatürk ve arkadaşları nereden alıp Türkiyeyi nereye getirmiş, her gün görseler. Uçurumun kenarından bir milleti ve bir devleti kurtarıyorsunuz, küllerinden yeni bir devlet kuruyorsunuz. Ve karşınızda dünyanın dörtte üçüne hakim emperyalistler var. Bunların dişlerinin arasından kurtarıyorsunuz, bağımsızlığınızı, ülkenizi. Bu insanları minnetle anmamak olmaz. Anmayanlar var, bu nankörleri Allah ıslah etsin."


"Bugün Cumhuriyetin kazanımlarının tek tek elden çıktığı yönünde görüşler var. Bu konuda siz ne dersiniz?" sorumuza Turgut hocanın verdiği yanıt düşündürücüydü:

"Biz bugün bilimden çok uzağız. Üniversitelerimizin bir ikisi hariç, yüksek lise olduğunu unutmayalım. Hangi üniversitede araştırma yapılıyor, bundan 13-14 sene evvel 10 bin kitabevi vardı, bugün 500e inmiştir belki de. Bu ülkede kitabevleri kapanıyor. Sanatla ilginiz yok. 4 yıl Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü yaptım. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası var, devletimizi yönetenlerin gittiklerini sanmıyorum. Opera, bale, gittiklerini sanmıyorum. Sanat insanın içini zenginleştirir, ufkunu açar. Devlet adamının sahip olması gereken bir görgü vardır. Görgüsüzlükten kurtarır. Roman okumadan, Mehmet Akife, Necip Fazıla kadar şiir okuyunca, iş bitmiyor.

...Bir takım tarihçiler var, ödül de alıyorlar, şaşakalıyorum. Doktora tezi yazmış biri Atatürk dönemini anlatıyor. Biz okulda elbiselerimizin üzerine göğüslük giyerdik, erkekler gri, kızlar siyah göğüslük giyerlerdi. Diyor ki bu faşist teamülüdür, herkesi bir örnek yapma. Bunu yazan şaşkın… Bizim pantolonlarımız yamalıydı, gömleklerimiz eskiydi. Onları örtüyordu. Biz hepimiz fakiri, zengini ile aynı onur çizgisinde duruyorduk onları giydiğimiz için. Zengini, fakiri arasında fark kalmıyordu."

Özakman, yeniden Cumhuriyetin kazanımlarına dönüyor:

"...Hasan Ali Yücelden bu yana, bir iki kısa süreli Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olanları bir kenara koyuyorum, hepsi milli eğitim ile oyuncak gibi oynamıştır. Milli Eğitim diyoruz ama milli olmaması için her bakan elinden gelen gayreti sarf ediyor. 

İngilterede okullarda çocuklara ettirilen yeminle bizim andımızı karşılaştırırsa sayın bakan bizim ne kadar medeni olduğumuzu anlar. Siz bir Amerikan kovboy filmi hatırlıyor musunuz ki içinde Amerikan bayrağı olmasın.

Ben 5 yıl Anadoluyu gezdim. Herkese yalvarıyordum ne olur yakın tarihimizi öğrenin, ne olur tarihimizi öğrenin. Öğrenseler aramızdaki birçok sorun azalacak. Yani, devlet demir yollarına yapılan yatırım. Bu devletin Başbakanına eksik, yanlış bilgi veriyorsanız, yanlış söyler. Gerçekler ortaya çıkınca da susmak zorunda kalır. 

Bir Başbakan her şeyi bilmez ama danışmanlar bilir. Atatürkün akşam sofraları danışmanlar toplantısıyla olurdu. 
Bizi yönetenlerin yakın tarihi çok iyi çalışmalarını tavsiye ediyorum. Kaymakam da bilecek bakan da bilecek. Cumhurbaşkanı da bilecek. Cumhurbaşkanı, Nutuku okudu mu okumadı mı bilmiyorum. Turgut Özal, oraya çıktıktan üç sene sonra Nutuku okumuş, biraz da şaşmış. 

Yani Red Kiti okurken birden bire Atatürkün Nutukunu okumak darbe gibi gelir insana, şok olmuştur. Bunları okumadan olmaz. Bir kere bunu bir bilelim: Osmanlı İmparatorluğu bir köylü devletiydi.

Cumhuriyet de kurulduğu zaman bir köylü devleti olarak kuruldu. Hala yüzde 25 nüfusumuz köylerde yaşıyor. Hayvancılığımız öldü, tarımımız yavaş yavaş öldürüldü...

Atatürk zamanında tohum ıslah enstitüleri kurulmuştur. Fidanlıklar kurulmuştur. Özel bahçeler kurulmuştur. Aşı evleri kurulmuştur. Bunların hiçbiri şu anda yok. Dünyadaki en büyük sağlık savaşını Türkiye verdi, sıtmaya karşı 500 doktor ile...

Cumhuriyetin yerine ne koyacaklar yani meşrutiyete dönülmez, komik olur. Yerine ne konur?

Şimdi keşke her evde bir bugünkü harita, yanına Sevr haritası yan yana konsa. Çocuklarımız, Atatürk ve arkadaşları nereden alıp Türkiyeyi nereye getirmiş olduklarını her gün görseler."


Yeni Osmancılık akımını da sormuştuk Turgut Özakman hocamıza:

"O komik bir şey. Onu geçiniz. Bakınız Yahya Kemalin çok hoş bir lafı var, diyor ki Bir imparatorluk yıkıldıktan sonra onun rüyasını gören bir kısım uzun yıllar yaşar. Doğrudur, bunlar bir rüya görüyorlar. Yahu biz Iraka giremiyoruz, Viyanaya mı gireceğiz? 

Onun için alternatifleri yoksa Cumhuriyetin içerisinde kalacağız. Bilime döneceğiz, sanata döneceğiz, halkı sevmeye döneceğiz, yukarılarda tartışarak halkı bölmekten uzaklaşacağız. İktidar ve muhalefet çok tedbirli olmalı. Diyelim ki birbirini mat ettiler konuşarak ne faydası olur? Hacivat ile Karagöz işi bu. Her seferinde Karagöz, Hacivatı kabaca mat eder. Ne olur? Sonunda hep Hacivatın dediği olur.

...Şimdi Atatürk, İnönü dönemini tartışmaya açıyorlar. Adamları dinliyorum ben içlerinde hele bir profesörler var. Yahu o kadar yalanı uydurmak  çok büyük bir marifet. Cumhuriyet ne yaptıysa bir ucundan tutarak eleştirmeye bakıyorlar. Peki iyi bir şey yapmadı mı bu Cumhuriyet? Sizin varlığınız,  Cumhuriyetin iyi bir şey yaptığını göstermiyor mu?...

Cumhuriyetle son bir şey söyleyeyim. Yunanlılar giderken ahşaptan yapılmış 8-10 bin köy camiini yaktı. İçine insanları doldurup yaktı. Cumhuriyet ilk iş olarak bütün camileri yaptırdı. Polatlıdan İzmire kadar bütün köy camileri Cumhuriyetin eseridir. Para toplayarak yaşıyordu din adamları. Cumhuriyettir ki onları kadrosuna aldı. Bunu yapan Atatürk. İnsan ona bir dua etmez mi?

1940larda yeni Müslümanlar türedi. Bunlara göre herkes kafir, dine göre suçlu. Bir onlar Müslüman ve Allahın sevgili kulu. Bir avuç olduklarını zannetmiştik. Olmadıklarını gördük. En tehlikeli cehalet dinde cehalet. Çünkü onu koyun gibi kullanırsınız, dinde cahil olan adamı. İstediğiniz gibi kullanırsınız. Matematik cahili olursanız fazla bir şey değil bakkal kandırır. Ama öbürü çok büyük tehlike."


Turgut Özakman hocamın 4 yıl önce söyledikleri günümüzde hala geçerli... 

Ülkemizin zor bir dönem geçirdiği günümüzde, teröre, kısır çekişmelere, gizli bir savaşa rağmen, vazgeçilmezimiz olan Cumhuriyetimize ve Atatürkümüzün ilkelerine  dünden daha çok sahip çıkmak zorundayız.

Yaşasın Cumhuriyet ve Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. 

Toplam 593 defa okunmuştur.

Nahit Duru diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.