Fenerbahçe ve Gezi örnek olmalı!
Ecevit, "Demokrasi seyirlik bir maç değildir"
2002 yılının sonundan başlayarak, Türk halkı önce örgütsüz hale getirildi. Bu arada sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin sesi kısıldı. Uyduruk, düzmece, kumpas davalarla, aydınlar, askerler, bilim adamları, gazeteciler tutuklandı. Hemen herkes sus pus oldu, sindi, sindirildi, korktu, korkutuldu.
İşveren örgütleri sesini biraz yükseltecek olsa, iktidar kanadı hemen karşı saldırıya geçip, onları de susturmayı başardı.
Medyası, sendikaları, demokratik kitle örgütleri- günümüz söylemiyle sivil toplum kuruluşları- konuşamaz, eylem yapamaz hale dönüştü, dönüştürüldü. Gerçek sendikaların yerini sarıları aldı.
Yurttaşlar, geçinemiyor, çocukları ölüyor, öldürülüyor, her gün şehit haberleri geliyor, işsizlik almış başını gidiyor, can güvenliği hak getire.
Halkımızın önemli çoğunluğu bunları, iktidar yetkililerinin iddiası doğrultusunda "kader" diye kabulleniyor.
Yalnız iki olayı anmadan geçmek haksızlık olur.
Birincisi 3 temmuzdan sonra başlayan ve hala süren büyük Fenerbahçe direnişin, ikincisi ise, Gezi Parkı.
Kanımca ikisi de hafızalara kazındı, ancak, korkunun, sinmişliğin insanlarımızın üzerinden atılmasına ne yazık ki yol açmadı, açamadı.
Neyse, bugün süren sessizlik, sinmişlik, olanı biteni tarafsız bir izleyici gibi görmek, bana 1980 öncesi Bülent Ecevitin bir konuşmasını aklıma getirdi.
6 haziran 1980. Petrol İş Sendikasının Genel Kurulu... Darbeden 6 gün önce.
Petrol İş Genel Başkanı Cevdet Selvi CHP Genel Başkanı Bülent Eceviti kürsüyse davet ediyor. Ve Ecevit tarihi bir konuşma yapıyor.
Türkiyede sanki bir maç oynanıyor. Bu maçta sahada siyasal partiler ve siyaset adamları var. Toplumun büyük kesimi ise, tribünlerde seyirci...Sahada oynanan kavgalı, dövüşlü, tatsız, sıkıcı ve sabır taşırıcı bir maçtır. Bu maçı izlemekten usananlar, kendi tekımlarına kızar olmuştur.
İşçiler de genellikle tribündeki seyirciler arasında yer alıyor... Orada bir yanlışlık var...
Ama bence asıl yanlışlık, demokratik siyasal mücadelenin bir tür seyirlik maç sanılmasıdır. Öyle bir maç ki, seyirciler ayrı, tribünlerde pasif durumda. Sahada oynayan takımlar aynı.
...Toplum tribünde seyirci, partiler de sahada oyuncu durumunda olursa, yalnızca partilerle politikacılar soyunup sahaya çıkar...Halk da tribünde seyirci gibi kalırsa demokrasi gerçeklik kazanmaz...
...Tribünden sahaya ininiz. İşçi hareketinin ortak politikasını ve stratejisini Anayasa ve yasalar çerçevesinde saptayınız. Yalnız işçiler değil, tüm çalışanlarınızı köylüsüyle memuruyla çalışarak hayatını kazanmış olanları düşünerek, gözeterek bir strateji saptayınız. Birlikte izleyiniz. O zaman siz de kurtulursunuz, demokrasi de kurtulur. Demokrasimiz, o zaman gerçek işleyen ve halka mutluluk getiren bir demokrasi olur ve sahada kavga biter.
yorgan gider, kavga biter değil; Yorgan büyür, kavga öyle biter. (ARAYIŞ kitabımdan alınmıştır)
Bir kez hemen şunu ifade etmeliyim.
Tüm darbe ve muhtıralardan zarar görmüş biri olarak, Ecevitin "Sonunda korkarım ki, biri çıkar düdüğü çalar Oyun bitti, herkes evine der ve bir anlamsız oyuna dönüşen demokrasi de böylece sona erer" cümlesini ana metinden çıkardım.
Düdüğün çalmasını istemediğimden, adına demokrasi denmese de, çok partili siyasi yaşamımızın sürmesini istediğimden.
Ecevitin bu konuşması ile, Türk toplumunun, demokratik kitle örgütlerinin sessizliğini bozmaları gerektiğini anımsatmak istedim.
Kapalı kapıların ardında, hiç bir şeyi beğenmeyen, her şeyi eleştiren aydın geçinenler farklı mı, onlar da, yakınıp duruyorlar, ancak sesleri çıkmıyor bir türlü.
Muhalefet yokluğundan söz edenlerin, yalnızca yakınmaları yetmez, sorumluluğu siyasi partilere, başkalarına yüklemeye çalışmak ise ne ülkeye ne kendilerine yarar getirir.
Bir ülkede yaşayan herkesin, demokratik kitle örgütlerinin seslerinin yüksek çıkması halinde demokrasiden söz edilebilir.
Demokrasi yalnızca, seçimden seçime oy vermek değildir. Haksızlıklar karşısında düşünce açıklamak, hukuksuzluklara karşı çıkmak, seçtiklerinden hesap sormak da demokrasinin gereğidir, hatta olmazsa olmazıdır.
Aksi takdirde, sürekli yakınan, pısırık bir emir eri olur bireyler ve çok partili sistem de, demokrasi de biter. Hem de seslerini çıkarmayanların katkısıyla.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.