Nahit Duru
Nahit Duru - Milliyetçiliği, Egede, Afyonda, Kıbrısta yazan lider!

Milliyetçiliği, Egede, Afyonda, Kıbrısta yazan lider!

28 Mayıs, CHPnin 3üncü Genel Başkanı Bülent Ecevitin doğum günü... 1925 yılında dünyaya gelen Ecevit, yaşasaydı 91 yaşında olacaktı.

Daha önce de yazmıştım. Bülent Ecevit siyasete girmeyip, gazeteciliğe devam etseydi Türkiyenin en büyük gazetecilerinden biri, belki de en büyüğü olurdu inancındayım. Onun sahibi ve yayın danışmanı olduğu Arayış dergisinde her haberi, yazıyı en küçük ayrıntısına kadar incelemesine, dikkatle ele almasına tanıklık etmiş, ondan çok şey öğrenmiş bir gazeteci olarak söylüyorum bunları.

Ne yazık ki, Ecevit gazeteciliği değil, siyaseti seçmiş..

1950 yılında başladığı gazeteciliği 1957 yılında sona erecek, Ecevit, milletvekili olacak, yoluna siyaset sahnesinde devam edecekti. Ecevit yıllar sonra, - Ulusun imtiyaz sahipliğini üstlendiği 1966-1971i saymazsak- 12 Eylül döneminde kısa bir süre, - darbeciler yasaklayana kadar - gazetecilik yapacaktı.

Fiili olarak siyasete atılmasının ardından, 1960dan sonra kurulan  İsmet İnönü hükümetlerinde Çalışma Bakanlığı görevine getirilen Ecevit, işçilere grev hakkı tanıyan yasayı TBMMden geçirerek,  çalışanların gönlünde taht kurmayı başaracaktı.

Sonra, parti içinde yükselecek, CHP Genel Başkanı İsmet İnönünün 1965 seçimlerinde gündeme getirdiği "ortanın solu" sloganını, Ecevit CHP Genel Sekreteri olduktan sonra, "CHP sosyal demokrat bir partidir"e dönüştürecek, "toprak işleyenin, su kullananın" sloganı ile toprak ağalarının ve diğer partilerin tepkisini çekecekti.

1972 yılında CHP Genel Başkanı seçilen Ecevit, 1973 seçimlerinin ardından MSP ile koalisyon hükümeti kuracak, Kıbrısta Türk halkının katledilmesine göz yummayıp, 1974 yılında "Kıbrıs Barış Harekatını" gerçekleştirecekti. Bu harekatı anlatırken, "YaInız Kıbrıslı Türklere değiI, Kıbrıslı Rumlara da barış getireceğiz" diyecekti.

Bu harekatın ardından, Yunanistandaki dikta rejimi yıkılacak, yerine yeniden demokrasi gelecekti.

Ecevit, Haşhaş ekimi konusunda ABDye kafa tutacak, ekiminin yasaklanması istemini reddedecekti.

Sonraları CHPnin milliyetçiliğini de şu sözlerle anlatacaktı:
"Biz milliyetçiliği Egenin serin ve derin sularına, Afyonun haşhaş tarlalarına ve Kıbrısın Beşparmak dağlarına yazdık."

1977 seçimlerinde ekibinin ve kendisinin olağan üstü çalışması sonucu CHP yüzde 42 onu almasına karşın, tek başına iktidar olamayacak, APden kopan bir gurup milletvekili ile hükümet kurmayı başaracaktı.

1979 yılında yapılan milletvekili ara ve Cumhuriyet Senatosu üçte bir yenileme seçimlerinde hezimete uğrayıp, iktidarı devredecekti.

Ecevit, bağımsız Türkiyeden yana, demokrasi, Atatürk ve laik Cumhuriyet savunucusuydu.

Bülent Ecevit, darbe sonrası, 12 Eylül dikta rejimine karşı kafa tutacak, benim de içinde bulunduğum bir avuç insanla çıkarttığı Arayış dergisinde demokrasiyi savunacaktı. Bu arada, Ecevit de ben de demokrasiyi savunup, faşist rejime karşı çıkmanın bedelini şimdi müze yapılan Ulucanlar ceza ve tutukevinde ödeyecektik.

Darbenin başı Kenan Evrenin şekil olarak Atatürkü taklit etmesini, konuşmalarında Atatürkü kendince yorumlamasını "içine sindiremediğini" her fırsatta yinelerdi Ecevit. Evrenin bu tavrının Atatürkün ilke ve devrimlere zarar vereceğini de savunan Bülent Ecevit, ömrünün büyük bölümünü laiklik ilkesini anlatmakla geçirmişti.

Ecevit, Merve Kavakçıyı giysisi uygun olmadığı için şu sözlerle eleştirecek, genel kurul salonundan çıkarılmasını şu sözlerle isteyecekti.

" Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiyede hanımların giyim kuşamına, başörtüsüne özel yaşamlarında hiç kimse karışmıyor. Ancak, burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası, devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar, devletin kurallarına, geleneklerine uymak zorundadırlar. Burası, devlete meydan okunacak yer değildir! Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!"

Ecevit bir mülakatında ise laikliğin "Türkiye Cumhuriyeti için Aşilin topuğu kadar yaşamsal öneme sahip" olduğuna vurgu yapacak, şöyle devam edecekti.

"Yani laiklikten vuruldu mu bu cumhuriyet yıkılır, bu toplum çöker ve bu ulus çözülür. Laikliğin yıkılması halinde Türkiye çağın gerisine düşer."

Ne hikmetse 1985 yılından sonra, laiklik konusunda zaman zaman, Atatürkle de, kendisiyle de çelişki içine girecekti.

Ne olmuştu da Ecevit, bazı tarikatların iyi olduğunu savunmuştu.

İlk yazımda da bu konuyu yazacağım.

Toplam 770 defa okunmuştur.

Nahit Duru diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.