Prof. Dr. Haberal ve Prof. Dr. Görmez farkı
"Herkes gider aya, biz gideriz yaya" diye bir sözümüz var. İnanılmaz kadar çok olaya uygun.
Türkiyede ilk organ naklini yapan, dünya tranplantasyon hekimlerinin önünde şapka çıkarttığı, saygı duyduğu Prof.Dr. Mehmet Haberal olmak üzere doktorlarımız can kurtarmak için uğraşırken, kimi yetkililer de kafa karıştırıyor.
Diyanet İşleri Başkanı görmez gibi. Prof.Görmezin de gerçekleri görüp, halka göstermesi gerekiyor, Prof.Dr. Haberal gibi.
Ne yazık ki ülkemizde bilimsel konularda bile, cehalet diz boyu olduğu için, Diyanetten işaret bekliyor halkımız. Ne var ki, Diyanet İşleri Başkanı için, halkımızı organ bağışı konusunda teşvik etmek, karşıtı söylemler kadar önemli değil.
Her gün onlarca çocuğumuz, insanımız organ nakli beklerken yaşamını yitiriyor.
Çünkü organ bağışı yapan insanımı yok denecek kadar az.
Bir başkasının yaşamını kurtaracak, onlara hayat verecek organları bağışlamayanlar, organlarının hiç bir işe yaramadan çürümesine neden oluyor.
Geçen hafta Zeynep Öykü Ertok adlı 12 yaşındaki bir kızımız, uygun bir kalp beklediği Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinde başta Prof. Dr Mehmet Haberal, Üniversite Rektörü Ali Haberal, ilgili doktorlar ve hastane personelinin tüm özenine karşın yaşama tutunamadı. Kalbine yenik düşerken, yüreğimizde acı bıraktı.
Başkent Üniversitesini kuran, organ naklini ülkemize getiren, tüm ülkelerce örnek alınan organ nakli yasasını hazırlayan ve dünyada ilklere imza atan Prof. Dr, Mehmet Haberal her konuşmasında organ bağışının önemine vurgu yapar. Onun bir insanın yaşamını yitirmesinden, özellikle de organ yetmezliği nedeniyle aramızdan ayrılmasından duyduğu acıyı, üzüntüyü yakından bilenlerdenim.
Haberal, organ naklinin günah, haram olduğu yönündeki iddiaları Kuranı Kerimin Maide suresine ( 32) ile çürütür:
"Kim, haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur"
Ancak kimi yobazlar, Kuranın bu emrine rağmen bağışa karşı çıkmayı sürdürüyorlar.
Cehaletin kol gezdiği günümüzde, Diyanet İşleri Başkanlığı da Prof. Dr. Mehmet Haberal gibi haykırmalı ve hiç lafı saptırmadan halkı organ bağışına çağırmalıydı.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bir toplantıda organ bağışının İslam dinine göre hiçbir sakıncasının olmadığını söyledikten sonra, "Söz konusu olay ya da işlemin maşeri vicdandan aldığı onay düzeyi, onun din ve ahlak açısından da oturduğu zemine ışık tutacaktır. Çünkü insan, fıtrat üzere yaratılmış, ortak akıl sayesinde yanlış ve yalan üzerinde birleşmeleri yargısının oluştuğu bir konunun caiz ve meşru olduğu söylenebilir. diyor.
Hemen her konuda kesin konuşan, laikliği bile eleştirme yetkisini kendisinde gören Görmez, nedense organ bağışı ve nakli konusunda "söylenebilir" ifadesini kullanabiliyor. Konunun yalnız tıp, hukuk açısından değil, din ve ahlak çerçevesinde ele alınmasını gerekli kıldığını da iddia eden Görmez şunları söylüyor:
"İslam dinine göre insan, kendisinin veya başkasının yaratılışı üzerinde herhangi bir iradeye ve yetkiye sahip değildir. İnsan ne kendinin ne de bir başkasının bedeni üzerinde hayatı devam ettirme amacı dışında tasarrufta bulunma hakkında, hele hele sonlandırma yetkisine sahip değildir. "
Diyanet işleri Başkanı sözü dolandırdıktan, haramdan bile söz ettikten ve kafaları iyice bulandırdıktan sonra " ...Zira organların başkasına nakledilmesine izin vermek, İslam hukukunda vücut üzerinde gerçekleşen, candan cana bir sadakadır " diyor.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, devlet işlerine karışacağına, anayasa, laiklik konusunda fikir beyan edeceğine, organ bağışı için halkı teşvik edecek konuşmalar yapsa, cuma hutbeleri yazsa kötü mü olur?
Tabii ki, kötü olmaz, ayrıca çok da iyi olur. Ne var ki, bu konularda doğrudan konuşmalar yapıp halkı uyandırmaya niyeti yok gibi.
Organ bağışı bekleyen on binler yaşamlarını yitirmezler, hayata tutunurlar.
Ve Öyküler, Ayşeler, Aliler, Mehmetler ölmez, aileleri acı içinde kıvranmazlar. Onlara hayat vermek için çırpınan doktorlarımız çaresiz kalmazlar.
Bu arada, Başkent Üniversitesi Hastanesinde organ nakli olup, yaşama tutunan çocukların, ailelerinin, 23 Nisanlarda, özel günlerde bir araya geldiklerinde o sevinçleri, neşeleri görülmeye değer.
Beyin ölümü gerçekleşen bir kişinin en az dört beş kişiye - 2 böbrek, kalp, karaciğer, kornea nakli ile - hayat vereceğini unutmayınız.
Yalnız Diyanet İşleri Başkanı değil, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, siyasetçiler ve medya kuruluşları ve çalışanları organ bağışını teşvik etmelidir.
Haydi iş başına...
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.