Şeyhler uçar mı?
Yıllar önce, 1943 yılı Sivasın Gürün ilçesi..
İlçede bir müftü var. O dönem Nakşibendi tarikatının önemli önderi...
Halkın bir bölümü "şeyh" diyor bu müftüye.
Halkın dilindeki öykü şöyle:
O dönem müftülüğe bir telgraf gelir. Ve Gürün müftüsünün Darendeye acilen gitmesi istenir.
Müftü telgrafı alır. Günümüzde Gürün Darende arası 37 kilometredir. Ve şimdi modern asfalt yolda otomobille ancak 30 dakikada gidilebilen Darendeye müftü o tarihte yarım saatte gidip gelir.
İşini de çözmüştür müftü.
Şeyh de denilen müftüye sorarlar:
"bizim atla 3 saatte gidebildiğimiz Darendeye yarım saatte gidip geldiniz şeyhim. Neyle gidip geldiniz?"
Müftü yanıt verir: "Himmetin (1) atıyla gidip geldim..."
Kimse anlamaz ne dediğini ancak, gerçekten Darendeye yarım saat içinde gidip geldiğine inanırlar...
Ona daha fazla inanır, dediklerini dinin emri gibi yerine getirirler.
Bu öyküyü 1957 yılında Nakşibendi şeyhi olan Gürünlü Hüsnü efendiden dinlemiştim.
Sonra, 1960lı yıllardayız.
Adnan Menderes Yassıadada yargılanıyor.
Menderes, tutuklu olmasına rağmen, Eyüp Sultan Camiinde her hafta, Cuma namazını burada kıldığı dilden dile yayılıyor.
Öylesine bir rivayet, öylesine bir öykü ki, Menderes her hafta kıratına biniyor, denizi aşıyor, Eyüp Sultana kimse görmeden geliyor, cuma namazını kıldıktan sonra yine görünmeden Yassıadaya dönüyor.
Bu söylenti öylesine yayılıyor ki, kimi Menderesin şeyh, kimi daha da ötesinde lakaplarla anıyor...
Günümüzde de, AKP Genel Başkanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan için de çeşitli "lakaplar" takıldı, yakıştırmalar yapıldı, müritleri tarafından.
Birkaçını anımsayalım...
AKP Aydın il başkanı İsmail Hakkı Eser, partisinin merkez ilçe kongresinden önce yaptığı konuşmada, "Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğana biz o kadar bağlıyız ve aşığız ki bizim için adeta ikinci peygamberdir" iddiasını ortaya atıyor.
AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ise bir adım öteye geçip, Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir." diye övgü yağdırıyor.
AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslanın, Düzcedeki yerel seçim çalışmaları sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için sarf ettiği, Allahü Tealanın bütün vasıflarını toplamış bir lider ifadesi ise bardağı taşıran ifadelerden biri olarak nitelendiriliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir dönem futbol oynadığı Tophane Tayfun Spor Kulübünü, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile birlikte ziyaret ediyor. Karşılama sırasında bir kişi Erdoğana "Hoşgeldin Allahın elçisi" diye sesleniyor.
Toplumun önemli bir kesimi, bu hurafelere, söylenenlere inanarak, Erdoğanın ağzına bakıyor dersek abartmış olur muyum?
Sanmıyorum, hatta az bile söylediğimi düşünüyorum.
Bütün söylenti ve hurafelere insanlarımız gerçekten inanıyor mu, yoksa, yalakalık olsun diye inanıyormuş gibi yapıyor?
Bunu bilmek olası değil, ancak tek gerçek var...
"Şeyhler uçmaz, müritler uçurur"
Her dönem böyle olmuştur...
Bunları görünce, Kurtuluş savaşımızın ve Türkiye Cumhuriyetinin temelinin atılmasının başlangıcı olan 19 Mayısın yıl dönümünde, Atatürkün, Kuranı Kerimin neden Türkçe mealini yazdırdığını, hurafeyi neden yasakladığını "hayatta en hakiki mürşit ilimdir" dediğini daha iyi anlıyorum...
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun...
Not: Hurafelere cehaletlerinden inananların hem dine, hem de topluma verdikleri zararı anlatabilmek çok zor. Ne var ki, yalakalık olsun diye hurafelere inanıyormuş gibi görünüp, toplumun temiz duygularını sömürenlerin, dindarmış gibi yapıp, perde arkasında gerçek müminlerle "bakara makara" diye dalga geçenlerin dine verdikleri zararı düşünmek bile imkansız.
(1) Himmet: Kast, irade, kuvvetli istek ve dua etmek veya gönül lisanı ile bir işin yapılmasını Allahtan istemektir.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.