Nahit Duru
Nahit Duru - Seyirci kalmayın

Seyirci kalmayın

15 Aralık 2015 tarihinde bu köşedeki yazımın başlığı , Ecevit, Demokrasi seyirlik bir maç değildir…

Aynı yazım şu cümlelerle bitiyor:

Kapalı kapıların ardında, hiç bir şeyi beğenmeyen, her şeyi eleştiren aydın geçinenler farklı mı, onlar da, yakınıp duruyorlar, ancak sesleri çıkmıyor bir türlü.

Muhalefet yokluğundan söz edenlerin, yalnızca yakınmaları yetmez, sorumluluğu siyasi partilere, başkalarına yüklemeye çalışmak ise ne ülkeye ne kendilerine yarar getirir. Bir ülkede yaşayan herkesin, demokratik kitle örgütlerinin seslerinin yüksek çıkması halinde demokrasiden söz edilebilir.

…Aksi takdirde, sürekli yakınan, pısırık bir emir eri olur bireyler ve çok partili sistem de, demokrasi de biter. Hem de seslerini çıkarmayanların katkısıyla.

O yazımda, 2002den başlayarak, halkın, sendikaların örgütsüz hale getirildiğini, demokratik kitle örgütlerinin sesinin kısıldığını, kumpas davaları ile aydınların, askerlerin, bilim adamlarının ve gazetecilerin tutuklandığını yazmıştım.

Ardından Fenerbahçelilerin 3 Temmuz direnişi ile Geziyi örnek olarak vermişim yapılması gerekenlere…

Ve sonra CHP Genel Başkanı Bülent Ecevitin 6 Eylül 1980 tarihinde, Petrol İş Sendikası Genel Kurulunda yaptığı tarihi konuşmadan şu satırları aktarmıştım:

Türkiyede sanki bir maç oynanıyor. Bu maçta sahada siyasal partiler ve siyaset adamları var. Toplumun büyük kesimi ise, tribünlerde seyirci...Sahada oynanan kavgalı, dövüşlü, tatsız, sıkıcı ve sabır taşırıcı bir maçtır. Bu maçı izlemekten usananlar, kendi takımlarına kızar olmuştur.

İşçiler de genellikle tribündeki seyirciler arasında yer alıyor... Orada bir yanlışlık var...

Ama bence asıl yanlışlık, demokratik siyasal mücadelenin bir tür seyirlik maç sanılmasıdır. Öyle bir maç ki, seyirciler ayrı, tribünlerde pasif durumda. Sahada oynayan takımlar aynı.

...Tribünden sahaya ininiz. İşçi hareketinin ortak politikasını ve stratejisini Anayasa ve yasalar çerçevesinde saptayınız. Yalnız işçiler değil, tüm çalışanlarınızı köylüsüyle memuruyla çalışarak hayatını kazanmış olanları düşünerek, gözeterek bir strateji saptayınız. Birlikte izleyiniz. O zaman siz de kurtulursunuz, demokrasi de kurtulur. Demokrasimiz, o zaman gerçek işleyen ve halka mutluluk getiren bir demokrasi olur ve sahada kavga biter.

Yorgan gider, kavga biter değil; Yorgan büyür, kavga öyle biter. (ARAYIŞ kitabımdan alınmıştır).

O günlerde süren sessizlik, sinmişlik, korku,  olanı biteni tarafsız bir izleyici gibi görenler, Bülent Ecevitin bu konuşmasını aklıma getirmişti.

Tüm darbe ve muhtıralardan zarar görmüş biri olarak, Ecevitin "Sonunda korkarım ki, biri çıkar düdüğü çalar Oyun bitti, herkes evine der ve bir anlamsız oyuna dönüşen demokrasi de böylece sona erer" cümlesini ana metinden çıkarmıştım. Düdüğün çalmasını istemediğimden, adına demokrasi denmese de, çok partili siyasi yaşamımızın sürmesini istediğimden.

Ve nihayet CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasadan kaynaklanan demokratik hakkını kullanarak sahaya indi. Sevgili Enis Berberoğlunun haksız ve hukuksuz tutuklanması nedeniyle, benim de 3üncü günü katıldığım ADALET yürüyüşü başlattı.

Yıllardır, ilk kez büyük çoğunluk, demokratik kitle örgütleri, sendikalar,  bazı siyasi partiler ve aydınlar bu yürüyüşü destekliyor.

AKP yöneticilerinin bu yürüyüşe hiçbir demokratik ülkede izin verilmeyeceğini iddia edip CHP Genel Başkanına saldırsalar da, yürüyüş çığ gibi büyüyor.

Tüm tehditlere rağmen, eylemin büyümesi, demokratik bir hak arama yolu olarak benimsenerek,  Ecevitin demokrasinin seyirlik bir maç olmadığı söylemi toplumda kabul görüyor.

Kılıçdaroğlu, açıkladı:

Enis serbest bırakılsa da, yürüyüş sonlanmayacak

Adalet ve Demokrasi yürüyüşüne katılan herkesin yolu açık olsun.

NOT; Bu vesileyle, inanan tüm dostların bayramını kutluyorum.

Toplam 505 defa okunmuştur.

Nahit Duru diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.