Sezere açık mektup
O, makamdan ayrılalı 8 yılı aştı. Görevden ayrıldığı günlerde, bana verilen bir ödül nedeniyle düzenlenen toplantı karşılaşmış ve "sizi çok arayacağız" demiştim.
Gerçekten de arıyoruz Onu, ancak bulamıyoruz. Ortalarda yok.
Türkiye Cumhuriyetinin 10uncu Cumhurbaşkanı sayın Ahmet Necdet Sezerden söz ediyorum.
Sezer görevi bıraktıktan sonra, ülkede eğitim sistemi, hukuk sistemi, savcı ve yargıçların atanma koşulları, görevdeykensdilindensdüşürmediği laiklik anlayışı değişti, değiştirildi.
Ülkeyi, askerleri alt üst eden, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Oda TV, sözde Şike, Gizli Belge, 28 Şubat, Zirve Yayınevi gibi çakma, düzmece, kumpas gibi davalar da açıldı, bir kısmı hala sürüyor.
Türkiye iktidarın kimi bakanları ile ilgili olarak yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile çalkalandı.
Cemaatler ortalığa çıktı, bunlardan biri "terör örgütü" ilan edildi. Bunların ortaya çıkardığı haksızlıkları yolsuzluklar yazan iki gazeteci Çan Dündar ve Erdem Gül tutuklanıp hapse atıldı.
Ahmet Necdet Sezerin Eski Cumhurbaşkanı sıfatını bir tarafa bırakalım, hukukçu olarak bu konularda bir şeyler söylemesi gerekmez miydi?
Türkiyede terör tırmanırken, yüzlerce insan katledilirken, bir baro başkanı barış konuşması yaptıktan sonra güvenlik güçlerinin gözü önünde başından vurulup öldürülürken, Rusya ile savaş noktasına geliniriğinde, tüm komşularla ilişkilerin sorunlu hale getirildiğinde de ortada yok 10uncu Cumhurbaşkanı.
Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, CHP Genel Başkanının "kuzu kuzu gidip oy vereceksiniz" sözüne kızıp sandığa gitmiyor.
Cumhurbaşkanlarının, yalnızca makamda otururken değil, görevleri bittikten sonra da ülke sorunları ile ilgili olarak düşüncelerini aktarmak, cumhurbaşkanı olurken ettikleri yemine, görevleri bittikten sonra da sadık kalmak zorunda olduklarına inananlardanım.
Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.
Yemin bu...
Cumhurbaşkanlığı yapmış biri, vatanın ve milletin bütünlüğünün tehlikeye girdiği, hukukun üstünlüğünün yok edildiği, demokrasinin , insan haklarının, Atatürk ilkelerinin rafa kaldırıldığı, milletin huzurunun kalmadığı, barışın tehlikeye sokulduğu dönemlerde konuşmuyor, susuyor.
Sayın Ahmet Necdet Sezer, ya neden sustuğunuzu açıklayın, ya da bu konularda görüşlerinizi ifade ediniz.
Türk halkının, hatta bugünkü yönetimin sizin deneyimlerinizden yararlanmak, görüşlerinizi öğrenmek hakkıdır.
Susmak, ne size ne ülkeye yarar getirmez, hatta düşüncelerinizi açıklamak görevinizdir.
Not: Bu arada, usta gazeteci, Hasan Pulur ağabeyimize rahmet, tüm dostlarına sabır diliyorum,
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.