Şimdilerde tahsil cehaleti de almıyor
Bir ülke düşünün, iktidarda bulunanları, yöneticileri, işverenleri, çalışanları okumuyor. Yalnızca kendileri ile ilgili haberleri, eleştirileri özetlerden Medya Takip Merkezi gibi kuruluşlardan takip ediyorlar.
Ancak, her konuda bilgi sahibiler.
Hatta belki de hiç okumadıkları konularla ilgili olarak bile ahkam kesiyorlar.
Dün söylediklerini unutup, başka şeyler söyleyerek herkesin de unuttuğunu sanıyorlar.
Bir kaç örnek verelim.
Önce Ergenekon davasında savcı oldular, balyoz davasını savundular, sonra, ucu kendilerine dokununca kumpas dediler.
Yıllarca tüm eleştirilere karşı Cemaatin kardeşleri olduğunu belirttiler, ardından terör örgütü ilan ettiler.
Kürt sorunu konusunda bir türlü karar veremediler.
Dış politikada sıfır sorun diye yola çıkıp, tümüyle kavga eder hale geldiler.
Başkanlık sisteminin ülkeyi parçalayacağını, özenti olduğun iddia ettikten sonra, "başkanlık da başkanlık" diye tutturdular.
Avrupa Birliği konusunda, iki geri bir ileri gittikleri için, hedeften iyice uzaklaştılar.
Halkımız ise, yöneticiler gibi okumadığı için söylenen her şeyi alkışlayıp durdu.
Bu da, 1981 yılında ARAYIŞ dergisinde savunduğumuz gibi, Türkiyenin sorunu, okur yazarlık değil, okumazlık yazmazlık olduğunu doğruluyor.
Son verilere göre; Türkiyede 6 yaş ve üzeri okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 3,78... Erkeklerin yüzde 1,29u okuma yazma bilmezken, kadınlarda bu oran yüzde 6,28e çıkıyor.
Okur yazarlık oranı yüzde 96lara ulaştığı halde, gazete sayısının artmasına karşın, tirajlarının 1982 rakamlarında kalması, kitabevi sayısının giderek azalmaması düşündürücü değil midir?
Özellikle, 1980 yılından sonra, kitapların zararlı bulunması, bir Başbakanın "ben yalnız Tommiks, Teksas okuyorum" demesi, 2003 yılından başlayarak halkın uyutulması, bu sonucu doğurmadı mı?
Okumayan, yazmayan yöneticiler, okumayan yazmayan bir halk...
Biri, her şeyi doğru yanlış anlatıyor, diğeri onaylayıp alkışlıyor.
Köşe yazarları bile, okumadan günlük polemiklerlerle işi götürmüyor mu?
Ülkenin bir başka sorunu da okuyanlar; siyasete girmiyor veya girmeleri engelleniyor, yazmıyor ve yazmaları için imkan verilmiyor.
Sonuçta, okumayan yazmayan bir toplumun bireyleri olarak yönetiyor, yönetiliyoruz.
Eskilerin bir lafı var bilir misiniz, "tahsil cehaleti alır... " diye...
Şimdilerde tahsil cehaleti de almıyor, okumazlık - yazmazlık sorunu sürüyor.
Bu devran döner mi?
9uncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel bir sözü çok tekrarlardı:
" Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner"
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.