Pamir Şen
Pamir Şen - Yazar

Atalarımızın Bayrakları

Atalarımızın Bayrakları, Clint Eastwood’un yönettiği, 2006 senesinde vizyona giren filmdir. Bu film aynı vakayı Japonların gözünden anlatan Iwo Jima’dan Mektuplar ile beraber çekildi. Ama aynı zamanda yapımcısı Steven Spielberg’in Er Ryan’ı Kurtarmak ve Band of Brothers projeleriyle tabiricaizse ‘aynı evrende’ geçen bir hikayedir. Benzer çekim tekniklerinin yanı sıra önemli bir ortak tema İkinci Dünya Savaşı’nda savaşan ‘sıradan askerlerin’ hikayeleri, daha doğrusu tecrübelerinin elden geldiğince epik, ama bir o kadar insancıl bir tonda sahnelenmesi teşebbüsüdür.

Filmde hikaye üç izlek takip eder. Üç ana karakterden sadece biri ileri bir yaşını görmeyi başarmıştır ve ölmeden önce yaşadıklarını anlatır. Onun hafızası tarihi bir kaynak işlevi görmekte, hikayenin sonraki nesillere aktarımında aracı görevi üstlenmektedir.

İkinci izlekte, Iwo Jima’ya ilk bayrağı diken askerlerden hayatta kalan üçünün yurda döndükten sonra kahraman olarak karşılanmalarını ve bayrak dikme sahnesini kocaman bir stadyumda Amerikan halkına bir kez daha sahnelemelerini izleriz. Burada son derece ‘vatanperver’ amaçlarla, halka moral vermek için olayın bir replikası sergilenmekte, askerlerin arkalarında bıraktıkları ölüm kalım savaşının bırakmış olduğu yaralar hesaba katılmamaktadır. Belki süngülerle yapılan savaş bitmiştir, ama vatan görevi, barış gelene kadar sürmelidir ve askerlerimiz, belki muharebenin içinde bulunmak kadar zor bir göreve, hatırlama görevine zorlanmaktadırlar. Kendilerine Hollywood yıldızı muamelesi yapılması da cabasıdır.

Son izlek o bayrağın gerçekten dikildiği sahnenin ta kendisidir. Bu can pazarında askerler, her şeyden önce aralarındaki kardeşlik (brotherhood) için, birbirleri için can alıp can vermektedirler. Filmin sonunda bu ruh hali, Doc’un ağzından ifade edilerek biraz kör göze parmak şekilde tekrar edilir. Bu durum elbette Amerika’nın anavatandan uzakta savaşması durumundan bağımsız incelenemez. Muhtemelen Paris’e yürüyen bir Fransız askeri veya İtalya’nın dağlarında çarpışan bir partizan için ‘vatan’, çok daha önde gelen bir mefhumdur.

Neticede film bize, yaşanmışlığın doğası hakkında çok anlamlı şeyler söyler. Ne hikayeyi dinleyen gelecek nesiller (yani bizler), ne bayrağın dikilmesini tekrar tekrar sahneleten otoriteler ve bu sahneyle moral ve ümit bulan vatandaşlar ‘orada değildiler’. Orada olanlar, o ateş çemberinden geçen askerlerdi. Ulusal tarih anlatıları, genellikle geçmişin kahramanlarının kahramanlıklarını bugün yaşayan halka da mal etmek, bu yolla millet olma bilincini ayakta tutmak isterler. Bunun bir ölçüde işe yaradığını da belirtmek gerekir. Ama şurası da unutulmamalıdır ki, insan hayatı ve içinden geçtiği tecrübeler her daim biriciktir, tıpkı Iwo Jima’ya bayrağı diken askerlerin gerçek tecrübesini ne tarihçiler, ne Eastwood, ne de bizim tamamen anlayamayacak olmamız gibi.

Toplam 590 defa okunmuştur.

Pamir Şen diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.