Pamir Şen
Pamir Şen - Yazar

Bu yılanlı sütunlar kimin?

Geçtiğimiz haftalarda Twitter vasıtasıyla gözüme ilişen ‘Hitit gündemi’ kafamı meşgul etse de üzerine yeterince düşünüp bu yazıyı yazacak vakti ancak bulabildiğim için, gündemin bir-iki hafta gerisinden gelerek konuya dair fikirlerimi paylaşmak istiyorum.

Konuyu özetlemek gerekirse, 1930'larda Atatürk’ün de sevk ve teşvikiyle Etiler (Hititler) ve diğer 1071 Malazgirt savaşı öncesindeki Anadolu uygarlıklarını Türk kimliği çatısı altında toplama girişiminin geç gelen bir nişanesi olarak, Ankara belediyesinin sembolü 1970lerde bugün Eti çikolata yiyen herkesin aşina olduğu Hitit güneşi haline gelmişti. Bu amblem, Melih Gökçek’in belediye reisliği döneminde İslami temalı bugünkü amblemle değiştirildi. Ancak günümüzde yeniden, belki CHP’nin son seçimdeki zaferinin de etkisiyle Hitit güneşinin Ankara’ya yeniden doğması meselesi gündeme geldi. Büyük Birlik Partisi reisi Mustafa Destici ise bu fikre, bugün Ankara’da yaşayan kimsenin “Hititlerin torunu” olmadığı gerekçesiyle karşı çıktı.

Bu konunun mazisine daha fazla eğilmeyecek, YouTube’da Lex Historiae kanalındaki videosunda epey güzel bir hülasa çıkaran Mustafa B. Bozkurt’u aşağıya referans olarak bırakmakla yetineceğim. Bozkurt, hem 30larda bu sembolün seçilmesinin ardındaki siyasi gerekçeleri, hem de Türk Tarih Tezi’nin daha ‘sivil’ ve milliyetçilikten uzak bir devamı sayılabilecek, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu gibi önemli yazarların katkıda bulunduğu Mavi Anadolu anlayışına dair epey faydalı bilgiler sunuyor.

Peki bu mesele bugünün dünyasında neye karşılık geliyor? Kanaatim sorulacak olursa, herhangi bir insanın kimliğini sadece kimin torunu olduğu belirlemez. Dahası, herhangi bir millet, bir toprak parçası üzerinde hak iddia ediyor, orayı vatan belliyorsa, kendinden öncekileri yok sayarak, yabancılara havale ederek, ancak bu aidiyet hissini zedeler. Sezar’ın De Bello Gallico’sunda anlattığı ‘Galyalılar’ da bugünkü Fransızların ataları Franklardan farklı bir kavim teşkil ediyordu. Yine de Fransız popüler kültürü yirminci asırda, -muhtemelen daha fazla şey borçlu olduğu- Roma medeniyetinin karşısına Galyalı muhayyel kahraman Asterix’i dikerek, coğrafyasının geçmişini içselleştirme yoluna gitti. İhtilalden sonra bir dönem ülkenin adını Galya olarak değiştirmek fikri bile gündeme gelmişti.

Bugün Türkiye adıyla anılan coğrafyaya Türk göçlerinin başlangıç tarihini kati olarak saptamak zor olsa da, ilk yoğun yerleşimin 1071’deki Malazgirt muharebesi sonucunda başladığını, bir asır içinde Avrupalıların evvelen Graecia (Yunanistan) dediği bu bölgenin adının Turchia’ya (Türkiye) dönüştüğü bir gerçektir. Türkçe Anadolu’nun her ferdinin ana diline dönüşmese dahi, ortak bir dil haline bu kadar kısa sürede gelmeyi başardı. İslam dini de aynı akışın neticesi olarak bölgeyi domine etti. Nasıl ki laisist saiklerle bu gerçeği yadsımaya çalışmak abes kaçacak bir tavır ise, 1071 öncesindeki -Bizans dahil- tarihi reddetmek, onu yabancılaştırmak da bir o kadar abestir.

Böylesi reddedişler, bir kesimi Osmanlı tarihini yok sayarak ülkenin tarihini 1923’ten başlatmak gibi bir hataya götürürken, başka bir kesimi de 1071, hatta Osmanlı’nın kabul edilen kuruluş senesi olan 1299’dan öncesini reddetmek gibi başka bir hataya götürür. Neticede kendi kendini tarihsizleştiren bir millet haline geldikten sonra, “Tarihimize sahip çıkmıyoruz” veya “Tarihten ders almalıyız” gibi kamyon arkası sloganlarından ibaret kupkuru bir dünyaya mahkum oluruz.

Anadolululuk, Helen kültürü, Türklük, Müslümanlık, Laiklik, Cumhuriyetçilik, her biri bu ülkenin bir zamanlar dinozorların bastığı toprağının üzerine Homo Sapiens türü tarafından dikilmiş binalardır. Milletin farklı fertleri için herhangi biri diğerinden daha değerli, daha öncelikli bir aidiyet nesnesi olabilir. Ancak toplumun bir arada yaşayan insanların bir tür uzlaşısı üzerine inşa edildiğini unutmamalıyız.

Üstelik siyasetçiler ve akademisyenler ne derse desin, Ankara belediyesinin ambleminden bağımsız olarak bir neslin aklına bisküvi denince “her an onun adı” (Eti) gelecektir.

Kaynaklar ve Tavsiyeler

Toplam 1363 defa okunmuştur.

Pamir Şen diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.