Oppenheimer’ın ödülleri
Oppenheimer’ı izledikten sonra filmle alakalı bir yazı yazmıştım ve orada nükleer anksiyete, kendini gerçekleştirme, vicdan gibi temalara eğilmiştim. Ancak o günlerde bu filmin Oscar ödülleri töreninden bu derece eli dolu çıkacağını tahmin edemezdim. Zira yönetmen Christopher Nolan çok daha hit filmlerinden sonra bile akademi tarafından kimi zaman bırakın ödülü adaylıklara dahi layık görülmemişti.
Ancak akademi beni yanılttı ve belki geçen sene “Everything Everywhere all at Once”’ın ödülleri süpürmesine bozulan daha ‘gelenekçi’ kitlenin gönlünü almak için bazılarının fazla WASP (Beyaz Anglosakson-Protestan) bulabileceği bir filmin ekibini törenden güleryüzle yolladı; konusunun görece kafa karıştırıcı olması ve kör göze parmak bir ‘hepimiz kardeşiz’ mesajı olmamasına rağmen.
Nolan ilk defa bir Şubat gecesi törenden eli boş ayrılmadı ve daha anaakım denebilecek Prestij, Başlangıç ve Yıldızlararası gibi filmlere iltifat edilmemesinin özrü de dilenmiş oldu. Gerçi bilim-kurgu genellikle es geçilen bir türdür, gişesinden ve kült bir yapımına dönüşme potansiyelinden bağımsız olarak.
Peki Nolan bu sefer neyi başardı? Önceki filmlerinde olmayıp Oppenheimer’de olan neydi? Evvela şunu diyebilirim ki bu film bir anlamda Nolan ‘remix’i. Sinematografisinde daha önce çok defa ele aldığı çarpık zaman (Memento, Tenet), insanlığın ilerlemesi (Yıldızlararası), geçmişin yükünü taşıma (Başlangıç) temalarının hepsini barındırıyor. Üstelik bunu biyografik özelliğiyle gerçekle sınırlanmış bir hikaye içinde yapıyor.
Biyografi aslında sınırlara rağmen yazara bu sınırların içinde belli bir hareket kabiliyeti sunar ve “gerçeklerin iyi bir hikayeyi mahvetmesine izin vermeyen” bir sanatçı, tıpkı iyi bir iç mimar misali iyi bir estetik eser meydana getirebilir. Neticede Oppenheimer’ı Nolan’ın iç mimarlık yeteneğini gösterdiği bir eser olarak da yorumlayabiliriz.
Gelecekte Nolan nasıl filmlerle karşımıza çıkar? Aşıklar Şehri’nde ödül süpüren Damien Chazelle gibi bundan böyle akademinin gölgesinde kalmakla lanetlenir mi? Tüm bunları zaman ve sıradaki filminin gişesi gösterecek. Ama zirvenin düşüşün başlangıcı olması hali tarihin bizi aşina kıldığı bir durum ve olursa ilk Nolan’ın başına gelmiş olmayacak.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.