Yeliz Koray
Yeliz Koray - Kek

Kek

Hangi seçimdi hatırlamıyorum.
Muhabirlik yaptığım dönemlerdi…
Tayyip Erdoğanın Gebzede gerçekleştireceği bir miting için görevliydim.
Saatler öncesinden gider, tabiri caizse havayı koklar, izlenimlerimizi yazardık.

O gün de erkenden gittim. Olağanüstü güvenlik kontrollerinden geçip stadyumun bahçesine girdim, insanları izlemeye başladım. Yaşlı bir teyzeyi sırtında çuval taşırken görünce merak ettim.
İlk onun yanına gittim.
-Hayırdır teyze ne taşıyorsun dedim.
Simit dedi.
Can simidi olacak değildi de şaşkınlığımdan ne simidi? diye çıktı ağzımdan.
Çuvalı açtı.
Ağzına kadar simit dolu.
Mitinge gelenler acıkırsa diye düşünülmüş ama teyzem bir tane almadığı gibi mitingi de dinleyecek değildi, alacağını almış gidiyordu.
-Teyze ne yapacaksın bu kadar simidi iki gün sonra bayatlar bunlar dedim ki abartmıyorum 5 kişilik bir aile sabah akşam simit yese 2 haftada zor bitirirler.

Dolaba atarım küflenmez, ısıtıp ısıtıp yeriz dedi.

Sağ olsun fotoğrafını çekmeme izin verdi, hem beleşe ne meraklı millet diye hem de bu kadar masraf kimin cebinden karşılanıyor diye elimde güzel bir malzeme oldu sanıyordum ki biraz sonra stadyuma yaklaşan bir kamyon, teyzemi ikinci sıraya attı.

Kamyon yanaşır yanaşmaz metalleri kendine çeken mıknatıs gibi stadyumun çevresindeki insanlar kamyona koşmaya başladı.

Tayyip Erdoğan kamyonla mitinge gelmeyeceğine göre ne var acaba? diye ben de koşmaya başladım. Ben böyle bir kalabalığı en son 99 depreminde su dağıtan kamyonların çevresinde görmüştüm ki o gayet insaniydi.

Gece evden can havliyle çıkmışız, bakkallar yıkılmış, yıkılmayanlar da suları mahalleliye dağıtmış.
Çeşmelerden su akmıyor…
Ağustos sıcağı…
Sevenlerini enkazda bırakanlar ağlarken, hayatta kalanlar da su arayışındaydı.
Su almak için sıraya girdiğimi dün gibi hatırlıyorum.
Neyse o ayrı mevzu…

Kamyonun etrafına gittim ama yanaşmak mümkün değil.
Büyük kongrelerden alışkınız basın diye bağıra bağıra kalabalığı yarmakta üstüme yok ama bu kez farklı…
Millet kamyona el uzatmış, neredeyse birbirini ezecek!
AKPliler baktılar ki millet kamyonu devirecek, poşetleri insanların üzerine atmaya başladılar.
Dedim AKP seçim dönemi altın dağıtıyor dedikleri doğru herhâlde, yoksa bu kadar insan niye birbirini ezsin ki?

Ama poşetler ağır, içi dolu belli.
Külçe altın atmayacaklarına göre iyice meraklandım.
Baktım olacak gibi değil izdihamda şehit olmamak için kalabalıktan uzaklaşıp poşeti alan şanslı kişileri beklemeye başladım.
Üç dört poşet almayı başarmış birine yaklaşıp;
-Ne var Allah aşkına o poşette? diye sordum.
Ben de bilmiyorum açıp bakalım dedi.

İçimden, bedava ne versen alacak hale ne ara geldi bu millet diye düşünürken adam poşeti açtı.

-Aaa kek

Şaka değil 50 kuruşluk bir kek bir de 50 kuruşluk su!

*
O gün tarih kitaplarında yazan Çılgın Türkler fikrimin yıkıldığı gün oldu.
Biz ki, bir öğünde sadece hoşaf içerek Çanakkalede destan yazan bir milletiz.
Öleceğini bile bile düşmana ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin,
Söz verdiği saatte kuşatamadığı iki tepe için intihar eden Miralay Reşat Beydik.
Öyle gururlu, öyle asil…

***

Sonra ne mi oldu?
Yüzlerce koruma eşliğinde helikopterle stadyuma geldi Tayyip Erdoğan.
Yanında, timsah derisinden milyarlık çantasıyla eşi Emine Hanım.
Erdoğan, yaklaşık 1 saat Türkiyenin nasıl büyüdüğünü anlattı, biraz önce beleş kek için birbirini ezen millet de hulooo diye çılgınca sevindi.

Velhasıl, bizim memlekette vaadinin başına milli koy,
içine de beleş çay kek…
Kütüphane açıp milleti keklediğinizin anlaşılmasını istemeyeceğinize göre…
O işi her türlü götürürsün!

Toplam 1289 defa okunmuştur.

Yeliz Koray diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.