20 Soruda Abdi İpekçi Cinayeti: Türkiye’nin Cezasızlık Tarihinin Özeti!
20 Soruda Abdi İpekçi Cinayeti: Türkiye’nin ... Abdi İpekçi, kendisiyle özdeşleşen Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği'ni sürdürürken, 1 Şubat 1979’da öldürüldü. İpekçi cinayeti dosyası, Türkiye’nin cezasızlık tarihinin özeti durumunda. İşte Abdi İpekçi cinayetinin detayları..
Abdi İpekçi, Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürürken, 1 Şubat 1979’da yaşanan öldürülme olayı, Türkiye'nin cezasızlık tarihine dair bir örnektir. Ancak bu dosya, Türkiye'nin içinde bulunduğu karmaşık ilişkiler ağının bir göstergesi olarak da öne çıkmaktadır.
İpekçi cinayeti dosyasında devletin mafya ilişkileri, siyasetçiler tarafından korunması ve bu kişilerin cezasızlıkla ödüllendirilmesi gibi faktörleri görmek mümkündür. Bu süreçte adı geçen devlet yetkilileri ve siyasetçilerin isimleri de mevcuttur.
Eğer İpekçi cinayeti aydınlatılmak istenseydi, günümüzde hala hayatta olan birçok kişi, olayın başlangıcında cezalandırılır ve sonraki suç eylemlerine karışamazlardı.
Ancak 12 Eylül darbesinin ardından Türkiye'nin siyasi yapısında, bu isimlerin önemli roller üstlenmesi bekleniyordu. Halen devam eden faili bilinmeyen cinayet davalarında ve yasadışı eylemlerde İpekçi dosyasının etkisi görülebilir. Bu gölge, aynı zamanda Türkiye'nin neden istikrarlı günleri göremediğini de net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Abdi İpekçi
20 SORUDA ABDI İPEKÇI CINAYETI...
1. ABDI İPEKÇI, NE ZAMAN, NEREDE VE NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, öldürüldüğünde şu ana kadar 50 yaşındaydı. Tehditler alıyordu fakat her insan gibi ölümü uzak sayıyordu kendine. Aklında yaklaşan darbeye sürüklenen ülkeyle ilgili ne yapılabileceği vardı. 31 Ocak 1979'da Bülent Ecevit’le görüşmek için Ankara’ya gitti. Aynı gün İstanbul’a döndü, Süleyman Demirel’le telefonla görüştü. Sonra Cağaloğlu’na geldi. Ömrünü verdiği, adı kendisiyle bütünleşen gazetesi Milliyet’e… Sami Kohen’in İran dosyasını inceledi, gazeteye basılması talimatı verdi. Sonra uzun süredir çalıştığı kaçakçılık dosyasını inceledi. Eşine, telefonla akşam için hazırlanmasını söyledi, 19.30’da gazeteden çıktı. Çok sevdiği mavi otomobilini İstanbul yağmurunun altında kullandı, Nişantaşı’ndaki evine geldi. Sonradan adının verileceği Emlak Caddesi’ne geldiğinde trafik sıkıştı, 70 metre uzaklıktaydı evi… Motor gürültüleri, akşam evine dönen insan kalabalığının sesleri arasından çınlayan otomatik bir silah sesi dünyayı durdurdu. Mavi arabanın camında küçük bir delik açılmıştı. O delikten bir silah uzandı. Ardı ardına tetiğe basıldı. Önce kollarından vuruldu İpekçi, şaşkınca katilinin yüzüne baktı. Üç el daha patladı silah. Üçüncü kurşun, cebindeki kalemi parçaladı. Kalemi kalbinin tam üzerindeydi. Kalbi de yaralandı. Ardından iki daha ateş edildi, saldırgan koşarak ileride bekleyen otomobile binip kaçtı. İpekçi’nin başı direksiyonun üzerine düştü. Araba cadde girişine kadar kaydı, aydınlatma direğine çarpıp durdu. Hemen hastaneye kaldırıldı fakat kurtarılamadı. Türkiye, İpekçi cinayetinden sonra geri dönülemez bir noktaya hızla koştu. Yepyeni bir tarih defterinin sayfaları açıldı.
Milliyet gazetesi, genel yayın yönetmenlerinin öldürüldüğünü böyle duyurdu
2. ABDI İPEKÇI’NIN KATILI NASIL BELIRLENDI?
Cinayetten sonra onlarca kişi tek bir eşkâl verdi. Bu eşkâl bilgisi, Mehmet Ali Ağca’nın tetikçi olduğunu açığa çıkardı.
3. AĞCA KIMDIR, NASIL YAKALANDI?
Ağca, cinayeti işlediğinde şu ana kadar 21 yaşında, Malatyalı yoksul bir ailenin çocuğuydu. Ağca’nın izine İpekçi’nin ev adresinin yazdığı sayfanın yırtılmış olduğu bir telefon rehberinden ulaşıldı. 5 ay sonra İstanbul’da Küllük Kıraathanesi’nde kâğıt oynarken yakalandı.
Dönemin Sıkıyönetim Askeri Savcısı Ahmet Koç'un 2010’da yaptığı açıklamaya göre, polis, yakalandıktan sonra katilin evini aramak için iki hafta bekledi, üstünden çıkan adres ve telefonları tam 1,5 ay süresince araştırmadı.
Ağca, Bahçelievler Katliamı'nın hükümlüsü, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı’nın tetikçilerindendi. Cinayete adı karışan Oral Çelik, Mehmet Şener, Yavuz Çaylan, Yalçın Özbey gibi. Bahçelievler katliamının öncesi ve sonrası itinayla korunan, kahramanlaştırılan çete, İpekçi cinayetini de gerçekleştirmişti.
4. AĞCA, CINAYETI NEDEN IŞLEDIĞINI SÖYLEDI MI?
Ağca, yakalandığında çok rahattı. İlk ifadesinde, "İsyan ettiğim için öldürdüm. Açıklayacağım tek şey sağ veya sol eylemci olmadığımdır; bağımsız, tek başına terörist olduğumdur" dedi.
6 ay sonra bundan sonra hep yapacağı gibi ifadelerini değiştirdi, suçlamaları reddetti.
Cinayet sonrası Ağca'ya yaptırılan tatbikat
5. AĞCA, CEZAEVINDEN NASIL KAÇTI?
Ağca, yakalandıktan tam 128 gün sonra, 25 Kasım 1979’da Maltepe Askeri Cezaevi’nden, bir askerin üniformasıyla firar etti. Üniformanın sahibi Bünyamin Yılmaz, seneler sonra, "Ağca'nın kaçırılması için bana emir verildi. Söz verdim, tükürdüğümü yalamadım. Tek başıma kaçırdım" dedi. Firar sırasında topçu er olarak Maltepe Cezaevi'nde askerlik yapan Yılmaz, Ağca'nın cezaevinden gönderdiği pusulayı götürdüğü Oral Çelik'in kendisine 20 bin lira ile iki silah verdiğini, bu tarz şeyleri İpekçi'nin katili Ağca’ya teslim ettiğini açıkladı. Yılmaz, "Gittik, Oral Çelik geldi, konuştuk. Bana 20 bin lira para, iki tane de silah verdi. Bunları aldım, Ağca'ya teslim ettim bu tarz şeyleri. Teslim ettikten sonra elbise hazırlığına başladım. Kendi asker elbisemi götürdüm Ağca'ya verdim, ‘Güzel bir asker tıraş ol’ dedim. Yanılmıyorsam 11. ayın 23'ü veya 24'üydü... 24'üydü. Saat yedi-sekiz sıralarıydı, alt koğuşa inmesini söyledim. 1-3 nöbetim vardı. Yarım saat kala Ağca'yı çağırdım. Alt tarafta nöbetçi, üst tarafta iki tane nöbetçi var. Alttaki koğuşla üstteki yedi-sekiz koğuş ayrı. Herkesin kafası karışık. Öyle bir olayın olacağını kimse düşünmüyor. 'Nöbetçilere parolayı söyleyip geçtik'" dedi.
Ağca da kaçışı için, "Bünyamin Yılmaz denilen bir asker çocukla karşılaştım. Ona masum olduğumu anlattım. Benim cinayet işlemediğime inandı. Bana yardım etmesini istedim. Biraz ülkücü sempatizanıydı. Tek başına yardım etti bana. Burada birçok astsubay, asker ve er kuşku altına girmiş. Gerçekten çok üzüldüm. Hiçbir insanın sorumluluğu yok, yalnız Bünyamin Yılmaz vardı... Bana asker elbisesi getirdi, ilk kez Mehmetçiğin elbisesini giydim... Asker elbisesiyle çıktık. Çıkarken bir vakası unutamam... Benim bir ayağım dışarıda, bir ayağım içeride. Tam çıkıyorum, nöbetçi asker, 'saat kaç?' dedi. Allah Allah... Soğukkanlılığımı korudum, saate baktım, hiç unutmuyorum üçe çeyrek vardı..." açıklamasını yaptı.
Yılmaz, daha sonra yakalandı ve 8 yıl cezaevinde yattı.
Ağca, Milliyet’e bir mektup gönderdi. Ağca, Milliyet’in 27 Kasım 1979 tarihindeki baskısında yayımlanan mektupta Papa’yı öldürmek için kaçtığını yazıyordu
6. AĞCA, CEZAEVINDEN KAÇTIKTAN SONRA NE YAPTI?
Kaçışını organize eden, Abdullah Çatlı liderliğindeki ülkücü ekip, yurtdışına kaçırılmasını da sağladı. Gitmeden önce gene Milliyet’i, bu kez mesaj vermek için seçti. Gazeteye telefon açıp, posta kutusunun kontrol edilmesini söyledi. Boştu kutu. İkinci telefon, çöpe bakmaları içindi. Çöpten, yeni cinayet planının hedefindeki isim çıktı: Papa…
7. PAPA SUIKASTI GIRIŞIMI NASIL GERÇEKLEŞTI?
Ağca, Türkiye’den kaçırıldıktan sonra İtalya’da Papa II. Jean Paul’e suikast girişiminde bulunmuş oldu. Papa, 13 Mayıs 1981’deki olay sırasında Vatikan'ın Aziz Petrus Meydanı'nda 10 bini aşkın seyircisini üstü açık otomobili ile selamlamaktaydı. Ağca, Browning marka 9 mm. yarı otomatik tabanca ile üç mermi ateşledi. Papa, elinden ve karnından vuruldu. Ağca, olay yerinde yakalandı. Papa ise 5,5 saat süren bir ameliyatla kurtarıldı.
8. AĞCA NE KADAR HAPIS YATTI?
Ağca, Papa suikastı sonrasında yargı sürecinde devamlı olarak değişik ifadeler verdi ve akıl sağlığından yoksun bir görüntü çizmeye çalıştı. Soruşturma ve yargılama aşamasında 128 farklı ifade veren Ağca, kendisini Mesih ilan etti. Mahkeme heyeti 22 Mart 1986'da Ağca'yı ömür boyu hapse mahkûm etti. Ağca, suikast girişimi sebebiyle İtalya'da 19 yıl 1 ay cezaevinde tutuldu ve 14 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildi.
Mehmet Ali Ağca'nın 1981 senesinde Polonyalı Papa II. Jean Paul'e suikast girişiminde kullandığı ve Roma'da adli emanette gizlenen tabanca, 33 yıl sonra ilk kez gün yüzüne çıkarıldı
9. PAPA SUIKASTI ILE İPEKÇI SUIKASTI ARASINDA NASIL BIR BAĞ VAR?
Her iki eylem, aynı adlar tarafınca planlandı ve gerçekleştirildi. Çatlı önderliğindeki suç örgütü Bulgar gizli servisi ile de bağlantılıydı. Bulgaristan’dan yapılan uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile de bağlantılı oldukları konuşuluyordu. Papa suikastının da Bulgar gizli servisi tarafınca Çatlı’ya verildiği, Çatlı’nın tetikçi olarak Ağca’yı seçtiği kamuoyuna yansıdı. Ancak bu iddiaların hiçbiri net biçimde doğrulanamadı. İpekçi suikastının da Çatlı’yı kullanan devlet içindeki güçlerin talimatı ile gerçekleştirildiği iddia edildi. Böylece 12 Eylül’e giden yolun kapısı da açıldı. Çatlı, gizli servislerin başvurduğu suç örgütünün lideri konumundaydı.
10. ÇETENIN DEVLET BAĞLARI AÇIĞA ÇIKARILDI MI?
Zaman içerisinde tüm bağlantılar açığa çıktı fakat tüm bu suçların tamamı neredeyse cezasız kaldı. Bahçelievler Katliamı’nın hükümlüsü Haluk Kırcı da Çatlı’ya bağlı adlardan biriydi. Ağca gibi Kırcı da, "yanlışlıkla" tahliye edildi, daha sonra gözaltına alınıp bırakıldı. Arandığı dönemde Erzurum'da evlenen Kırcı'nın nikâh şahidinin, o sırada Erzurum Valisi olan Mehmet Ağar olduğu ortaya çıktı. Cezaevinden kaçırıldıktan sonra Ağca'nın evinde saklandığı isim Çatlı’ydı. Çatlı, Ağca'yı yurtdışına çıkardıktan sonra da koruduğunu açıkladı. "Devlet görevlisi–mafya–siyaset" ilişkilerini ortaya koyan Susurluk skandalından sonra ceza alan eski Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin’in, Çatlı ile birlikte düğünde oynarken çekilmiş fotoğrafları açığa çıktı. Ankara’da 1993-96 arasında 19 faili bilinmeyen cinayet, Çatlı’nın ekibi ve özel harekât polisleri tarafınca işlendi. Öldürülenler, dönemin başbakanı Tansu Çiller’in açıkladığı, "PKK’ya destek veren iş adamları" sıralamasında sıralanan isimlerdi. Bu adlar arasında Çatlı ve ekibinin devletten aldığı ihaleleri araştıran bürokratlar, usulsüzlüğe engel olmak isteyen kamu görevlileri ve avukatlar da vardı. Yıllar boyu Çatlı ve ekibinin devlet tarafınca himaye edilmiş olduğu net biçimde anlaşıldı.
11. AĞCA’NIN YURT DIŞINA NASIL KAÇTIĞI ORTAYA ÇIKTI MI?
Açığa çıkan bilgilere göre, İpekçi cinayetinden 15 gün önce Ziraat Bankası Malatya Şubesi'ne Ağca adına 100 bin lira yatırıldı. Ağca ile aynı örgütteki Oral Çelik ve Mehmet Şener Malatyalıydı. Aynı örgütten Yalçın Özbey de liseyi Ağca'nın Malatya'daki okulunda bitirmişti.
Ağca, askeri cezaevinden kaçırıldıktan bir süre sonra, Oral Çelik tarafınca Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı'nın memleketi Nevşehir'e götürüldü. Öldürülen gazeteci Uğur Mumcu’nun yazdığı bilgiler, Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca, Mehmet Şener ve arkadaşları Ömer Ay’ın Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nden aldıkları düzmece pasaportlarla yurtdışına çıktıklarını ortaya koydu. Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin de o yıllarda Nevşehir Emniyeti'nde çalışıyordu. Nevşehir o dönem çetenin kalelerinden biriydi. Haziran 1980'de CHP Nevşehir İl Başkanı avukat Mehmet Zeki Tekiner ile bir arkadaşı üç ülkücü tarafınca öldürüldü. Nevşehir'de cenazeye katılan Bülent Ecevit ve CHP'lilere yaylım ateşi açıldı, yedi kişi yaralandı. Tekiner’in tabutunun üzerinde de 13 kurşun deliği vardı. Bu cinayetten dolayı ömür boyu hapse mahkum edilen isim, Papa'ya suikast girişiminde Ağca'nın yanında olduğu iddia edilen ve halen İyi Parti Nevşehir İl Başkanı olan Ömer Ay'dı. Nevşehir Emniyeti'nden Ağca'ya verilen pasaportun numarası, "136 635", Ay'a verilen pasaportun numarası da, "136 636" idi! Yıllar sonra Nevşehir Emniyeti'nin pasaport bölümünde çıkan yangınla tüm kayıtlar yok edildi.
12. AĞCA, İPEKÇI CINAYETINDEN DOLAYI CEZA ALDI MI, CEZASI INFAZ EDILDI MI?
Ağca, Papa’ya yönelik suikast girişimini gerçekleştirdiği dönemde, gıyabında yargılandı. Hakkında yapılan yargılamadan sonra Ağca, önce idam cezasına çarptırıldı. Cezası, idam cezalarının kaldırılmasının peşinden ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Önceki gasp suçları da cinayet suçuyla birleştirildi ve tek bir ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olması kararlaştırıldı. 14 Haziran 2000’de Türkiye’ye iade edilmesinin peşinden cezasının infazı başladı.
13. NE KADAR YATMASI GEREKIYORDU, NE KADAR YATTI?
Siyasi nedenlerle işlenen cinayetlerde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar ömür boyu cezaevinde kalıyor. Ceza siyasi nedenlerle, terör örgütü suçlarından verilmemişse mevcut kanunlara göre kesintisiz 30 senenin cezaevinde geçirilmesi gerekiyor. 1991’deki Terörle Mücadele Kanunu değişikliğiyle, bu tarihten önce işlenmiş suçlarda müebbet hapis cezalarının 10 yıla düşürülmesi kuralı getirildi. Ağca da bu düzenlemeden yararlandırıldı. Ancak şaşırtıcı biçimde ilk tahliye kararı 12 Ocak 2006’da geldi. 8 gün sonra hesap hatası denilerek, cezaevine geri getirildi. İpekçi cinayeti haricinde gasp suçundan da 36 yıl hapse mahkûm edilen, ama bu cezaları toplanan Ağca’nın cezaları yeniden toplandı, çıkartıldı, bölündü, çarpıldı. İnfaz süresi 8 yıl 8 ay olarak hesaplandı. 2010’da cezasını tamamladığı belirtilerek, serbest bırakıldı. Papa’yı yaraladığı için 19 yıl hapis yatan Ağca, İpekçi’yi öldürdüğü için yalnız 10 yıl cezaevinde kaldı.
14. AĞCA, TAHLIYE EDILDIKTEN SONRA NE YAPTI?
Ağca, bir televizyon programına katılmak için İstanbul’a gitti. Yanında gönüllü korumaları, alkışlayan taraftarları vardı. Firarına yardımcı olan, suikastlarına yardım eden dokunulmaz kader arkadaşları da yanındaydı. Hemen peşinden Ağca’ya şov programı önerildi, köşe yazarlığı, televizyon yıldızlığı teklifleri geldi. Ağca, hiçbir iş yapmadan kaynağı belirsiz paralarla hep rahat yaşadı.
15. AĞCA’NIN SUÇ ÖRGÜTÜNDEKI ARKADAŞLARI HANGI CEZALARI ALDI?
İpekçi cinayetine karıştığı belirlenen adlardan Yalçın Özbey, yurtdışına kaçtı. 2006’da Belçika'da işlediği suçlarla ilgili olarak tutuklandı. Türkiye’deki dosyası 2010’da zamanaşımına girdi. 1995’te Almanya’da MİT tarafınca sorgulandığı, tutanakların imha edilmiş olduğu anlaşıldı. Belçika’da geçen yıl farklı bir suçtan tutuklandığı, ama Türkiye’ye iade dosyasının yargılamada dikkate alınmadığı ortaya çıktı.
Mehmet Şener hiç yakalanamadı. 1999’da davası zamanaşımına uğradı.
Papa suikastında ceza almaktan, "Benim yanımdaydı" diye ifade veren Çatlı yardımıyla kurtulan Oral Çelik ise 1997’de İtalya tarafınca Türkiye’ye iade edildi. Birçok davası zamanaşımından düştü. İpekçi cinayeti sebebiyle tutuksuz yargılandı ve aleyhindeki tüm kanıt ve raporlara rağmen beraat etti. 1998’de Malatyaspor Başkanı oldu. 1999’da farklı bir suçtan 3 ay hapis yattıktan, nedense korunmayan bir şahit ifadesini geri alınca, mağdur olmaması adına tahliye edildi ve sonra davası düştü. İlerleyen yıllarda Ağca’yı kaçıranın kendisi olduğunu açıkladı fakat 2006’da bu nedenle açılan soruşturma da takipsizlikle bitti. Çelik, ne Papa’ya yönelik suikast girişiminden ne de İpekçi cinayetinden dolayı ceza aldı.
Ağca’yı Nişantaşı’na götürüp kaçıran isim olan Yavuz Çaylan, yalnız 10 yıl ceza aldı, birkaç yılda kurtuldu.
İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi
16. İPEKÇI AILESI, 45 YILDA GELIŞEN TÜM BU VAKALARI NASIL KARŞILADI?
İpekçi’nin katledilişinin 30. senesinde kızı Nükhet İpekçi , Milliyet için kaleme aldığı yazıda, "Otuz yılda, insan epeyce bilgileniyor. Mesela benim otuz yılım, hep aynı bilgiyle yaşayıp, o bilginin bilinmemesi için gösterilen çabaları izlemekle geçti" ifadelerini kullandı.
Nükhet İpekçi, 2021’de babasının mezarı başındaki anmada yaptığı konuşmada da şunları söyledi:
"Geçmiş, geçip gitmediği için bazı sözler devamlı söylenmek zorunda. Kabak tadı da verse söylenmek zorunda. Herkesin bildiğini, kimse resmen görmez söylemezse, söz söyleme gereği doğan böyle bir yıldönümünde şaşkın bir aymaza benzetilme pahasına, gene aynı soruları sormak zorundayım. Çünkü aslına bakarsak bu kalakaldığımızın resmi. Artık kalakalmayalım, artık bu kadar çok oyuna gelmeyelim. Bizi bu kadar çok öldürenlere karşı hep birlikte, 'bir dakika' diyebilelim diye devamlı tekrarlama gereği hissediyor. Tıpkı bir papağan gibi tekrarlayıp kayıplarımızı virgüllerle sıralıyoruz ve sonunda 'kimler yaptı?' diye soruyoruz. Çünkü elimizde somut bilginin, resmi tebliği yok. Örgütleyenler, emir verenler, oyuncular, yardımcı oyuncular, gizleyenler, şahitler, görevi kötüye kullananlar nerede? İpuçları nerede? Yok edilmiş bilgilerin izi nerede? Kaçırılmış ve yeşil pasaportlarla devlet görevlisi olarak dolaştırılmışlar nerede? Ve hatta dosyalar nerede? Bütün bunlar varken yok edilmişse, hiçbirinin gereği yapılmamışsa acaba biz her şey 'kabak gibi aydınlık' diyebilir miyiz?"
17. AĞCA’NIN ARKADAŞLARI NASIL KURTULDU?
Davayı yıllarca takip eden Avukat Turgut Kazan, İpekçi cinayetinin nasıl örtbas edildiğini anlatırken çarpıcı örnekler verdi. Kazan, Çelik’in uyuşturucu kaçakçılığından yurt dışında cezaevinde yattıktan sonra Türkiye’ye iade edildiğini ve uçaktan inerken çekilen fotoğraflarının medyaya yansımasının ardından sürpriz bir tanığın ortaya çıktığını anımsatarak, "Ben valiye sordum, çok ciddi bir tanık dedi, o günkü vali. Ama o tanık ile öyle bir oynandı ki. Doğrudan mahkemeye yönlendirilmesi gerekirken tatbikatlar yapıldı, televizyonlar gösterdi ve adam giderek sonunda öyle bir panikledi, öyle bir korkuya kapıldı ki bir çeşit sonuçta hayır benim gördüğüm adam bu değildi diye bir teşhise zorlandı" dedi.
Kazan, Yalçın Özbey konusunda ise şunları anlattı:
"Almanya’da uyuşturucudan cezaevinde yatan Özbey, ısrarla, ‘benim çok önemli söyleyeceklerim var, Türk Konsolosluğu’na haber verin’ diyerek, cezaevi yönetimine başvurdu. Cezaevi yönetimi de bunu konsolosluğa bildirdi. Sonuç olarak Özbey ile görüşen konsolosluk görevlisi, Özbey’in çok önemli şeyler söylemek istediğini belirterek, durumu Dışişleri Bakanlığı’na iletti. Dışişleri Bakanlığı da nereye bildirebilir, adam dosyada sanık, bir dosyası var, savcılığa bildirmeleri gerekir hiç değilse. Ama emniyet ve MİT’e bildiriyor. O tarihte Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’dı. MİT ve emniyet sanıyorum ikişer kişi görevlendiriyor. Ama bir soruşturma dosyası var. Bir savcılık var. Ona haber verilmeden gidiyorlar. Dört gün ifadesini alıyorlar. Sabahtan akşama kadar. Türkiye’de hiç kimsenin haberi olmuyor. Özbey, Almanya’da tahliye olduktan sonra bir gazeteciye İpekçi cinayeti ile ilgili, ‘bildiklerimin hepsini resmi görevlilere söyledim’ demesinin ardından Meclis’te konuyla ilgili soru önergesi verildi. İçişleri Bakanlığı’nın önergeye verdiği yanıtta, Almanya’da konsolosluk, Dışişleri Bakanlığı, MİT ve emniyet mensuplarının Özbey ile yaptıkları görüşmelerin tutanaklara bağlandığını anlatıyor. Bunun üzerine Özbey’in beyanlarının dosyaya gelmesi için emniyet ve MİT’e mahkemeden yazı gitti. Cevap geldi iki yerden de, ‘içinde önemli bir şey yoktu, 5 yıl geçtiği için imha edildi’. MİT görevlileri mahkemeye geldi, ikisi de bir şey anımsamıyordu."
Abdi İpekçi'nin cenaze töreni
18. BU IFADE ORTAYA ÇIKARILAMADI MI?
Sadece bir bölümü, 2006’da Milliyet tarafınca haberleştirildi. Açığa tutan tutanaklarda, Özbey’e, devlet için ne yapabileceğinin sorulmuş olduğu, onun da her şeyi yapabileceği yanıtını verdiği ortaya çıktı. Özbey, ifadesinde, "Türkiye'deki eylemlerini söylesem aklın durur" dediği Ağca'nın işlediği suçların, "yüzde 25'inin ferdi olduğunu" kaydetti. Söz konusu ifadeler, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın talimatıyla başlatılan soruşturmada hazırlanan müfettiş raporuna girdi. Bu nedenle tutanaklarda, "1995'te Almanya Marl Narkotik Şube Müdürlüğü'nde Yalçın Özbey ile yapılan görüşmenin band tapesi" başlıklı sorgu raporunun üzerinde görevli 'başmüfettiş'in talebi üzerine tasdiklenmiştir. 26/06/1999" ifadesi yer aldı. Büyük bölümü gizlenen tutanaklara göre, Özbey, şunları söyledi:
"Ağca, Carlos gibi bir adam olmak istiyordu. Cezaevinde büyük bir tokat attı Hacı Çapan'a. 90 kilo malının üstüne oturdu. Etrafında bir sürü insan vardı. İşte o zaman o olaya toplanmışlardı. Mehmet Şener, Oral (Çelik), Abdullah Çatlı ve diğerleri. Belli bir güç oluşturmak için, bir fanteziden başka bir şey değildi. İpekçi mevzusunda örneğin Mehmet Şener'in ufak bir fonksiyonu oldu. Biz Ankara'ya gittiğimiz zaman oturup patronlarımıza, büyüklerimize, 'İpekçi konusu budur' diyebileceğimiz bir şey, basına falan yansıması söz konusu değil. Devlet bilsin yeter. Ben gerekirse Türkiye'ye gelirim. Papa işi öyle, işi bilen uzmanlar bana sorar, ben cevaplarım. Araba benim arabamdı. Fakat ben arabayı Mehmet Şener'e borçlanmıştım. O beni tezgâha getirdi. Arabayı ona verdim. O otomobil sonradan bu hadiselerde kullanıldı. Demirel hükümetleri af çıkardı. Ben gittim Kırşehir'de imtihana girdim. O arada da Ağca kaçırıldı. Kaçarken de benim arabam kullanıldı. Hedefte aslına bakarsak Doğu Perinçek, Uğur Mumcu vardı, fakat uyanık, tedbirli insanlardı. İpekçi olayında bilgiyi alan, istihbaratı yapan Ağca'ydı. Kendisi belirledi. Yavuz (Çaylan) da arabayı kullanmıştı. Önce camdan ateş ediyor, sonra yürüyor, öbür taraftan yeniden ateş ediyor. Mehmet Şener tip bir insandır. Mehmet Ali'nin eyleminden faydalanıp kariyer yapmak istiyordu. Mehmet Ali de yakalanınca ilk onun adını verdi. Mehmet Ali tam psikopat. Türkiye'de onun yaptığı eylemleri ben söylesem aklın durur. Yüzde 25'ini ferdi olarak gerçekleştirdi. Ağca'da bir kompleks vardı. Kendine aşırı derecede güven. Ondan sonra parmağı güçlü. Yani muazzam silah kullanabilen. Delice bir cesaret. İpekçi vurulduğunda Oral, ben, Mehmet Ali aynı evde kalıyorduk. Epey eyleme ben de katıldım. Ahmet Kaçmaz'a yapılan bir şey oldu, Mihri Belli'ye sıkılan bir kurşun oldu. Çok büyük soygunlar oldu Ankara'da. Oral gitti, gitti. Sonra baktık resimler gazetelerde dergilerde yayımlanınca, 'artık gidelim' dedik Avrupa'ya. Amaç sansasyon yaratmaktı. İnan samimi söylüyorum, tesadüfen olan bir hadise İpekçi. O cezaevinden kaçma olayını da Oral organize etti, para karşılığında. Ağca, 3-5 yıl içerisinde çıkar."
19. AĞCA, ŞU AN NE YAPIYOR?
Son yıllarda çeşitli televizyon programlarına katılan Ağca, artık ciddiye alınmayan bir figüre dönüştü. Yaşamı süresince yaptığı gibi tutarsız ifadelerini sürdürdü. İpekçi’yi kendisinin değil Mehmet Şener’in azmettirmesiyle Yalçın Özbey’in vurduğunu da söyledi, tetikçinin bir başkası olduğunu da. Papa’ya yönelik suikast girişimini ise Türkiye’de serbest kaldıktan sonra açıkça üstlendi.
20. İPEKÇI AILESININ ADALET MÜCADELESI SÜRÜYOR MU?
Evet. Aile yalnız İpekçi için değil diğer faili bilinmeyen cinayetlerin araştırılması için de mücadele ediyor. Bunun için geçmişe dönük bir araştırma komisyonu kurulması önerisini de devamlı gündeme getiriyor.
"20 Soruda Abdi İpekçi Cinayeti: Türkiye’nin Cezasızlık Tarihinin Özeti!" haberi, 01 Şubat 2024 tarihinde yazılmıştır. 01 Şubat 2024 tarihinde de güncellenmiştir. Türkiye kategorisi altında bulunan 20 Soruda Abdi İpekçi Cinayeti: Türkiye’nin Cezasızlık Tarihinin Özeti! haberi 2024 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. 20 Soruda Abdi İpekçi Cinayeti: Türkiye’nin Cezasızlık Tarihinin Özeti! 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. Türkiye konusunda 23 Aralık 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.