2024 Nobel Fizik Ödülü kazanan John J. Hopfield'ın özgeçmişi

John Joseph Hopfield, 15 Temmuz 1933 tarihinde Polonyalı fizikçi John Joseph Hopfield ve eşi Helen Hopfield'ın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Amerikalı bir Nobel Ödülü sahibi olan Hopfield, 1982'deki ilişkisel sinir ağı üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınmıştır. Bu model, günümüzde daha çok Hopfield ağı olarak bilinmektedir, ancak kavramsal temelleri onun çalışmalarından önce atılmıştır. 2024 yılında yapay ağlar konusundaki katkıları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür.

1954'te Swarthmore College'dan lisans, 1958'de ise Cornell Üniversitesi'nden fizik alanında doktora derecesi almıştır. İki yıl boyunca Bell Laboratuvarları'ndaki teori grubunda çalışmış, ardından Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley, Princeton Üniversitesi ve Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nde öğretim üyeliği yapmıştır. Burada Howard A. Prior Moleküler Biyoloji Profesörü olarak emeritus unvanını kazanmıştır. Bell Laboratuvarları ile 35 yıl süresince güçlü bir bağlantı sürdürmüştür. 1986'da Caltech'te Hesaplama ve Sinir Sistemleri Doktora programının kurucu ortaklarından biri olmuştur. 2024 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazanmıştır.

Hopfield'in en etkili makaleleri arasında, polariton tanımını içeren "Kristallerin Karmaşık Dielektrik Sabitine Eksitonların Katkısı" (1958); uzun menzilli elektron transferlerinin kuantum mekaniğini açıklayan "Termal Olarak Aktive Edilen Tünelleme ile Biyolojik Moleküller Arasındaki Elektron Transferi" (1974); "Kinetik Düzeltme: Yüksek Özgüllük Gerektiren Biyosentetik İşlemlerde Hataları Azaltmak İçin Yeni Bir Mekanizma" (1974); "Ortaya Çıkan Kolektif Hesaplama Yeteneklerine Sahip Sinir Ağları ve Fiziksel Sistemler" (1982) (Hopfield Ağı olarak bilinir) ve DW Tank ile birlikte yazdığı "Optimizasyon Problemlerinde Kararların Sinirsel Hesaplanması" (1985) yer almaktadır. Son araştırmaları ve makaleleri, aksiyon potansiyeli zamanlaması ile senkronizasyonunun nörobiyolojik hesaplamada nasıl kullanılabileceğine odaklanmaktadır. Hopfield, biyofiziğe ve ardından sinir ağı araştırmalarına yönelişini bir otobiyografik makalede anlatmıştır.