Hüsnü Mahalli ve Ayşenur Arslan’ın isyanı

Gazeteci Hüsnü Mahalli’nin tutuklanması AKP iktidarının önümüzdeki dönemde Türkiye’yi nasıl bir rejime sürüklediğinin de somut ifadesidir. Aydınlara, gazetecilere, entelektüel ortamda şekillenen muhalefet çevrelerine bir göz dağıdır. Muhalefeti susturma girişimidir.

Suriye asıllı olan, Cerablus doğumlu Hüsnü Mahalli’nin kariyer çizgisi izlendiğinde, aslında AKP’ye önsel ve kategorik bakımdan karşı olan, felsefi nedenlerle muhalefet eden bir gazeteci değildir. Daha önce Yeni Şafak gazetesinde de köşe yazarlığı yapan, bir dönem iktidara yakın medya gruplarında çalışan, AKP hükümeti ile Esad rejimi arasındaki ilişkilerin iyi seyrettiği dönemde el üstünde tutulan bir gazetecidir. Öyle ki, Suriye’ye giden bazı AKP’li bakanlara tercümanlık ve rehberlik yapacak kadar bir dönem güven duyulan isimdir.

Ancak, Mahalli aynı zamanda aydınlanmacı, laikliğe inanan ve cumhuriyetçi dünya görüşüne sahip bir gazetecidir. Bu anlamda, genel olarak solda duran, Arap modernleşmesi ve uluslaşma sürecine inanan, bu çerçevede Suriye yönetimi ile de iyi ilişkilere sahip bir aydındır.

Mahalli’nin tutuklanması ile AKP yönetiminin Suriye yenilgi arasında yakın bir ilişki vardır. Özellikle Halep’in kurtuluşu, cihatçı teröristlerden bu kentten temizlenmesi ve küresel gericiliğin Suriye’deki yenilgisi, Mahalli’nin tutuklanmasına yol açan öfkenin kaynağıdır.

Evet, Mahalli bu ülkedeki milyonlarca aydınlanmacı, laikliğe inanan, sol ve cumhuriyetçi yurttaşımız gibi Halep’te cihatçı katillerin yenilgisine sevinmiş, bunu açıkça ilan da etmişti. Ayrıca Mahalli’nin sevinmesi için özel bir nedeni de vardı; İslamcı teröristlerin işgalindeki Doğu Halep, onun liseyi okuduğu semt ve bölgeydi.

Zaten Doğu Halep’te sıkışan gericiler yenilgiye uğratılıp kent tamamen kurtarıldığında, yapılan anlaşma çerçevesinde ancak 4 bin kişi ayrılmayı istedi. Buna karşılık yaklaşık 350 bin kişi ise kentte ve Suriye rejiminin yanında kalacağını açıkladı. Cihatçıların gücü de kitle tabanı da bundan ibaretti.

Halep'te rejim kuvvetleri tarafından katliam yapıldığı iddiasının da bir yalandan ibaret olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Tam tersine kentte halkın katıldığı kurtuluş ve zafer kutlamaları yapılmaya başlandı. Türkiye sınırına yüzbinlerce mültecinin yığılacağı iddiası da çöktü.

Bu anlamda; Hüsnü Mahalli’nin tutuklanması Türkiye’de iktidarın, dinci çevrelerin ve cihadistlerin intikam histerisinin bir sonucudur. Nitekim, mahkemenin tutuklama kararı daha resmen basına açıklanmadan sosyal medyada dinci militanlara, El Kaideci ve cihatçı çevrelere ait hesaplardan duyurulması bu durumun açık kanıtı gibidir.

Cumhurbaşkanının teklifi ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, anadili düzeyinde Türkçe bilen, burada evlenen Mahalli’nin tutuklanması, ülkenin hızla bir diktatörlük rejimine, karanlık bir baskı ve kaos ortamına sürüklendiğinin işaretidir.

Dünya çapında tanınan Ortadoğu uzmanı Hüsnü Mahalli’nin siyasal iktidarın Suriye politikasını eleştirdiği gerekçesiyle tutuklanmasının anlamı budur.

Diğer taraftan, Hüsnü Mahalli’nin bile tutuklanıyor olması, AKP iktidarının en büyük yenilgilerinden biridir. Bütün demokratikleşme iddialarının çöküşüdür.

Ayşenur Arslan, birlikte program yaptığı Hüsnü Mahalli’nin tutuklanması üzerine, Halk TV’deki programlarına son verdiğini ilan etti. Ayşenur Arslan’ın çığlığı bir geri çekiliş değil, bir isyandır. Çünkü, Arslan’ın söylediği gibi bazen susmak en büyük başkaldırıdır. Bu çığlığı çoğaltmak boynumuzun borcudur.

Keskin Kalem